İki yaşındaki bir bebeğin cinsel istismara uğradığı ve hastenede entübe edilerek yaşam mücadelesi verdiği bir ülkede yaşıyor olmaktan dolayı utanç duyuyorum ve öfkeliyim. Kalbim acıyor. Çok işim var ama odaklanamıyorum, haberi okuduğumdan beri çalışamıyorum. Yavrularını korumak için her şeyi yapan kedi, köpek kadar olamayan anne sıfatlı varlık için de diyecek bir şey bulamıyorum.
https://www.ntv.com.tr/galeri/turkiye/son-dakika-haberi-tekirdagda-cinsel-istismara-ugrayan-2-yasindaki-bebekten-kotu-haber,B92Ue2V8SU64WQrzN2h1Ug
Miss turkey 2024 güzeli idil bilgen olmuş. Ekşi'de hakkında yazılan olumsuz yorum ve başlıkları görünce kendisi adına üzüldüm. Koç tıp mezunu ve babası da kiev büyükelçimizmiş. Yani parası da kariyeri de var. Bir insan neden kendini böyle bir duruma sokar anlamakta zorlanıyorum. Neden güzelliğini onaylatmak ihtiyacı duyar. Güzellik göreceli bir kavramdır benim için. Ancak kendisini güzel bulamadığımı söylemek istiyorum. Tabii ki fotoğrafını ekleyip kendisini rencide etmeyeceğim . Bilmiyorum, bir şey eksik. Işık? Evet, ışığı eksik. Perva sözlük yazarı olsa da Işığımızla kutsasak kendisini.
Valla ben peruk takıp kadın taklidi yapsam daha güzelim.
rus sineması'nın yükselişte olan yönetmenlerinden olan yuriy bykov'un karanlık filmi. film umursamazlık, o günün rusyasında olan kendini kurtarma, gelir adaletsizliği, rüşvet gibi konulara öyle bir parmak basıyor ki en aptal olanın anlayacağı bir şekilde. hikayemizin merkezinde sıradan babası ile tesisatçılık yapan dima yer almaktadır. dima iyilik sever dürüst namuslu bir adamdır fakat sosyal konular ve siyasetl ile de ilgilidir. aslında hayatı her hece kırılıp tamir ettiği evinin önünde olan bank gibidir. her gece sarhoş uyuşturucu etkisinde olan gençler kavga eder kırar, o da babası ile bıkmadan usanmadan tamir eder, hayalinde olan toplum gibi. filmin esas başlangıcı patlayan boruyu tamir etmek için gittiği fakir bir semtte olan binanın yıkılacak olduğunu farketmesi üzerine annesinin yardımıyla o gece doğumgününü şehrin ileri gelenleri aslında pisliğe batmış olanları ile kutlayan belediye başkanına aktarır ama eğlencede bulunanların umrunda değildir o binadakiler sadece kendi keseleri umurlarındadır ve bunun için herkesi harcayabilirler dimayı bile. bir süre sonra dima önemli bir karar ile başbaşa kalacaktır ya kendi canı ya binada olanların canı.
karanlık film sevenler için kaçırılamayacak bir yuriy bykov ustalığı.
karanlık film sevenler için kaçırılamayacak bir yuriy bykov ustalığı.
Bugün bir özel hastanenin web sitesinde gördüğüm ilginç tabir. Ayakta oturmak ne oluyor? Keko oturuşu falan mı?
Sevgili Adminim 'çömelmek' diye tabir edilen duruşu kastediyor ☺️🙏
Olaya nasıl yaklaşıldığına göre değişir. Örneğin ölümün varlığıyla, hayatın daha da bir anlamlı, değerli ve biricik olması ve bundan dolayı da ona daha ciddi yaklaşılması gerektiği düşünülebilir. Örneğin heidegger, insanların çoğunun sürekli olarak aynı şeyleri tekrarlayan, şimdilerin toplamından ibaret olan "hergünkülük" kavramı içerisinde debelenen canlılar olduğunu ancak ölüm denen şey sayesinde yaşamlarımızın daha değerli ve az sıkıcı olduğunu, tekrar yaşanamayacak olmasının esas onu değerli kıldığını söyler. Ona göre metafiziğin bizlere sunduğu en kötü haberin, ölümden sonra yaşamın olacağıdır. Bu haber yüzünden, yaşamı olumsuzlayan ve esas sonsuz olana, yani belli bile olmayan sonraki yaşamın düşleriyle, şu anların heba edildiğini düşünür.
Nietzsche'de bu son söylem daha da derinleşir ve sokrates'ten bu yana yaşamı olumsuzlayan ne kadar düşünce varsa hepsine saldırıda bulunulur.
Öte yandan bir nihilist bakış açısıyla, ölümün varlığı ve sonrasında sonsuz bir yaşamın olmadığı düşüncesi, bir anlamın da olmayacağını, anlam denilen şeyin belli bir anda ortaya çıkıp sonra kaybolan bir yapıda olmaması gerektiğini düşünürler. Anlamın sürekliliği için, hiç kaybolmayan, yüksek bir referans noktası gerekir. Genelde bu da Tanrı olur. Yapıp edilen her şeyin Tanrı tarafından bilinmesi, onun asla kaybolmayan bir yerde tutuluyor oluşu, anlamın da kendisini açığa çıkarır niteliktedir ancak böyle bir şeyin olmaması, anlamın da olmayacağı, ve ne yapılırsa yapılsın, bir şey ifade etmeyeceğini söyler. Bir kızılderili atasözü vardır, Bu Dünya'dan gerçekten gitmeniz için ölmeniz değil, sizin isminizi hatırlayan son kişinin de ölmesi gerekir diye. Bu anlam referansını da böyle düşünebiliriz.
Ölüm olmasaydı onu icat etmek zorunda kalırdık der voltaire.
Her şeyden öte, ölümün bilgisi çok keskin ve acı bir bilgidir, çok azımız bunu idrak noktasında anlayabiliriz ki, o anlayanlar da kendilerini zorlayanlardır ve kısa bir süreliğine dehşete düşerek bunu algılarlar. Sonrasında beyin, kendisini korumak adına tekrar "benim başıma gelmez" ," daha çoook var", "ben niye öleyim bu ölsün" tarzı söylemlerle yatıştırır kişiyi. Her ne kadar ölümü biliyoruz gibi görünse de, idrak etmedikten sonra, o bilginin de bir anlamı yok, kısaca şu an hepimiz öleceğimizin idrakinden uzak ancak sanki öyle bir durumdaymış gibi söz ediyoruz ölümden. Gerçekten böylesine bir bilginin idrakiyle dolsaydım, burada kimlerin okuyacağını bilmediğim, okuyup okumayacaklarını bile bilmeden, bunları yazarak vakit kaybeder miydim acaba?
Nietzsche'de bu son söylem daha da derinleşir ve sokrates'ten bu yana yaşamı olumsuzlayan ne kadar düşünce varsa hepsine saldırıda bulunulur.
Öte yandan bir nihilist bakış açısıyla, ölümün varlığı ve sonrasında sonsuz bir yaşamın olmadığı düşüncesi, bir anlamın da olmayacağını, anlam denilen şeyin belli bir anda ortaya çıkıp sonra kaybolan bir yapıda olmaması gerektiğini düşünürler. Anlamın sürekliliği için, hiç kaybolmayan, yüksek bir referans noktası gerekir. Genelde bu da Tanrı olur. Yapıp edilen her şeyin Tanrı tarafından bilinmesi, onun asla kaybolmayan bir yerde tutuluyor oluşu, anlamın da kendisini açığa çıkarır niteliktedir ancak böyle bir şeyin olmaması, anlamın da olmayacağı, ve ne yapılırsa yapılsın, bir şey ifade etmeyeceğini söyler. Bir kızılderili atasözü vardır, Bu Dünya'dan gerçekten gitmeniz için ölmeniz değil, sizin isminizi hatırlayan son kişinin de ölmesi gerekir diye. Bu anlam referansını da böyle düşünebiliriz.
Ölüm olmasaydı onu icat etmek zorunda kalırdık der voltaire.
Her şeyden öte, ölümün bilgisi çok keskin ve acı bir bilgidir, çok azımız bunu idrak noktasında anlayabiliriz ki, o anlayanlar da kendilerini zorlayanlardır ve kısa bir süreliğine dehşete düşerek bunu algılarlar. Sonrasında beyin, kendisini korumak adına tekrar "benim başıma gelmez" ," daha çoook var", "ben niye öleyim bu ölsün" tarzı söylemlerle yatıştırır kişiyi. Her ne kadar ölümü biliyoruz gibi görünse de, idrak etmedikten sonra, o bilginin de bir anlamı yok, kısaca şu an hepimiz öleceğimizin idrakinden uzak ancak sanki öyle bir durumdaymış gibi söz ediyoruz ölümden. Gerçekten böylesine bir bilginin idrakiyle dolsaydım, burada kimlerin okuyacağını bilmediğim, okuyup okumayacaklarını bile bilmeden, bunları yazarak vakit kaybeder miydim acaba?
kierkegaard'ın kitabında geçtiği gibi, oğlunu kurban etme gününü tekrar tekrar ancak farklı perspektiflere yaşayan hz ibrahim gibi, ben de çok önemli bir karar verdiğim o günü tekrar tekrar yaşamak isterdim. Her seferinde farklı yaklaşarak, insan olmanın temelindeki o etik müdahaleyi iliklerime kadar hissederek, hem hesaba katılması gereken pek çok şeyin olduğu ancak onları tek tek düşünüp, gerçek bir karar verecek zamanın olmayışının getirdiği tedirginliği yaşamak isterdim. İnsan denilen şeyin temeli budur, yiyip içmek çoğalmak ya da bir şeyleri daha iyi yapabilmek için araçlar üretmek değil. Tanrı varsa eğer bizden esas beklediği şey bu karar verme anlarıdır. Geri kalanı ise, bu anların gerçekleşebilmesi için kurulan düzendir.
Kan testlerinde rdw cv kırmızı kan hücrelerinin boyutunu ifade eden ölçümmüş evet kan hücrelerimizin de ideal genişlik ve uzunluğu varmış. Birde eritrosit rbc var buda kan hücrelerinin sayısını belirtiyormuş.
İlginç bir şekilde tüm değerlerim normal bir tek kan hücrelerim sayı olarak fazla ve büyük.
İlginç bir şekilde tüm değerlerim normal bir tek kan hücrelerim sayı olarak fazla ve büyük.
nietzsche'nin de dediği gibi, evlilik denilen şeyde kişi kendisine şunu sormalıdır, o kişiyle hayat boyu keyifli sohbetler gerçekleştirebilir miyim? tabi bunun yanında çekicilik de istiyor insan. Hal böyle olunca bir anda kimse kalmıyor etrafımda. Benim keyif aldığım sohbet tipi futbol, arabalar, aktüel olaylar, o şuna şunu yapmış tarzından ziyade daha temelde, gerçekten üstüne düşünülerek yapılan ve samimi olunan sohbetler. Şimdiye kadar sohbetinden keyif aldığım oldu ancak çekici gelmedi, çekici gelen oldu, sohbeti çok kötüydü, her ikisinin de orta olduğu oldu ama bu sefer de ben bok etmeyi başardım. Şu aralar aramıyorum artık, iş güç yoğunluğu ve hobilerim birleşince zaman pek kalmıyor.
fernando leon de aranoa'nın senaryosunu yazdığı ve yönettiği, 2002 yılına ait gerçekçiliği ,işçi sınıfını şiir tadında mizahi yönleri ile ele alan bir film. 2002 yılında goya ödülleri'nde en iyi yönetmen ve senaryoda olmak üzere 5 dalda ödül alan film, aynı yıl içerisinde pedro almadovar'ın habla con ella filmini geride bırakarak en iyi yabancı film oscar aday adayı seçilmiştir.
filmde vigo'da işten çıkarılan bir grup tershane işçisinin öyküsü anlatılmaktadır. bu karakterlerin hayatları film içerisinde insanı yormadan yakalar ki onların yerine yaşarken bulursunuz kendinizi.
etkileyici anlatım öyle bir etkiliki karakterler arası konuşmalarda sanki yanındaymışsınız izlenimi veriyor izleyenlere. santa (javier bardem), filmin başrolü bir nevi don kişot hikayesi , sokak lambaları ve değirmen yer değiştiriyor burada ama. avustralya'ya gitmek istiyor çünkü ona göre uzaklar her zaman güzeldir. burada ise bedava peynirler yiyor içkiler içiyor ve bütün kadınları ile arasında yakın bağ kurabiliyor hiç korkmadan. ailesizliğinin verdiği etki ile arkadaşlarına göre hayata karşı daha çok öfke dolu ama onlardan daha fazla eğlenmesini biliyor ama koskocaman bir umutsuzluğun içinde.
jose (luis tosar) ise benim kendim ile en çok özleşleştirdiğim içine girebildiğim karakter belki oyuncu performansından dolayı, jose balık fabrikasında gece vardiyasında çalışan, karısını sadece işe giderken görebilen, karısının ondan tiksindiğini düşünen filmde olan bir deodorant sahnesi var spolier olmasın. özgüvenini sıfır maddi zorlukları olan kredi imkanı bulunmayan ve evliliğinin çatırdadığını düşünen umutsuz orta yaşlı bir insan.
lino (jose angel egido), ah lino vah lino bıkmadan usanmadan iş arayan 2002 model ismail abi yol yemek sigorta tamam neye inanmak isterse ona inanan fakat hayata karşı umudu olmayan lino.
amador (celso bugallo),en yaşlı olanları bu orta yaş adamların ama en kırılgan ve en acılar çekmiş olanları karısı tarafından terkedilen ve yıkılan karısı da annesi gibi çekip giden hüzünlü... santa ile evde olan konşmaları bir dram dersi resmen.
sergey (serge riaboukine) sen sovyetlerde kozmonotluk eğitimi al dağılınca gel burada filmin mesajlarını var . filme renk ve derinli katan santa karakteri ile sohbetleri dinlenilesi olan karakter sovyet rusya ile ilgili anlattıkları anektod efsanedir.
filmde vigo'da işten çıkarılan bir grup tershane işçisinin öyküsü anlatılmaktadır. bu karakterlerin hayatları film içerisinde insanı yormadan yakalar ki onların yerine yaşarken bulursunuz kendinizi.
etkileyici anlatım öyle bir etkiliki karakterler arası konuşmalarda sanki yanındaymışsınız izlenimi veriyor izleyenlere. santa (javier bardem), filmin başrolü bir nevi don kişot hikayesi , sokak lambaları ve değirmen yer değiştiriyor burada ama. avustralya'ya gitmek istiyor çünkü ona göre uzaklar her zaman güzeldir. burada ise bedava peynirler yiyor içkiler içiyor ve bütün kadınları ile arasında yakın bağ kurabiliyor hiç korkmadan. ailesizliğinin verdiği etki ile arkadaşlarına göre hayata karşı daha çok öfke dolu ama onlardan daha fazla eğlenmesini biliyor ama koskocaman bir umutsuzluğun içinde.
jose (luis tosar) ise benim kendim ile en çok özleşleştirdiğim içine girebildiğim karakter belki oyuncu performansından dolayı, jose balık fabrikasında gece vardiyasında çalışan, karısını sadece işe giderken görebilen, karısının ondan tiksindiğini düşünen filmde olan bir deodorant sahnesi var spolier olmasın. özgüvenini sıfır maddi zorlukları olan kredi imkanı bulunmayan ve evliliğinin çatırdadığını düşünen umutsuz orta yaşlı bir insan.
lino (jose angel egido), ah lino vah lino bıkmadan usanmadan iş arayan 2002 model ismail abi yol yemek sigorta tamam neye inanmak isterse ona inanan fakat hayata karşı umudu olmayan lino.
amador (celso bugallo),en yaşlı olanları bu orta yaş adamların ama en kırılgan ve en acılar çekmiş olanları karısı tarafından terkedilen ve yıkılan karısı da annesi gibi çekip giden hüzünlü... santa ile evde olan konşmaları bir dram dersi resmen.
sergey (serge riaboukine) sen sovyetlerde kozmonotluk eğitimi al dağılınca gel burada filmin mesajlarını var . filme renk ve derinli katan santa karakteri ile sohbetleri dinlenilesi olan karakter sovyet rusya ile ilgili anlattıkları anektod efsanedir.
Öncelikle nasıl bir ortam yada nasıl bir sözlük istiyorsunuz. Bunun kararı verilmeliydi.
Nezih bir ortamsa eğer yapılacak çok basitti. Sen gelme ulan ayı demek zorundaydınız.
Burada yanlış anlaşılma olmasın. Yazarı eleştirdiğim yok. Ama adam dikkafalı ve asla geri adım atmayan bir yazar. Ve düşünceleri size ağır gelebilir. Bu durumda yukarıdaki tartışmanın kaçınılmaz olmasının zaten göstergesiydi.
Bu durum bütün yazarlar için geçerliydi. İçeri alıp sonra da git demek biraz komik oluyor açıkça.
Özellikle sözlük admini ve gördüğüm yazarların neredeyse hepsi başka bir sözlükten gelmişken. Ben bile admine orada kim olduğumu söyledim. Adam açık açık aynı nickiyle gelmiş.
Çok net söyleyeyim. Uzun ömürlü olmazsınız bu şekilde. Bende çok kalmam zaten.
Nezih bir ortamsa eğer yapılacak çok basitti. Sen gelme ulan ayı demek zorundaydınız.
Burada yanlış anlaşılma olmasın. Yazarı eleştirdiğim yok. Ama adam dikkafalı ve asla geri adım atmayan bir yazar. Ve düşünceleri size ağır gelebilir. Bu durumda yukarıdaki tartışmanın kaçınılmaz olmasının zaten göstergesiydi.
Bu durum bütün yazarlar için geçerliydi. İçeri alıp sonra da git demek biraz komik oluyor açıkça.
Özellikle sözlük admini ve gördüğüm yazarların neredeyse hepsi başka bir sözlükten gelmişken. Ben bile admine orada kim olduğumu söyledim. Adam açık açık aynı nickiyle gelmiş.
Çok net söyleyeyim. Uzun ömürlü olmazsınız bu şekilde. Bende çok kalmam zaten.
Elit, bilgilerin havada uçuştığu bir ortam istiyoruz. Size göre bir inanca, bir inanca inananların tümüne, nekrofili/pedofili/hırsız/ikiyüzlü demek normalse, deep web'e falan gitmeniz lazım. Kanunen suç olan bir şeye herkes ses çıkarmalıdır.
Bu arkadaşa sen gelme ulan ayı denmesi lazımmış. Reklamcı arkadaşların problemi bu. Ha hangi ortamda bunu yazsa zaten o entryleri silinir yazar çaylaklanırdı. O da ayrı konu. Kim bilecek böyle seviyesiz biri olduğunu ki?
Bana ahmak diye dalıp sonra da seviye beklemek e kardeş kendiniz kaşındınız şimdi de ağlıyorsunuz.
Bu arada ne ekşi de ne birx de yazılarım silinmedi ne hikmetse. Haydi şimdi başka yerde eşelemeye devam et.
Bu arada ne ekşi de ne birx de yazılarım silinmedi ne hikmetse. Haydi şimdi başka yerde eşelemeye devam et.
Başkasıyla tartışmışsın konuyu saptırma. Ben sonradan görüp sana bu entryi girdim. Suçlusun, biri uğraşıp dava açsa ceza alırsın.
Tamam kardeş versin sorun yok avukata var para da var ben uğraşırım sen benim iyiliğimi düşünme.
İnançlı biri değilim ama bir dinin tüm inananlarını kapsayacak şekilde laf edilmesine bende karşıyım. Ayının burada dediklerini onaylıyor olduğumu söylemedim zaten. Açıkça beni değil zaten inançlı insanlar olarak sizi ilgilendiriyor. Ama kendini saklamamış ve orada az çok bilinen bir yazar. Bunları yazacağı zaten bilinebilirdi. Eleştirim tamamen bunun üzerine. Seni yada onu haklı görmüyorum. Açıkça umrumda da değil kimin haklı olduğu. Sadece şimdi git bu sözlükten demek komik oluyor. Onu belirtiyorum.
Dediğim gibi beni bağlamaz. Ben bu sözlüğün sıradan, mütevazi bir yazarıyım. admin olsam direkt uçururdum zaten bu arkadaşı. Hiç tartışmazdım bile. Reklamcı tayfa daha dikkatli olsun artık. Yoksa ben de bırakırım sözlüğü.😆
Lan beni attırıyordun ne oldu o iş şimdi mütevazi yazarıyım falan diye giriyorsun lafa?
Sözlüğün admini sıkıntı yaşarsa yaşar bu işlediğin suçlardan ötürü, beni bağlamaz. Cimer'e basar geçerim tekrarladığın taktirde. Ben gerekli uyarı ve konuşmaları yaptım.
Lan hala tehdit ediyor,
Bas kardeş bugüne kadar tek bunu akıl eden sen olamazsın sanırım? Buyur Halep oradaysa arşın burada.
Bas kardeş bugüne kadar tek bunu akıl eden sen olamazsın sanırım? Buyur Halep oradaysa arşın burada.
2015 yapımılı kunduzlar ile ilglili bir teen slasher korku komedi filmi. Konu yine aynı bir yere eğlenmeye giden 6 salak ergen irisi, onların başına gelenler. Kısaca anlatacak olursak : Bir grup arkadaş hafta sonu eğlenmek için göle yüzmeye gider Ancak bu kısa tatili mahvedecek olay gölün kunduzlarla dolu olmasıdır ve bunu fark ettiklerinde bu eğlence cehenneme dönüşür.
Ve yine en sevişgen başta gidiyor ağır spolier oldu ama....
Filmi Jordan Rubin yönetirken baş rollerde Rachel Melvin,Hutch Dano,Cortney Palm,Lexi Atkins
Ve yine en sevişgen başta gidiyor ağır spolier oldu ama....
Filmi Jordan Rubin yönetirken baş rollerde Rachel Melvin,Hutch Dano,Cortney Palm,Lexi Atkins
Yıllarca almanyada yaşamış, orada emekli olmuş ve nihayet ülkemize kesin geri dönüş yapmış biriyle konuştum.
Birçok soru sordum, sabırla ve ayrıntılı cevapladı hepsini.
Gerçekten ayrımcılık var mı diye merak ettim. Almanyaya yerleşen türklere karşı tavırlarını merak ettim.
Yıllarca orada kalıp hala şarvarla dolaşan ve tek kelime almanca öğrenmeyen birilerine karşı belki vardır ama bir karşılaşmadık dedi. Şartlar, kurallar herkese karşı aynı ve ayrımcılık yapılmaz. O ayrımcılığı daha çok kendi insanımız yapıyor dedi.
Bulunduğumuz yere ayak uydurmak herşeyi kolaylaştırır ve aradaki bariyerleri yok eder, ayrımcılı yaklaşırsak biz de o şekilde cevap alırız dedi.
Güzel bie sohbetti. Konuşmamız esnasında onu 45-50 yaşlarında düşünmüştüm. Üstelik kadını görseniz gerçek bir alman sanırdınız. 70 yaşında olduğuna hala inanamıyorum.
Birçok soru sordum, sabırla ve ayrıntılı cevapladı hepsini.
Gerçekten ayrımcılık var mı diye merak ettim. Almanyaya yerleşen türklere karşı tavırlarını merak ettim.
Yıllarca orada kalıp hala şarvarla dolaşan ve tek kelime almanca öğrenmeyen birilerine karşı belki vardır ama bir karşılaşmadık dedi. Şartlar, kurallar herkese karşı aynı ve ayrımcılık yapılmaz. O ayrımcılığı daha çok kendi insanımız yapıyor dedi.
Bulunduğumuz yere ayak uydurmak herşeyi kolaylaştırır ve aradaki bariyerleri yok eder, ayrımcılı yaklaşırsak biz de o şekilde cevap alırız dedi.
Güzel bie sohbetti. Konuşmamız esnasında onu 45-50 yaşlarında düşünmüştüm. Üstelik kadını görseniz gerçek bir alman sanırdınız. 70 yaşında olduğuna hala inanamıyorum.
çocuklukta veya ergenlikte kavgadan, dalaştan mümkün mertebe kaçınmaya çalışan bireyin tüm çabalarına rağmen her seferinde kendisini bir şekilde hırgürün tam ortasında bulup bu çekimser ve sakin özelliği yüzünden yaşça belki biraz büyük ayak takımınca alaya alınarak gerek fizyolojik gerekse psikolojik açıdan gün be gün şiddete maruz kalması sonucu nihayet canına tak etmesini ve yaşadıklarına artık bir son verme gayesi ile ilk fırsatta azılı ve yaman bir dövüşçüye evrilme yolunda basamakları hızla tırmanmasını konu alan destansı öykü.
Kendini "iyi insan olarak tanımlayan insanlarının çoğunun kötülük yapma potansiyeli yada gücü yoktur dolayısı ile "iyi insan" olmakla avunurlar sebepten ben bunun bir erdem olduğunu düşünmüyorum.
Eğer elinizde kötülük yapabilecek yada zarar verebilecek bir güç varsa ve siz bunu kullanmamaya karar verirseniz bu bir erdemdir yoksa zarar verme potansiyeliniz yok, kötülük yapma potansiyeliniz yok ama iyi insansınız iyi değil korkaksınız bu kadar.
İyi insan yoktur kötülüğü seçmeyen insan vardır bu kadar.
Eğer elinizde kötülük yapabilecek yada zarar verebilecek bir güç varsa ve siz bunu kullanmamaya karar verirseniz bu bir erdemdir yoksa zarar verme potansiyeliniz yok, kötülük yapma potansiyeliniz yok ama iyi insansınız iyi değil korkaksınız bu kadar.
İyi insan yoktur kötülüğü seçmeyen insan vardır bu kadar.
Bir insanın elinden her şey alınabilir.
servetini, ailesini, sağlığını, özgürlüğünü bile alabilirsiniz. Fakat onun hayal gücüne kimse erişemez, o daima hafızasının en kıymetli hazinesi olarak kalır. Kapalı kaldığı daracık bir hücreyi muhteşem bir saraya dönüştürebilir, imkansız denilen her şeyi yapabilir.
Tarih boyunca icatların birçoğu mucitlerinin hayal gücü sayesinde gerçekleşmiştir.
O her şeyin başlangıç ve çıkış noktasıdır. Çocukluğumuzda devreye girer ve şu anda bulunduğumuz yere kadar getirir. Örneğin, ilk o yıllarda mesleğimizi hayal ederek başlarız ve hayal gücümüz sayesinde kendi yolumuzu belirleriz.
Bazen olumsuz şartlar nedeniyle hayal etmeyi bırakır insan. Aslında her şey değişken olduğundan sadece bir süre için hayal gücü zayıflamıştır o kadar fakat onu kurtarabilecek tek şey yine hayallerinin peşinden gitmesidir.
Her şey hayallerimiz sayesinde mümkün kılınabilir. Bu sözlük bile kurucusunun hayalleri sayesinde var olmuştur ve yine onun hayal gücüne bağlı olarak var olmaya devam edebilir.
servetini, ailesini, sağlığını, özgürlüğünü bile alabilirsiniz. Fakat onun hayal gücüne kimse erişemez, o daima hafızasının en kıymetli hazinesi olarak kalır. Kapalı kaldığı daracık bir hücreyi muhteşem bir saraya dönüştürebilir, imkansız denilen her şeyi yapabilir.
Tarih boyunca icatların birçoğu mucitlerinin hayal gücü sayesinde gerçekleşmiştir.
O her şeyin başlangıç ve çıkış noktasıdır. Çocukluğumuzda devreye girer ve şu anda bulunduğumuz yere kadar getirir. Örneğin, ilk o yıllarda mesleğimizi hayal ederek başlarız ve hayal gücümüz sayesinde kendi yolumuzu belirleriz.
Bazen olumsuz şartlar nedeniyle hayal etmeyi bırakır insan. Aslında her şey değişken olduğundan sadece bir süre için hayal gücü zayıflamıştır o kadar fakat onu kurtarabilecek tek şey yine hayallerinin peşinden gitmesidir.
Her şey hayallerimiz sayesinde mümkün kılınabilir. Bu sözlük bile kurucusunun hayalleri sayesinde var olmuştur ve yine onun hayal gücüne bağlı olarak var olmaya devam edebilir.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?