batıl inanç, hurafe falan değildir. daha ilk derste, bir psikoloğa görünmemi teklif etmişlerdi.
hercule poirot
1. nesil Moderatör - 14. Seviye Hava Ruhbanı - Moderatör
- toplam entry 321
- takipçi 10
- puan 27923
erkek çocuklarından sürekli benim oğlan diye bahseder babam. bazen o "sabah bi uyandım, baktım benim oğlan da kalkmış" diyip konuya girer, ben ortamdan çıkarım.
-aşkım beni seviyor musun?
+tabiki aşkım.
-az mı çok mu sevgilim?
+canımdan çok bebeğim.
-mesela annen mi, ben mi?
+yahu nasıl soru bu şimdi?
-tamam hikmet anladım.
+hikmet kim ulan?
+tabiki aşkım.
-az mı çok mu sevgilim?
+canımdan çok bebeğim.
-mesela annen mi, ben mi?
+yahu nasıl soru bu şimdi?
-tamam hikmet anladım.
+hikmet kim ulan?
kişi eşini kaybederse dul, annesini veya babasını yitirirse ya öksüz ya da yetim olur. fakat evladı ölmüş kimsenin bir adı yoktur. ve bu, belki de o yüzden bu kadar korkunç bir şeydir.
(bkz: six Feet under)
(bkz: six Feet under)
enbe orkestrası'nın bütün maharetlerini sergilediği bir funda arar parçası.
"en azından hissedersin,
belki de bu şarkıyla gördüğün rüya bölünür.
daha önce ölmüş olsam,
inan bana seninle tekrar ölünür..."
süperkuladedir.
"en azından hissedersin,
belki de bu şarkıyla gördüğün rüya bölünür.
daha önce ölmüş olsam,
inan bana seninle tekrar ölünür..."
süperkuladedir.
boyu bir metre var yok. bağırmaya başlayınca kulak zarıma zulmeden o tiz ses neresinden çıkıyor pek meraklanmakla beraber, bu minnacık varlık başta annesi babası olmak üzere bütün sülaleyi nasıl parmağında oynatıyor doğrusu hayret ediyorum.
her istediğini ağlayıp sızlanarak değil sadece çıldırmış gibi bağırarak yaptıran ve bunu dakikalarca aralıksız sürdürmekten yorgun düşüp anca öyle susabilen biraz kurnaz fakat zavallı, üç yaşında bir çocuk. kimse de çıkıp aga bu nedir demiyor.
kız kardeşimi kaç kere uyardım. nereye kadar böyle devam edecek kızın dedim. çocuktur yapar diyor. sen ona içi bomboş asılsız vaatlerde bulunup sonra hiçbir şey olmamış gibi davranırsan bağırır tabi. veledi de karşıma alıp o kadar konuşmaya çalıştım. dinlemiyor ki, bağırmaya programlanmış gibi yalnızca bağırıyor.
nihayetinde ben kötü dayı oluyorum.
bunca patırtının gürültünün arasında biraz canım sıkılsa suratını asıyor kardeşim. kim oluyorum da kızı yüzünden moralimi bozuyorum. yeğenimi hiç mi sevmiyorum, gözümde o kadar mı değersiz?
ulan amcalarımız dayılarımız öylesine uslu çocuklar olmamıza rağmen anne babamızın yanında bize yapmadığını, demediğini bırakmıyordu da kardeşlerinden zerre miktarda tepki görmüyordu. bacım da olaya tıpkı onlar gibi yaklaşsın demiyorum ancak bunun bir orta yolunu bulmak zor olmamalı.
yok anam, yanaşmıyor. sen çocuk yetiştirmekten ne anlarsın, kötü bir dayı olmayı kabullenemediğin için bana taş atıyorsun diyor.
gerzek!
madem kötü bir dayıyım, bunu cümle aleme ispat etmek istiyorum. hanımefendi mutfakta bulaşık yıkarken yeğenime doğru eğiliyor ve sessizce "şimdi seninle bir oyun oynayacağız" diye fısıldıyorum. seviniyor yavrucak. her vızıldadığında eline tutuşturulan tabletten, cep telefonundan o da usanmış belki. gözleri parlıyor. "bir elimle diğerine sertçe vuracağım, sen de anneee diye şakacıktan ağlayacaksın tamam mı" diyorum, başıyla onaylıyor.
dediğimi yapıyorum. müthiş bir şak sesinin ardından yüksek sesle "öff çık odadan, hadi kaybol" diyorum. sabi ağlamaya başlıyor. tam numaracı.
hanımağanın mutfaktan hışımla ilerlediğini, yürürken de "sen fazla oldun abi yeter artık! küçücük çocuğa nasıl vurursun" falan diye gürlediğini duyuyorum. çok geçmeden kapıda görünüyor.
yeğenim annesine bakarak sırıtıyor. hiç istifimi bozmuyorum. ilgisiz bir yüzle tv'yi tararken ufak tefek bedeni belinden yakalayıp saçlarını öpüyorum. eşiktekinin neler hissettiği umrumda bile değil.
evet, ben kötü bir dayıyım.
her istediğini ağlayıp sızlanarak değil sadece çıldırmış gibi bağırarak yaptıran ve bunu dakikalarca aralıksız sürdürmekten yorgun düşüp anca öyle susabilen biraz kurnaz fakat zavallı, üç yaşında bir çocuk. kimse de çıkıp aga bu nedir demiyor.
kız kardeşimi kaç kere uyardım. nereye kadar böyle devam edecek kızın dedim. çocuktur yapar diyor. sen ona içi bomboş asılsız vaatlerde bulunup sonra hiçbir şey olmamış gibi davranırsan bağırır tabi. veledi de karşıma alıp o kadar konuşmaya çalıştım. dinlemiyor ki, bağırmaya programlanmış gibi yalnızca bağırıyor.
nihayetinde ben kötü dayı oluyorum.
bunca patırtının gürültünün arasında biraz canım sıkılsa suratını asıyor kardeşim. kim oluyorum da kızı yüzünden moralimi bozuyorum. yeğenimi hiç mi sevmiyorum, gözümde o kadar mı değersiz?
ulan amcalarımız dayılarımız öylesine uslu çocuklar olmamıza rağmen anne babamızın yanında bize yapmadığını, demediğini bırakmıyordu da kardeşlerinden zerre miktarda tepki görmüyordu. bacım da olaya tıpkı onlar gibi yaklaşsın demiyorum ancak bunun bir orta yolunu bulmak zor olmamalı.
yok anam, yanaşmıyor. sen çocuk yetiştirmekten ne anlarsın, kötü bir dayı olmayı kabullenemediğin için bana taş atıyorsun diyor.
gerzek!
madem kötü bir dayıyım, bunu cümle aleme ispat etmek istiyorum. hanımefendi mutfakta bulaşık yıkarken yeğenime doğru eğiliyor ve sessizce "şimdi seninle bir oyun oynayacağız" diye fısıldıyorum. seviniyor yavrucak. her vızıldadığında eline tutuşturulan tabletten, cep telefonundan o da usanmış belki. gözleri parlıyor. "bir elimle diğerine sertçe vuracağım, sen de anneee diye şakacıktan ağlayacaksın tamam mı" diyorum, başıyla onaylıyor.
dediğimi yapıyorum. müthiş bir şak sesinin ardından yüksek sesle "öff çık odadan, hadi kaybol" diyorum. sabi ağlamaya başlıyor. tam numaracı.
hanımağanın mutfaktan hışımla ilerlediğini, yürürken de "sen fazla oldun abi yeter artık! küçücük çocuğa nasıl vurursun" falan diye gürlediğini duyuyorum. çok geçmeden kapıda görünüyor.
yeğenim annesine bakarak sırıtıyor. hiç istifimi bozmuyorum. ilgisiz bir yüzle tv'yi tararken ufak tefek bedeni belinden yakalayıp saçlarını öpüyorum. eşiktekinin neler hissettiği umrumda bile değil.
evet, ben kötü bir dayıyım.
Yeğeninin ve onun çok iyiliğini düşünüyorsun ama hiçbir şey yapamıyorsun ya insanı çok üzüyor bu.
Çok tatlı
Ergenliği zor geçecek olarak yorumladım, şimdiden kolay gelsin :)
Hepiniz çok haklısınız :)
kurt satıcının müşteri kişisini ayakta öpmesinden hemen önce göze zararsız ve şirin görünmesini sağlayan klişe kalıp.
zaman geçmekte,
zaman gecikmekte,
zaman üşümekte.
zaman gecikmekte,
zaman üşümekte.
bir şeyler kaybedilmeye başlanmışsa ve malum yitimi engellemek adına hiçbir çıkar yol yoksa yapılacak makul tek hamle vardır:
kaybetmeyi tamamlamak...
kaybetmeyi tamamlamak...
insanoğluna en çok yakışan amellerden biridir. Bilhassa kahvehanelerden kapanış saatine dek ayrılmayan elit kalabalığın üzerindeki nur adeta göz kamaştırır.
Bir akşam okey taşlarını yine gavura vurur gibi masaya çarpan dörtlünün yanında mutlulukla gülümseyen dayıma orada tam olarak ne yaptığını sormuş bulundum. napim yiyenim, vakit öldürüyorum dedi.
asıl ölen sizlersiniz lan. ve bu içler acısı haliniz akıp giden vaktin sikinde bile değil.
Bir akşam okey taşlarını yine gavura vurur gibi masaya çarpan dörtlünün yanında mutlulukla gülümseyen dayıma orada tam olarak ne yaptığını sormuş bulundum. napim yiyenim, vakit öldürüyorum dedi.
asıl ölen sizlersiniz lan. ve bu içler acısı haliniz akıp giden vaktin sikinde bile değil.
hayatının geri kalan kısmını keyfe keder ilkesiyle yaşayacak müstakbel bir yetişkin adayı olan, istikbali parlak talebedir. günün birinde ülkeye başbakan bile olabilir.
yerli yersiz, gerekli gereksiz, eski yeni fark etmeksizin her türlü veriyi akıl odalarında devamlı surette depolayan beynin bir müddet sonra alarm vermeye başlayıp öğrendiği onca bilgiyi yerinde/zamanında uygulayamaması ve etrafında olup biten hiçbir şeye doğru tepkileri gösterememesi hezeyanı.
Rabbim sen koru...
Başıma gelme ihtimali yüksek, hayatta hiçbir şeyi yerinde ve zamanında yapamıyorum...
Başıma gelme ihtimali yüksek, hayatta hiçbir şeyi yerinde ve zamanında yapamıyorum...
sagopa kajmer sihri ve ceza öfkesiyle harmanlanmış güçlü bir feat. Türkçe rap tarihinin istiklal marşı olmasa da kesinlikle öğrenci andı potansiyeline vakıftır.
damadına tapıp gelinine hayatı zindan etmekle yükümlü kul.
90'ların, star tv'yi diğer kanallara göre bir tık üstün kılan unutulmaz hatıralarından biridir.
ve her pazar gecesini iple çekme sebebi, tv'de ilk kez yayınlanan filmlerin tadına varmaktır.
sinemaseverler; batman, polis akademisi, geleceğe dönüş gibi kült filmlerle ilk kez bu pazar gecelerinde tanışmıştır.
parliament sinema kulübü, jeneriği ve karla bonoff'un seslendirdiği all My Life şarkısıyla bir kuşağın hafızalarında yer etmiştir.
(bkz: parliament sinema kulübü pazar gecesi sinemasını sunar)
ve her pazar gecesini iple çekme sebebi, tv'de ilk kez yayınlanan filmlerin tadına varmaktır.
sinemaseverler; batman, polis akademisi, geleceğe dönüş gibi kült filmlerle ilk kez bu pazar gecelerinde tanışmıştır.
parliament sinema kulübü, jeneriği ve karla bonoff'un seslendirdiği all My Life şarkısıyla bir kuşağın hafızalarında yer etmiştir.
(bkz: parliament sinema kulübü pazar gecesi sinemasını sunar)
bir hususta geri adım atmamak üzere kesin tavırlar alma yiğitliği.
aklıma estikçe birilerine rest çekerim. bir gün peder beyle akşam yemeğinde atışınca masaya yumruğumu vurup sofrayı terk etmek üzere ayaklanmış, o raddeye gelmeme sebep olan adama "sen artık benim babam değilsin" diye bir nara patlatmıştım. madem öyle sittir git lan o zaman bu evden diyince neyse ki yumuşadım. yufka yüreğimden kaybediyorum zaten hep.
aklıma estikçe birilerine rest çekerim. bir gün peder beyle akşam yemeğinde atışınca masaya yumruğumu vurup sofrayı terk etmek üzere ayaklanmış, o raddeye gelmeme sebep olan adama "sen artık benim babam değilsin" diye bir nara patlatmıştım. madem öyle sittir git lan o zaman bu evden diyince neyse ki yumuşadım. yufka yüreğimden kaybediyorum zaten hep.
ciddi bir müessesedir.
Dünya edebiyatına suç ve ceza, Karamazov kardeşler, kumarbaz, yeraltından notlar gibi kalburüstü eserleri miras bırakmış Rus yazar.
"yine de biliyor musunuz, bizim gibi yeraltı takımının dizginini sıkı tutmak gerektiği kanısındayım. çünkü kırk yıl ses çıkarmadan yeraltında otururuz, ama bir fırsatını bulup yeryüzüne çıkarsak çenemizden kurtulamazsınız. "
(bkz: yeraltından notlar)
"yine de biliyor musunuz, bizim gibi yeraltı takımının dizginini sıkı tutmak gerektiği kanısındayım. çünkü kırk yıl ses çıkarmadan yeraltında otururuz, ama bir fırsatını bulup yeryüzüne çıkarsak çenemizden kurtulamazsınız. "
(bkz: yeraltından notlar)
-çok haklısınız. dostoyevski'nin budala'sında da aynı konuya değinilmişti sanırım.
+tabii. kurşuna dizilmek üzereyken diğer sekiz tutuklu arkadaşı ile birlikte affedilmesi, şahsında onulmaz bir tahribata yol açmıştı zira.
-maşallah. amma şey biliyorsunuz.
+rica ederim abartmayın. elimden geldiği kadar işte.
-isminiz neydi acaba öğrenmemde bi mahsur var mı?
+ahah hayır. adım şükrü.
-öhm. pek güzelmiş. neyse abi yarın sınavım var da ben uyusam artık diyorum. görüşmek üzere iyi akşamlar.
+azizim saat yedi henüz. uyumak için biraz erken değil mi?
-notlarıma son bir kez bakmak istiyordum hüsnü abi yea.
+şükrü benim adım.
-ah, çok pardon şükrü. kendine cici davran.
+bilmukabele efendim. sağlıcakla kalınız.
-allah razı olsun rüştücüğüm.
+tabii. kurşuna dizilmek üzereyken diğer sekiz tutuklu arkadaşı ile birlikte affedilmesi, şahsında onulmaz bir tahribata yol açmıştı zira.
-maşallah. amma şey biliyorsunuz.
+rica ederim abartmayın. elimden geldiği kadar işte.
-isminiz neydi acaba öğrenmemde bi mahsur var mı?
+ahah hayır. adım şükrü.
-öhm. pek güzelmiş. neyse abi yarın sınavım var da ben uyusam artık diyorum. görüşmek üzere iyi akşamlar.
+azizim saat yedi henüz. uyumak için biraz erken değil mi?
-notlarıma son bir kez bakmak istiyordum hüsnü abi yea.
+şükrü benim adım.
-ah, çok pardon şükrü. kendine cici davran.
+bilmukabele efendim. sağlıcakla kalınız.
-allah razı olsun rüştücüğüm.
hiç grev yapmadan, pazar günleri bile çalışan, apartmanın ikinci katındaki fabrikanızdan dolayı sizi candan kutlarım. büyük bir icat üzerinde çalıştığınızı tahmin ettiğimden, bu saate kadar kıyıp da fabrikanızın çalışmasını engellemek istemedim.
ama böyle giderse, her zaman faal olan fabrikanızın altında çalışıp para kazanamayacağımdan, bizim aileyi de geçindirmek size düşecek.
çok uzun zamandan beri fabrikanız çalıştığına göre, bir büyük gemiyi parça parça yapmakta olduğunuzu tahmin ediyorum.
herhalde parçaları birleştirip gemiyi yapınca hepimizi şaşırtacaksınız. artık bugün akşam olmak üzere.
acaba fabrikanızı bir iki saat paydos edip biraz da benim çalışmama müsaade eder misiniz?
bu iyiliği bir yazardan esirgemeyeceğinizi düşünerek, size hürmet olarak imzalı bir kitabımı gönderiyorum.
en iyi komşuluk duygularımla...
aziz nesin
ama böyle giderse, her zaman faal olan fabrikanızın altında çalışıp para kazanamayacağımdan, bizim aileyi de geçindirmek size düşecek.
çok uzun zamandan beri fabrikanız çalıştığına göre, bir büyük gemiyi parça parça yapmakta olduğunuzu tahmin ediyorum.
herhalde parçaları birleştirip gemiyi yapınca hepimizi şaşırtacaksınız. artık bugün akşam olmak üzere.
acaba fabrikanızı bir iki saat paydos edip biraz da benim çalışmama müsaade eder misiniz?
bu iyiliği bir yazardan esirgemeyeceğinizi düşünerek, size hürmet olarak imzalı bir kitabımı gönderiyorum.
en iyi komşuluk duygularımla...
aziz nesin
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?