confessions

kendinitavuksanankartal

1. nesil Yazar - 4. Seviye Yoldaş - Yazar

  1. toplam entry 247
  2. takipçi 8
  3. puan 7846

perva sözlüğün faydaları

kendinitavuksanankartal
Ölü internet teorisini okuyanlar bilirler, İnternetteki ağ hareketlerinin %50 sinden fazlası botlar tarafından yapılıyor.Bu nedenle gerçek insanların gerçek paylaşımları yükselmez ve önerilmez.

Oysa biz insanlar botlarla değil insanlarla muhattap olmak istiyoruz.Duygularımızı ifade etmek düşüncelerimizi tartışmak istiyoruz. Yani karşımızda insan istiyoruz. Bu nedenle Perva sözlüğün en büyük faydası kanaatimce yazımın gerçek insanlar tarafından okunması ve cevaplanması.
2
başıbozuk başıbozuk
Hoş geldin.
haberci haberci
Okudum ve anladım :)

intihar

kendinitavuksanankartal
Herkesin yaşama hakkı oldugu gibi bu dünyadaki varlıgını sonlandırma hakkına da sahip olması gerektiğini düşünüyorum.

Kendi bedenin üzerinde tam hakka sahip olmalısın. İster yaşa ister öl, bu senin kararın. Elbette tüm intiharlar mantıklı kararlar sonucunda gerçekleşmez. Sevgilisinden ayrılan bir insana terapi imkanı verilmelidir. Sokakta kalmış bir kişiye sıgınabileceği bir yer verilmelidir. Herkesin hayatını doğdugu imkanlarla sürdürmeye zorlandıkça intihara yaklaşma ihtimali vardır.

(bkz: mehmet pişkin)

dua

kendinitavuksanankartal
Hitit Duası

(bkz: Hititler)

Tanrım,
Beni yavaşlat.
Aklımı sakinleştirerek kalbimi dinlendir…
Zamanın sonsuzluğunu göstererek bu telaşlı hızımı dengele…
Günün karmaşası içinde bana sonsuza kadar yaşayacak tepelerin
sükunetini ver .
Sinirlerim ve kaslarımdaki gerginligi, belleğimde yaşayan akarsuların
melodisiyle yıka, götür.
Uykunun o büyüleyici ve iyileştirici gücünü duymama yardımcı ol…
Anlık zevkleri yaşayabilme sanatını öğret; bir çiçeğe bakmak için
yavaşlamayı, güzel bir köpek ya da kediyi okşamak için durmayı, güzel bir
kitaptan birkaç satır okumayı, balık avlayabilmeyi, hülyalara
dalabilmeyi öğret…
Her gün bana kaplumbağa ve tavşanın masalını hatırlat.
Hatırlat ki yarışı her zaman hızlı koşanın bitirmediğini, yaşamda hızı
arttırmaktan çok daha önemli şeyler olduğunu bileyim…
Heybetli meşe ağacının dallarından yukarıya doğru bakmamı sağla.
Bakıp göreyim ki, onun böyle güçlü ve büyük olması yavaş ve iyi
büyümesine bağlıdır…
Beni yavaşlat Tanrım ve köklerimi yaşam toprağının kalıcı değerlerine
doğru göndermeme yardım et.
Yardım et ki, kaderimin yıldızlarına doğru daha olgun ve daha sağlıklı
olarak yükseleyim.
Ve hepsinden önemlisi…
Tanrım,
Bana değiştirebileceğim şeyleri değiştirmek için CESARET,
Değiştiremeyeceğim şeyleri kabul etmek için SABIR,
İkisi arasındaki farkı bilmek için AKIL ve
Beni aşkın körlüğünden ve yalanlarından koruyacak DOSTLAR ver…

kendinitavuksanankartal

kendinitavuksanankartal
küçükken okudugu hikayenin gerçekte de kahramanı olmuş bir yazardır.


Kendini Tavuk Sanan Kartal
Bir zamanlar, büyük bir dağın tepesinde bir kartal yuva yapmış. Bir süre sonra kartalın dört adet yumurtası olmuş. Yumurtalar henüz kuluçka dönemindeyken dağda bir deprem olmuş. Kartalın yuvasındaki dört yumurtadan biri, depremin şiddetiyle yuvadan düşüp dağın tepesinden yuvarlana yuvarlana vadideki bir çiftliğe dek ulaşmış. Bu çiftlik, bir tavuk çiftliğiymiş. Çiftlikteki tavuklar, kendi yumurtalarına pek benzemeyen bu değişik ve biraz da büyük yumurtayı sahiplenmek istemişler. Yaşlı bir tavuk, yumurtayı koruması altına almış ve öteki yumurtalardan çıkacak yavrulardan ayırmaksızın büyütmeye karar vermiş.
Günü dolup zaman geldiğinde yumurtanın içindeki kartal yavrusu kabuğunu kırmış ve dünyaya gelmiş. Bir tavuk çiftliğinde bulunduğunu ve kendisinin de çevresindeki yüzlerce tavuğun arasında olduğunu görünce, kendini de tavuk sanmış ve çiftlikteki tavuklarla birlikte o da bir tavuk gibi büyümeye başlamış. Sadece kartal yavrusu kendisini tavuk gibi görmüyor, çiftlikteki tüm tavuklar da onu bir tavuk olarak görüyor ve ona bir tavukmuş gibi davranıyorlarmış. Kartal yavrusu, zaman zaman kendine; 'Ben çevremdeki tavuklara benzemiyorum, acaba kimim? 'diye sormaktan da geri kalmıyormuş. Ancak bu kuşkusunu bir türlü dile getiremiyormuş. Ne de olsa o da bir tavukmuş ve tavuk olduğunu da bilmeli, kabul etmeliymiş.Bir gün çiftlikte öteki tavuklarla birlikte oyun oynarken, yukarılardan birkaç kartalın özgürce uçtuklarını görmüş. Kendini tutamamış, yüreğinde bir anda oluşan coşkuyla haykırmış: 'Aman Allah'ım, ne kadar güzel uçuyorlar. Ben de onlar gibi uçmak istiyorum!' Tavuklar, onun bu sözlerine hep birlikte gülmüşler ve hep bir ağızdan,Sen bir tavuksun ve şunu asla aklından çıkarma; tavuklar kartallar gibi uçamazlar.' demişler.

Küçük kartal, o günden sonra hemen her gün gökyüzüne bakıyor ve yukarılarda uçan kartal arıyormuş gözleriyle. Bir kartal gördüğünde ise çiftlikteki öteki tavukları unutuyor, gökteki kartal gözden kayboluncaya dek büyük bir hayranlıkla ve özlemle, onu izliyormuş. Sonra da tüm hayranlığını ve özlemini, kartal gördüğü her zaman olduğu gibi, hep aynı sözlerle dile getiriyormuş:

“Ah, ne olur, ben de onlar gibi uçabilsem… Ben de onlar gibi özgürce kanat açabilsem göklerde…'O böyle konuştukça, bu kez çevresindeki tüm tavuklar da her zaman söyledikleri sözleri bir kez daha, bir kez daha yineliyorlarmiş: 'Vazgeç düşlerinden… Sen tavuksun ve hep tavuk olarak kalacaksın…' Küçük kartal, çevresindeki tavukların her gün birkaç kez yineledikleri bu sözlerinden öylesine etkilenmiş ki sonunda bir kartal gibi göklerde özgürce kanat açma düşünden vazgeçmiş ve yaşamını bir tavuk gibi sürdürmeyi kabul etmiş. Bir tavuk gibi sürdürdüğü yaşamının sonunda da bir tavuk gibi ölmüş.

incel

kendinitavuksanankartal
İş sonrası diş tedavisinden geldim.Konusamıyorum ve 1 saat daha ses çıkarmayacağım :D

Oldukça uzun bir yazı olacak o yüzden özür diliyorum. Ama kendini yetersiz hisseden veya incel olarak kendini tanımlayan birisi varsa belki okuyunca bir şeyler kapar diye yazacağım.

**
Kendimi bildim bileli diş tedavisi görüyorum.Fakir bir ailenin 8 aylık çocuguyum. Doğduğumda kalbimde üfürüm vardı. Muhtemelen sağlıklı nefes almadıgım için ve doğdugum evde 6 sigara içen oldugu için küçük yaşta astıma yakalanmam kolay oldu.
Astımdan dolayı dişlerim hızla çürüdü. Hem nefes alamıyor,hem de yemek yiyemiyordum.
Zamanla sırtımda çizikler oluşmaya başladı. Boyum uzamasına rağmen yeterince beslenemediğim için deri tabakası yırtılıyordu.Bir de sırtımdan sorun çekmeye başladım.
Sıkça hasta oluyor, beslenemiyor, ve yeterince gelişemiyordum. Yaşıtlarımdan hep daha kısa,cılız ve güçsüzdüm.

Bütün bunlar yaşıtlarımdan farklışmama,farklılaştıkça daha hızlı olgunlaşmama, kendimi ve etrafımı daha hızlı kavramama vesile oldu. Daha derin ve hızlı düşündükçe başarım
da arttı.

Ardıma bakmadan çalışmaya,kendimi tamir etmeye devam ettim. Evet başlangıcım kötüydü ama gerekli kaynakları toplarsam düzelteceğimi de biliyordum. Hayat bir oyundu ve ben iyi bir strateji oyuncusuydum. Yoksa boşuna mı daha 4.sınıfta satranç turnuvalarında boy gösteriyordum :D. Önce öğrenecektim, ne kadar bilirsem o kadar iyi karar verebilirdim. Sonrasında çalışacaktım.Eksiklerimi kapatmam için başkalarından daha fazla zamana ihtiyacım vardı.

Bu şekilde liseye devam ettim. Başarılı insanın karizması vardır. Einstein çok mu yakışıklı ? değil ama adam başarılı ve aşk hayatı da vardı.

> Einstein'ın aşk hayatı.
https://www.ensonhaber.com/tarih-haberleri/einstein-ve-sadakatsiz-iliskileri

Her neyse hedefim aşk hayatı falan değildi. Ben başarılı olduguma kanaat getirene kadar aşka maşka bulaşmayacaktım.

Büyük konusmuşum. !
(bkz: #18953)

Güvenim yerle bir oldu. Travma geçirdim. Nerede hata yapmıştım? Yok yok esas soru bu değildi. Ben bir hata yapmamıştım, ilgi ve sevgi göstermiştim ve bir noktaya kadar ilgi de görmüştüm. Ama aldatılmış, tercih edilmemiş ve bırakılmış haldeydim. O halde soru şu olmalıydı: Neyim Eksik ?

Aldatıldıgım yıl babam felç geçirdi, haberin üzerine yerleştirme sonuçları geldi, IYTE Mat.Müh (İng)
Hedefime ulaştıgıma mı sevineyim?, aldatıldıgıma mı kızayım? babama mı ağlayayım ?

Her şey üst üste gelir zaten. Fakir bir ailenin direği de yıkılmış oldu. Artık bizi hastaneler,ilaçlar ve sosyal dışlanmışlık bekliyordu.

Üniversiteye gidemedim ki uğruna gecelerimi,gündüzlerimi verdiğim hedefimi yakalamıştım,öyle ki ağaçtaki meyveye uzamış ve tutmuştum ama koparamıyordum.
İsteseydim bile beni destekleyecek bir ailem yoktu. Kardeşim küçük, annem eğitimsiz , babamsa boyundan aşağı felçti.

Hayatımın ilk evresi böylece sona erdi. Artık yetişkinlik dönemi başlıyordu.Çocukluktan doğrudan yetişkinliğe. Aradaki gençliği pas geçiyordum.

Önce ben sağlam durmalıydım.Sonrasında da ailemi idare etmeliydim. Hayat bir oyundur ve son hamle yapılana yani ölümüne kadar bitmez.

İşe başladım. Öyle ki iş görüşmesinde o kadar zayıftım ki yaşıtlarım obez olurken ben 38 kiloydum. 19 yaşındaki bir gencin 38 kilo olması oldukça sağlıksızdı. Maaşım ise acınacak haldeydi. Tam gün gitmeme rağmen asgari ücretin yarısına çalışıyordum.Sigortam da yoktu. Yaptıramazdım çünkü devletimizin hesabına göre benim çalışmam hesaba katılınca Bakıcı maaşı kesiliyordu. Bakıcı maaşı denmesine de bakmayın o paraya bakıcı'nın B'sini bile tutamazdınız. Ama her kaynağa ihtiyacım vardı.Hani Amerikalılar derler ya Meyve suyunun damlasını bile ziyan etmemek lazım. O durumdaydım

Neyse ki bilgisayar başı bir iş oldugu için çabuk kapmaya başladım. Düzenli ev yemeği yapıldıgı için de en azından işyerinde beslenebiliyordum. Çalışkan bir yapıda oldugumu gördükçe başkalarından da iş teklifleri gelmeye başladı. Öyle ki aynı anda 3 iş yerinde çalışmaya başladım. Sosyal hayatım sıfırlanmıştı, sadece çalışıyordum. Zaten arkadaşım yoktu ama varolan 1-2 tanesi de üni'ye gitmişti.

Sevgili okuyucu biraz ara vermen için bir şarkı bırakıyorum. Muhtemelen için şişti ve bayılacak durumdasın.

Ve anlarsın...

Bedenin özgür kalsa neye yarar?
Acıtır ruhunu içinde kalanlar
Dönemezsin artık geriye,
Tek yön seçtiğin tüm yollar

Hani ansızın kaçar gidersin bütün dostlardan
Hani gün gelir, uzaklaşırsın bütün aynalardan
Hani gözlerin, hani gözlerin uzaklara dalar, suskun bakar
İçinde kalanları anlatamazsın
O suskunluk bir hastalık gibi sarar vücudunu kurtulamazsın



Çalıştıgım paramın neredeyse tamamı evde harcanıyordu. Hastanelere dökülen paralar, alınan ilaçlar, ambulanslara verilen paralar. Kardeşimi ise okutmaya kararlıydım. O benim gidemediğim üniversiteye ne olursa olsun gidecekti. Herşey pahalıydı ve daha pahalı oluyordu.RTE'nin abuk sabuk ekonomi teorileri sayesinde üzerime binen yük te artıyordu. Ama ben de işi adeta yutuyordum. Üstelik 3 yerde çalıştıgım için de 3 farklı yerden bilgi yutuyordum. Zamanla kendi müdürümden bile daha bilgili hale gelecektim.

Kilit eleman haline geldiğim için işten çıkma korkum yoktu, para akışını da az çok halletmiş gibiydim.Yani borçları ödüyor,evi geçindiriyordum,kardeşimi okutabiliyordum. Şimdi Türkiye'de en gerekli 3 şeyden birini halletmem gerekiyordu. Çevre.

Bunu sağlamak için de 21.yy teknolojisini kullanmak yeterli olacaktı. Yani en kolay iletişim aracı olan internette gezinmeliydim ve en kolay arkadaş edinebileceğim ortamlar da oyun ortamlarıydı.E zaten strateji ve zeka oyunları oynayan biriydim, muhakkak benimle benzer zevkleri olan kişiler olmalıydı.

2002'den beri internet ortamına alışkındım ama çalışmaya başlayınca teknolojiden de tümüyle kopmuştum. Öyle ki ben akıllı telefon diye bir cihazın varlıgını çalışana kadar bilmiyordum.Tuşlu telefonumu kullanıyordum :D
Çeşitli gruplara katıldım ama istediğim gibi ortamlar değillerdi. Benim büyüdüğüm dünyadaki insanlar mı bunlar ?! yoksa yeni insanlar mı ? bu kadar toksik ve pis insanlar nereden gelmişti ki.

Daha niş bir yer lazımdı. En sonunda Harry Potter forumlarından birine girdim.

(bkz: Diagon Belediyesi)

Harry Potter sevdiğim bir seriydi ve oldukça kafa insanlarla dolu bir ortamdı. Bir ekranın karşısında yazışmak ta keyifliydi. Ne de olsa beni görmüyorlar,hayatımı bilmiyorlar ve yargılayamıyorlardı. Kuzenlerim benimle yanyana bile gelmiyorlardı hastalık kaparız diye. Sanki ben-babam-kardeşim-annem vebalıymışız gibi.

İnternette diğer insanlarla sohbet etmek özgüvenimi daha da yükseltmişti. Arkadaşlarım olmuştu ve hep beraber GameX Fuar'ına gitmeye karar verdik.

Kırmızı şapkalı benim.


Daha fazla öz bakımıma dikkat etmeye başladıkça daha rahat dışarıda sosyalleşmeye başladım. Hala diğer ''normal'' çocuklara göre içe kapanık ve sessiz kalıyordum ama insanın sosyal becerileri bir anda tavana fırlamıyor.

Yıllar böylece geçerken benim travmam geçti, kadınlara öfke duymuyordum ama güvensizliğimi de yenmeyi başardım. Her kız sadakatsiz değildi, her kız maddiyata önem vermiyordu, öyle olsaydı zaten hiçbir erkek evlenemezdi ki. Türkiye'deki her erkek zengindi de bi ben mi fakirdim, herkes muazzam yakışıklı,sağlıklıydı da bi ben mi sağlıksızdım?!.

Küçücük bedenimle spor yapa yapa astımı yenmeyi başardım. Çalışırken kazandıgım para ile diş tedavilerimi yaptırdım ki gülmekten utanma duygusundan kurtulmak özgüvenime büyük katkı yaptı. Beslendikçe sırtımdaki yaralar da kapandı. Yakışıklılıgım ortaya çıktı be ahahahah

Ve sevdim de sevildim de. Şu anda kafama göre biri olmadıgı için sevgilim yok. Çünkü istemsizce çıktıgım yolun sonuna gelmiş bulunmaktayım, görevlerimin hepsini başarıyla yerine getirdim.Ve hayatımın sonraki aşaması için hazırım.

Kapanışı da yabancı ile yapalım.

3
succulent succulent
Herkesin bir hikayesi var. Ama çok azında başarı var. Tebrik ediyorum.
marla marla
Hikayenizi okurken içimde bir şey kırıldı ancak bu sizinle ilgili değil. Tüm imkansızlıkların, sağlık sorunlarının içinde yeteneğiniz, zekanız ve azminizle kendi yaşamınızın yanında ailenizin yaşamını da değiştirebilmişsiniz. Gerçekten takdir edilesi.
siyah anka siyah anka
okurken istemsiz karşılaştırdım kendimle. bir şu adama bak bir de kendine bak diye beynimde döndü durdu. sanırım hepimizin hayat hikayesi farklı. çektiğiniz zorluklardan sonra tebrik etmek gerekir sizi ama o zorluklar kim bilir ne kadar yıpratmıştır benliğinizi. yine de çeken bilir biliyorum bunu. üniversiteyi eğer mümkünse yaşınıza bakmadan okuyabilirsiniz. arkadaşsız kalmak sıkıntısını bilirim bir tek ben. dışlanma olayını da çok güzel anlıyorum ama iyi ki içinize kapanmamışsınız. umarım şu an iyidir durumunuz.

tebrik ederim sizi. bu savaştan büyük sorumluluk alarak azminizle ve çalışkanlığınızla çıkabilmişsiniz. gerçek anka kuşu sizsiniz.

diğer zamanlardan farklı hissetmek

kendinitavuksanankartal
#1 ' entry bağlamından farklı olarak başlığa kendi hissiyatımı yazmak istiyorum.

Futurist hareketin hissettiği ve algıladıgı gibi ben de mevcut zamanların tamamlandıgını ve yeni bir çağa giriş yapıldıgını düşünüyorum.

(bkz: Fütürizm)

1- Teknoloji o kadar hızlı şekilde günlük yaşamımızı işgal etti ki ne oldugunu bile anlayamadık. Hayatımız kolaylaşırken aletlerimize ve kendimize yabancılaştık. Kullandıgımız cep telefonunun da bilgisayarın da işleyişine hakim değiliz, ne yaptıgını bilmiyoruz. Kendimize de yabancılaştık çünkü başka insanların hayatları önümüze serildi, ve mutlu olabilecek kadar yeterli hayatlarımız varken mutsuz olmak için pek çok sebebimiz oldu.

2- İklim değişikliği artık herkesi etkilemeye başladı. Bahar ayları neredeyse yok oldu. Su kıtlıgı hemen her yıl gündemimizde.Orman yangınları da cabası. Küçükken gelecekte olacağını okudugum olayları artık birebir yaşıyorum. Bunu daha buzulların erimesi ve su seviyesinin yükselmesi ile beraber kıyı şehirlerinin terk edilmesi izleyecek.

3- Ekonominin çok fazla kötüye gitmesi, sadece Türkiye için söylemiyorum genel anlamda prekaryalaşma hakim. Artık Proleterya bile yok.

(bkz: Prekarya)

Amerikalı zenginler uzaya yerleşme planları yapıyor. Bir grup insan obezite ile mücadele ederken bir grup insan da açlıkla mücadele ediyor. Bu uçurum da gittikçe büyüyor

4- Siyasetsiz,Güçsüz Popülizm, Bugün ideolojilerin bir anlamı var mı emin değilim. Yaşadıgımız gezegen yok olurken bir yanımız aç, bir yanımız kilo verme derdinde,bazılarımız uzaya kaçmak istiyor, bazılarımız ise like ve beğeni almak için neredeyse canından olacak.

(bkz: Obezite)
(bkz: Açlık)
(bkz: Elon Musk)
(bkz: SpaceX)
(bkz: Bill Gates)
(bkz: Saint-Barthelemy Adası)
(bkz: Little Saint James)
(bkz: Jeffrey Epstein)

Ve aptal bir toplumda ideoloji yerine tek bir şey hakim. Popülizm ve oyları kendi lehine değiştirmek için yapılan saçma sapan kanunlar.

(bkz: idiocracy)

Bütün bunlar üst üste geldiğinde insan akıl sağlıgını koruyamıyor.

(bkz: Antidepresan)


Ailesiyle,çevresiyle, yaşlısıyla genciyle yetiştirildiğim konjonktür artık yok. Öğretilen her şey genel olarak anlamsız,değersiz ve başarısız olmaya mahkum.

Son olarak;
(bkz: Dünyada eğitimli kesimin cezalandırılması)




zamanla hissizleşmek

kendinitavuksanankartal
Kardeşim Lost izlemeye başladı. Bölüm sonlarında analiz ediyoruz. İlk defa izlediği için de aklında bir sürü soru işareti ve komplo teorileri oluyor. Ben diziyi bitirdiğim için senaryoya hakimim.

(bkz: Lost)
Geçen gün muhabbet ederken bana Penny'nin 6 yıl boyunca nasıl Desmond'ı beklediğini sordu. Bir insan başka bir insana olan aşkını nasıl bu kadar muhafaza eder diye. Nasıl bu kadar sadık kalabilir ?

Soru zor ama cevap basitti. Eskiden insanlar duygularını daha derin yaşardı. Birisinin birisine aşık olması ve sadık olması beklenirdi. Eğer uzun sürüyorsa takdir edilir örnek gösterilirdi. Bu tür şeyler hayatımızda daha fazla yer edinirdi.

(bkz: manyaklığın normalleşmesi)
(bkz: #20162)
2
succulent succulent
Şimdi de tam tersi her şey birini sabırla beklersen aptal olarak görülüyorsun. Tüketiyoruz her şeyi
kendinitavuksanankartal kendinitavuksanankartal
:)

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol