Böyle bir başlık olmasına çok sevindim. En sık ziyaret edip okuyacağım başlık olacak. Doğru cilt temizliği rutini kısmını herkesin bildiğini düşünüyorum, o yüzden geçiyorum. Size düzenli kullanıldığında herkesin dönüp cildime iltifat ettiği, hangi ürünleri kullandığımın sık sık sorulduğu iki aşamalı doğal içerikli maske tarifimi vereyim. Hem hazırlaması kolay hem de maliyetsiz.
İlk olarak cildi peeling ile arındırmamız gerekiyor. Bir tatlı kaşığı Türk kahvesi, bir tatlı kaşığı doğal zeytin yağı ve bir tatlı kaşığı toz şekeri karıştırıp peeling yapıp cildimizi arındırıyoruz. İkinci aşamada yüzümüzü yıkayıp diğer maskeyi hazırlıyoruz. Bu defa yıldızımız pirinç unu. Bir yemek kaşığı pirinç ununu bir yemek kaşığı yoğurt ve bir tatlı kaşığı Türk kahvesi ile karıştırıp yüzümüze uyguluyoruz. Yarım saat bekliyor ve yıkıyoruz. Sonrasında nemlendirici veya serum sürülebilir ancak içinde yoğurt olduğundan çok da ihtiyaç duyulmuyor. Haftada iki gün uygulayıp porselen gibi bir cilt için marla'ya teşekkür ediyoruz. Teşekkür kısmı çok gerekli değil aynaya bakınca mutlu olun yeterli.
Sevdiğimdir. Esas girdiğim ortamda dikkat çekiyorsam bu benim için rahatsızlık sebebi olur. Bakışların bir sebeple bana dönmesi inanılmaz rahatsız hissettiriyor.
Bir yarışma, spor müsabakası veya ticari alanda rakiplerine üstünlük sağlamaya çalışma, önlerine geçmek için uğraşma anlamına gelir. Bende eksik olan şey, gerçi eksikliğini arıyor muyum diye düşünüyorum ama hiç sanmıyorum. Herhangi bir şey için fazladan çaba gösteriyor olma fikri bile beni yoruyor. Doğal akışında yapmam gerekenin en iyisini yapmak için uğraşırım. Görev bilinci gibi düşünebiliriz. Ancak rekabet kısmı çok başka. Özellikle işin içinde hırs olduğunda insani bir yön eksiliyor gibi hissediyorum. Hele bir insanın sevgisi, ilgisi için rekabet etmek kadar küçük düşürücü bir şey olduğunu sanmıyorum. En güzel, en başarılı, en zeki gibi etiketler aşırı saçma. Çünkü hep daha en bir birey vardır. Ailede çocuklar arası rekabet bile bana hep uzak bir düşünce oldu. En sevilen çocuk veya torun olmak umurumda değil. Kendi doğallığında seviliyorsam bu benim için yeterli. Fazlası için bir şey yapmak istemedim, istemiyorum da.
1998 yapımı cannes film festivali ödüllü Theo Angelopoulos filmi. Müziği muhteşem, Eleni Karaindrou imzalı. Her dinlediğimde huzur bulduğum bir melodiye sahip. Filmin konusunu anlatmakla uğraşmayacağım. O muhteşem müziği bırakıyorum.
Audrey Tautou'nun başrolünde olduğu ve garsonluk yaparak küçük mutlulukları kovalayan amelie karakterine hayat verdiği 2001 yapımı filmdir. Filme dair söyleyebileceğim çok fazla bir ayrıntı yok, ben dinlemeyi en sevdiğim enstrüman olan piyanonun sesiyle duyduğum film müziklerini seviyorum.
2020 yılında tek sezon yayınlanmış ve maalesef devamını izleyemediğimiz dizidir. Berkun oya dizinin senarist ve yönetmenidir ve bana göre toplumumuzu çok iyi bir şekilde gözlemleyip ekrana yansıtabilmiştir. Ayrıca Öykü Karayel bu dizide muhteşem oynamıştır. Toplumdaki farklı kesimleri, travmaları ve aslında her gün karşılaştığımız insanları anlatır. Birbirinden bu kadar farklı olan insanların yaşamı bir şekilde kesişir, işte bu kesişimden de dizinin öyküsü çıkar. Çok iyi oyuncu kadrosuna sahip, başarılı bir işti. Keşke ikinci sezon çekilip öykü devam edebilseydi.
Köftesi ile meşhur ilçemizdir. Balkanlardan gelen göçmenlerin kendi yemek kültürlerine özgü köfteyi ülkemize getirmeleri ile bilinen inegöl köfte ortaya çıkmıştır. Balkanlarda, özellikle saray bosna'da yapılan köfte ile aynıdır.
Kedilerin kalp sağlığı ve gelişimleri için önemli olduğunu biliyorum. Ödül mamasının da üzerinde bu aminoasidi görünce araştırmıştım. Eksikliği evcil hayvanlarda kalp ve kaslarla ilgili ciddi sağlık problemlerine neden olabiliyor.
İç sıkıntısı, kasvet, derin üzüntü gibi anlamlara gelen kelimedir. Bugün sözlüğe girdiğimde çoğunlukla melankolik hissettim. Sanırım yazılanların olumsuz etkisinden çıkmam bir miktar zaman alacak.
İnsanı tanıyıp öğrendikçe hayal kırıklığı yaşamadığımı fark ettim. Tüm zayıflıkları, zaafları ve bencilliğiyle insan denilen varlıktan beklentilerimi en aza indirdiğimden beri yaşamımda hayal kırıklığına yer yok. Bunu erken bir yaşta öğrenmiş olmam ergenliğimi zor atlatmama sebep olsa da hayata dair son derece öğretici oldu.
İlkokulda sıra arkadaşım olan çocuktu ilk aşık olduğum kişi. Platonik miydi yoksa o da bana aşık mıydı hiç öğrenemedim. Aşk itirafının gerçekleşmemesinde benden dayak yemiş olmasının etkisi var mı bilmiyorum. Sanırım ilgimi bu şekilde belli etmeyi tercih etmişim çocuk aklıyla.
Güncel, bugüne özel konu ya da konular anlamına gelen kelimedir. Aynı zamanda güncel haberleri ifade ederken kullanılır. Sözlükte gündeme dair başlıkları çok az görüyorum ki bu benim için olumlu bir yön. Ekşi'ye girdiğimde tamamen gündemden oluşan, x'in aynısı bir akışla karşı karşıya kalıyorum. Gündem dışında kalan başlıklar zaten malumunuz. Burası ise gerçek anlamda sözlüğe benzer. Zaman zaman öznel görüşlere dair başlıklar görüyor olsam da genel olarak sözlük formatını sevdim. Haberden veya cinsiyetçi başlıklardan oluşan bir içerikten sonra daha bir ferah geldi burası.
Ülkemizde ölü ozanlar derneği ismiyle gösterime girmiş 1989 yapımı filmdir. Akışta carpe diem başlığını görünce aklıma düşen film oldu. Son derece katı kurallara sahip ve sadece seçkin erkek öğrencilerin kabul edildiği bir okulda, bir edebiyat öğretmeninin gençlerin dünyasına edebiyat ve şiiri getirmesinin ve onları sonsuza kadar değiştirmesinin öyküsü anlatılmış. Öğretmen rolünde Robin Williams var. Erhan Hawke ise filmin diğer başrolü. Hoş bir filmdi.
Bu başlık için fashion0034 nickli yazar tarafından ukde bırakılmış. Bazen sebepli bazen de sebepsiz yere sürekli olarak mutsuz hissetme halidir. Bilimsel adı ise distimi. İsmine bakılınca sevimli bir şeymiş izlenimi veriyor ama işler öyle değil. Kronik mutsuzluk hafif ölçüde seyreden bir depresyon. Yaşam kalitemizi, hayata bakışımızı ve yaşamdan aldığımız keyfi etkiliyor. Ülkenin genel durumuna ve insanlarına bakınca kronik mutsuz olmayan insan oranı azdır diye düşünüyorum.
chuck palahniuk'un kaleminden çıkmış olan aynı adlı roman ve filmdir. filmin yönetmenliğini david fincher yapmıştır. filmin başrollerinde ise brad pitt, edward norton ve helena bonham carter vardır. tanımın bundan sonraki kısmı spoiler içeriyor, takıntılı olanların okumaya devam etmemeleri gerekiyor.
filmin kahramanı ve olay anlatıcısının ( edward norton) sıradan ve sıkıcı bir işi vardır. mükemmel bir eve ve mobilyalara sahip olmak konusunda takıntılıdır. aynı zamanda kronik hale gelmiş olan uykusuzlukla baş etmeye çalışır. psikiyatrist tavsiyesi ile çeşitli kanser destek gruplarının toplantılarına katılır ve mucizevi bir şekilde uyuyabilir. bu toplantılarda aynı kendisi gibi gerçekten hasta olmadığı halde toplantılara katılan çılgın karakter marla (helena bonham carter) ile tanışır. marla'nın toplantıdaki varlığı onu rahatsız eder ve tekrar uykusuzluk sorunu başlar. bir iş seyahatinden dönüşte tyler (brad pitt) ile tanışır. aynı akşam eve döndüğünde çok değer verdiği evinin yanıp kül olduğunu görür ve tyler'dan yardım ister. onun evine taşınır. kahramanımızın yaşamı bu tuhaf ikilinin hayatına dahil olması ile hızlı bir değişim sürecine girer. dövüş kulübü ayrıntısı ise kahramanımız ve tyler arasındadır. bu kitabı ve filmi çok başarılı bulunmuş yapımı kesinlikle tavsiye ediyorum. içinde efsane diyaloglar barındırıyor.
Çogzel film. Natalie portman'ın güzelliği deyip susmak lazım aslında ama ara sıra lafı uzatmayı seviyorum ve şimdi de öyle bir ara. Filmin konusuna dair ufak tefek bilginiz vardır zira film adını çoktan kült filmler arasına yazdırdı. Ben farklı bir şeyden bahsedeceğim. Filmde remember the fifth of november denilerek 5 kasım'ın hatırlaması gerektiği hatırlatılıyor. Peki neden 5 kasım? 5 kasım İngiliz tarihinde önemli bir gün, bu tarihte parlamentoyu havaya uçurma girişiminin başarısız olmasını kutlarlar. Guy Fawkes isimli Katolik asker ve beraberindekiler 5 kasım 1605'te protestan kral ve parlamentoda yer alan aristokratları barutlarla havaya uçurmak için hazırlık yaparlar. Ancak barutlarla yakalanan guy Fawkes başarısız olur. Bu olay İngiliz tarihinde barut komplosu olarak bilinir.
Yıllarca süren savaşlarla yıpranmış, dağılmış ve işgal edilmiş fakir bir ülkeden yeni bir cumhuriyet kurabilen dahi devlet insanı. Selanikli bir yetimin tüm yaşamını, gençliğini ve sağlığını feda ederek kurduğu ülkede yaşıyor olmak buruk bir sevinç sebebi. Minnet ve şükranla...