Çağırdığın halde gelmeyen şeye gelir denebilir mi? Denmez. Gelir umarım bir gün.
18. sırada olduğumu öğrendim. Bu aralar yoğunum, biraz işlerimi düzene koyabilsem daha aktif yazabileceğimi düşünüyorum. Bir de sözlükte okumak daha cazip geliyor sanırım.
Edit: bu tanımı girince 17. sıraya yükseldim. Benim için küçük, sözlük için büyük bir adım oldu.
Edit: bu tanımı girince 17. sıraya yükseldim. Benim için küçük, sözlük için büyük bir adım oldu.
Bana istediğin zaman dokunabileceğini mi sanıyorsun seni sefil pislik? Yeni yalayıp temizlemiştim kendimi, işin yoksa tekrar temizle. Geri zekalı seni, sinirim geçmedi hala. O bana dokunan elini tırmalayıp ısırayım da gör.
İnsanlara olan beklentimi minimumda tuttuğum ve dostluk diyeceğim seviyede az insan olduğundan dost kazığı diye nitelendirebileceğim bir durum başıma gelmedi.
Beklentiyi minimumda tuttuğum halde yaşadığım hayal kırıklıkları oldu elbette. Babasını kaybetmesi sonrası maddi ve manevi olarak destek olduğum bir dostum maddi olarak çok iyi kazanan biriyle evlendi ve değişti. Eskisi gibi samimi gelmiyor bana. Bana artık farklı hissettirdiği için artık o kadar da fazla görüşmüyoruz. Uzak denilmez ama eskisi gibi değiliz işte. İnsanların söylem ve eylemleri arasında farklılık varsa, değiştiyseler bunu fark etmek benim için kazıklanmak gibi bir şey.
Beklentiyi minimumda tuttuğum halde yaşadığım hayal kırıklıkları oldu elbette. Babasını kaybetmesi sonrası maddi ve manevi olarak destek olduğum bir dostum maddi olarak çok iyi kazanan biriyle evlendi ve değişti. Eskisi gibi samimi gelmiyor bana. Bana artık farklı hissettirdiği için artık o kadar da fazla görüşmüyoruz. Uzak denilmez ama eskisi gibi değiliz işte. İnsanların söylem ve eylemleri arasında farklılık varsa, değiştiyseler bunu fark etmek benim için kazıklanmak gibi bir şey.
Aslında kendi adıma gündeme dair yazdığım oluyor ancak bunu ekşi'deki gibi haber başlığı olarak açmıyorum. Geçen gün rojin kabaiş'in cesedinin bulunduğu haberini isminin olduğu başlıkta yazdım. Aynı zamanda sıla bebek ve narin güran başlıkları da öyle. Sadece isimleri ile açıldı.
Maalesef ülke gündemine dair yazacaklarım öldürülen kız çocukları ve kadınlar oldu. Akıl sağlığımı koruyabilmek için haber okuyor olsam da paylaşmıyorum. İnsanları negatif etkilemek istemiyorum. Fazlasıyla depresif ve bıkkın hissediyorum çünkü, bu ülke gündemi beni fazlasıyla yoruyor.
Maalesef ülke gündemine dair yazacaklarım öldürülen kız çocukları ve kadınlar oldu. Akıl sağlığımı koruyabilmek için haber okuyor olsam da paylaşmıyorum. İnsanları negatif etkilemek istemiyorum. Fazlasıyla depresif ve bıkkın hissediyorum çünkü, bu ülke gündemi beni fazlasıyla yoruyor.
Bu başlık için mefauf nickli yazar tarafından ukde bırakılmış.
Bahçeli'nin müthiş matematik bilgisini ve dehasını konuşturduğu ve kitlesi tarafından çılgınca alkışlanan hesabıdır. 40 önemli, bulunmalıydı. Adam buldu, daha ne istiyorsunuz nankörler. Yaşlı başlı adam, gülmeyin .
2009'da ne var? iki sıfır var. Dokuzdaki sıfır solda sıfır at onu, yirmideki sıfırı da at. ne etti? 29.
sıfırları atınca ne kaldı? İki ve dokuz.
topla onları, on bir.
Yirmi dokuzla on biri topla bakalım. 40 yapar.
ve milliyetçi hareketin kırkıncı yılı !!!
Bahçeli'nin müthiş matematik bilgisini ve dehasını konuşturduğu ve kitlesi tarafından çılgınca alkışlanan hesabıdır. 40 önemli, bulunmalıydı. Adam buldu, daha ne istiyorsunuz nankörler. Yaşlı başlı adam, gülmeyin .
2009'da ne var? iki sıfır var. Dokuzdaki sıfır solda sıfır at onu, yirmideki sıfırı da at. ne etti? 29.
sıfırları atınca ne kaldı? İki ve dokuz.
topla onları, on bir.
Yirmi dokuzla on biri topla bakalım. 40 yapar.
ve milliyetçi hareketin kırkıncı yılı !!!
Işte feraset,işte cesaret
Salt bilgi İnternete ulaşabileceğimiz her alanda elimizin altında ve hazır biçimdedir. Yapmamız gereken tek şey gidip onu almaktır.
Sözlük açısından ise bana göre bir farklılık bulunmalı. Salt bilgi paylaşımı olacaksa yazarı okumanın bir anlamı yok. O bilgiyi deneyimlemiş ve özümsemiş haliyle bize sunduğunda okunabilir bir içeriğe ulaşmış oluruz. Örneğin bir yazarın başlığını açtım, ki bu şekilde binlerce başlık açabilirim. Altına da bu yazardan bir alıntı ekledim. Ancak yazarın hiçbir kitabını daha önce okumamış ve onun eseri ile ilgili bir yorumum yoksa bu sözlük açısından bir katkı sağlamayacaktır.
Son olarak; kendi yorumunuzu kattığınız bilgi içeriği candır. İtinayla okunur.
Sözlük açısından ise bana göre bir farklılık bulunmalı. Salt bilgi paylaşımı olacaksa yazarı okumanın bir anlamı yok. O bilgiyi deneyimlemiş ve özümsemiş haliyle bize sunduğunda okunabilir bir içeriğe ulaşmış oluruz. Örneğin bir yazarın başlığını açtım, ki bu şekilde binlerce başlık açabilirim. Altına da bu yazardan bir alıntı ekledim. Ancak yazarın hiçbir kitabını daha önce okumamış ve onun eseri ile ilgili bir yorumum yoksa bu sözlük açısından bir katkı sağlamayacaktır.
Son olarak; kendi yorumunuzu kattığınız bilgi içeriği candır. İtinayla okunur.
Başlığı açan yazarımız fesli delinin Atatürk ile ilgili leş düşüncelerine yer vermiş. Açıkçası işgal altındaki bir ülke için ömrünün büyük bir kısmını savaşlarda geçirmiş, bu ülke insanını emperyalist işgale karşı savunmuş birinin değerini bu leş düşünceler azaltır mı? Bana göre hayır. Üstad yerine fesli deli diyeceğim kişinin bazı ifadeleri:
"Keşke Yunan galip gelseydi, ne hilafet yıkılırdı ne şeriat kaldırılırdı."
"10 Kasım'da saat 9'u 5 geçe kenefe gidin. "
"Şeriat gelsin de, isterse Türkiye batsın, ben razıyım. "
Daha fazla yorum yapmak istemiyorum.
"Keşke Yunan galip gelseydi, ne hilafet yıkılırdı ne şeriat kaldırılırdı."
"10 Kasım'da saat 9'u 5 geçe kenefe gidin. "
"Şeriat gelsin de, isterse Türkiye batsın, ben razıyım. "
Daha fazla yorum yapmak istemiyorum.
Fesli deli, meczup.
Özgün olunabilir.
(bkz: küpe takan erkek)
(bkz: tayt giyen erkek)
(bkz: bakire olmayan kadınla evlenmek)
(bkz: berkecan benim kardeşim gibidir diyen kadın)
(bkz: kısa saçlı kadın) vb. gibi toksik ergen başlıkları ve çok daha fazlası zaten ekşi'de mevcut. İnsanlar neden bu sözlüğü tercih etsin ki? Bunu kendinize sorun ve bir sözlük kültürü oluşturmaya çalışın. Üstteki başlıklarla bir yere gelemezsiniz. Bu tür başlıkları açan kişi bir yazar olsa bu eleştiriyi yapmazdım. Ancak moderatör olarak görev verilen kişi bu tür başlıkları açtığı için bunun bir sözlük kültürü olarak algılandığını söylemek isterim. Her başlık boş, yani her şey hakkında yazılabilir. Ekşi'nin ortamına benzer, "kadııığğğnn, erkeeekğğğğk" başlıklarına maruz kalmak insanları yorar diye düşünüyorum.
Yaptığım eleştiri de yapıcı olarak algılanırsa mutlu olurum. Çünkü bulunduğum ortamı insanları zaman zaman eleştirerek daha iyi bir yer haline getirmeye çalışırım. Birey olarak da eleştiriye açık olduğumu düşünüyorum. Arayüz veya uygulama gibi teknik konular zaman alacaktır. Önemli olan özgün başlıklar ve içerik diye düşünüyorum. Yine de siz bilirsiniz. Sözlük sizin.
(bkz: küpe takan erkek)
(bkz: tayt giyen erkek)
(bkz: bakire olmayan kadınla evlenmek)
(bkz: berkecan benim kardeşim gibidir diyen kadın)
(bkz: kısa saçlı kadın) vb. gibi toksik ergen başlıkları ve çok daha fazlası zaten ekşi'de mevcut. İnsanlar neden bu sözlüğü tercih etsin ki? Bunu kendinize sorun ve bir sözlük kültürü oluşturmaya çalışın. Üstteki başlıklarla bir yere gelemezsiniz. Bu tür başlıkları açan kişi bir yazar olsa bu eleştiriyi yapmazdım. Ancak moderatör olarak görev verilen kişi bu tür başlıkları açtığı için bunun bir sözlük kültürü olarak algılandığını söylemek isterim. Her başlık boş, yani her şey hakkında yazılabilir. Ekşi'nin ortamına benzer, "kadııığğğnn, erkeeekğğğğk" başlıklarına maruz kalmak insanları yorar diye düşünüyorum.
Yaptığım eleştiri de yapıcı olarak algılanırsa mutlu olurum. Çünkü bulunduğum ortamı insanları zaman zaman eleştirerek daha iyi bir yer haline getirmeye çalışırım. Birey olarak da eleştiriye açık olduğumu düşünüyorum. Arayüz veya uygulama gibi teknik konular zaman alacaktır. Önemli olan özgün başlıklar ve içerik diye düşünüyorum. Yine de siz bilirsiniz. Sözlük sizin.
Fikirlerinize katıldığımı bahsettiğiniz başlıkların çoğuna yazdığım entrylerden anlayabilirsiniz bende sizinle aynı fikirdeyim. Eleştirileriniz için teşekkürler elbette eleştirileriniz değerlendirilecektir. Fikirleriniz bizim için önemli
Evet, başlıkları okudum. Ancak benimle aynı fikirde olmanız aslında önemli değil. Şöyle ki; sözlüğe üye olmak isteyen biri öncelikle akışı görecektir. Bir mağazanın vitrini neyse sözlüğün akışı da odur. Akışı bu tür başlıklarla doldurmak da bir tercih olabilir, bilemiyorum. Belki de insanların ilgisini çeken şey bu olduğu için bu tür başlıklar açılıyordur. Her ne olursa olsun, bu sabah vitrini beğenmedim ve bunu zaten ifade ettiğimi düşünüyorum.
Yerinde ve gerekli bir eleştiri. Bunu sanırım girilen entrylerin moderatör veyahut editörlerce denetlenmesi veyahut onaylanması ile aşılabileceğini düşünüyorum. En azından bu sözlük kültürü aşılıncaya kadar. Hem bu yöntem infiale neden olabilecek paylaşımlara da kısıt getireceğinden sözlüğümüzün akıbeti için daha isabetli olur gibi geldi bana ama tabi karar, söz sahiplerinin…
*aşılanıncaya kadar. (T9 azizliği)
Erkek veya kadın cinsiyetten bağımsız olarak bir insanı değiştirebileceğinizi nereden biliyorsunuz, nasıl kendinizden bu denli emin olabiliyorsunuz? Ailesinin eğitemediği, düzgün davranış kazandıramadığı bir bireyi neden yaşamınıza kabul ediyorsunuz? En başında belli kriterleriniz olsa ve bir insanı tüm eksi ve artılarıyla tanıyıp anlayıp bu şekilde kabul etseniz olmuyor mu? İnsanın değişmesinin ne denli zor bir süreç olduğunu biliyor musunuz? Bir insanı değiştirmek için gerekli enerji ve motivasyonu nereden buluyorsunuz?
Tanım yazmadım, merak ettiğim soruları sordum. Birini değiştirmeyi daha önce denemiş olan varsa cevaplayabilir.
Tanım yazmadım, merak ettiğim soruları sordum. Birini değiştirmeyi daha önce denemiş olan varsa cevaplayabilir.
Sabah sabah başka sözlüğe mi geldim diye sormamı sağlayacak kadar şaşırtmış sözlüktür. Gerçi sura'nın roci için yazmış olduğu nickaltı sonrası bir hareketlilik bekliyordum. Fikirlerimizi söylemekte özgürüz elbette ki, ancak bunu karşımızdaki insanlara hakaret etmeden de yapabiliriz. Anlayamadığım nokta şu; hiç tanımadığınız bir insana kin ve nefret duyacak içsel motivasyonunuz nedir? Neyse, az daha uyuyayım bari. Gürültünüze uyandım.
Neden ağlamamaya çalışıyoruz ki? Hiç de kendimi zorlayamam. Bugün sık sık gözümden süzülenlere hiç engel olmaya çalışmadım ve saklamaya çalışmadım. Akması gerekiyordu aktı. Akşam soğan doğrarken ağlama niyetim yoktu, soğan etkisiyle akanları görünce arada kaynarlar diye iyice saldım gitti.
off bu soğan da olmasa nasıl saklanarak ağlayacağız acaba
Bu yazdıklarının hepsini harfiyen aklımdan geçirdim ama yazmadım. Marla senle gerçek hayatta tanışsak çok iyi arkadaş oluruz
@violence hiç bilmiyorum, annemin görmesi hiç sorun değil de bin tane soruya cevap vermek zor geldi.
@succulent kesinlikle katılıyorum sana :)
@succulent kesinlikle katılıyorum sana :)
😊😊
keşke hiç sorgulamadan sarılsalar en azından sakinleşene kadar :/
Gel ben sana sarılırım. Ağlarız beraber neden ağladığımızı hiç bilmeden
anne şefkatiyle yaklaşma şimdi ağlarım dhsksh
Ya ama kıyamam sana
canımsın ❤️
:d ikinize de sarıldım güzel kadınlar. Gönül rahatlığıyla ağlayalım
❤️❤️ burası ağlama köşemiz olsun ara ara sarılıp ağlaşalım
yaaa yicem sizii dhsksh çok tatlısınız
Biz de seni yicez ❤️❤️
Ağlama köşesi süper fikir oldu 🥲
Ve sensin o tatlı olan 😋
Ve sensin o tatlı olan 😋
:))
yaaaa minnoşlar sizi dhsjsj 🥰
Oooo başlığı açan gudubet eko benim nickimi anmış. Arkadaşım seni ilgilendiren kısım var mı tam olarak? Yazdıklarımızla var olduğumuz bir platform burası. miss turkey bile güzel mi değil mi diye tartışılıyorsa bizim işimiz çok zor.
Ülkemizde guguk kuşu adıyla bilinen film ve romanıdır. Film klasikler arasına adını yazdırmayı başaracak kadar sağlam bir senaryoya sahip. Ancak filmi efsane haline getiren şey Jack Nicholson'ın olağanüstü oyunculuğu aynı zamanda. İyi senaryo ve oyunculuk birleşimi. Jack Nicholson bir mahkum olarak cezaevinde yatmaktayken cezasından yırtabilmek için akıl hastası gibi davranır ve akıl hastanesine yatar. Ancak işler pek de beklediği gibi yürümeyecektir. Daha fazla spoiler olmasın, çok sağlam film.
Bu başlık için death nickli yazar tarafından ukde bırakılmış.
Bu başlık için death nickli yazar tarafından ukde bırakılmış.
Fiziksel olarak yorgun olmaktan çok daha zor olan yorgunluk türü.
Sona yazacaktım, en başa yazmak istedim. Çünkü neden olmasın? Zihnim çok yorgun ama böyle uzun uzun ve karamsar bir şekilde oturup düşünmekten değil. İş yorgunluğu, tatlı yorgunluk. Bir süredir ara vermiş olduğum ve bilgisayar başında biraz uzun süreler oturmamamı gerektiren işime geri döndüm. Sözlük ailenizin gelirsizi (yok ki) artık gelirli olacak ama aylık gelir başlığına yazmam .
Konu zihinsel yorgunluğa nasıl geldi peki? Genel olarak hata yapmaktan hoşlanmayan ben sık sık hata yapar oldum. Zihnim yorgunken okuduğumu anlamakta zorlanıyorum. Bu yüzden bugün kitap okumaya çalıştım ve başarısız oldum. Neyse, yoğunluğa da alışmam gerek sanırım.
Sona yazacaktım, en başa yazmak istedim. Çünkü neden olmasın? Zihnim çok yorgun ama böyle uzun uzun ve karamsar bir şekilde oturup düşünmekten değil. İş yorgunluğu, tatlı yorgunluk. Bir süredir ara vermiş olduğum ve bilgisayar başında biraz uzun süreler oturmamamı gerektiren işime geri döndüm. Sözlük ailenizin gelirsizi (yok ki) artık gelirli olacak ama aylık gelir başlığına yazmam .
Konu zihinsel yorgunluğa nasıl geldi peki? Genel olarak hata yapmaktan hoşlanmayan ben sık sık hata yapar oldum. Zihnim yorgunken okuduğumu anlamakta zorlanıyorum. Bu yüzden bugün kitap okumaya çalıştım ve başarısız oldum. Neyse, yoğunluğa da alışmam gerek sanırım.
Kimsenin yaşamını üzerine konuşmaya, kafa yormaya değecek kadar merak etmiyorum. Bu yüzden bu derneğe üye değilim.
Sadece çok yakın arkadaşlarımla ve sadece kendi yaşamlarımız, ailemiz ve duygularımız hakkında konuşuyoruz. Kendimizi anlatıyoruz özetle. Bir tür paylaşım, iç dökme seansı gibi. Bu yeterli geliyor zaten.
Sadece çok yakın arkadaşlarımla ve sadece kendi yaşamlarımız, ailemiz ve duygularımız hakkında konuşuyoruz. Kendimizi anlatıyoruz özetle. Bir tür paylaşım, iç dökme seansı gibi. Bu yeterli geliyor zaten.
Canını yediğim güzel ülkem insanlarının sahip olmadığı, bizlere doğuştan yüklenmemiş olan özelliktir.
Haklı olmayı başarmak için bağırmak, şirretlik yapmak ve daha da ileriye götürüp şiddete başvurmak sanırım orta doğu ülkelerinde normal karşılanıyor. Sakince fikrini söylemek, anlatmak neredeyse karşılaşmadığım durumlar. Karşımdaki insanı dinlemeyi ve anlamayı tercih eden bir yapıdayım. Çoğu zaman da sakin ve soğukkanlı olabilirim. Ancak karşımdaki insan bağırmaya başladığında bende bir kırılma anı yaşanıyor. Bundan sonra kendimi tanıyamıyorum. İçimden bir canavar çıkıyor da olabilir, tam olarak bilmiyorum. Keşke biri o anda beni videoya almış olsaydı daha önce, izlemeyi çok isterdim. Yeni tanıştığım bir arkadaşım "o sesin senden çıktığına inanamadım." demişti, şok olmuş.
Özetle; tartışma kültürüm karşımdaki insana göre şekilleniyor. Tam olarak sahip olmayı çok isterdim.
Haklı olmayı başarmak için bağırmak, şirretlik yapmak ve daha da ileriye götürüp şiddete başvurmak sanırım orta doğu ülkelerinde normal karşılanıyor. Sakince fikrini söylemek, anlatmak neredeyse karşılaşmadığım durumlar. Karşımdaki insanı dinlemeyi ve anlamayı tercih eden bir yapıdayım. Çoğu zaman da sakin ve soğukkanlı olabilirim. Ancak karşımdaki insan bağırmaya başladığında bende bir kırılma anı yaşanıyor. Bundan sonra kendimi tanıyamıyorum. İçimden bir canavar çıkıyor da olabilir, tam olarak bilmiyorum. Keşke biri o anda beni videoya almış olsaydı daha önce, izlemeyi çok isterdim. Yeni tanıştığım bir arkadaşım "o sesin senden çıktığına inanamadım." demişti, şok olmuş.
Özetle; tartışma kültürüm karşımdaki insana göre şekilleniyor. Tam olarak sahip olmayı çok isterdim.
en üzücü olan şey de yabancılardaki "agree to disagree" durumunun bizde olmaması. herkes bildiklerinin tek doğru olduğunu ve kendilerinin de tek haklı olduğunu düşünüyor/sanıyor. oysa şunun şurasında ortalama 70 senelik bir ömrü olan bir canlı kendi hayatının kozmik ölçüde ne kadar ihmal edilebilir bir düzeyde olduğunun farkına varsa (anlamak demedim, çünkü bence farkındalıkla bir kişilik tamamen değişme yoluna bile girebilir) "ben ne bok yemişim" deyip suspus olur hayatının geri kalanında.
Son derece yerinde bir yorum bu. Her şey kişinin kendisinin %100 haklı olduğu varsayımı ile başlıyor ve bu konuda ilkel aklıyla asla taviz vermiyor. Karşısındaki insanın da haklı olabileceği noktalar olabileceğini düşünmek dahi istemiyor. Toplumsal zeka ortalamımızın çok düşük olması ile mutlaka ilgisi vardır ancak bakıyorum farklı alanlarda zeki olan insanlar da tartışma kültürünü bilmiyorlar.
kültür dediğimiz şey, kökenine indiğimizde, kuşaktan kuşağa aktarılan değerler bütünüdür. atıyorum senin dedenin dedesinin dedesi bu özelliğe sahip değilse (ki muhtemelen o zamanlar okuma yazma oranının çok düşük olduğunu düşünürsek yok gibiydi). ama avrupalı olana bakıyorsun, amerikan olana bakıyorsun, adamlarda "debate" diye bir olay var. hatta sana şunu söyleyeyim, 1900lerin ortasında yazılmış "debating for men" diye bir kitap bulmuştum ben.
Genç cumhuriyet ile başlatılan aydınlanma adımları devam ettirilseydi açığı kapatabilir miydik diye zaman zaman kendime soruyorum. En azından kültürel anlamda bu denli geride kalmamış bir toplum olabilirdik diye düşünüyorum.
ben kendi çapımda bir deney gerçekleştirdim. biriyle konuşurken sadece dinliyorum. asla ama asla lafı kesmiyorum. anlatılacaklar bitti mi? o zaman önce bir güzel süzgeçten geçiriyorum. eğer anlatılanı anlamamışsam biraz daha açık bir şekilde anlatılmasını rica ediyorum. daha sonra (eğer anlamışsam) kendi düşüncemi belirtiyorum. böylece "söylediğim şeyi kaçırıyorsun, beni dinlemiyorsun, lafımı kesmeden beni bir dinle" gibi cümleler geçmiyor iletişimde.
Ben de öncelikle karşı tarafı veya tarafları dikkatlice dinliyorum. Tartışmalarda genelde sorunu çözmesi beklenen taraf olduğum için objektif yaklaşmam gerekiyor. Sonrasında fikrimi açıkça söylüyorum. Bireysel olarak ise, çevremdeki insanlar genelde benimle tartışmayı tercih etmiyorlar. Sadece iki tarafın da fikrini belirttiği bir konuşma geçer.
benim maalesef fikrimin sorulduğu ortamlar ve zamanlar olmadı. her zaman yalnızdım ve dertlerin boşaltıldığı insan oldum. kafa dengim insan çok nadir oldu, onlarla da uzun süreli bir dostluk kuramadım. hatırlıyorum da, 4 tane yakın arkadaşım oldu. iki tanesiyle okul değiştirdikleri için ilişkim bitti, diğerleriyle de ben mahalle değiştirdiğim için sohbetim bitti. şu anda da hâlâ yalnızım. zaten bu saatten sonra da olacağını sanmıyorum.
Perva sözlük 12. seviye yazar ifadesidir.
Bu görev tanımlayan ünvanlar kesin adminin başının altından çıktı. Başlarda iyiydi, çırak, kalfa, usta vs. Sonradan hep bir görev tanımlamalar, iş buyurmalar falan. Bilmem ne savaşçısı, şunun koruyucusu, bunun bekçisi. Neymiş, ay ışığı bekleyecekmişim. Hiç işin yoksa otur balkonda ay ışığını bekle. Hava serinledi, üşüyüp hasta olayım mı isteniyor? Bekçilik için uygun vasıflarım yok admin.
Saygılarımla: marla.
Bu görev tanımlayan ünvanlar kesin adminin başının altından çıktı. Başlarda iyiydi, çırak, kalfa, usta vs. Sonradan hep bir görev tanımlamalar, iş buyurmalar falan. Bilmem ne savaşçısı, şunun koruyucusu, bunun bekçisi. Neymiş, ay ışığı bekleyecekmişim. Hiç işin yoksa otur balkonda ay ışığını bekle. Hava serinledi, üşüyüp hasta olayım mı isteniyor? Bekçilik için uygun vasıflarım yok admin.
Saygılarımla: marla.
Sonunda ışığa kavuşmuşsun tebrikler
Nöbetimi vukuatsız teslim ediyorum komutanım!
@musluman mahallesinde salyangoz satan adam, görev sizde artık.
@alaskan crab teşekkür ederim ama sonraki seviyelerde kesin bir şey gelir yine başıma :d ışıksız kalırım.
@alaskan crab teşekkür ederim ama sonraki seviyelerde kesin bir şey gelir yine başıma :d ışıksız kalırım.
bu da tam ışık değil zaten, ay ışığı, en iyisi pek beklentiye girmemek galiba.
O kadar haklısın ki 🥲
Ezik olabilirim ama en azından yalnız değilim. Lise arkadaşlarım gelecekler. Ezik bir grup olarak evde oturalım dedik.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?