Açılın covid uzmanı geldi. İki defa covid geçirdim, geçen yıl baharda ise adını unuttuğum bir varyantı geçirdim. domuz gribinin bir varyantı demişti doktorum.
En belirgin semptom sırt ve kas ağrısı oldu bende. Oturup ağladım ağrıdan. Böyle bir ağrı yaşadığımı hatırlamıyorum. Halsizlik çok uzun süre devam etti. Merdiven çıkmayı bırakın iki adım atsam yoruluyordum. Öksürük, ateş falan hikaye.
Siz iki adım atsam yoruluyordum deyince acaba ben de mi atlattım dedim. Geçen yıl 1.5 ay kadar çok zor zamanlar geçirdim. Yurttayimdım bir de 3 gün yemekhaneye bile gitmedim o derece...
(bkz: death) ukdesidir. Off muhteşem bir psikolojik gerilim filmi. İntikam hikayesi de diyebiliriz. Adım adım insanı içine çeken bir öyküsü var. Aynı susan'ın eski eşi edward'ın romanını elinden bırakmadan okumaya devam etmesi gibi biz de filmi okuyoruz. Karanlık bir hikayede yol alıyoruz. Susan edward'ı şu an evli olduğu adamla aldatmış ve ikili uzun yıllar önce boşanmıştır. Susan kitabı okudukça şok geçirir. Bu kadar güçlü bir romanı yazan edward zayıf karakterli olarak gördüğü ve üstelik aldattığı adamdır. Edward kariyerinin başında genç ve zayıf bir yazar olabilir ancak yıllar sonra ortaya koyduğu roman muhteşemdir. İzleyin, anlatmakla olmayacak.
sevgili marla, izledim filmi. mesaj içeren filmlerden biri ve şu an bu filmin analizini yapan videoları izliyorum. eskiden olsa hızımı alamaz kitabını da okurdum. senin yukarıdaki yazını şimdi tekrar okudum. ve sen gerçekten filmi çok daha iyi özetlemişsin. film için ne diyeceğimi bilemiyorum. oyunculuk, görüntü, performanslar iyi; ancak bir erkeğin kişiliğinin baz alınması ve filmin aldatma üzerine olması benim beklentimi düşürdü. sonu biraz daha etkileyici olmasını beklerdim. film fena değil. filmle ilgili yorumları da okudum. beğenen çok kişi de var. öneri için çoook teşekkür ederim.
Ben filmi izleyeli çok uzun zaman oldu. Ukdelerde görünce aklımda kaldığı kadarıyla yorum yazdım aslında. Teşekkür ederim. Ben de tekrar izleyeyim en iyisi :))
(bkz: death) ukdesidir. Ülkemizde paramparça aşklar ve köpekler olarak gösterime girmiş meksikalı yönetmen alejandro gonzalez ınarritu'nun 2000 yapımı filmidir. Film bol ödüllü ve oldukça sağlam bir film. Sözlükte spoiler özelliği var mı, varsa da nasıl kullanılır bilmiyorum. Bundan sonraki kısım spoiler. Marla spoiler vermişsin diye kızmayın. Devamını okumayın diye uyarıyorum.
paramparça aşklar ve köpekler'de üç farklı öykü anlatılmış. bu birbirlerinden çok farklı üç öykü bir kaza ile birleşiyor ve ortaya muhteşem bir film çıkıyor. filmdeki üç farklı hikayeye dair daha fazla spoiler vermek istemiyorum ancak el chivo ve cofi filmin en çarpıcı sahnelerine imza atmışlardı. hikayelerdeki aşk, dostluk, ihanet ve şiddet hep köpekler üzerinden anlatılmış ve köpeklere anlamlar yüklenmiş bu filmde. insanların sınıfsal farklılıkları vurgulanırken de yine köpekler üzerinden anlatılmış mesele. konusuyla, kurgusuyla ve oyunculuklarıyla çok beğenilmiş bir film paramparça aşklar ve köpekler. farklılık arayan film tutkunlarına önerebilirim. ancak rahatsız edici şiddet içerikli sahnelerin olduğu bilgisini de ekleyeyim.
Günümün çok boktan olacağının kanıtı sabah uyanma biçimimdi. Sabah bir koku ile uyandım ve gerçekten iğrenç kokuyordu. Yanımda kendini yalayan kedy kızımla göz göze geldik. Gaz mı çıkardı, bu kadar da olamaz diye düşünüyorum. Neyse bu kendini temizlemeye devam ediyor ancak koku geçmiyor. Delireceğim, uykum zaten açıldı. Kedy de delirmiş gibi kendini temizliyor ama koku sabit. Neyse kalktım, tuvaletini temizledim, yok koku geliyor yine. En sonunda kokunun kaynağının yatağıma getirmiş olduğu kaka parçası olduğunu anladım. Nevresim, alez, yastık ne varsa yıkıyorum şimdi. Yeni nevresim serdim huzurlu huzurlu uyuyor hanımefendi. Ben mi? Mide bulantım geçerse kahve içebilmeyi planlıyorum. Kokunun izlerini silmem lazım. Sabah sabah beynime kazındı bu koku.
Marla biz de misafir olan kedi var ya. Banyoda leğene işiyor. Huyunu düzeltemedim kedinin. Ama bi kere yaptıysa bir şey olmaz bence zaten her yeri kırklamışsın
Az önce okumak için rastgele başlıklara bakarken yakında 0 rakamı olan başlıklara dikkat edeyim, belki de yazarım dedim kendi kendime. Bu başlığı kim açtı, açarken hangi varoluşsal sancıları çekti, başlığa ne yazdı ve neden sildi acaba? Çok soru sordum biliyorum. Başlığı açan ve silen kişiyi admin görebiliyordur. Zahmet olmazsa bu merakımı gidebilir mi? Üzgün yakışıklı deyince aklıma kabızlık çeker gibi bakan bir adam geldi ama neyse . Önemli olan başlığı kimin açtığı. Umarım bir erkek yazardır da azıcık güleriz. Kadınsa açık açık yorum yazma admin, özelden bilgi verebilirsin.
Doldurmuş olduğum ukdelerin çoğunun sahibi olan yazardır. Ne zamandır ukde bırakmamış olduğunu fark ettim. O yüzden artık ukde de doldurmuyorum sanırım. Aramızda ukde anlaşması olmasa da death'in bırakmış olduğu ukdeleri kimin bırakmış olduğunu hemen tahmin edebiliyorum. Kendisini daha çok okuyabilmeyi isterdim.
Fiziksel özelliklerimle ilgili bir iltifat aldıysam kesinlikle utanırım, kızarırım. İltifat yaptığım bir iş, olumlu bir davranışla ilgiliyse de büyütülecek, abartılacak bir şey olmadığını söylerim. İltifat kabul etme konusunda iyi değilim, edilmemesini tercih ederim. İltifat etme konusunda ise bir tık daha rahatım. En azından hak eden kişiye çok da abartmadan gerçekçi şekilde iltifat ederim.
Gerçekleşmeyecek, imkansız hayaller kurmuyorum. Olmasını istediğim, hayal ettiğim bir şey yok. Dileğim de yok. Öyle yaşıyorum işte, günün tadını çıkarıyorum, zorluklarla dolu bir günse de üstesinden gelmeye çalışıyorum. Şu işi halledeyim de kahve içeyim diyorum en fazla. Bunu da gerçekleştirmek zor olmuyor. Anı yaşıyorum. Bir şeyleri akışına bırakmak da değil de akışta sürükleniyor gibi hissediyorum. Henüz çok küçükken doğum günü pastamın üzerindeki mumları üflerken dilek tutmamı söylediler. Dileğim yok dedim ki gerçekten yoktu. Realist olarak dünyaya gelmiş olabilirim ya da düşünüp konuşmaya başladığım anda realizm akımını benimsedim. O kısmı hatırlamıyorum tabii ki.
Sindirim sisteminde yer alan organımızdır. Zaten işlevini, yapısını herkes biliyor. Konu ile ilgili uzmanlığı olanlar daha ayrıntılı açıklama yapabilirler. Benim anlatmak istediğim konu başka bir şey.
Mide aldığımız besinlerin sindirilmesinden sorumlu. Tamam, güzel. Peki benimki neden sadece sindirim işi ile uğraşmıyor? Sinirlendiğimde veya üzüldüğümde çalışmayı direkt olarak bırakıyor, grev yapıyor. Su bile içmeme izin vermiyor, 'ben grevdeyim abla, al bunu geri' diyerek beni yarı yolda bırakıyor. Sen bir kendine gelsene ya? Midesin sen, bırak beyin halletsin psikolojik sorunları. Sana ne oluyor ki? Yapsana sen asli görevini. İlla ki çok bilecek, her şeye karışacak. Bazı mideler de üzüntü, depresyon ve stres zamanlarında aşırı çalışıyorlar. Sahipleri yedikçe yiyor. Bak işte onlar gibi olsana sen.
Bir de midesiz, midesizlik diye bir konu var ki o bambaşka bir soyut anlama geliyor. Bu başlığın konusu değil. Ben gerçek anlamda mideden bahsettim. Daha doğrusu şikayetçi oldum. Buna da kızar, trip atar şimdi.
Aşk olsun, vefa sadece İstanbul'da bir semt adı günümüzde. Tek bir arkadaşım, dostum arayıp cadılar bayramımı kutlamadı. Sözlük insanları da öyle. Ne diyeyim, ne söyleyeyim ki? Tek kelime ile yazıklar falan olsun.
Korkunçlu bir gün geçirdim. Kısa mola verdiğimde de sözlüğe baktım. Tüm gün online olsam bile durup dinlenmek için sanırım toplamda bir saatim falan olmuştur. Yazmıyorsak sebebi var, neden hemen rencide ediyorsunuz? Okumak için de mi gelmeyelim? Şaka bir yana şu an beynim alev almış gibi hissediyorum. Çok yoğunum ancak hiçbir şekilde işe devam edecek enerjim ve motivasyonum kalmadı. Boş boş başlıklara yazmaya geldim.
(bkz: horny meydan) Nick seçimi ile gülümseten, sözlüğe hızlı ve güzel bir giriş yapmış olan yazardır. (iltifat etme, alma konusunda çok başarılı olduğumu sanmıyorum. Bu kadar oldu, yazarımız kusura bakmasın.)
Hastalık sonucu vücudun halsiz kalması ve karşımızdaki insana gücenmek gibi anlamlara gelir. Birine kırgın olduğumda bunu çoğu zaman dile getirmemeyi tercih ederim. Karşımdaki insanın anlamasını, fark etmesini beklerim. Tam bir tavşan dağa küsmüş hikayesi. Özellikle yakın olduğum insanlara bunu asla ifade etmem. Duygusal olarak daha uzak hissediyorsam biraz daha rahat ifade edebiliyorum. Hissettiklerimi ifade etme, kelimelere dökme konusunda iyi olduğumu düşünsem de bu yeteniğimi kırgınlığımı ifade ederken kullanamıyorum. Karşımdaki insan kırgınlığımı fark ettiyse de sanki basit bir şeymiş, affetmişim gibi davranıyorum. Yanlış olduğunun farkındayım ama yapacak bir şey yok.
Cesur ve yakışıklı bir şövalye olması umurumda değil, insan olmayı becerememiş. Trol kızı acısını umursamadan, aşağılayarak reddetmiş. Trol de olsa bir kalbi yok mu? Trol kızın çığlığımdan dağlar yerinden oynamış, minik kuşlar korkularından kalp krizi geçirip ölmüşler. Camus'un yalancısıyım . Olmaz olsun böyle şövalyelik.
Kanki sözlükte daha önce kavga ettiğim yazarlar mevcut. Keşke onlardan biriyle açsaydın başlığı. Tekrar kozlarımızı paylaşırdık. Fashion üslubu ile de kibar ve saygılı. Ben de beni dövmek isteyeceğini sanmıyorum. Zaten okuyunca ben ne alaka diye sorar kesin.
Bu başlık için (bkz: tamtam) nickli yazar tarafından ukde bırakılmış.
Empat bir birey karşındaki insanın tüm duygularını, hislerini sanki kendi deneyimlemiş gibi hissedebilir. Olumsuz bir olay yaşamış insanı dinlemesine gerek dahi olmadan sadece beden dilini okuyarak fark edebilir. Empatlar sözcüklerin ötesini görebilen süper güçlere sahip insanlardır. Mükemmel dinleyici oldukları için çevrelerindeki insanlar herhangi bir olayı anlatmak için empatları tercih ederler. Onları en iyi anlayacak olan kişiler empatlardır. Empat olmak her zaman olumlu bir özellik değildir elbette. Empatlar karşısındaki bireyin yaşamış olduğu olumsuz duyguları da hisseder ve deneyimler. Bu olumsuzluğa kendisi maruz kalmışçasına duyguları içselleştirir. Empat olmanın lanetli tarafı ise budur. Olumlu duyguların yanında olumsuz duyguları da sahiplenirler. Hatta duygularını paylaştıkları canlının bir insan olmasına gerek dahi yoktur. Mutlu mırıldanan bir kedi ile gülümseyip acı çeken, aç olan bir sokak canı için de üzülebilirler. Empat olduğumu düşünüyorum, tamamen kişisel tecrübelerimi yazdım başlıkta. Eksiği vardır mutlaka. Aklıma ilk gelenler bunlardı.
İnsana dair tüm duyguları hissetmek çoğu zaman uzaklaşmamı sağlıyor. Hırsı, öfkeyi, bencilliği görmek beni tiksindiriyor o insandan. Mükemmel olduğumu asla iddia etmiyorum, iyi bir insan olduğumu da. Ama en azından elimden geleni yapmaya ve kimseye zararım dokunmamasına gayret ediyorum.
Evet bir yönden beyin jimlastiği bir yönden vicdan eylemi. Hiçbirimiz mükemmel değiliz zaten. Mükemmelliyetçilik de aslında marazlı bir durum. Keşke herkes bu mantıkla düşünüp var olsa
@marla bıraktığım ukdeyi doldurduğun için öncelikle çok teşekkür ederim. çok güzel ve faydalı bir yazı olmuş. eline sağlık. bence sen ne kadar empat olsan da kendini olumsuzluklardan koruyabiliyorsunuz gördüğüm kadarıyla. bu da seni güçlü bir karakter yapıyor. bu özelliğini olumlu yönde kullandığın bize yansıyor. tabii iç dünyanı bilemediğim için dışardan edindiğim izlenimle bunu söyleyebilirim.
ben kendimi aşırı empat olduğumu düşünüyorum. bir yerde sorun varsa beni çok fazla etkiliyor. bunu pek belli etmiyor olsam da... bu durumun göründüğü kadar kötü olmadığını düşünerek kendime telkinler veriyorum. üzülsem de endişelensem de bir faydası olmayacağını kendime hatırlatarak üstesinden gelmeye çalışıyorum.
tabii şu sıralar farklı konularda araştırmalar yapıyorum. eğer araştırdığım konuyu içselleştirip uygularsam tembellik etmezsem bu sorunu biraz daha üstesinden gelebileceğimi düşünüyorum. bakalım.
@tamtam biraz da olsa olumsuzluklar karşısında güçlü olmayı öğrendim diyebilirim. En azından değiştiremeyeceğim durumlarda üzüntüyü azaltmak veya elimden geleni yaptığıma inanıyorsam oluruna bırakmayı başardım. Bu kayıtsızlık değil asla. Bireysel olarak yapabileceklerimin sınırlarını belirleyip ona göre hareket ediyorum. Senin için de her şeyin iyi ve güzel olmasını, olumsuzluklarla karşılaşmamanı dilerim.
İnsan ve toplum için son derece tehlikeli bir durumdur. Toplumun kötülükleri, vicdansızlığı ve ölümleri kanıksamış olması içten içe yaşadığımız çürümeyi de beraberinde getiriyor. Bu ülkede akıl sağlığımızı korumanın çok zor olduğunun farkındayım. Ancak kanıksadığımız, dile getirmeye gerek dahi duymadığımız kötülüklerle karşılaştığımızda bizim de sesimizi duyan olmayacaktır. Alışmamamız gerekiyor.
(bkz: sosyal çürüme) başlığında dile getirdiğim korkunç olaydır. Göz göre göre, sırf para hırsları yüzünden şanssız bir biçimde bu ülkede dünyaya gelmiş olan bebekleri annelerinden ayırarak özel hastanelerin yenidoğan yoğun bakım ünitelerine yönlendirmişler. Bebeklerin bazıları enfeksiyon kaparak yaşamını yitirmiş, bazıları ise kör olmuş. Bazılarından ek ücret adı altında para istenmiş, ölen bebeğin kimsesizler mezarlığına gömüleceğini söylemişler. Yani öldürdükleri candan da para kazanmışlar. Ayrıntılar kan dondurucu. Az önce yazdığım gibi, başka bir ülkede olsa yer yerinden oynardı. Bu utanç hepimize yeter.