taksimi karı kız kesmek,taciz etmek olarak gören zihniyete inat,direnişin sembolüdür.olay değil,olgudur.
*House of Wax* (2005), Jaume Collet-Serra'nın yönettiği bir korku filmidir. Film, bir grup gencin yolculukları sırasında küçük bir kasabada bozulmuş bir arabanın peşine düşmesini ve oradaki gizemli balmumu müzesini keşfetmelerini konu alır. Gençler, balmumu müzesinin içindeki figürlerin aslında balmumundan yapılmadığını, insanlardan yapıldığını keşfederler. Müzeyi yöneten ikiz kardeşler, kasabaya gelen misafirleri öldürüp onları balmumu figürlerine dönüştürmektedir. Hayatta kalmak için mücadele eden grup, bu korkunç tuzaktan kaçmanın bir yolunu bulmaya çalışır. Film, gerilim dolu sahneleri ve ürkütücü atmosferiyle dikkat çeker.
Birçok işyeri vergiden kaçmak adına işci'nin asgeri maaşını bankadan geri kalanını elden teslim eder bu suçtur ama denetleyen kimdir?
Olan yine işçiye olur kredide problem çıkartır. İlerde emeklilik maaşını ve işten sebepsiz kovulursa alacağı tazminatı düşer. Olan yine garibana olir.
Olan yine işçiye olur kredide problem çıkartır. İlerde emeklilik maaşını ve işten sebepsiz kovulursa alacağı tazminatı düşer. Olan yine garibana olir.
Vergiden kaçmak için değil de SGK ödeneğinden kaçmak için asgari ücret gösterir. Zira ne kadar maaş verirsen o kadar vergiden düşerler. SGK ödeneği maaşın yaklaşık yüzde 37 si kadar oluyor.
diyalog.
normal şartlarda default moddur. nedir o normal şart? genç yaşta evlenirsin, evlenene kadar baba evindesindir, evlendikten sonra kendi evine geçersin, aile olmadan kısa bir dönem eşinle takılır ve çocuk yaparsın yine aile olursun. aileyi aile yapan çocuk olduğundan ailesiz yaşama sürecin bir kaç seneyle sınırlıdır.
bekarsındır, yaşın geçmiştir ama hala ailenle yaşıyorsundur. bu da belli şartlar altında kabul edilebilir. senin veya anne babadan biri veya her ikisinin bakıma ihtiyaç duyması bu makul ve mantıklı şartların en önemlisidir.
ama bekarsın, yaşın geçmiş, maddi problemin yok, kimsede sağlık problemi yok ve hala ailenle yaşıyorsan kendini sorgulama vaktin gelmiş demektir. git ve birey ol.
baba evine gelin getirme veya iç güveyi konularına hiç girmiyorum çünkü anlamlandıramadığım bir konu. neden ve nasıl olduğuna, nasıl yürütülebildiğine dair en ufak bir fikrim yok. şaşkınlıkla izliyoruz efendim.
bekarsındır, yaşın geçmiştir ama hala ailenle yaşıyorsundur. bu da belli şartlar altında kabul edilebilir. senin veya anne babadan biri veya her ikisinin bakıma ihtiyaç duyması bu makul ve mantıklı şartların en önemlisidir.
ama bekarsın, yaşın geçmiş, maddi problemin yok, kimsede sağlık problemi yok ve hala ailenle yaşıyorsan kendini sorgulama vaktin gelmiş demektir. git ve birey ol.
baba evine gelin getirme veya iç güveyi konularına hiç girmiyorum çünkü anlamlandıramadığım bir konu. neden ve nasıl olduğuna, nasıl yürütülebildiğine dair en ufak bir fikrim yok. şaşkınlıkla izliyoruz efendim.
Ne beklemekten, ne bekletmekten asla hoşlanmam ama saatlerce bekletildigim çok olmuştur. Beni bekletirken sorun yok ama bekleyince hızlı gelsen iyi olur demişti birisi. Yok ya öyle bir dünya. Kasti değil sadece o geç geliyor diye geç çıkmıştım ama o arabayla gitmiş bddnndnd. Ben otobüsle çok daha uzak evimden buluşma yerine erkenden gidiyorum ama :d 🥲
Friedman çok basit bir şekilde ne kadar saçma bir düzen olduğunu şöyle açıklar. Kendi paramızı başkası için harcarken fiyata dikkat ederiz. Kendi paramızı kendimize harcarken hem fiyatına hem de kalitesine dikkat ederiz. Başkasının parasını kendimize harcarken parasından ziyade kalitesini göz önüne alırız. Hazır olun, son olarak ise başkasının parasını başkasına harcarken, ne kaliteye ne de fiyatına dikkat ederiz. Bu sonuncusu verginin tanımıdır. 20 kdv ödemek yetmiyor bir de 3 ayda bir gelir vergisi ödüyorum. Muhasebeci daha en başından benim tutumumu görüp, sen çok vergi ödersin dedi. Tutumum da, fatura keserken rastgele tc yazıp sallama isim yazmamın gerçekten de normal bir şey olup olmadığını sormamdı. Uzun lafın kısası bu ülke nasıl olsa herkes kaçırır diye vergiyi olabildiğince şişirmişler, bizim gibi kaçırmadan verelim düzgün olsun diyenleri düdüklüyorlar.
Şöyle bir söz ortaya atayım zenginler vergi ödemediği için zengindir.
Büyük şirketler yalandan konkordato imzalayarak 1 yıldan uzun süre vergiden kaçabiliyor. Yada olmayan giderlerle vergileri düşürüyor vs. Vs.
Sonuç olarak onların ödemediği vergi onların çalışanlarına yani halka bizlere kesiliyor.
Birde en saçma vergi kaçak tüketim vergisi. Birileri devletin elektriğini kullanıp vergi ve faturadan kaçıyor bunun bedelini biz ödüyoruz. Ne yapayım şimdi bende eve kaçak hat çekip btc mining sistemi mi kurayım???
Vergiler hak edilenlerden kesilse halkın beli bükülmezdi birilerinin zenginliği için biz sefalet içinde yaşamaktayız.
Büyük şirketler yalandan konkordato imzalayarak 1 yıldan uzun süre vergiden kaçabiliyor. Yada olmayan giderlerle vergileri düşürüyor vs. Vs.
Sonuç olarak onların ödemediği vergi onların çalışanlarına yani halka bizlere kesiliyor.
Birde en saçma vergi kaçak tüketim vergisi. Birileri devletin elektriğini kullanıp vergi ve faturadan kaçıyor bunun bedelini biz ödüyoruz. Ne yapayım şimdi bende eve kaçak hat çekip btc mining sistemi mi kurayım???
Vergiler hak edilenlerden kesilse halkın beli bükülmezdi birilerinin zenginliği için biz sefalet içinde yaşamaktayız.
Gazali'nin şu sözleri beni derinden yaralamıştı. Sözün büyüklüğünden dolayı Ürperdiğimi hatırlıyorum:
"İnsan nefsini ve kendi hakikatini bilirse, kendisini büyük görmez. Çünkü insanın bedeni, içinde necasetler taşıyan bir kaptır. İçinde pislikler ve bozukluklar bulunan bir varlık, nasıl büyüklenebilir?"
"İnsan nefsini ve kendi hakikatini bilirse, kendisini büyük görmez. Çünkü insanın bedeni, içinde necasetler taşıyan bir kaptır. İçinde pislikler ve bozukluklar bulunan bir varlık, nasıl büyüklenebilir?"
Görüldüğü anda mide bulandıran böcek türü.
Öncelikle bu başlığı ve altında yazılanları gördüğüm çok iyi oldu, diyerek yazıma başlayayım.
Ben uzun yıllar boyunca yazan, yazmaktan zevk alan birisiyim. Zamanında defterlerime rastgele bir şeyler karalardım, daha sonra bir dönem facebook'ta yazdım. Daha sonraları interaktif sözlüklerle tanıştım. Uludağ sözlük'te ilk yazarlık tecrübemi edindim. Daha sonraları oradan sıkılıp normal sözlük'te yazmaya başladım.
Normal sözlükteki yazmış olduğum bazı yazılarımdan dolayı defalarca hedef gösterilip linç edildim. Nickaltım, her seferinde akp böyle despot, tayyip şöyle diktatör diyen sözde muhalif tipler tarafından taciz ediliyordu. Daha sonraları gerek o dönemin moderatörleri, gerek diğer sözde muhalif ve aşırı özgürlükçü yazarların tacizleri sonrası dayanamayıp uzun bir yazıyla sözlüğü bırakma kararı aldım. Ben o yazıyı yazıp hesabımı kafa iznine aldıktan sonra bile bu kişiler hala nickaltımı çeşitli iftiralarla taciz etmeye devam ettiler ve bunların en az %70'i trabzonlu idi.
Daha sonra çeşitli önyargılarımı bir kenara bırakıp tüm cesaretimi toplayarak ekşi sözlüğe geçtim. Yazdıkça yazdım, yazdıkça yazdım. Yeni insanlarla tanıştım, iyi hissettiriyordu. Her ne kadar çaylak onay listesinde bekliyor olsam da yazdıkça açılıyordum. Takipçilerim ve yazdıklarımı favlayan kişiler genellikle o dönem aynı siyasi görüşe sahip olduğumuz ve daha sonraları siyasi görüşüm değiştiği için hesabımı bir gecede siliverdim.
Hayatım boyunca farklı olduğum için sürekli ötekileştirildim. Okul hayatım boyunca yağcı, çevremdeki insanlar tarafından nankör, bazı sosyal mecralarda midesiz olmakla suçlandım ve defalarca linç yedim. Tek suçum onlardan farklı olmaktı. Bu sözlük hiç öyle bir yere benzemiyor gördüğüm kadarıyla. Umarım değişmez ve hep böyle kalır.
Peki ben kim miyim? Aslen adıyamanlı sünni kökenli bir aileye mensup bir inançsız, yaşadığı çevrede fazla insan tanımamış olmasına rağmen ülkedeki neredeyse tüm kesimlerinden (hatta kendi hemşehrilerinden bile) zorbalık ve kötülük görmüş masum bir kişiyim. Sözlükleri genellikle içimdeki anlık öfkemi boşaltmak için kullanıyorum. Genelde ekşide takıldığım için buraya muhtemelen fazla girmem. Ama burda aldığım zevki muhtemelen başka hiçbir yerde alamam diye düşünüyorum, umarım ki yanılmam.
Ben uzun yıllar boyunca yazan, yazmaktan zevk alan birisiyim. Zamanında defterlerime rastgele bir şeyler karalardım, daha sonra bir dönem facebook'ta yazdım. Daha sonraları interaktif sözlüklerle tanıştım. Uludağ sözlük'te ilk yazarlık tecrübemi edindim. Daha sonraları oradan sıkılıp normal sözlük'te yazmaya başladım.
Normal sözlükteki yazmış olduğum bazı yazılarımdan dolayı defalarca hedef gösterilip linç edildim. Nickaltım, her seferinde akp böyle despot, tayyip şöyle diktatör diyen sözde muhalif tipler tarafından taciz ediliyordu. Daha sonraları gerek o dönemin moderatörleri, gerek diğer sözde muhalif ve aşırı özgürlükçü yazarların tacizleri sonrası dayanamayıp uzun bir yazıyla sözlüğü bırakma kararı aldım. Ben o yazıyı yazıp hesabımı kafa iznine aldıktan sonra bile bu kişiler hala nickaltımı çeşitli iftiralarla taciz etmeye devam ettiler ve bunların en az %70'i trabzonlu idi.
Daha sonra çeşitli önyargılarımı bir kenara bırakıp tüm cesaretimi toplayarak ekşi sözlüğe geçtim. Yazdıkça yazdım, yazdıkça yazdım. Yeni insanlarla tanıştım, iyi hissettiriyordu. Her ne kadar çaylak onay listesinde bekliyor olsam da yazdıkça açılıyordum. Takipçilerim ve yazdıklarımı favlayan kişiler genellikle o dönem aynı siyasi görüşe sahip olduğumuz ve daha sonraları siyasi görüşüm değiştiği için hesabımı bir gecede siliverdim.
Hayatım boyunca farklı olduğum için sürekli ötekileştirildim. Okul hayatım boyunca yağcı, çevremdeki insanlar tarafından nankör, bazı sosyal mecralarda midesiz olmakla suçlandım ve defalarca linç yedim. Tek suçum onlardan farklı olmaktı. Bu sözlük hiç öyle bir yere benzemiyor gördüğüm kadarıyla. Umarım değişmez ve hep böyle kalır.
Peki ben kim miyim? Aslen adıyamanlı sünni kökenli bir aileye mensup bir inançsız, yaşadığı çevrede fazla insan tanımamış olmasına rağmen ülkedeki neredeyse tüm kesimlerinden (hatta kendi hemşehrilerinden bile) zorbalık ve kötülük görmüş masum bir kişiyim. Sözlükleri genellikle içimdeki anlık öfkemi boşaltmak için kullanıyorum. Genelde ekşide takıldığım için buraya muhtemelen fazla girmem. Ama burda aldığım zevki muhtemelen başka hiçbir yerde alamam diye düşünüyorum, umarım ki yanılmam.
Bende yıllarca onlarca farklı sitede yazdım çoğu kapandı çoğu duruyor u*uda* da moderasyon ilgisizliğinden rahatsız olup moderasyonla hatta ismaille bizzat telefonda tartışıp bıraktım. Ondan sonra defalarca farklı sitelerde denedim tad vermedi ekşın da hesabım vardı onuda kapattım. 2020 senesinde tam 4 yıl durgunluk verecek bir sürece girdim. Daha sonra arayıp ta bulamadığımız sözlük ortamını neden biz oluşturmuyoruz ki dedim. Perva da aslında bizim eski mecralardan idi.
Yeni bir sözlük, yeni bir başlangıç :)
Eski tadı kalmamıştır. Şu sıralar ekseriyetle +60 yaş dayıların tekelinde bir mecradır. Olur da yakın bir zamanda kapanırsa beni hiç şaşırtmayacaktır.
Günümüzde hâla en çok tartışılan konulardan birisidir.
Kimi kesim bireysel silahlanmayı şu şekilde savunur. Bize ruhsatlı silah verilmiyor suçlular ise ruhsatlı silah kullanmıyor. Kendimizi savunmak gibi bir şansımız yok tarzı tezlerle savunur
Karşı çıkanlar ise devletin silah sahiplenmeyi kolaylaştırmadı durumunda suç oranı ve cinatetlerin artacağını savunmaktadır pekte haksız sayılmazlar kazasız trafik kazalarında bile birbirini sakatlayıp öldüren insanlar var
Edit: bireysel silahlanma'nın en yüksek olduğu ülke abd dir.
Kimi kesim bireysel silahlanmayı şu şekilde savunur. Bize ruhsatlı silah verilmiyor suçlular ise ruhsatlı silah kullanmıyor. Kendimizi savunmak gibi bir şansımız yok tarzı tezlerle savunur
Karşı çıkanlar ise devletin silah sahiplenmeyi kolaylaştırmadı durumunda suç oranı ve cinatetlerin artacağını savunmaktadır pekte haksız sayılmazlar kazasız trafik kazalarında bile birbirini sakatlayıp öldüren insanlar var
Edit: bireysel silahlanma'nın en yüksek olduğu ülke abd dir.
Aramıza yeni katılan yazar taneleridir hoş geldiniz efendim.
Not: bu adamın nickini kim 7 lan?
Not: bu adamın nickini kim 7 lan?
nickimi bulan ve getirene tam 100 bin lira veriyorum
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?