Elektronik denetleme sistemi, ilgili bölgelerden geçen araçların, plaka sorgusunu, fotoğraf görüntüleri ve videolarını çekerek olası ihlalleri kontrol etmeye yarayan bir sistemdir. Ülkemizde bazı şehirler eds ile kontrol edilir. Hiç affı yoktur. Sizin bir önceki girdiğiniz eds ile sonraki arasındaki hız farkınıza bakarak hız ihlali yaptığınızı bile hesaplayabilir. Eğer ilgili şehiri hiç tanımıyorsanız bu sistemlerin radarına muhakkak düşer bir trafik cezası yersiniz.
Dualarıma kavuştum. Daha ne isterim ki bu hayattan.
İnsanı mutluluk yağmurları ile yıkaması gibi bir şey sevmek. Sırılsıklam olup, yine de üşümemek.
Telefon trafikleri ile dolu bir gün! Telefonlara cevap vermekten ilgilenmem gerekenle ilgilenemiyorum. Neyse ama yine de çoook mutluyum.
Çocukluğum!
Sokaklar daha güvenli, televizyonlar daha kaliteli, insanlar daha samimi…
Özlüyorum
Sokaklar daha güvenli, televizyonlar daha kaliteli, insanlar daha samimi…
Özlüyorum
Hayatta inandığım bir şey varsa o da adalettir. Bu güne kadar ne kimsenin hakkına girdim ne de birine kasten kötülük yaptım. Ama bu hayat sürekli bana kötülük yapan insanlar yolladı. Bugün de onlarla ilgili bir mücadelemin davası vardı. Ben adalete hep inandım ve güvendim. Ve bugünde davamdaki sanık hapis cezasına çarptırıldı. O yüzden bugün mutluluklar Çifter Çifter gidiyor.
Hayat sevince güzel
Sevince tatlı günler
Bir kuşu , kelebeği
bir taşı sevin yeter
Sevince kalbimizde ümitler çiçeklenir
Kötülükler kaybolur, karanlığa gizlenir.
Sevince tatlı günler
Bir kuşu , kelebeği
bir taşı sevin yeter
Sevince kalbimizde ümitler çiçeklenir
Kötülükler kaybolur, karanlığa gizlenir.
Yeniden günaydın sözlük azıcık daha uyumuşum. Neymiş benim bu uykuyla imtihanım. Ama hayatımın en güzel sabahı bugün. Çok mutluyum.
Günaydın sözlük. Yine 5 dk daha uyuyayım diye 30 dk uyumuşum. Alarmı da kapatmışım. Aferin bana
Bazen söylemek istediğim iki kelime hep içime geri dönüyor.
İyi geceler sözlük. 3 saat önce uyumaya karar verip, uykumu kaçıran güzel şeyler sağ olsun ki şimdi huzurla uyuyabilirim.
Sevdim seni bir kere, başkasını sevemem
Deli diyorlar bana, desinler değişemem
Deli diyorlar bana, desinler değişemem
Bir ODTÜ bir itü mezunu değilse artık günümüzde çok bir değeri yok. Bir de mühendislik var mühendislik var.
Benim için hayat durduran bir mesele olabilir. Tüm iş hayatımın kontrolü telefonla ne yazık ki
şimdi aramızda noksan olan şeyin ne olduğunu biliyorum!" dedi. "bu eksik sana değil, bana ait... ben de inanmak noksanmış... beni bu kadar çok sevdiğine bir türlü inanamadığım için, sana aşık olmadığımı zannediyormuşum... bunu şimdi anlıyorum. demek ki, insanlar benden inanma kabiliyetini almışlar... ama şimdi inanıyorum... sen beni inandırdın... Seni seviyorum... deli gibi değil, gayet aklı başında olarak seviyorum... seni istiyorum... içimde müthiş bir arzu var... bir iyi olsam!.. ne zaman iyi olacağım acaba?..
Mesela herhangi bir gün müthiş bir iç sıkıntısı seni boğar. Hayat sana karanlık, manasız gelir. İnsan, biraz evvel senin zırvaladığın gibi felsefeler yapmaya başlar. Hatta yavaş yavaş onu da yapamaz ve canı ağzını açmayı bile istemez. Hiçbir insanın, hiçbir eğlencenin seni canlandıramayacağını sanırsın. Hava sıkıcı ve manasızdır. Ya fazla sıcak, ya fazla soğuk, ya fazla yağmurludur. Gelip geçenler suratına salak salak bakarlar ve on para etmez işlerin peşinde, bir tutam otun arkasından koşan keçiler gibi dilleri bir karış dışarı fırlayarak dolaşırlar. Aklını başına derleyip bu pis ruh haletini tahlil etmek istersin. İnsan ruhunun çözülmez düğümleri bir muamma gibi önüne serilir. Kitaplarda okuduğun depresyon kelimesine bir cankurtaran simidi gibi sarılırsın. Çünkü nedense hepimizde, maddi olsun, manevi olsun, bütün dertlerimize bir isim takmak merakı vardır, bunu yapamazsak büsbütün çılgına döneriz. Mamafih insanlarda bu merak olmasa doktorlar açlıktan ölürlerdi. Bu depresyon kelimesine yapışıp iç sıkıntısının uçsuz bucaksız denizinde bocalarken karşına uzun zamandan beri görmediğin bir ahbap çıkar. Kılık kıyafetinin düzgünce olduğunu görür görmez derhal aklına kendi meteliksizliğin gelir ve gafil dostundan, talihin varsa, bir iki lira borç alırsın… İşte ondan sonra mucize başlar. Şiddetli bir rüzgâr ruhundan bir sis tabakasını sıyırıp götürmüş gibi içinin birdenbire aydınlandığını, bir hafiflik, bir genişlik duyduğunu görürsün. Eski sıkıntı pır deyip uçmuştur. Gözlerin etrafa memnuniyetle bakar ve sen de gevezelik edecek bir arkadaş aramaya başlarsın. İşte, iki gözüm, ciltlerle kitabın, saatlerce tefekkürün yapamadığı işi iki kirli kâğıt başarır. Sen ruhumuzun bu kadar ucuz bir bedel mukabilinde takla atmasını haysiyetine yediremediğin için belki daha asil sebepler peşinde koşarsın, gökyüzünde birkaç yüz metre daha yükselen bir bulut, yahut ensene doğru esen serince bir rüzgâr, yahut o esnada aklına gelen zekice bir fikir, sana bu değişmenin sebebi gibi görünmek ister. Fakat söz aramızda, iş bunun tamamıyla aksinedir, cebimize giren iki lira sayesindedir ki havanın biraz açıldığını görmek, rüzgârın serinliğini hissetmek, hatta akıllıca şeyler düşünmek mümkün olmuştur… Kalk, iki gözüm, iskeleye geldik. Günün birinde ya çıldıracağız, ya dünyaya hâkim olacağız. Şimdilik bir rakı parası bulmaya çalışalım ve parlak istikbalimizin şerefine birkaç kadeh içelim.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?