Herkesin radyasyon var sandığı Mr da radyasyon yoktur. Açılımı manyetik rozenans olan bu cihazla manyetik alan oluşturularak görüntü elde edilir.
succulent
1. nesil Yazar - 21. Seviye Doğa koruyucusu - Yazar
- toplam entry 922
- takipçi 22
- puan 43006
Biz onu tamamen yanlış anlayıp ekmek olmadığında pasta yiyorduk. Gerçekten hayal kırıklığı yaşadım şimdi. Pasta yemeğe bahanemiz kalmadı
Sevdiklerimle beraberim, çok güzel ev yemeği de yapmışlar. Oh bugün çok mutluyum. Karnım tok çünkü 😅
afiyetler olsun
Teşekkür ederim 😊
ortalıkta olmayınca özelden fingirdeşiyorsun sanmıştım bende, dedikoduyu sevmem ama gocu sıkıntılı dedi sana.
Bana mı dedi sıkıntılı 😒 kendine baksın. Ben kimseyle fingirdeşmem
bana deme ihtimali pek yok sanırım
Bana da deme hakkı yok. Ben fingirdeşmiyorum. Misafir var
valla bilemicem, gocu bu, her şey olabilir yani ayıktırayım.
Ona mı inanıyorsunuz bana mı ya ?
ya git gocuya bulaş diye yazdım, bana sardın ahahahaaaa
Hahahah ya ben ona bulaşır mıyım? Deli deliyi görünce sopasını saklar bilmiyor musun
21. Sözlük seviyesi
Aman allahım tam istediğim görev. Admin ben bu seviyede kalayım lütfen!
Aman allahım tam istediğim görev. Admin ben bu seviyede kalayım lütfen!
Kuzenim (dahiliye uzmanı)
Üvey annem (emekli)
Annem (emekli)
Yumurtacı diye kayıtlı (yumurtacı)
Babam (iş adamı)
Personelim (fırın ustası)
İş amaçlı görüştüğüm biri (tur şirketi sahibi)
Kuzenim ( iş adamı)
Personelim (garson)
Kızımın öğretmeni (e haliyle öğretmen)
Üvey annem (emekli)
Annem (emekli)
Yumurtacı diye kayıtlı (yumurtacı)
Babam (iş adamı)
Personelim (fırın ustası)
İş amaçlı görüştüğüm biri (tur şirketi sahibi)
Kuzenim ( iş adamı)
Personelim (garson)
Kızımın öğretmeni (e haliyle öğretmen)
kuzenin nasıl aşkım neler yapıyor shshd biraz bilgilendirme alabiliyor muyuz
Hangisi canım 😅😅
iş adamı olan 🥰
Benden 7 yaş büyük. Senden de 19 yaş oluyor haliyle boşanmış bir bekar kocaman oğlu var ve kötü haber çok yakında yeniden evleniyor
hadi beee. kaçırdık desene tüh. neyse dahiliye uzmanı olandan bahseder misin biraz da shshd
O da kadın ve evli :) yeğenim 1 yaşına girdi geçen hafta 😅😅
:))
ah benim bu şanssızlığım... neyse uygun bir aday bulursan haber ver bsbdsjs
Hahah tamam.
Demek bekarsın
Ben de bekarım
😅😅😅 ben çıkıyorum aradan
Gerçi farklı şehirdeyizdir en başta olmaz zaten
özele geçelim mi canım :)
Yaş kaç
Demek ciddisin, olur
ya çok çabuk vazgeçtin sen de ayıp
Yok vazgeçmedim
Benim bir akrabam vardı, aç mısınız diye sorar siz yemezsiniz derdi çay demleyeyim der yok siz içmezsiniz derdi. Sen de onun gibi daha başlamadan bitirdin micshief
Yok yahu estağfurullah
shsdhd sorma ya önce heyecanlandırdı sonra duygularımla oynadı resmen
24 yaşındayım uyar mı sanaaa
23 yaşındayım iyi günler kendine iyi bak
tamam ablacım sen de kendine iyi bak
20 22 yaş arası evlilik düşünen kardeşi olan varsa ulaşabilir buradayken yazayım
Kardeş şart değil tanıdık vs. De olur
Bunu yazarsam günün 3. Rocinante Nick altı yazısı olacak. Bunu bir ruh çağırma seansı gibi yapıp seni sözlüğe davet ediyorum. Gel de biraz ben herkesi döverimli entryler gir
Dikey şarjlı süpürge aldığımdan beridir ev temizlemek o kadar kısa sürmeye başladı ki. Yıllardır kendimi kablolu süpürgelerle heba etmişim.
Uzun yıllardır fabrikası Trabzon'da olan şölen markasının mayıs çayını kullanıyorum. Kesinlikle ne kadar beklerse beklesin bayatlamıyor, içinde toz oranı çok az olduğu için berrak bir çaya sahip oluyorsunuz. Aynı zamanda da içimi yumuşacık. Tabi yumuşak çay sevenler için.
Umarım yaşadığım yerde bulurum, ne zamandır doğru düzgün çay arayışındaydım, sana güveniyorum ablam
Trendyolda da var. Ben çok aldığım için direkt fabrikadan getirtiyorum
Anladım
Gerçekten başka çay içemez oldum artık
Ben doğuş veya çaykur içiyorum genelde ama daha iyisi varsa neden almayayım
Dene bakalım bir. Beğenirsen devam edersin
Arkadaşlar ben insanı barbunyaya benzetirim.
İçinde zeytinyağı vardır, soğanı vardır, şekeri vardır, tuzu vardır.
Kimisi atıyorum havuç koyar, kimisi patates koyar.üzerine maydonoz falan filan yani barbunya mixtir ya.
Şeker, şeker iyi midir?
Yerine göre. Puding koyarsan tabii yeridir. Ama atıyorum yani lahmacuna şeker atılır mı? Yakışmaz.
Keza tuz. Baklavaya tuz konmaz mesela koyulmamalıdır.
Ama atıyorum patates kızartmasına serperseler, yakışır.
Yani şimdi barbunyadan yağını çıkar, soğanını çıkar,şekeri çıkar, tuzu çıkar havucu patatesi tüm malzemesini çıkart.
Geriye saf barbunya kalsın. O öyle saf barbunyayı yer misin? Yemezsin. Yesen de sevmezsin anlatabiliyor muyum?
E şimdi, insandan da insanı insan yapan kaosu çekip aldığında, o geriye kalan ruhsuz posayı da sevemezsin.
Ben böyle görüyorum. Yani diyeceğim o ki arkadaşlar ben her şeye rağmen sizi, bizi bizleri çok seviyorum..
İçinde zeytinyağı vardır, soğanı vardır, şekeri vardır, tuzu vardır.
Kimisi atıyorum havuç koyar, kimisi patates koyar.üzerine maydonoz falan filan yani barbunya mixtir ya.
Şeker, şeker iyi midir?
Yerine göre. Puding koyarsan tabii yeridir. Ama atıyorum yani lahmacuna şeker atılır mı? Yakışmaz.
Keza tuz. Baklavaya tuz konmaz mesela koyulmamalıdır.
Ama atıyorum patates kızartmasına serperseler, yakışır.
Yani şimdi barbunyadan yağını çıkar, soğanını çıkar,şekeri çıkar, tuzu çıkar havucu patatesi tüm malzemesini çıkart.
Geriye saf barbunya kalsın. O öyle saf barbunyayı yer misin? Yemezsin. Yesen de sevmezsin anlatabiliyor muyum?
E şimdi, insandan da insanı insan yapan kaosu çekip aldığında, o geriye kalan ruhsuz posayı da sevemezsin.
Ben böyle görüyorum. Yani diyeceğim o ki arkadaşlar ben her şeye rağmen sizi, bizi bizleri çok seviyorum..
Benim yapmayı çok abarttığım bir hede.
Olaylara gizem katarak bir şey anlatmayı bir türlü beceremiyorum. Bu kadar şeffaf olmak bazen iyi olmuyor.
Olaylara gizem katarak bir şey anlatmayı bir türlü beceremiyorum. Bu kadar şeffaf olmak bazen iyi olmuyor.
Hepimiz hayatta büründüğü roller vardır.
Benim rollerimden biri de “dinsizin hakkından imansız gelir” misyonunu taşımaktır. Abartmıyorum tam olarak böyleyim.
Benim rollerimden biri de “dinsizin hakkından imansız gelir” misyonunu taşımaktır. Abartmıyorum tam olarak böyleyim.
Bundan 2 yıl önceye kadar belki de en mantıklı şeydi yurtdışından telefon almak. Zira vergi ödenmeden alınan bu cihazlar Türkiye'nin 3 de birine mal edilebiliyordu. İmei kayıt ücreti de oldukça makuldü.
Ama bunun bir furyaya dönüşmesi devletin gözüne batmış olacak ki 2000 liradan bir anda 31.500 TL'ye kadar yükseldi.
Sanırım android telefonlarda 3 ay ıphonelarda 4 ay telefon kullanım halinde olur. Çift sim hattı olan telefonlarda ise hattı değiştirerek bu kadar süre daha kullanabilirsiniz. Her Ocak ayının ilk günü yeni kullanım hakkınız doğar(imei kaydetmediğiniz sürece)
İmei kaydından sonra telefonu kimin üstüne kaydettirdiyseniz sadece o kişiye ait hatla telefonu kullanabilirsiniz. Bu süre 3 senedir. Daha sonra telefonu her türlü kullanabilirsiniz.
Android telefonların illegal yollarla açılması işlemi kısa süre önceye kadar iphonelarada yapılabiliyordu. Ama ben bunu doğru bulmuyorum zaten sağlıklı da değil.
Yeni düzenlemeler ile bu sistemler tespit edilip kapatılmıştır.
Şu an için hiçbir şekilde illegal işlemlerle telefon açtıramazsınız. İster android olsun ister ios olsun.
Şu an için bu bilgiler ışığında garanti kapsamında da olmayacağı için yurtdışından telefon almak hiçbir kar getirmiyor.
Ama bunun bir furyaya dönüşmesi devletin gözüne batmış olacak ki 2000 liradan bir anda 31.500 TL'ye kadar yükseldi.
Sanırım android telefonlarda 3 ay ıphonelarda 4 ay telefon kullanım halinde olur. Çift sim hattı olan telefonlarda ise hattı değiştirerek bu kadar süre daha kullanabilirsiniz. Her Ocak ayının ilk günü yeni kullanım hakkınız doğar(imei kaydetmediğiniz sürece)
İmei kaydından sonra telefonu kimin üstüne kaydettirdiyseniz sadece o kişiye ait hatla telefonu kullanabilirsiniz. Bu süre 3 senedir. Daha sonra telefonu her türlü kullanabilirsiniz.
Android telefonların illegal yollarla açılması işlemi kısa süre önceye kadar iphonelarada yapılabiliyordu. Ama ben bunu doğru bulmuyorum zaten sağlıklı da değil.
Yeni düzenlemeler ile bu sistemler tespit edilip kapatılmıştır.
Şu an için hiçbir şekilde illegal işlemlerle telefon açtıramazsınız. İster android olsun ister ios olsun.
Şu an için bu bilgiler ışığında garanti kapsamında da olmayacağı için yurtdışından telefon almak hiçbir kar getirmiyor.
Ateri. 90 larda evlerde illa bulunması şart olan bir tv oyunu.
Olmayanı dövüyorlardı sanırım.
Monopoly. Akraba çocuklarında oynardık. Çocuklukta hiç monopolyi alan olmadı bana ilk monopolyimi de kendim yapmıştım ve kuzenlerle oynardık. Sonra kendim para kazanmaya başlayınca aldım bir tane ama o çocukluğumdaki gibi keyif vermedi.
Sobada sucuk pişirip ekmeğin arasına koyup yemek. Bu da çocukluk anılarım içinde canlılığını koruyanlardan.
Sokakta gece yarılarına kadar oynamak. Ne keyifliydi. Şimdiki çocukların buna pek imkanı yok.
Merdaneli çamaşır makinası. O kadar eziyetli bir şey ki olsa ne olmasa diye düşünürdüm hep.
Çevirmeli telefon. Evet buna da denk geldim(çok yaşlı olduğumu çaktırmayın)dedem mahallenin muhtarıydı hem de bakkalı vardı. O yüzden mahallede ilk telefonu gören, ilk bilgisayarla tanışan çocuk olabilirim.
Ford tanus. Bu da ilk arabamızdı. Gemi gibi oluşu baya heybetli dururdu.
Bir de kardeşimle olan garip ilişkimizi hiç unutmam. Ona hep ben baktığım için çocuk yaşta yemek yapmayı öğrendim. Hep annesi gibiydim. Hala daha da öyle olduğu durumlar olur. İkimizde koca kız olduk halbuki
Olmayanı dövüyorlardı sanırım.
Monopoly. Akraba çocuklarında oynardık. Çocuklukta hiç monopolyi alan olmadı bana ilk monopolyimi de kendim yapmıştım ve kuzenlerle oynardık. Sonra kendim para kazanmaya başlayınca aldım bir tane ama o çocukluğumdaki gibi keyif vermedi.
Sobada sucuk pişirip ekmeğin arasına koyup yemek. Bu da çocukluk anılarım içinde canlılığını koruyanlardan.
Sokakta gece yarılarına kadar oynamak. Ne keyifliydi. Şimdiki çocukların buna pek imkanı yok.
Merdaneli çamaşır makinası. O kadar eziyetli bir şey ki olsa ne olmasa diye düşünürdüm hep.
Çevirmeli telefon. Evet buna da denk geldim(çok yaşlı olduğumu çaktırmayın)dedem mahallenin muhtarıydı hem de bakkalı vardı. O yüzden mahallede ilk telefonu gören, ilk bilgisayarla tanışan çocuk olabilirim.
Ford tanus. Bu da ilk arabamızdı. Gemi gibi oluşu baya heybetli dururdu.
Bir de kardeşimle olan garip ilişkimizi hiç unutmam. Ona hep ben baktığım için çocuk yaşta yemek yapmayı öğrendim. Hep annesi gibiydim. Hala daha da öyle olduğu durumlar olur. İkimizde koca kız olduk halbuki
İnsana en yakışan yüz ifadesidir. Ben daha gülünce çirkinleşen bir insan bile tanımadım.
Safari( özellikle Perva sözlük için günde 1000 tık yapıyorum. Bu admin bizim hakkımızı nasıl ödeyecek)
Wp
Wp Business
Parsel sorgu
Mail kutusu
Apple music
Sudoku
Wp
Wp Business
Parsel sorgu
Mail kutusu
Apple music
Sudoku
Kanser tanım olarak; hücrelerin anormal ve kontrolsüz bir şekilde büyüyerek vücut dokusunu tahrip ettiği hastalıktır.
Peki neden kanser oluruz?
(bkz: #23437) bahsettiğim entryde olduğu gibi ve tüm gıdaların DNA'ları ile oynanması, yüksek radyasyona maruz kalmak, genetik faktörler, delinen ozon tabakası ile güneşin zararlı ışınlarına maruz kalmak, sigara -alkol ve en önemlisi de stres.
Aslında hastalıklara yakalanma serüvenimiz, onların bizim vücut açığımızı bulmasıyla başlar. Vücut bağışıklığı düştüğünde bu oluşumlar sanki kapıda bekliyor da bir aralık olsa da içeri girsek edasıyla orda bekliyor olur.
Kanserin tedavisi günümüz modern tıbbında cerrahi girişimler, kemoterapi ve radyoterapi ile gerçekleşir.
Küba ise kanser için çok farklı bir yöntem bulmuş hem kanser aşısı yaparak hem de hipertermi ile vücut sıcaklığını yükseleterek(39-40) kanser hücrelerinin öldüğünü savunurlar.
Peki neden kanser oluruz?
(bkz: #23437) bahsettiğim entryde olduğu gibi ve tüm gıdaların DNA'ları ile oynanması, yüksek radyasyona maruz kalmak, genetik faktörler, delinen ozon tabakası ile güneşin zararlı ışınlarına maruz kalmak, sigara -alkol ve en önemlisi de stres.
Aslında hastalıklara yakalanma serüvenimiz, onların bizim vücut açığımızı bulmasıyla başlar. Vücut bağışıklığı düştüğünde bu oluşumlar sanki kapıda bekliyor da bir aralık olsa da içeri girsek edasıyla orda bekliyor olur.
Kanserin tedavisi günümüz modern tıbbında cerrahi girişimler, kemoterapi ve radyoterapi ile gerçekleşir.
Küba ise kanser için çok farklı bir yöntem bulmuş hem kanser aşısı yaparak hem de hipertermi ile vücut sıcaklığını yükseleterek(39-40) kanser hücrelerinin öldüğünü savunurlar.
Dayatılan kişisel gelişim teorileri ile hepimiz ben merkezci olduk. Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın söylemiyle sürdürüyoruz hayatlarımızı, kendimize döndüğünde ise bu çark nefret söylemlerinde bulunuyoruz. Elini bir taşın altına koymayan sefil yaratıklar olduk. Kelebek etkisinin önünü kestik. Sadece nefret duyuyor ve nefret duyuruyoruz. Ama değiştirmek adına bir hamle yapmıyoruz.
Tarım devrimi yapıldığından beri buğday insanlar için en önemli geçim ve besin kaynağıydı.
Zamanla insan nüfusunun çoğalması ile buğdaya olan ihtiyacı da arttırdı. Buğdayın tarihi 17 bin yıl önceye dayanır.
Yaklaşık 30 yıldır, buğday ürünlerinden üretilen gıdalara karşı bir intölerans gelişti. Günümüzde bulunan çölyak hastalığının sebebi glutene olan duyarlılıktan kaynaklıdır. Ve artık etrafımızda da 10 insan da 7 sinde duyacağınız gluten intöleransı da buğdayın bir değişim gösterdiğinin kanıtıdır.
Dünya genelinde de buğdayın üretimi konusunda değişik sıkıntılar yaşansa da Türkiye'de bu 1920 Li yıllara dayanır. Osmanlı döneminde buğdaya çok önem verilir, teşvik edilir ve kesinlikle yerli olması konusunda tedbirler alınırdı. Bu yıldan itibaren buğdayın giderek azalan verimsiz üretimi 60 yıl önceye kadar ülkemiz için çeşitli önemler alınarak toparlanmaya çalışılmıştır.
https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/154638 bu linkte Türkiye de buğday ile ilgili yapılmış mücadelenin bir kısmı anlatılmış.
Bu bahsettiğim hastalıklar dışında son 60 yılda ülkemizde diyabetten müzdarip insan sayısı oldukça artmıştır.
Bunun sebebine gelecek olursak 1943 lü yıllardan sonra buğdayın genetiğinin tamamen değiştirilmesidir. Kendimden yaşça büyük insanlarla ettiğim sohbetler esnasında 70 Li 80 Li yıllarda Türkiye'de buğday üretiminin azalmasından dolayı ülkeye yeni bir tohum getirildiği ve üreticilere sizin tohumlarınız 1 verirken bu tohum 5 mislini verecek diye vaatlerde bulunup Türkiye'de tohumların değişimine başlanmıştır.
Mayo Clinic tarafından yapılan araştırmalara göre; özellikle 1943'te başlayan “ıslah” çalışmalarından sonra, buğday genine yabancı genler transfer edilerek transgenik buğday yaratılmıştır. Konuyu açmak gerekirse; Genetik mühendisliği sayesinde artık yeni tür bir buğday ortaya çıkmıştır. Ve DNA'sına baktığınızda artık o buğday değildir; hatta klasik manada bir bitki bile değildir. Genetiğiyle oynanmış yeni 'buğdayımızın' içindeki genlere bakacak olursanız o biraz balık, biraz da küf ve daha birçok şeydir: Buğday hariç her şeydir!
Giderek kalabalıklaşan dünya nüfusunu doyurmak adına (farklı iklim koşullarına dayanıklı, kuraklığa dirençli, daha az tarım ilacı gerektiren, daha kaliteli, daha bol ürün için) yaratıldığı iddia edilen bu yeni buğday ile ilgili son derece rahatsız edici ve korkutucu bulgular var. Çölyak hastalığı ya da gluten intoleransı sadece buzdağının görünen yüzüdür. Bilim adamları, genetiğine müdahale edilmiş buğday yiyen insanoğlunun DNA'sında kimsenin ön göremeyeceği değişiklikler olabileceğini belirtiyorlar. Ayrıca genetiğine müdahale edilmiş buğday yetiştirirken daha az tarım ilacına ihtiyaç duyulduğu da koca bir yalandan ibaret. Biliyorsunuz artık, transgenik buğdayı yaratan şirketlerle tarım ilaçlarını üreten şirketler aslında aynı şirketler.
Genetik mühendisliği ile yaratılan buğdayın atalarımızın tükettiği buğday ile herhangi bir alakası yok. En basitinden bugün bizim yediğimiz buğday, atalarımızın tükettiğinden yüzlerce kat daha fazla gluten içeriyor. Bu bile tek başına gluten intoleransını tetiklemekte yeterli. Hazımsızlık, iştahsızlık, saç kaybı, halsizlik, depresyon, baş ağrısı, kas spazmları, anemi, sebebi bilinmeyen vücut ağrıları, kısırlık, romatizmal hastalıklar, otoimmün hastalıklar, vitamin yetersizlikleri, vücut döküntüleri gibi semptomlarla kendini gösteren bu klinik tabloyu ciddiye almakta fayda var.
Bazı arkeolojik bulgularda da, geçmişte buğdaya dayalı beslenme şekline geçen atalarımızın da ciddi sağlık sorunları olduğunu söylüyor. Yani temel de buğday genetiği değişse de değişmese de insan üstünde olumlu etkilere sahip değil.
Buğdayın en işlenmiş hali olan un tüketimi arttıkça diyabet, obezite gibi sağlık sorunları da katlanarak artıyor.
Zamanla insan nüfusunun çoğalması ile buğdaya olan ihtiyacı da arttırdı. Buğdayın tarihi 17 bin yıl önceye dayanır.
Yaklaşık 30 yıldır, buğday ürünlerinden üretilen gıdalara karşı bir intölerans gelişti. Günümüzde bulunan çölyak hastalığının sebebi glutene olan duyarlılıktan kaynaklıdır. Ve artık etrafımızda da 10 insan da 7 sinde duyacağınız gluten intöleransı da buğdayın bir değişim gösterdiğinin kanıtıdır.
Dünya genelinde de buğdayın üretimi konusunda değişik sıkıntılar yaşansa da Türkiye'de bu 1920 Li yıllara dayanır. Osmanlı döneminde buğdaya çok önem verilir, teşvik edilir ve kesinlikle yerli olması konusunda tedbirler alınırdı. Bu yıldan itibaren buğdayın giderek azalan verimsiz üretimi 60 yıl önceye kadar ülkemiz için çeşitli önemler alınarak toparlanmaya çalışılmıştır.
https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/154638 bu linkte Türkiye de buğday ile ilgili yapılmış mücadelenin bir kısmı anlatılmış.
Bu bahsettiğim hastalıklar dışında son 60 yılda ülkemizde diyabetten müzdarip insan sayısı oldukça artmıştır.
Bunun sebebine gelecek olursak 1943 lü yıllardan sonra buğdayın genetiğinin tamamen değiştirilmesidir. Kendimden yaşça büyük insanlarla ettiğim sohbetler esnasında 70 Li 80 Li yıllarda Türkiye'de buğday üretiminin azalmasından dolayı ülkeye yeni bir tohum getirildiği ve üreticilere sizin tohumlarınız 1 verirken bu tohum 5 mislini verecek diye vaatlerde bulunup Türkiye'de tohumların değişimine başlanmıştır.
Mayo Clinic tarafından yapılan araştırmalara göre; özellikle 1943'te başlayan “ıslah” çalışmalarından sonra, buğday genine yabancı genler transfer edilerek transgenik buğday yaratılmıştır. Konuyu açmak gerekirse; Genetik mühendisliği sayesinde artık yeni tür bir buğday ortaya çıkmıştır. Ve DNA'sına baktığınızda artık o buğday değildir; hatta klasik manada bir bitki bile değildir. Genetiğiyle oynanmış yeni 'buğdayımızın' içindeki genlere bakacak olursanız o biraz balık, biraz da küf ve daha birçok şeydir: Buğday hariç her şeydir!
Giderek kalabalıklaşan dünya nüfusunu doyurmak adına (farklı iklim koşullarına dayanıklı, kuraklığa dirençli, daha az tarım ilacı gerektiren, daha kaliteli, daha bol ürün için) yaratıldığı iddia edilen bu yeni buğday ile ilgili son derece rahatsız edici ve korkutucu bulgular var. Çölyak hastalığı ya da gluten intoleransı sadece buzdağının görünen yüzüdür. Bilim adamları, genetiğine müdahale edilmiş buğday yiyen insanoğlunun DNA'sında kimsenin ön göremeyeceği değişiklikler olabileceğini belirtiyorlar. Ayrıca genetiğine müdahale edilmiş buğday yetiştirirken daha az tarım ilacına ihtiyaç duyulduğu da koca bir yalandan ibaret. Biliyorsunuz artık, transgenik buğdayı yaratan şirketlerle tarım ilaçlarını üreten şirketler aslında aynı şirketler.
Genetik mühendisliği ile yaratılan buğdayın atalarımızın tükettiği buğday ile herhangi bir alakası yok. En basitinden bugün bizim yediğimiz buğday, atalarımızın tükettiğinden yüzlerce kat daha fazla gluten içeriyor. Bu bile tek başına gluten intoleransını tetiklemekte yeterli. Hazımsızlık, iştahsızlık, saç kaybı, halsizlik, depresyon, baş ağrısı, kas spazmları, anemi, sebebi bilinmeyen vücut ağrıları, kısırlık, romatizmal hastalıklar, otoimmün hastalıklar, vitamin yetersizlikleri, vücut döküntüleri gibi semptomlarla kendini gösteren bu klinik tabloyu ciddiye almakta fayda var.
Bazı arkeolojik bulgularda da, geçmişte buğdaya dayalı beslenme şekline geçen atalarımızın da ciddi sağlık sorunları olduğunu söylüyor. Yani temel de buğday genetiği değişse de değişmese de insan üstünde olumlu etkilere sahip değil.
Buğdayın en işlenmiş hali olan un tüketimi arttıkça diyabet, obezite gibi sağlık sorunları da katlanarak artıyor.
İnsanların insan üzerinden kazanımları. Bu bizim gibi kendi dünyasında yaşayanların dünyasında da var. Belki etkileri sadece bireysel olduğu için bu kadar sansasyon yaratmıyor. Büyük kitleleri etkilediğinde gündem oluyor. İnsan kötüdür. Sadece bazılarımız kötülüğü bildiği halde tercih etmeyiz. Buna da iyilik derler
Bundan daha öncede bahsetmiştim dünyada sağlık sistemi insanlar üzerinden para kazanılan en karlı sistemdir.
Hastalıkların laboratuvar ortamlarında üretilmesi ve sonra sanki tedavi bulmuş gibi piyasa sürdükleri binlerce medikal hizmet. Hepsi para. Gelişmemiş ve gelişmekte olan ülkeler üzerinden kazanılan kanlı para.
(bkz: #17044)
Hastalıkların laboratuvar ortamlarında üretilmesi ve sonra sanki tedavi bulmuş gibi piyasa sürdükleri binlerce medikal hizmet. Hepsi para. Gelişmemiş ve gelişmekte olan ülkeler üzerinden kazanılan kanlı para.
(bkz: #17044)
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?