confessions

vicente

1. nesil Yazar - Acemi - Yazar -

  1. toplam entry 39
  2. takipçi 2
  3. puan 2063

manyaklığın normalleşmesi

vicente
evet bir ölçüde öyle. ama işin öbür yanında sabahtan akşama kadar cinayet haberleri kayıp programlarını, ana haber bültenlerini ve hatta dizileri esir almış durumda.

daha sabah gözümüzü açtığımızda müge anlı'nın programında ''x bey y hanımı öldürdü, son dakika!'' yazısını görüyoruz. bu da yetmiyor bir de alt sınıftan insanların ilişkilerini ve para alışverişlerini en az dört saat işleyen programlar yayınlanıyor. sonra ana haber başlıyor ve yine cinayet, kavga ve dövüşme haberleri, en sonunda çeşitli diziler ile bir de bunların senaryo versiyonları veriliyor. bir de bu işin tv ayağı. ayrıca sosyal medya yoluyla da aynı şey devam ediyor. mesela bu surlardaki korkunç cinayet haberi bütün sosyal medyada vardı ama tv'ler kendi aleminde takılıyordu. yani bir de işin sosyal medya/tv ayrımı var.

bütün bunları düşününce ve sürekli sayısız manyaklığa maruz kalınca insanın bunalması, usanması ve korkması gayet normal. asıl sorulması gereken şu: neden sürekli ve ısrarla bu haberler bu kadar yoğun veriliyor?

zaman kaybı

vicente
-gündemi takip etmek
-haber kanallarını takip etmek
-hemen hemen bütün televizyon içerikleri
-parti yayın organı durumundaki gazeteleri takip etmek (neredeyse hepsi)
-tüm sosyal medya platformlarının varlığı. buralarda türlü gruplara katılmak ve sabahtan akşama kadar tartışmak, cemaat moduna geçmek ve birilerine sallamak
-çözülmeyecek sorunlara kafa yormak
-başkalarının meselelerini kafaya takmak ve çözmeye çalışmak
-mantık olmayan şeylerde mantık aramak ve niye böyle diye düşünmek
- fan mantığı. birini ne olursa olsun desteklemek, arka çıkmak ve bundan gurur duymak

türkiye eskiden daha mı güzeldi

vicente
belli yönlerden evet. sayıları az olsa da en azından bir şeyleri kaliteli, düzgün ve güzel yapmaya çalışan insanlar olurdu. az da olsa bazı şeylere özen gösterilirdi. batı özentiliği had safhada olduğundan ilginç kopyalara rastlamak mümkündü. genelde insanların bir arayışı, bir ideali ve hedefleri olurdu. bu derece bir umutsuzluk, iç kararması ve depresyon hali yoktu veya bunların olduğu zamanlar kısa sürer sahte bir mutluluk evresi falan olurdu.

şu andaki durum ise çok farklı. artık kimse hiçbir iş için uğraşmak istemiyor. bu insanlara bomboş bir çaba olarak geliyor. hiçbir işte bir özen ve fiyaka yok ayrıca herhangi bir konuda özene karşı büyük bir istemezük deme durumu mevcut. insanların hedefleri tamamen tanıdık, network edinme ve bir yere kapağı atıp, taksit ödeme ve yer kapma üzerine kurulu, idealizm tam bir dalga konusu olmuş durumda. umutsuzluk konusunu ise uzun uzun anlatmaya gerek yok.

insanların 90'ları sevme konusu o yıllarda karışılmayan pop kültürle alakalıdır. karışılmadı çünkü o yıllarda islami hareketler ve islamcılık çok yükseliyordu. sırf bu yüzden her türlü pop kültüre ve gırgır makaraya izin verildi, tvlere karışılmadı. biz de fırsattan istifade yıldoları, yılbaşında meme açan kadınları, dansözleri, okan bayülgeni, mehmet ali erbilin absürt programlarını ve daha nicelerini görebildik.

ölü ozanlar derneği

vicente
n.h. kleinbaum tarafından roman olarak kaleme alınan ve 1989 yılında da peter weir tarafından beyaz perdeye aktarılan eser. filmde robin williams başrolde oynar. eserde bir kolejde işe başlayan john keating ve onun alışılmamış öğretim yöntemleri işlenir. buna göre john keating diğer meslektaşlarının aksine öğrencilere sadece dersleri değil hayatın tüm yönlerini farklı yöntemler ile aktarmaya başlar ve bu durum gelenekçi kolej yönetiminin tepkisine neden olur. bu sırada idealizmin ve varoluşçu felsefenin öğrencileri nerelere sürüklediği de anlatılır.
düşündürücü ve ilginç bir filmdir.


survivor

vicente
eğer acun bir kere daha all star yaparsa kendisine mehmet büyükekşi gibi ''yetheeeeeeğğğr artık! yeterr!!'' diye bağırmak gerekiyor. onun dışında programın artık kanal 7'deki hz.yusuf dizisi kıvamına geldiğini, sıktığını, baydığını söylemek dışında bir yorum yapamıyorum.

her şeyi içine atmak

vicente
çok eskiden yapardım. biriktirirdim, biriktirirdim ve ya patlardım ya da üzülürdüm. sonra anladım ki bu çok faydasız bir yönelimmiş. önce etrafımda olan şeyleri umursamamaya başladım, derken keyfime bakmaya başladım. niye saçma sapan şeyler için kendimi yıpratayım ki? büyük olaylar haricindeki günlük olaylar ve küçük hacimli hiçbir sıkıntı biriktirilmeyi ve kafaya takılmayı haketmiyor.
2
hesapsahibi hesapsahibi
arkadaş ayıp ama. direkt beni anlatmışsın, bana yazacak bir şey kalmamış. kınıyorum.
vicente vicente
bilseydim eksik yazardım :(

takip edilesi youtube kanalları

vicente
deniz taylan sağır

bu abinin kanalında mafya hikayeleri ve çeşitli dizi karakterlerinin psikolojik analizleri ve arada tarihi videolar bulunur. bir tür film ve dizi okuması yapar. videoları uzun olsa da doyurucu ve güzeldir.

25.kare

bence türkçe içerikler arasında en iyi film analizi ve okuması yapan kanal. bunu saatler süren videolarla değil daha kısalarıyla yapabiliyor.

tarih 101

isminde girişi simgeleyen 101 rakamı olsa da amatör tarihseverler için bence biraz ağır. daha konuya hakim meraklılar ve tarih öğrencileri, tarih öğretmenleri ve profesyonellere yönelik bir kanal. ama gerek oluşturulan metin, gerek görsel zenginlik açısından üst düzeydedir.



duyarcılar

vicente
duyarsızlara tercih edilebilirler. çok uzun süre ben bu yaratıkların bu derece olduğunu bilmiyordum. çok sonra, 2014 gibi insan ve hayvan cinayetlerinden zevk alarak bunun makarasını yapan, feryat eden insanlara hakaret eden ve gülen, kurdukları çeşitli gruplarda bununla alay eden, hatta bundan şehvet duyan varlıkları görünce, duyarı abartanlar gözüme batmıyor. ipin ucunu kaçırıyorlar mı? evet. ama öbür yaratık güruhlarına nazaran melek gibi kaldıkları da aşikar.

klasik korkunç bir çağda yaşıyoruz geyiğine girmek istemiyorum. baktığınız zaman tarihin her çağı ve bölgesinde türlü korkunçluklar ve ölümler meydana gelmiş. belki bizim farkımız uçsuz bucaksız her suça, her şeye, her fikre, her seviyeden hasta veya normal fikre maruz kalmak. bu da iyi bir şey mi açıkçası bilmiyorum.

eski sevgiliye yıllar sonra atılabilecek mesajlar

vicente
-mesela bir caps ile pozitif bir giriş yapılabilir



-veya utanmadan, sıkılmadan, birden ''eee naber '' falan denilerek risk alınabilir. doğru bir anda tutabilir. ama yanlış bir anda direk engel yiyebilirsiniz.

- uzun ve anlamlı paragraflar da kullanılabilir. kafa kurcalar, etkileyebilir veya tepki uyandırabilir. ters teperse bir görüldü ve kısa süre sonra engel gelebilir. veya ahahahaha deyip bırakabilir karşınızdaki.

ama bana kalırsa, bir tercih olarak eski sevgiliye mesaj atılmamalıdır. çünkü iş işten çoktaaan geçmiş olur genelde.



yazarların en yaşlı özelliği

vicente
2000'li yılların maçlarına rastlayınca ''vaay beee'' deyip iç geçirmek olabilir mesela. çünkü günümüz futbolu pek sarmıyor beni. günümüz futbolcuları, yok xg, yok ısı haritası, yok pas sayısı falan çok saçma lan.

yine ileri teknolojiden pek hoşlanmamak da olabilir. akıllı saat, telefonlardaki kıl tüy özellikleri, tvlerin 34576555 ekran olması ve gereksiz bir yığın özelliği, yapay zeka beni hiç ilgilendirmiyor. teknoloji 2008'de falan durmalıydı. mp3 çalar falan top noktasıydı bence.

bir de müzik setinden müzik dinlemenin keyfini hiçbir alette bulamadım. ne o kulaklıklar, ne pc, ne bilmem ne hep tatsız gelmiştir bana.



kitap önerisi

vicente
herman hesse - peter camenzind

herman hesse - demian

ikisi de hem huzur verir hem de insanı kendi çocukluk ve 20'li yaşlardaki dönemlerine götürür. düşündürür, mukayese yaptırır ve aslında insanların hissettiklerinin ve yaşadıklarının ortak olduğunu gösterir.





istanbul

vicente
lüks ve sembol semtlerinde kendine has büyüsü ve dokusunu bir şekilde koruyan ancak daha aşağı ve yeni yerleşim yerlerinde gün geçtikçe yaşanmaz bir hal alan şehir. trafik, arabalar, binalar, yanlış şehirleşme ve yapılaşma, karmaşık yollar, şehrin pahalılığı, 150 milletten insanlar ve daha neler, neler. düzeleceğine dair inancım yok.

köy hayatı

vicente
güzeldir. o sessizlik, hayvanlar, temiz hava, köylüler, çevre vs ilk başlarda insan büyük bir rahatlama evresine girer. sonra bedenen zorlamaya başlar bu hayat insanı. bahçesi, tarlası, varsa ahırı. final evresinde birbirinin aynısı günler yüzünden büyük bir sıkılma ve bunalım evresine sürüklenirsiniz. sonra kasaba veya şehre geri dönüş başlar.

saul goodman

vicente
better call saul dizisinin suçlu avukatıdır kendisi. dizide önce jimmy mcgill adıyla gördüğümüz bu adam, zamanla hukukun arkasından dolanan bir avukata, en sonunda suçlular ile işbirliği ve ortaklık yapan bir suç makinesine dönüşür ve bu adı alır. suç imparatorluğu çöktükten sonra ise gene takavic adı ile bir süre kaçak hayatı yaşayacaktır.

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol