kendine güveni olmayan ergen ve ergen irilerinin reddedilince içine dahil oldukları bir tür zorbalık ideolojisi. bir kez bir kadınla çıksınlar hiçbirinde kalmaz black de, pill de. o yüzden bu kadar kasmaya gerek yok genşleerrrr, ya sabır and take it easy ddssd
eğer acun bir kere daha all star yaparsa kendisine mehmet büyükekşi gibi ''yetheeeeeeğğğr artık! yeterr!!'' diye bağırmak gerekiyor. onun dışında programın artık kanal 7'deki hz.yusuf dizisi kıvamına geldiğini, sıktığını, baydığını söylemek dışında bir yorum yapamıyorum.
genelde uğraşmak istemediğim, angarya gördüğüm, saçma işleri sürekli ertelerim. yani ertelenecek işe göre bu erteleme işi değişebiliyor.
zamanında çekim teknolojileri bakımından çığır açan batılı malkoçoğlu efsanesi. bir mızrakla 9392929 pers askeri öldüren yiğitlerinnn filmiydi.
samimi olmadığım ve öylesine konuştuğum arkadaşlarıma kullandığım hitap şekli. ama tabii onlar bunun böyle olduğunu bilmiyorlar dsdffsf
gereksiz bir teknoloji. o yüzden baştan beri alışamadım ve kullanmayı da tercih etmiyorum. alo neyimize yetmiyor?
güzeldir. o sessizlik, hayvanlar, temiz hava, köylüler, çevre vs ilk başlarda insan büyük bir rahatlama evresine girer. sonra bedenen zorlamaya başlar bu hayat insanı. bahçesi, tarlası, varsa ahırı. final evresinde birbirinin aynısı günler yüzünden büyük bir sıkılma ve bunalım evresine sürüklenirsiniz. sonra kasaba veya şehre geri dönüş başlar.
huzurdur.
ekşi sözlük ve ana akım medyada cinayetler ertesinde önümüze ''servis edilen'' bir insan tipi. medyası tamamen manipülasyon üreten ve gerçekliği kazıyan, interneti ise kolayca trollenen bir yerde yapılan tariflere güvenmek doğru mu, bilemiyorum. yukarıda gökyüzü var deseler inanmam ben. bırak inceli minceli.
medya önünde entel dantel ve arkadaş canlısı gibi gözükse de aslında agresif ve yüksek egolu bir keltoştur kendisi. sevmem ama büyük taktisyendir.
n.h. kleinbaum tarafından roman olarak kaleme alınan ve 1989 yılında da peter weir tarafından beyaz perdeye aktarılan eser. filmde robin williams başrolde oynar. eserde bir kolejde işe başlayan john keating ve onun alışılmamış öğretim yöntemleri işlenir. buna göre john keating diğer meslektaşlarının aksine öğrencilere sadece dersleri değil hayatın tüm yönlerini farklı yöntemler ile aktarmaya başlar ve bu durum gelenekçi kolej yönetiminin tepkisine neden olur. bu sırada idealizmin ve varoluşçu felsefenin öğrencileri nerelere sürüklediği de anlatılır.
düşündürücü ve ilginç bir filmdir.
düşündürücü ve ilginç bir filmdir.
evet bir ölçüde öyle. ama işin öbür yanında sabahtan akşama kadar cinayet haberleri kayıp programlarını, ana haber bültenlerini ve hatta dizileri esir almış durumda.
daha sabah gözümüzü açtığımızda müge anlı'nın programında ''x bey y hanımı öldürdü, son dakika!'' yazısını görüyoruz. bu da yetmiyor bir de alt sınıftan insanların ilişkilerini ve para alışverişlerini en az dört saat işleyen programlar yayınlanıyor. sonra ana haber başlıyor ve yine cinayet, kavga ve dövüşme haberleri, en sonunda çeşitli diziler ile bir de bunların senaryo versiyonları veriliyor. bir de bu işin tv ayağı. ayrıca sosyal medya yoluyla da aynı şey devam ediyor. mesela bu surlardaki korkunç cinayet haberi bütün sosyal medyada vardı ama tv'ler kendi aleminde takılıyordu. yani bir de işin sosyal medya/tv ayrımı var.
bütün bunları düşününce ve sürekli sayısız manyaklığa maruz kalınca insanın bunalması, usanması ve korkması gayet normal. asıl sorulması gereken şu: neden sürekli ve ısrarla bu haberler bu kadar yoğun veriliyor?
daha sabah gözümüzü açtığımızda müge anlı'nın programında ''x bey y hanımı öldürdü, son dakika!'' yazısını görüyoruz. bu da yetmiyor bir de alt sınıftan insanların ilişkilerini ve para alışverişlerini en az dört saat işleyen programlar yayınlanıyor. sonra ana haber başlıyor ve yine cinayet, kavga ve dövüşme haberleri, en sonunda çeşitli diziler ile bir de bunların senaryo versiyonları veriliyor. bir de bu işin tv ayağı. ayrıca sosyal medya yoluyla da aynı şey devam ediyor. mesela bu surlardaki korkunç cinayet haberi bütün sosyal medyada vardı ama tv'ler kendi aleminde takılıyordu. yani bir de işin sosyal medya/tv ayrımı var.
bütün bunları düşününce ve sürekli sayısız manyaklığa maruz kalınca insanın bunalması, usanması ve korkması gayet normal. asıl sorulması gereken şu: neden sürekli ve ısrarla bu haberler bu kadar yoğun veriliyor?
lüks ve sembol semtlerinde kendine has büyüsü ve dokusunu bir şekilde koruyan ancak daha aşağı ve yeni yerleşim yerlerinde gün geçtikçe yaşanmaz bir hal alan şehir. trafik, arabalar, binalar, yanlış şehirleşme ve yapılaşma, karmaşık yollar, şehrin pahalılığı, 150 milletten insanlar ve daha neler, neler. düzeleceğine dair inancım yok.
duyarsızlara tercih edilebilirler. çok uzun süre ben bu yaratıkların bu derece olduğunu bilmiyordum. çok sonra, 2014 gibi insan ve hayvan cinayetlerinden zevk alarak bunun makarasını yapan, feryat eden insanlara hakaret eden ve gülen, kurdukları çeşitli gruplarda bununla alay eden, hatta bundan şehvet duyan varlıkları görünce, duyarı abartanlar gözüme batmıyor. ipin ucunu kaçırıyorlar mı? evet. ama öbür yaratık güruhlarına nazaran melek gibi kaldıkları da aşikar.
klasik korkunç bir çağda yaşıyoruz geyiğine girmek istemiyorum. baktığınız zaman tarihin her çağı ve bölgesinde türlü korkunçluklar ve ölümler meydana gelmiş. belki bizim farkımız uçsuz bucaksız her suça, her şeye, her fikre, her seviyeden hasta veya normal fikre maruz kalmak. bu da iyi bir şey mi açıkçası bilmiyorum.
klasik korkunç bir çağda yaşıyoruz geyiğine girmek istemiyorum. baktığınız zaman tarihin her çağı ve bölgesinde türlü korkunçluklar ve ölümler meydana gelmiş. belki bizim farkımız uçsuz bucaksız her suça, her şeye, her fikre, her seviyeden hasta veya normal fikre maruz kalmak. bu da iyi bir şey mi açıkçası bilmiyorum.
herman hesse - peter camenzind
herman hesse - demian
ikisi de hem huzur verir hem de insanı kendi çocukluk ve 20'li yaşlardaki dönemlerine götürür. düşündürür, mukayese yaptırır ve aslında insanların hissettiklerinin ve yaşadıklarının ortak olduğunu gösterir.
herman hesse - demian
ikisi de hem huzur verir hem de insanı kendi çocukluk ve 20'li yaşlardaki dönemlerine götürür. düşündürür, mukayese yaptırır ve aslında insanların hissettiklerinin ve yaşadıklarının ortak olduğunu gösterir.
birkaç dızo ve keko kadının aşk ve dünya görüşlerini anlatan bir zeki demirkubuz filmi. film gerçekçi mi? evet. adamımız bir kıza aşık olur, o kız bir suç makinesine aşıktır, adamımız kızdan vazgeçmez, kız içerideki suç makinesinden, böylece sürer gider. peki, eee?
tabii filmi izledikten sonra insan kendine ''ulan yanıma bile oturtmayacağım dızoların aşk hayatlarına, saçma sapan saplantılarına ve gelişmemiş düşüncelerine niye maruz kaldım ki ben şimdi?'' sorusunu soruyor.
tabii filmi izledikten sonra insan kendine ''ulan yanıma bile oturtmayacağım dızoların aşk hayatlarına, saçma sapan saplantılarına ve gelişmemiş düşüncelerine niye maruz kaldım ki ben şimdi?'' sorusunu soruyor.
2000'li yılların maçlarına rastlayınca ''vaay beee'' deyip iç geçirmek olabilir mesela. çünkü günümüz futbolu pek sarmıyor beni. günümüz futbolcuları, yok xg, yok ısı haritası, yok pas sayısı falan çok saçma lan.
yine ileri teknolojiden pek hoşlanmamak da olabilir. akıllı saat, telefonlardaki kıl tüy özellikleri, tvlerin 34576555 ekran olması ve gereksiz bir yığın özelliği, yapay zeka beni hiç ilgilendirmiyor. teknoloji 2008'de falan durmalıydı. mp3 çalar falan top noktasıydı bence.
bir de müzik setinden müzik dinlemenin keyfini hiçbir alette bulamadım. ne o kulaklıklar, ne pc, ne bilmem ne hep tatsız gelmiştir bana.
yine ileri teknolojiden pek hoşlanmamak da olabilir. akıllı saat, telefonlardaki kıl tüy özellikleri, tvlerin 34576555 ekran olması ve gereksiz bir yığın özelliği, yapay zeka beni hiç ilgilendirmiyor. teknoloji 2008'de falan durmalıydı. mp3 çalar falan top noktasıydı bence.
bir de müzik setinden müzik dinlemenin keyfini hiçbir alette bulamadım. ne o kulaklıklar, ne pc, ne bilmem ne hep tatsız gelmiştir bana.
netlik olduğu sürece olabilir neden olmasın? her zaman arkadaş olduğum insanlara aramızda kesinlikle bir şey olamayacağını açıkça belirttim ve hiçbiriyle de aramda flört vs olmadı. kadınların dostluğu erkeklere göre daha renkli ve sadakatlidir.
üniversite yıllarında yoğun olarak hissettiğim ancak sonrasında anlamsız gelen duygu. kısaca boş bir iştir.
-gündem ve korkunç cinayet haberleri
-sokaklardaki uçsuz bucaksız kalabalık ve bu kalabalığın gittikçe artması
-ekonomik kriz
-umutsuzluk
-hayatın gün geçtikçe anlamsız ve boş gelmesi
-sokaklardaki uçsuz bucaksız kalabalık ve bu kalabalığın gittikçe artması
-ekonomik kriz
-umutsuzluk
-hayatın gün geçtikçe anlamsız ve boş gelmesi
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?