İtiraf ediyorum erkenden kalkıp ama telefonla uğraşıp işe gitme zamanima çok az kala peşimden atlı geliyor gibi hazırlanıyorum. Ardından servisin gelme yerine kadar yolun yarısını itinasiz her sabah koşuyorum.
Ne benim birini seveceğime ne birinin beni seveceğine dair ne umudum ne talebim var. Bekarlık sultanlıktır. Katlanmak istemeyeceğim kadar çok sorumluluk almak isteyeceğimi kolay kolay sanmıyorum.
ilk zamanlar çok hoş gelir, "oh be dünya varmış." dersin. zaman ilerler, bir tık hissettirir kendisini. kitap, dizi - film, şarkı, oyun gibi şeyler ile geçiştirir unutursun. bir süre sonra ne yaparsan yap o his hiç geçmez.
benim yalnızlığım ebedi olanından, kendimi bildim bileli yalnızdım. çocukken, ergenken, gençken, genç yetişkinken... hep geldi gitti insanlar ama ben kaldım. gitmeleri değildi sorun, sorun birileri varken de yalnız hissetmemdi.
dağ filminde oğuz diyor ya "buranın yalnızlığı uyuşturucu gibi..." diye, benimkisi de öyle.
anlaşılmamakla başladı yalnızlığım esasen,sonrası da böyle sürdü gitti. eyvallahı olan birisi olamadım, gitmek isteyene de dur demedim. pişman değilim elbette bunun için, herkese alttan alırsak... işimiz iş.
on bir yıl öncesi... bir kaza geçirdim ve bu kazada vücudumun çeşitli yerlerinden yaralanarak acil tedavi altına alındım. bir kaza anını bir de ambulansın içinde tepemde bana müdahale edenleri hatırlıyorum. kendime geldiğimde görüşümde bir sorun vardı ve yüzümde bir ton ağırlığında bir şey vardı, kollarım bacaklarım ayrı mevzu zaten.
doktorlar geldi, bir şeyler anlatıyorlar. ya algılarım açık değil diye düşünüyorum ya da insanlar konuşmaktan öte garip sesler çıkartıyorlar. bir müddet daha uyumuşum, bu defa kendime geldiğimde algılarım açıktı. doktorlarla konuştum, ardından polislerle, sonrasında ailemle.
kazada bacağım kırılıyor, yüzümde ve göz kapağımda derin kesikler meydana geliyor. kollarım ve gövdemin bazı yerlerinden cam parçaları çıkarılıyor. ağır bir tedavi süreci sonrası uzun bir sürenin ardından iyileştim ve ayağa kalktım. kazadan 5 yıl sonra üniversiteye başladım ama bundan önce yüzümdeki iz için uzun bir süre tedavi aldım. ne iz geçiyor ne bir şey oluyor.
karşıdan baktığınız zaman yanağımda boylu boyunca kesik duruyor. üniversiteye başladım, zaten bir kusurum var kafasıyla iki yıl köpek gibi çalışıp tıp fakültesini kazanmışım. hem de tedavi gördüğüm üniversiteye yerleşmişim, büyük başarı benim için. ilk derse girdik, hoca sorular soruyor. çok detaya girmek istemiyorum... hoca soru sordu, cevaplamak isteyen var mı dedi. elimi kaldırdım, "evet kesik yüz, seni dinliyorum." dedi. "hocam sorunuzu cevaplamadan önce bir şey demek istiyorum." dedim, "evet" dedi yine. "mesleki açıdan başarılı olmuşsunuz fakat insan olma konusunda o kadar da başarılı olamamışsınız. keşke biraz da insan olabilme üzerinden çalışsaydınız." diyip amfiyi terk etmiştim. sonrasında zaten olaylar biraz ilginçleşmeye başladı, dönem sonunda fakülteyi terk ettim.
avrupa'ya ilk çıktığımda abimin çok samimi olduğu, birlikte iş yaptıkları bir adamla tanıştım. samimiyeti biraz yüzsüzlük haline getirip konuşma arasında "kesik yüz" diyerek hitap etti. tabii öyle diyince kafamın içinde savaş çanları çalmaya başladı.
insanların kusurları ile ilgili hitapta bulunmadan önce biraz düşünmek gerekiyor, zannımca.
çok iyi anlıyorum seni. 19 yaşında pankreatit hastalığı yaşadım. 4 ay yoğun bakım olmak üzere 6 ay hastanede yattım. karın bölgemde 20 santim uzunluğunda 7 cm genişliğinde ameliyat yaram var. ilk başlar da takmadım ama bir kaç terk edilme ve yazın denize girerken bakışlar üzerimde olduğu için sorun etmeye başladım. sürekli sorun yaşadıktan sonra insanlıktan umudumu kestim ve takıntı yapmamaya başladım. beni seven kusurlarım ile sevsin. zaten seven insan her türlü sever. geçmiş olsun..
maalesef ki insanlarımız bu tür konularda çok duyarsız oluyor voldemort, ben artık umursamamaya başladım. "yüzüne ne oldu senin yiha?" diye soranlara, "ne olmuş olmasını istersin?" diye karşılık veriyorum. sana da geçmiş olsun...
Bu başlık için fashion0034 nickli yazar tarafından ukde bırakılmış. Bazen sebepli bazen de sebepsiz yere sürekli olarak mutsuz hissetme halidir. Bilimsel adı ise distimi. İsmine bakılınca sevimli bir şeymiş izlenimi veriyor ama işler öyle değil. Kronik mutsuzluk hafif ölçüde seyreden bir depresyon. Yaşam kalitemizi, hayata bakışımızı ve yaşamdan aldığımız keyfi etkiliyor. Ülkenin genel durumuna ve insanlarına bakınca kronik mutsuz olmayan insan oranı azdır diye düşünüyorum.
Son iki günde aynı anda ve kasıtlı olarak ülkeyi yakıp küle çevirdiler. Görüntüler korkunç, izmir ve bolu'da gözaltına alınıp tutuklananlar var. Lanet olsun size, en ağır şekilde ceza almanız gerekiyor. Gün yüzü görmemeniz dileğiyle.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır. katkıda bulunmak istemez misin?