777

Eskimek, yıpranmak ve zedelenmek gibi anlamları olan sözcüktür.
Gerçek anlamından daha çok mecazi anlamda kullanılan bir kelime örselenmek. Özellikle çocukluk döneminde ebeveynlerimizin tutum ve davranışları, sözel şiddet olarak nitelendirilebilecek söylemleri ruhumuzda kapanması zor yaralar açabilir. Örselenmiş bir çocuk bir şeyi yapabileceğine, başarabileceğine dair inancını yitirir. Öz güven kaybı yaşar. Büyümek bazı Örselenmiş çocukların bu duyguyu aşmalarına yardım eder, bazılarında ise bu his sonsuza kadar bir yük gibi taşınır.

Bir yakınınızın tanıdığınızın gözlerinizin önünde eridiğini kendisini eritip bitirdiğini görmek. Günden güne kendisini bitiren çok alkolik gördüm çok uyuşturucu bağımlısı gördüm hepsinin sonu ya cezaevi ya mezar yada sokaklarda 3 kuruşluk hayatlar yaşamak oldu.

Sahi değermiydi 2 biranın 2 gramın verdiği bir kaç saatlik zevk için hayatınızı sikip atmaya.

Üzülmek geliyor içimden bir zamanlar ayık normal hallerini bildiğimden sonra bu hale kendi istekleriyle geldikleri kurtulmaya çabalamadıkları aklıma geliyor işte o zamanda üzüntü yerini öfkeye bırakıyor bazen yazık diyorum bu insanlara bazen geri zekalı bazen öldüreseyi dövmek bazen ise destek olup kurtarmak istiyorum

İşte bu duygu tarif edilemez.

Dünyadan ayrı olarak bir simülasyonun içinde yaşadığımız hissi veren gündeme sahibiz.
Küçücük bir köyde bir çocuğu vahşice öldürebilecek insanların yaşadığını görüp, suçluların bulunmaları ve en ağır şekilde cezalarını çekebilmeleri için mücadele veriyoruz. Aslında oldukça basit bir şey, kötülükle iyiliğin ve adaletin savaşını veriyoruz. İnsan olduğumuzdan bir defa daha utandığımız günleri yaşıyoruz.
Tüm dünya başka başka gündemlere sahipken hayatta kalma, çocukları koruyabilme konusunu konuşuyoruz. Bir şekilde hayatta kalıp insani duyguları koruyabilenlerimiz ise aynı zamanda yoksullukla ve hayat pahalılığı ile mücadele ediyor.

bir dönem boksa merak sardım. işinde gayet başarılı hocaların hiçbir etüdünü kaçırmayan öğrencilerinden biri oldum. kısa zamanda bayağı ilerleme kaydetmiş olmama rağmen çabuk sıkıldım ve boksu hayatımdan çıkardım. iyi halt yedim.

aradan seneler geçti. popüler spor kick bokstu artık. bir anlık gazla en yakın salona kaydımı yaptırıp yeni bir maceraya yelken açtım.

dersleri kızlı erkekli gören oldukça kalabalık bir mekana düşmüştüm. ilk güne tanışma faslıyla başladık. boks geçmişimi öğrendiklerinde ilgilendiler. kick boksa çok kısa sürede adapte olacağımı, hiç sıkıntı yaşamayacağımı söylediler, sırıttım. burada güzel zaman geçireceğime olan inancım arttı.

kırk dakika kadar kum torbası yumrukladım. herkes hayranlıkla beni izliyor sanıyordum. halbuki kimsenin umrunda dahi değildim. bu biraz moralimi bozdu. koşar adım hocanın yanına gidip hemen yan bölümdeki ringde talebelerden biriyle ısınma amaçlı kısa bir maç yapmak istediğimi söyledim. hay hay dedi.

üstümü değiştirip ringe çıktım. hiç gereği yok desem de bana bi başlık taktılar. etraf insandan geçilmiyordu. birazdan onları oldukça eğlendirecektim. eldivenli ellerimi birbirine vurarak rakibimi beklemeye koyuldum.

benimle hemen hemen aynı boyda, zayıf, tatlı, genç, mankenlere taş çıkaracak denli güzel bir kız iplerden atlayıp ringe girdi. yok artık dedim. bir hanımefendiye el kaldırmamı umuyor olamazlardı.

fakat müsabakanın görsel bir şölenden farksız olacağını hesaba katınca manzarayı çok da yadırgamadım. hepi topu meraklı kalabalığa bir iki numara gösterecek, onları coşturacaktık.

kızda başlık yoktu. nedense sebebini hiç merak etmedim. at kuyruğu saçları yeterince sevimli ve etkileyiciyken gerisi zerre kadar önemli değildi. birbirimize yaklaştık. kız gülümsedi.

derken bu benim uyluk bölgeme bi tekme attı. adı low kickmiş sonradan öğrendim. uyluğa tekme yiyince insanın gözleri önünde yıldızlar uçuşur mu? uçuşurmuş. bacağım kırıldı zannettim. vurduğu yeri ovalayıp anam diye bütün gücümle bağırınca kız yine gülümsedi.

can havliyle bari ben de bi low kick sallayayım dedim. kız en son baktığımda tekme için uygun bir mesafedeydi. ama ben hamleyi planlayıp harekete geçene dek burnumun dibinde bitti ve alttan bi aparkat çıkardı. çenem beynimden fırlayıp atmosfere karışmadıysa bunu o sefil, kahrolası başlığa borçluyum.

yere düştüm. izleyiciler delirmiş gibi tezahürat ediyordu. son nefesini vermek üzere olan bir gladyatörden farksızdım ve muhtemelen bu cici kız birazdan beni öldürecekti. güç bela ayaklanma girişimimi gözümün tam üstüne indirdiği bir sol kroşeyle püskürttü. sevdiceğe sarılır gibi yeri kucakladım. bir daha da kalkmadım. bereket o da önce insafa sonra yanıma gelip beni doğrulttu ve gerçek bir şampiyon edasıyla yumruğumu tutup göğe doğru yükselterek birlikte seyircileri selamlamamızı sağladı.

ilk günüm son günüm olmuştu. takip eden süreçte salonun yakınlarından bile geçmedim. çünkü onlarca insanı hercule poirot adına utandırmış olma kesinliğinden kafi miktarda emindim.

t: utançların en başına buyruk olanıdır.

(yazar: masmavi) ukdesidir.

birçok icatlar ilk denemede başarısızlıkla sonuçlanmıştır. mucitler ve bilim adamları her başarısızlığın sebebini araştırıp başarana kadar devam etmişler.
evet, bence gerçekten bir derstir ve başarıya götüren faydalı bir tecrübedir.

Herhangi bir şey için fiziksel ve psikolojik olarak ekstradan efor sarf etmek anlamına gelir.
İyi bir amaç için emek veriyor olma halinde herhangi bir sorun yok. Ancak bir insan için çabalıyor ve karşılığını göremediğinizi düşünüyorsanız bu çaba içinde olma hali anlamsız olacaktır. Kendinizi yorduğunuz ve yıprattığınızla kalırsınız. İnsanlara karşı hak ettiğinden daha fazla bir çabaya girmek gereksizdir.
Etrafımda olan insanlara saygı duyarım. Dinler ve anlamaya çalışırım. Bunu karşılık beklemeden sadece insan oldukları için yapabilirim. Ancak biri ile iletişim halinde olmak, ilişkiyi sürdürmek, yanlış anlamaları düzeltmek veya başka bir şey için çabalamak bana oldukça yorucu gelmiştir.

para önemli olmasaydı kesinlikle kütüphaneci olurdum.

Seve seve beklerim, doktorlar bazı istisnalar hariç en çok saygıyı hak eden meslek grubudur gözümde,tıp okumaktan daha zor bir şey çok az bulunur,hele beklenen doktor beyin, kalp cerrahı falansa el üstünde tutulması lazımdır.1 beyin,kalp cerrahının ülkeyi terk etmesi binlerce vasıfsız torpilli memurun ülkeyi terk etmesine bedeldir.birini zor bulursun, diğerinin yerini dolduracak olan çoktur.
Bu insanların eğitim sürecini anlayamazsınız,gençliklerini heba ediyorlar sırf o noktaya gelebilmek için.
Ayrıca avrupa, Amerikadaki doktorlardan da kat kat iyidir Türkiyedeki doktorlar.Yapılamayan ameliyat yoktur.bir de avukat,mühendis gibi meslek gruplarıyla doktorları karşılaştırmak hatadır,küçümsemiyorum fakat bu ikisi doktorluğun yanına bile yaklaşamaz.

Söylenmemesi, sorulmaması gereken şeyleri insanların yüzüne karşı sınırlarını bilmeden söylemek anlamına gelir.
Genel olarak dikkatli ve insanların özeline saygı gösteren biriyim. Kişisel konularda patavatsızlık yapmam. Eleştiri konusunda ise bazen patavatsız olabiliyorum. Çok samimi olduğum bir arkadaşımı istemeden de olsa patavatsızlığımla kırmış ve çok üzülmüştüm.
Konu sosyal medya hesabından kitap-kahve ikilisinin fotoğrafını paylaşanlardı. Hiç durup düşünmeden sanki biz hiç okumuyoruz, kahve içmiyoruz. Milletin gözüne neden sokmak isterler anlamıyorum demiştim. Arkadaş şok olmuş bir şekilde bana bakarak bunu özellikle söyleyip söylemediğimi sordu. O sabah okuduğu kitabı instagram'da sabah kahvesi eşliğinde paylaşmış. Gerçekten bilmiyordum dedim, özür diledim.

"bonkör gönüller kendilerini bırakmaktan çekinmezler. aslında kadının en büyük fazileti itaat etmektir. aşk o kaçınılmaz yere eriştiğinde bilmeden, utancın kutsal körleşmesiyle birleşir.

ah asil ruhlar, bilseniz sizi ne tür tehlikeler bekliyor. çoğu zaman siz kalbinizi sunarken, bizler sizin bedeninizi alırız. kalbiniz sizde kalır, siz de titreyişlerle yuvarlandığınız o karanlıkta ona bakakalırsınız.

aşk böyledir. ortası yoktur. seveni ya kurtarır ya da yıkıma götürür. bütün insanlığın kaderi bu ikilemdir. mahvoluş ya da kurtuluşu içeren bu ikilem, aşkın olmazsa olmaz sonucudur."

(bkz: sefiller)

günaydın sözlük, seni var eden kıymetli yazarların eksik olmaması dileğiyle.
kaç gündür hastaydım ama dün güzel gelişmelerden sonra resmen bağışıklığım ve direncim coştu.
her şeyin ilacı mutluluktur.
hepinize mutluluklarla dolu bir hafta sonu dilerim.

Hindistan beyin göçünü engelleyebilmek için eğitim alanında etkin yenilikler yaptı. zeki çocukları tespit etme, onların eğitimine destek olma yolunda ciddi bir program uyguladı. Beyin göçünü engellemeyi başarabildikleri için de son yıllarda bilim ve teknoloji alanında söz sahibi, öncü ülkeler arasında gösteriliyorlar.
Tabii ki olayın toplumsal boyutu da var. Hindistan dünyanın en kalabalık ikinci ülkesi. Toplumu sınıflara ayıran kast sistemi var ve nüfusun çok büyük bir kısmı son derece yoksul.

Kimsenin yaşamını üzerine konuşmaya, kafa yormaya değecek kadar merak etmiyorum. Bu yüzden bu derneğe üye değilim.
Sadece çok yakın arkadaşlarımla ve sadece kendi yaşamlarımız, ailemiz ve duygularımız hakkında konuşuyoruz. Kendimizi anlatıyoruz özetle. Bir tür paylaşım, iç dökme seansı gibi. Bu yeterli geliyor zaten.

Kitap Etkinliği
Okumanın Gücüyle Buluşun! 📚 Dünyada insan ruhuna okumak kadar iyi gelen bir şey var mı? Perva Sözlük olarak, her hafta en çok entry giren ilk 3 yazarımıza istediği kitabı kargo yoluyla hediye ediyoruz! 🎁 Tabii ki ben bu etkinlikten muafım. İlk 3'teki yazarlardan birisi kabul etmezse, sıra bir alttakine geçer. Haydi, klavyelerinizle dünyaları keşfedin!

Fidan Etkinliği
Doğaya Bir Nefes Ol! 🌳 Son yıllarda ormanlarımız yanmakta, ekosistemimiz ciddi zararlar görmekte ve küresel ısınma kapımızda. Perva Sözlük olarak, kararan ormanlarımızı yeşillendirmek için bir kampanya başlatıyoruz. Binden fazla entry giren her yazar adına TEMA, ogem gibi ağaçlandırma Vakıflarına sertifikalı bir fidan bağışlanacaktır. 500'den fazla entry giren yazarlar bana PM'den ulaşabilirse, bağışı gerçekleştirip sertifikayı iletebiliriz. Doğaya bir katkımız olsun ve geleceğe umutla bakalım!

(bkz: perva sözlük ağaç bağışı) bu başlıkta yapılan ağaç bağışlarını takip edebilirsiniz

Zaten tüm datalar internette kol geziyor dolandırıcıların 2 dakikada ulaşabileceği bilgi neden güvenlik doğrulamasında istenir ki.

Bak ciddiyim sevilen hobi, hayvan gibi sorular daha güvenli bir sistemdir.

Sevgili arkadaşlar merhaba.

Sözlüğümüz henüz kurulmuş olup -bence- gayet güzel bir hızla ve ayakları yere basa basa gelişimini sürdürmektedir.

Sözlüğümüzün siz değerli yazarlara vadettiği özgürce fikirlerini açıklama ve yazma ilkesi gereğince, zaten hukuki sakınca veya birilerine küfür-hakaret içermediği sürece yazdıklarınıza müdahale etmiyoruz.

Bu nedenle şuan yani günlük olarak yazılan entry ve açılan başlık sayısı nazara alındığında çok fazla moderatör ihtiyacı olduğunu düşünmüyorum.

Bu nedenle bugünden sonra yazar olarak sözlüğe katkı sunmaya devam edeceğim. aldığım bu kararı önce adminimize ardından da siz değerli arkadaşlarıma duyurmayı uygun gördüm.

Son olarak, değerli adminimiz yazar cizer'e bana moderatör olarak görev yapma fırsatı verdiği için teşekkür ederim.

Herkese esenlikler dilerim…

Sözlükte rastgele bölümünde dolaşırken İlk defa öğrendiğim ilginç bir bilgi karşıma çıktı.
O tanıma denk gelmemiş olabilirsiniz bu yüzden sizlerle paylaşmak istedim. şimdiye kadar öğrendiğim en ilginç bilgilerden biri oldu ve çevremde mutlaka bundan bahsedeceğim.

(bkz: daisugi tekniği)
Ağaç Kesmeden Odun Üretmek
(yazar: mefauf)

Karşımdaki kişinin bana ikide bir dokunarak konuşmasıdır.
Daha yeni yaşadım bunu. İnanılmaz sinir bozucu bir durum.
Ben bir adım geri çekildikçe kadın ısrarla bir adım yaklaşıyor ve koluma omzuma dokunarak konuşmasına devam ediyor. Tahammül sınırımı en çok zorlayan şeylerden biridir.
biraz mesafe lütfen.

Bunun bir benzerini kolunun üzerine yattığında ve uyandığında yaşar insan. Sanki üzerine yattığı kol ceset kolu gibi gelir ve yabancılaşır bir süreliğine o kola. Tabii bir anda kan akışı hızlanır ve kol özgürlüğüne kavuşur.

Hayalet uzuv sendromu bacak, kol vb. Uzuvunu kaybetmiş kişilerin psikolojik olarak sanki bacağı oradaymış, hissediyormuş gibi hissetmesidir. Beyin sinirlerin kaybını algılıyamaz.