Kendisiyle hegel konusunda bir emailleşmemiz olmuştu, konu almanca bilip bilmeme geldi, sonrasında beni muhatap almayı bıraktığını, çünkü kendi diliyle okunmadığı taktirde o filozofun hiçbir şeyine vakıf olamayacağımı söyledi. Safsatalardan pek çoğunu kullandı, benim söylediklerime bakmak yerine, ünvanımı sordu vs vs. Sonralardan düşünürün kendi dilini bilmeden de anlaşılabileceğine dair bir konuşmasına denk geldim. Ya görüşleri sonradan yumuşadı ya da bana çok sinir olduğu için aslında savunmadığı bir şeyi savunmak zorunda kaldı. Her ne olursa olsun, kendisi bilgili biridir, dinlenilmeye değer.
alaskan crab
1. nesil Yazar - 14. Seviye Hava Ruhbanı - Yazar -
- toplam entry 491
- takipçi 16
- puan 27744
25 liraya format mı olur be kardeşim yazık günah
Dionysus, Hustle, hareket eden her şeyi becerme, iz bırakma isteği. Normalde sakin biriyimdir.
Diplomatik ilişkilerde bu taktik çok kullanılır. Alttan alta dengim değilsin demenin bir yoludur, öteki yolu da gelen devlet başkanıyla, dengi olan diğer devlet başkanı yerine daha alt kademeden biriyle konuşturmaktır ancak bu aşırı bariz olduğu için bekletilme metodu kullanılır. Bir de bekletilmenin üzerine görece daha düşük seviye bir koltukta ağırlanıyorsanız, amacın kesinlikle bu olduğuna emin olabilirsiniz. İlla devletler arası olmasına gerek yok, bir iş görüşmesinde patron devasa bir koltuktayken, iş başvurusuna gelen adaya rahatsız bir yer verilmesi de, işlerin nasıl yürüdüğünü daha o an anlatmak için kullanılabilir. Bireysel ilişkilerde de sizi bekletmekte sorun görmüyor ancak kendileri bekletildiğinde sorun çıkartıyorlarsa, direkt öyle bir düşüncesi olmasa bile içten içe size kıyasla daha iyi bir konumda olduğunun düşüncesi mevcuttur.
Friedman çok basit bir şekilde ne kadar saçma bir düzen olduğunu şöyle açıklar. Kendi paramızı başkası için harcarken fiyata dikkat ederiz. Kendi paramızı kendimize harcarken hem fiyatına hem de kalitesine dikkat ederiz. Başkasının parasını kendimize harcarken parasından ziyade kalitesini göz önüne alırız. Hazır olun, son olarak ise başkasının parasını başkasına harcarken, ne kaliteye ne de fiyatına dikkat ederiz. Bu sonuncusu verginin tanımıdır. 20 kdv ödemek yetmiyor bir de 3 ayda bir gelir vergisi ödüyorum. Muhasebeci daha en başından benim tutumumu görüp, sen çok vergi ödersin dedi. Tutumum da, fatura keserken rastgele tc yazıp sallama isim yazmamın gerçekten de normal bir şey olup olmadığını sormamdı. Uzun lafın kısası bu ülke nasıl olsa herkes kaçırır diye vergiyi olabildiğince şişirmişler, bizim gibi kaçırmadan verelim düzgün olsun diyenleri düdüklüyorlar.
Hiç şaşmaz, eğer bir psikolog aynı zamanda felsefeyle de ilgilenmiyorsa vasattır.
Perva sözlük de dahil, pek çok sözlük benim için fikirlerimi yazdığım, onları yazarken tekrar tekrar göz gezdirip elediğim, başka insanlar tarafından sınanmasını sağladığım platformlar olmuştur. Esas amacım not defteri gibi kullandığım, geleneksel yazı, günlük tarzı şeyleri sevmememden dolayı, anonim olarak farklı fikirleri de görebileceğim için tercihim oldu ancak her ne kadar amaç bu olsa da, bir süre sonra arkadaşlıklar edinip aşırı eğlendiğim yerler haline geliyor. Her ne amaçla burda olursanız olun, farklı bir yapı olduğu için, sizin de farklı bir yanınızı ortaya çıkartmanıza olanak tanıyor. İnstagram ya da 3-4 cümleyle birilerini kudurtma platformları yerine, böyle uzun uzun yazıların yazılıp, çoğu zaman okunmasa da okuyanların olduğunu bildiğiniz bir yerlerde takılmak çok daha huzur verici.
Biricik gül metaforunu sevdiğimi söylediğim insanlarda kullanırım. Evet dışarda pek çok gül vardır, bilmeyen birisi elimdeki gülü de, o güllerle aynı görebilir ancak bu gül benim gülüm ben suladım... tarzı devam eden sözleri barındıran o metafor. Öteki türlü anlatmaya çalışında pek işe yaramıyor ancak çocuk kitabı olmasının da getirisi olacak ki, bu yoldan anlattığımda hemen anlaşılıyor.
Olayın nasıl gerçekleştiğine göre değişir durum. Normalde şifre alma verme durumunda pek bulunmam ancak şifresini öğrenip telefonundan bir şey yapmam gerektiği spontane bir anda, şifresini sorduğumda vermek istemezse, bunu kötü algılarım. Durup dururken benden şu şifreni ver de bir bakalım telefonuna demesi de güzel olmaz. Bazı şeyleri görmemek gerekiyor, kızlar grubunda, sadece o kızların okuyacağına güvenerek atılmış bir yazıyı, ben sırf beni aldatıyor mu acaba diye telefonunu kurcaladığım partnerimi telefonundan okumam hoş olmaz. Aynı durum tersi için de geçerli. Bir de her şeyi bilip, her etkinliği bir arada yapıp, kişilere hiç alan bırakmamak da aşırı kötü ve hemen insanları birbirlerinden soğutan bir durum oluyor. Uzun lafın kısası duruma göre değişir.
Bir şey olma isteği, genelde gençken alınan bir karardır ve karar diye nitelendirdiğime bakılmaksızın esasında başkalarının bilgi kırıntıları, istek ve arzuları, o anki toplumun itibarlı gördüğü şeyler nazarında ortaya çıkan, kişinin kendisinden bağımsız bir şekilde seçtiği ancak kendi seçmiş illüzyonuna uğradığı bir durumdur. Aynı şekilde "Olmak" nosyonu, durağan ve artık bitik bir kavramdır, insan yaşadığı sürece olmaya devam eder, ölüm gelene kadar da bu süreç asla durmaz.
Ne zaman insan kendisini, kendi doğrularını oluşturarak, kendini yaratarak, tanımaya başlar, ancak o noktadan sonra olmak istediği yönü daha iyi görebilir. Kendilerini tek bir şey üzerinden tanımlayan insanlar genelde bu olmak kavramına çok takılı kalan insanlar oluyor. Bu tarz insanlara en iyi örnek olarak hiçbir şekilde işle alakalı olmayan bir olayda dahi telefonunu Prof.Dr Bilmem ne, Ya da Avukat Bilmem ne, diye açanlar.
Ne zaman insan kendisini, kendi doğrularını oluşturarak, kendini yaratarak, tanımaya başlar, ancak o noktadan sonra olmak istediği yönü daha iyi görebilir. Kendilerini tek bir şey üzerinden tanımlayan insanlar genelde bu olmak kavramına çok takılı kalan insanlar oluyor. Bu tarz insanlara en iyi örnek olarak hiçbir şekilde işle alakalı olmayan bir olayda dahi telefonunu Prof.Dr Bilmem ne, Ya da Avukat Bilmem ne, diye açanlar.
Gözlerimi yaşartan o sözü asla aklımdan çıkmıyor. "Herkesin tıka basa doyduğu o sofradan, aç bir şekilde kalkmak." Burada kastettiği aslında hayatın akışına kapılıp, kendini kaybedenler arasına atamamanın verdiği o hissiyat ve yalnızlaşma duygusu. Bu temayı sadece Şeriati işlemiyor elbette, Heidegger'de hergünkülük, Cioran'da bayağılık gibi kavramlarla aynı şeylere değiniliyor. Değişmeyen tek şey, sizin diğer insanlardan farklı noktaları görmeniz ve bu yüzden de, aynı sorunlarla ilgilenilmeyişin, sizin çok önem verdiğiniz pek çok şeye, etrafınızdaki insanların kayıtsız kalışı, tüm bunları yaşadıkça da yalnızlaşmanız.
Ali şeriati'nin öyle tespitleri var ki. Bazen ağlardım. çoğu zaman da gözlerimi yaşartmıştır. Büyük bir deha, büyük bir insandı rahmetli.
Çok sulu göz biri değilimdir ama beni ağlatanlar arasında Kierkegaard, Nietzsche ve Şeriati var. Zaten bu kadar derinlemesine okunmazsa bu yazarlar, bir anlamı olmuyor.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?