confessions

bythemali

1. nesil Yazar - 7. Seviye Büyük usta - Yazar

  1. toplam entry 166
  2. takipçi 8
  3. puan 12947

bye bye braverman

bythemali
1968 yapımı olan sidney lumet'in yönettiği başrollerinde george segal, jack warden, jessica walter ve joseph wiseman yer almaktadır.

filmin konusuna gelecek olursak:

yahudi entelektüel yazarlar dörtlüsü olarak bilinen yazarlarımızın kalp krizinden ölen bir arkadaşlarının cenazesine giderken yaşadıkları mecaraları konu almaktadır. ama ne maceralar sürekli bozulan külüstür bir araba, her mimiği ile güldürmekten geberten dünyadan bir haber siyahi yahudi bir taksi şöfürü ile aşk yaşayan entellektüel kadın. bu kadının herşeyi yanlış anlayıp diğer arkadaşlarını kaçırtan eski kocası, sürekli ölümü ile absürtlüğünde ötesinde hayal kuran bir yazar. sürekli dinler ile ilgili tartışmaları ve bir türlü sonuca ulaşamamaları. üstüne bir de yanlış cenazeye katılıp ağlamaları yok mu gözümden yaş geldi. düşük imdb puanına bakmadan izleyebileceğiniz bir film efendim.

karmaşık yol filmlerini, dinler üzerine yapılan eleştiri ve komediyi seviyorsanız kaçırmadan izleyebileceğiniz bir filmdir. film çıktığında bir çok yahudi lobisi tarafından bir süre yasaklı listeye alınmıştır.

filmle ilgili eleştirilerim ise bazı şakalar çok havada ve basit kalıyor bu kısımlarda salak bir amerikan komedi filmi izliyormuşuz gibi geliyor sadece.

babanın oğlu(film)

bythemali
yönetmenliğini melih gülgen'in yaptığı , senaryosunu erdoğan tünaş'ın yazdığı müziklerini cahit berkay'ın yaptığı 1975 yılına ait bir türk filmi. filmin başrollerini cüneyt arkın, deniz erkanat, cemil şahbaz, turgut özatay ve bilal inci paylaşırlar.

filmin konusuna gelirsek:

bir fabrika işçisinin mafya patronluğuna geçişini anlatan efsane repliklere sahip bir filmdir. cüneyt arkın bir fabrika işçisidir fabrika sahipleri işçi maaşlarına zam yapacakları sözünü tutmayınca cüneyt abi ve iki arkadaşı (nizam ergüden ve kazım kartal) önderliğindeki işçiler grev yapar. fabrika sahipleri abilerimiz cüneyt arkın abimizle anlaşmak isterler fakat kabul görmez. fabrikanın büyük ortağı olan nubar terziyan amcamız ise işçi isteklerini kabul etme tarafındadır fakat diğer 3 ortak abimiz karşı çıkarlar (turgut özatay, bilal inci, ihsan gedik). bir gece nubar amcamız fabrikada ölü bulunur. arkadaşlarının da patronlar tarafından satın alınıp yalancı şahitlik yapması ile suç cüneyt abimze kalır ve hapse girer. hapiste itilir kalkılır dayak yer millete çay demler temizliklerini yapar ta ki karısı kendisini ziyarete gelene kadar. cüneyt abimiz anlamıştır karısı kötü yola düşmüş. koğuş ağası (tarık şimşek) dalga geçince isyan bayrağını açar ve şu sözleri söyleyerek ' sana hırladım , hepinize hırladım, bütün dünyaya hırladım, artık dişerimi göstereceğim bu zamana kadar hep beni ısırdı insanlar bundan böyle ben onları ısıracağım' der ve bir güzel döver. hapise ilk girdiğinde dayak yediğinde kendisi ile ranzadan düştü demişlerdi bu sefer koğuş ağası için ranzadan düştü derler. cüneyt abimiz ise bir çay koyun diyerek postasını koyar. içeride çok güçlenmiştir dışarıda da ünü artmaktadır . af ilan edilir dışarıya çıkar dışarıda ilk toplatısında polis basar basan komiser ise kendi oğludur. o hapise girince oğlunu bir cami hocası (hüseyin peyda) alıp büyütmüş ve komiser yapmıştır. cüneyt abimiz annesine gider para vermek ister annesi istemez bu para kirli diye daha sonrasında cüneyt abimizin intikamları başlar kendisini hapise attıranlardan.

deli yusuf

bythemali
ilginç bir filmdir bu 1975 yapımı atıf yılmaz şaheseri
modern bir köroğlu uyarlamasıdır. başrollerde bütün karizması ile cüneyt arkın abimiz ve efsane güzelliği ile zerrin arbaş ablamız oynar. ama kadroda kimler yoktur ki ali şen, kadir savun, osman alyanak, erol keskin, kudret karadağ ....vb

konusuna gelecek olursak :

abbas bolulu(ali şen) yasadışı işler yapan bir fabrikatördür. çamlıbel'deki gecekonduları yıkmak ister. halk, bolulu abbas'a karşı deli yusuf'tan ( kadir savun) yardım ister. suikaste uğrayıp ölüm korkusuna düşen abbas da deli yusuf'a kendisi için kurşun geçirmeyen bir araba sipariş eder. yusuf araba karşılığında abbas'ın mahalleliye tapularını vermesini ister abbas bey kabul eder. deli yusuf ve oğlu ali (cüneyt arkın) araba için çalışmalara başlarlar fakat mahallelinin ilgi odağı olurlar. bu arada bolulunun kızı (zerrin arbaş ile) aralarında bir yakınlaşma başlar. deli yusuf arabayı bitirip boluluya götürdüğünde arabanın beğenilmemesi üzerine dayak yer oğlu alide bu olaylardan dolayı intikam mücadelesi başlatır. mahalleliden ilk önceleri herkes bolulu'dan korktuğu için kimse yanında yer almaz ama ali evi basar arabayı ve sevgilisini kaçırır bolulu ise ali ve arabayı teslim ederlerse tapuları vereceğini söyler. ali mahallelinin zulüm görmemesi için arabayı ve kızı teslim eder ama bolulu oyun yaparak tapular yerine aldın mı yazılı boş kağıtlar verir mahalleliye sonrasında ali tekrar bolulunun evini basarak arabayı ve kızı kurtarır ama bu sefer yanında bütün çamlıbel vardır.

filmde efsane komik sahneler vardır hele arabanın yaptıkları, gerdeğe giremeyen çift, araba yapılırken yayılan dedikodular, kudret karadağ ile cüneyt arkının kavga sahneleri.

ordinary people

bythemali
başrollerini timothy hutton ve donald sutherlandin paylaştığı, 1980 yılının en iyi film oscarını kazanmış bir aile drama filmi.

film klasik bir amerikan ailesinin evin en büyük oğullarını bir deniz kazasında kaybettikten sonra yaşadıklarını dönüşümü en acı şekilde anlatmaktadır. buck erkek kardeşi conrad ile çıktıkları bir deniz gezisinde çıkan fırtına sonucu hayatını kaybetmiştir. conrad bu olayla ilgili kendini affetmemesi ve suçluluk psikolojisi ile olaydan 6 ay sonra intihara teşebbüs eder ama başaramaz ve kurtarılır daha sonra bir süre akıl hastanesinde tedavi olduktan sonra aile evine geri döner. conrad tedaviden sonra olayın etkisinden hala kurtulamamıştır. bir süre sonra dr.berger isimli bir psikiyatrisin yardımı ile olayların üstesinden gelir. suçluluk duygusundan sıyrılıp , hayatını değiştirmeye karar verir.

büyük oğullarının ölümünden sonra conrad'ın anne babasında büyük değişiklikler olmuştur. babası conrad'ın durumunu anlıyor ve onun için çabalayıp duruyordur, hatta dr.berger'den terapi almaya başlamıştır . fakat annesi conrad'a karşı çok mesafelidir buck'un ölümünden onu sorumlu tutar, psikiyatriste gitmesine şiddetle karşı çıkar , çünkü başkalarının gözünde conrad'ın acınılacak hale düşüneceğini düşünür, ama gerçek olay büyük oğlu buck'u daha çok sevmesidir. conrad annesine ulaşmaya çalışsada boşuna kürek çekmektedir.

tedavinin etkis ile conrad daha iyi olur sevgili bile yapar filmin sonunda ise baba annenin davranışlarına dayanamaz conrad'ı yanına alır evi terk ederler baba oğul bahçede sarılırken film biter.

tender mercies

bythemali
robert duvall ve tess harper'ın baş rollerinde oynadığı bruce beresford'un yönettiği horton foote'un senaryosunu yazdığı 1983 yılına ait bir müzik-dram filmidir. robert duvall bu filmle en iyi erkek oyuncu oscarı'nı kazanmıştır.

filmin konusuna gelecek olursak:

bir zamanların starı olan çaptan düşmüş ve alkol sorunları olan bir country müzik şarkıcısı mac hayatında her şeyin altüst olmasını engelleyememektedir ve dibin dibini görmüştür beş parasız kalmak üzeredir. bir tesadüf eseri tanışıp yerleştiği motelin ve bir benzincinin sahibi kocasını vietnam savaşında kaybetmiş genç ve güzel dul rosa lee ve onun oğlu ile yaşadıkları ve yeni başlayan aşkın kendi üzerinde yarattığı olumlu etki ve özlediği durağan hayata kavuşma hikayesidir. mac'in çalışmanın verdiği hazzı alması alkol sorunlarını çözmesi rosa lee'nin çocuğu ile çocuklaşması ise filmden tatlı hatıralar olarak kalmaktadır. robert duvall'ın bu ödülü alması aslında beklenmiyordu büyük bir sürpriz olmuştu çünkü o yılın favorisi michael caine idi ama odül robert duvall'a gitti.

country müzik ve redneck filmleri sevenler için mükemmel bir seçim olacaktır.

terms of endearment

bythemali
larry mcmurtry'nin aynı adlı kitabından uyarlanan james l.brooks'un yönettiği başrollerini debra winger , shirley maclain, jack nicholson , jeff daniels ve danny devito'nun oynadığı etkileyici film. 1983 yılında 11 dalda oscara aday olup bunlardan 5 tanesini (en iyi film, en iyi kadın oyuncu, en iyi yönetmen, en iyi yardımcı erkek oyuncu ve en iyi kurgu) ödüllerini kazanmıştır.

filmin konusuna gelecek olursak:

30 yıldan fazla bir süreye yayılan anne-kız hikayesidir, aurora ve emma değişik bir anne kız profili çizmetedirler kimi zaman düşman kimi zaman dost kimi zaman sırdaş olurlar ama hep bir iniş çıkış vardır hikayelerinde. jack nicholson aurora'nın sevgilisi, seks düşkünü eski bir astronot olan garrett'ı resmen seyir zevki haline getirmiş kimi yerlerde gözlerimizden yaşlar akıtmıştır gülmekten. ama son sahnede emma'nın ameliyata giderken aurora ile vedalaşma sahnesi aşırı duygusldır, belki debra winger'in olağanüstü oyunculuğundandır. shirley maccain ve jack nicholson bu filmle oscar almışlardır. aurora ve garrett'in ilişkileri ise tam bir tilki-kürkçü dükkanı şeklindedir. ilk yarısı romantik komedi ikinci yarısı ise gözlerde yaş bırakmayan muhteşem bir dramdır.

out of africa

bythemali
isak dinesen'in otobiyografik kitabı out of africa'dan sinemaya uyarlanan yönetmeni sydney pollack olan kurt luedtke'nin senaryosunu yazdığı baş rollerde meryl streep, robert redford ve klaus maria brandauer olan 1986 yılı oscarlarında en iyi film ve en iyi yönetmen'de dahil olmak üzere 7 dalda oscar kazanmış efsane bir filmdir.

filmin konusuna gelirsek:

1900'lerin başında danimarka'da geçen hikayede bekar,güzel ve aşırı zengin bir kadın olan karen'in aşık olduğu fakat söyleyemediği arkadaşı bror'a evlenme teklifi ile başlar. bror bu güçlü kadın gibi aristokrat bir aileye mensup olsa da aşırı maddi sıkıntı çekmekte ve bu sıkıntıları aşabilmek için bu evliliği bir kurtuluş olarak görmektedir görkemli bir düğün ile evlenen çiftimiz afrika'ya taşınmaya karar verirler fakat afrikaya taşındıklarında hiç umdukları gibi bir yaşam bulamayacak ve kendilerini sorgulayacaklardır. film izleyenlere çok durağan gelebilir ama gerçekten yönetmen harikası bir filmdir meryl streep ise her zamanki gibi harika bir iş çıkarmıştır.

film kitaba tam anlamıyla bağlı kalmamış yönetmenin kendinden birşeyler katması ile özgün bir hal almıştır. bu bakımdan kitapta olan son ile filmde olan son çok farklıdır.

atilla kaya

bythemali
Taverna ve arabesk müziğin az bilinen krallarından. Bir çok şaheseri bulunmaktadır. 1964-2008 yılları arasında geçen ömründe bir çok damar parça yazmış ve söylemiştir.








ah nerede(film)

bythemali
Çok eğlenceli türk filmlerinden birisidir. Romantik komedi türündeki bu filmde kimler kimler yoktur ki efsane milan kadrosu gibidir film. Tarık akan, gülşen bubikoğlu, hulusi kentmen, adile naşit, şükriye atav, hayati hamzaoğlu, halit akçatepe, cengiz nezir, nilgün atılgan, aydan adan, serpil nur....vs

Filmin konusuna gelecek olursak;
Babaları tarafından istanbula okumaya gönderilen 3 kardeşin hiç birisinin okumakta gözü yoktur doktor olunacak diye beklenilen ferit çapkınlıkta, eczacı olacak diye beklenilen kumarda, mühendis olarak beklenilecek denilen ise sağ sol kavgasında....

Kesinlikle izlenilmesi gereken eğlenceli bir film hele adile naşit bu filmde insanı gülmekten kırar geçirir evde kalmış kız kurusu tiplemesiyle.

the french connection

bythemali
gelmiş geçmiş en iyi dedektif filmlerinden birisi olan 1971 yılında yönetmen william friedkin tarafından yönetilen baş rollerinde gene hackman, roy scheider ve fernando rey olan 1972 oscarlarında 5 dalda oscar kazanmış hemen hemen hepsi a clockwork orange gibi bir efsane filmi geride bırakarak hem de. filmin ikinci bölümünü 1975'te john frankenheimer tarafından çekilmiştir fakat ilk film kadar tat vermemektedir.


filmin konusuna gelirsek:

dedektif jimmy "popeye" doyle (gene hackman) kendine has yöntemler ile çalışan hafif çatlak ama teşkilatın en sağlam dedektiflerindendir. ortağı buddy "cloudy" russo (roy scheider ) ile amerika ve fransa arasında olan uyuşturucu ticaretini ortaya çıkarmak ve şebekenin başı olan alain "frog one" charnier(fernando rey)'i yakalamaktır filmde enfes takip sahnelerinden sonra frog one'ın eline düşen popeye'nin eroine alıştırılıp çıldırması sonra ara sıra çıldırma hezeyanları filme ayrı bir tat vermektedir.

özellikle takip ve aksiyon sahneleri ayrı bir hava katar filme gene hackman'a ayrı bir parantez açmak gerek hafif kafadan kırık tiplemeleri canlandırmada olan başarısını göz ardı etmemek gerekir. roy scheider ise aksiyon sahnelerinde bir yıldız gibidir. fernando rey ise değişik fakat karizma bir kötü adam olarak karşımıza çıkar.

the rose tattoo

bythemali
tennessee williams'ın erkek arkadaşı için yazdığı bir oyunundan sınamaya uyarlanan baş rollerinde burt lancester ile anna magnani'nin oynadığı yönetmenliğini daniel mann'ın yaptığı 1955 yılına ait bir film. 1956 oscarlarında anna magnani en iyi kadın oyuncu oscarını almıştır bu film ile.

filmin konusuna gelecek olursak :

serefina sicilyalı asi kendini hiç güzel bulmayan fakat kocası ve çocuğu ile mutlu bir hayat yaşayan kadındır. çünkü kendisini çok sevdiğini düşündüğü çevredeki kadınların ilgi odağı bir kocası vardır. kocası aşklarının simgesi olarak göğsüne gül döğmesi bile yaptırmıştır serefina için. ama bir gün tır şoförü olan kocası ortadan kaybolur daha doğrusu polisler ile girdiği çatışmada vurulur . serefina için o günden bu yana hayatın bir anlamı kalmamıştır. hem kendi acı çeker hem de küçük kızına hayatı yaşanmaz kılar. bu süre sonra alvaro adında yakışıklı karizmatik genç bir adam serefina'ya aşık olur hatta serefina alvaroya ' hayatımda ilk defa güzel olduğumu hissettim, güzel olduğumu söyleyerek öyle hissetmemi sağladın' diyerek yakınlaşmaya başlar ,serefina korkunç bir şey öğrenmiştir, kocası onu bir çok kez aldatmış ve başka sevgilerinden çocukları vardır. serefina bu olayın üstüne büyük yıkıma uğrar üstüne alvaro'nun kendisini etkilemek için göğsüne gül döğmesi yaptırması ile iyice çöker çünkü gül dövmesi ihanetin sambolüdür onun için...

vadim o kadar yeşildi ki

bythemali
richard llewellyn'in kasvetli ve ünlü bir romanıdır. 1941 ve 1975 yılında 2 kez sinemaya uyarlanmıştır kitabın konusuna gelecek olursak :

19.yy sonlarına doğru galler'de küçük bir kasabada kurulmuş olan bir kömür madeni üzerinden sanayi devriminin getirilerinden ve kapitalizmin yükselmesi ile birlikte yaşanan olayların işçilerin üzerinde olan etkisi ve bir ailenin nasıl etkilediğini ve dönüşüm yaşamaya başladığını zarif bir dil ile anlatan kitaptır.ailenin küçük oğlu olan huw'un sesinden dinleriz her şeyi bir anda o oluveririz, kitapta imkansız aşkta vardır klisenin vaizi ile evin büyük kızının yaşadığı aşk gibi , fakat sonunda maddi yetersizlikler yüzünden yine kapitalizm kazanır ve kız ailesinin zorlaması ile maden ocağı sahibi ile evlenir, maden ocağında son bulan hayatları hele babanın göçük altında kaldığı anı yaşarsınız kitabı okurken, eğitimi yarım kalan çocuklar, çıkarcı din adamları ve onlar ile mücadele etmeye çalışan birkaç kişi oluveririz kimi yerde bir zamanlar yeşil olan fakat sonrasında ise kapkara maden enkazına dönüşen bir vadi sizleri karşılar.
3 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol