bir gün diyeceksiniz ki… ulan bu hesapsahibi de aslında amma matrak adammış, genelde sıkıcı şeyler yazıp daraltıyordu milleti anlayamamışız o yüzden… şaka şaka demiyeceksiniz, daraltmaya devam…
ama zaman zaman roci mod on yapsam mı diye düşünmüyor değilim. takılırız rociyle hacivat karagöz gibi. istidadım da yok değil hani. milleti kırıp geçiriyorduk asistanlık zamanlarımızda ahretlikle.
hesapsahibi
1. nesil Yazar - 13. Seviye Güneş Muhafızı - Yazar
- toplam entry 571
- takipçi 12
- puan 26384
yazım, hataları sosyal medya da gezinirken sıkca rasladığımız hatalardır. benide gerer pekçok insan, gibi ama aldırmamayı öğrendim galba zaman'la. hata yabmamak için zamanın da iyibir dil bilgisi eğitimi almış olmalı ğerekir.
yazım hatası diyince yanlız kelime hataların'dan bahsedmek yalnış olur: nokdala ma, işaretlerinin doğru kullanım'ıda mühim? türkçenin uzun cümle yabısı'ndan, dolayı kaynaklanan nokdalama. işaretleri doğru kullanılmaz'sa anlam, kaymaları ve düşük. cümle yapılarıda ortaya çıkabiliyo,
bide mümkün, mertepe yabançı kelime kullanmamak lazım .illaki kullanacam diye inad. edmemeli mutlaka kullanmak ğerekiyosa “işde böğle” çift dırnak için de kullanmak ğerekir
kendi adıma konuya çok hassasiyed ğösteriyom ve ayni. hassasiyedi bütün, yazarlard'an bekliyom, türk'çeyi doğru kullanan yazarlar baştağcımız'dır;
hadi hoşcağalın.
siyu leytır alligeytır (ingiliz cemde hiç fena deyildir hani)
yazım hatası diyince yanlız kelime hataların'dan bahsedmek yalnış olur: nokdala ma, işaretlerinin doğru kullanım'ıda mühim? türkçenin uzun cümle yabısı'ndan, dolayı kaynaklanan nokdalama. işaretleri doğru kullanılmaz'sa anlam, kaymaları ve düşük. cümle yapılarıda ortaya çıkabiliyo,
bide mümkün, mertepe yabançı kelime kullanmamak lazım .illaki kullanacam diye inad. edmemeli mutlaka kullanmak ğerekiyosa “işde böğle” çift dırnak için de kullanmak ğerekir
kendi adıma konuya çok hassasiyed ğösteriyom ve ayni. hassasiyedi bütün, yazarlard'an bekliyom, türk'çeyi doğru kullanan yazarlar baştağcımız'dır;
hadi hoşcağalın.
siyu leytır alligeytır (ingiliz cemde hiç fena deyildir hani)
Yarabbim kör et beni
Normalde gözüm seğirmeye başlar. Bu entry bilinçli olarak yazıldığı için hırlamaya başladım. Hırrrrr :)
Ğayet düzgün bi türkçeynen yazdım: nesini beyenmedinizki :)
Çok beğendik böyle devam
Bak ya hala devam ediyor 😅 hoçça ğalın ğidiyom ben sözlükten. Mutlumusunuz @hesapsahibi. Yazuklar filan oldu, farkettinizmi
fazla duygusallık gereksizdir. insanı yorar. mesela anılarınla bağdaştırdığın eşyaları saklamak bana dehşet anlamsız gelir. sana çağrıştırdığı şey ne olursa olsun, artık işine yaramıyorsa ondan kurtulmak en uygun çözümdür.
mesela, birinci derece yakını (anne, baba, eş) vefata edip numarasını telefondan silmeyen insanler tanıdım. yahu bu neyin kafasıdır? kaybettiğin sevdiğinin numarasını telefonundan silmek yapabileceğin en rasyonel aktivitedir. bu ona bir saygısızlık göstergesi değildir.
son söz: duygu elbette önemlidir, ama mantık duyguyu yenmelidir.
mesela, birinci derece yakını (anne, baba, eş) vefata edip numarasını telefondan silmeyen insanler tanıdım. yahu bu neyin kafasıdır? kaybettiğin sevdiğinin numarasını telefonundan silmek yapabileceğin en rasyonel aktivitedir. bu ona bir saygısızlık göstergesi değildir.
son söz: duygu elbette önemlidir, ama mantık duyguyu yenmelidir.
Başımıza ne geliyorsa zaten duygusallık yüzümden geliyor
arkeologlar aynı dönemin bulgularıyla karşılaştırma yaparak kabaca bir rakama ulaşmış, ama karbon testiyle tam netleştirmeden kamuoyuna açıklama yapmayacaklarmış, bendeki son bilgi bu.
Hiçbir konuda genelleme yapma, genellemeler insanın görüş açısını bozar. Hayata karşı bir duruşun olsun ama yeni fikirlere de açık ol, insan tekâmül eden bir varlıktır.
Yargılamada cimri ol, yargıladığın kişinin içinde bulunduğu durum ve koşullar gereği eylem ve söylemleri senin normlarınla uyuşmayabilir. Gün gelir koşulların, ve bunun sonucu olarak fikir ve eylemlerin değişebilir ve yargıladığın kişinin yerinde bulursun kendini.
Ufak tefek şeyleri dert etme, hayat kısa. 20-30 sene sonra geriye dönüp baktığında "bunun için mi yıpratmışım kendimi?" dersin, ama olmuştur bir kere ve geri ödemesi yoktur bu yıpratan yılların.
Hangi yaşta olursan ol, hep yeni bir şeyler öğren. Yaşlılığı nüfus cüzdanında yazan rakamlar belirlemez, merak ve gayret yaşama tutunmanın önde gelen faktörleridir, bunları kaybettiğin an yaşlanmışsındır. Dolayısıyla konfor alanında sıkışıp kalma.
Maneviyat, içsel bir denge, huzur ve anlam arayışında önemli bir yer tutar. Her neye inanıyorsan inancını sağlam, maneviyatını yüksek tut.
şimdiye kadarki edinimlerimden oluşturduğum hayat felsefemi böyle özetleyebilirim (hayat felsefesi tanımı nedense çok iddialı geliyor bana, bakış açısı diyeyim). Ama daha dünkü çocuğuz, bundan sonra da öğrenecek pek çok şeyimiz var. bakalım hayat daha neler öğretecek…
Yargılamada cimri ol, yargıladığın kişinin içinde bulunduğu durum ve koşullar gereği eylem ve söylemleri senin normlarınla uyuşmayabilir. Gün gelir koşulların, ve bunun sonucu olarak fikir ve eylemlerin değişebilir ve yargıladığın kişinin yerinde bulursun kendini.
Ufak tefek şeyleri dert etme, hayat kısa. 20-30 sene sonra geriye dönüp baktığında "bunun için mi yıpratmışım kendimi?" dersin, ama olmuştur bir kere ve geri ödemesi yoktur bu yıpratan yılların.
Hangi yaşta olursan ol, hep yeni bir şeyler öğren. Yaşlılığı nüfus cüzdanında yazan rakamlar belirlemez, merak ve gayret yaşama tutunmanın önde gelen faktörleridir, bunları kaybettiğin an yaşlanmışsındır. Dolayısıyla konfor alanında sıkışıp kalma.
Maneviyat, içsel bir denge, huzur ve anlam arayışında önemli bir yer tutar. Her neye inanıyorsan inancını sağlam, maneviyatını yüksek tut.
şimdiye kadarki edinimlerimden oluşturduğum hayat felsefemi böyle özetleyebilirim (hayat felsefesi tanımı nedense çok iddialı geliyor bana, bakış açısı diyeyim). Ama daha dünkü çocuğuz, bundan sonra da öğrenecek pek çok şeyimiz var. bakalım hayat daha neler öğretecek…
Hiç kitap okumadıysanız iyi yapmışsınız. Bundan sonra da başlamayın. Zira başlarsanız bırakamazsınız. Bir süre sonra kendi görüşünüz doğrultusunda seçtiğiniz kitaplar sizi kesmez olur, mazallah farklı görüşteki kitapları falan da okumaya kalkarsınız. Ondan sonra olanlar olur, artık daha çok şey biliyorsunuzdur, Ve şu ana kadar bildiklerinizin aslında bir hiç olduğunu ve daha çok şey bilmeniz gerektiğini anlarsınız. gereksiz bir farkındalık sarmalında bulursunuz kendinizi. her şeyi sorgulamaya başlarsınız. al sana problem. Dediğim gibi siz siz olun hiç bulaşmayın.
(ters psikoloji yöntemiyle ayartmaya çalıştığımı zannetmiş olabilirsiniz. kim bilir! belki öyledir belki değildir)
(ters psikoloji yöntemiyle ayartmaya çalıştığımı zannetmiş olabilirsiniz. kim bilir! belki öyledir belki değildir)
Her ne kadar seküler bir yaşam tarzına sahip olsam da, düşün bazında dini ve ahlaki değerlere Önem veren bir babayım. kendi kararlarını verebileceği yaşı çoktan geçmiş olan kızım Bir gün karşıma gelip, “ Baba ben kapanmak istiyorum” Derse, “ Kızım kendi bileceğin iştir, kendini nasıl rahat hissedeceksen öyle davran, yeter ki bu bir erkek arkadaş baskısıyla olmasın” derim. Ama her ne Yaparsa yapsın, evlatlıktan reddetme gibi bir seçenek söz konusu bile değildir. O benim gözümün nurudur. buradan hareketle, kapanmayı istemeyen kız evladını da, evlatlıktan Reddetmek saçmalığın daniskasıdır.
baba, bir kız evladın ömrü boyunca güven duyacağı tek kaledir. bunu bilmek ve buna göre davranmak, bir baba için onurların en büyüğüdür.
baba, bir kız evladın ömrü boyunca güven duyacağı tek kaledir. bunu bilmek ve buna göre davranmak, bir baba için onurların en büyüğüdür.
pkk terörünün ocaklar söndürdüğü, çoluk çocuk sivil asker dinlemediği zamanlar. doğuda bir sınır ilinin merkez komutanlığında j. asteğmen olarak son dönemlerim. teskereye kalmış bir kaç hafta. diğer asteğmen arkadaşla dönüşümlü olarak havaalanında inzibat nöbeti tutuyoruz 4-5 asker kardeşimizle. haftada bir kaç kez şehit cenazesi yolluyoruz askeri uçakla baba evine (bunlardan biri de tuzla piyade okunundan devremdi nur içinde yatsın)
yine bir gün istanbul'dan tarifeli uçak geldi, siviller indi. biz tabii pür dikkat. ben ön tarafta sıkıntıya mahal bir durum olur mu diye terminale girenleri gergin gergin süzüyorum, arkada 2 er x-ray'in başında gelen ve gidecek olan erlerin bavullarını kontrol ediyor (hatıra falan diye götürülmeye çalışılan mermi, postal vb. mühimmata el koyup tutanakla kaydediyoruz). diğer ikisi çıkış kapısında çapraz tutuş bekliyor.
bir ara komutanım diye aniden seslendi çıkış kapısındaki, arkamı döner dönmez uzun boylu fırça saçlı bir sivilin boğazından ittiğini gördüm askeri. sivil de olsa anladım tabi rütbeli olduğunu. koşar adım gittim yanlarına:
-ne oluyor burada?
- komutanım, komutanımız yanındaki askeri de götürmek istiyormuş kendi aracıyla birliğe.
- kendinizi tanıtın.
- ben binbaşı bilmem kim. bu çocuk da benim askerim, götürüyorum.
- öncelikle yaptığınız hareket yanlış, bunca sivilin içinde askeri darp etmeniz uygun değil, şu an sivilsiniz herkes ne bilsin sizin rütbeli olduğunuzu?
- sen bana neyin yanlış neyin doğru olduğunu söyleyemezsin.
-söylerim komutanım, ben burada merkez komutanı…..'yı temsil ediyorum. ve bu askeri bize teslim edeceksiniz. biz de alaya bırakacağız ve ilk askeri konvoyla birliğinize gelecek. kurallar net. siz de biliyorsunuz.
- öyle bir şey olmayacak, gidiyoruz biz.
(sular ısınmaya başladı ben de zıvanadan çıkmaya)
dışarı çıktılar ve az ilerde duran binbaşının kendi aracına bindiler. kapıda ve x-raydeki askerlere beni takip edin talimatı verdim. aracın yanına gelince siz ikiniz aracın önüne, siz ikiniz aracın arkasına sıfır mesafe çapraz tutuş marş marş dedim. yerlerini alınca da milim kımıldayanın askerliğini yakarım yemin olsun dedim (aslında o sinirle çok sağlam küfür ettim de yazamıyorum şimdi buraya, yumuşattım) . kral çocuklardı hepsi bir ağızdan bir emredersiniz komutanım patlattılar.
binbaşı bir gaz verdi ileri gitmeye çalıştı geri gitmeye çalıştı. baktı olmayacak durdu. epey bir yanındaki götürmeye çalıştığı askerle konuştu, sonra cebinden bir şeyler çıkardı verdi ve arabadan indirdi. sonra yüzüme bakmadan gitti. tabii ben çocuklara rahat, çekilin talimatı verdikten sonra.
allahtan çocukların üstlerine sürüp gitmeye çalışmadı, zira tekerlere ateş emri verecek kadar zıvanadan çıkmıştım. durduk yere askeri mahkeme şu bu askerliği uzatırdık.
sessiz sedasız şafak sayan bir asteğmen olarak bir binbaşıyla hem de böylesine takışacağımı rüyamda görsem inanmazdım.
eve döndükten bir hafta sonra da alay komutanına eşlik etmek için beklediğimiz noktada canlı bomba patladığını izledim haberlerde. allahtan kızın kafa iyi olduğundan süreyi tam hesap edemeyip komutanın çıkışından 10 dk önce patlatmış kendini. bizimkiler de zırhlıda beklediklerinden bir şey olmamış.
çok zor günlerdi. bu vesile ile şehitlerimizi rahmetle anıyorum. bu vatanın aslan parçaları bitmez. bitiremediler, bitiremeyecekler.
yine bir gün istanbul'dan tarifeli uçak geldi, siviller indi. biz tabii pür dikkat. ben ön tarafta sıkıntıya mahal bir durum olur mu diye terminale girenleri gergin gergin süzüyorum, arkada 2 er x-ray'in başında gelen ve gidecek olan erlerin bavullarını kontrol ediyor (hatıra falan diye götürülmeye çalışılan mermi, postal vb. mühimmata el koyup tutanakla kaydediyoruz). diğer ikisi çıkış kapısında çapraz tutuş bekliyor.
bir ara komutanım diye aniden seslendi çıkış kapısındaki, arkamı döner dönmez uzun boylu fırça saçlı bir sivilin boğazından ittiğini gördüm askeri. sivil de olsa anladım tabi rütbeli olduğunu. koşar adım gittim yanlarına:
-ne oluyor burada?
- komutanım, komutanımız yanındaki askeri de götürmek istiyormuş kendi aracıyla birliğe.
- kendinizi tanıtın.
- ben binbaşı bilmem kim. bu çocuk da benim askerim, götürüyorum.
- öncelikle yaptığınız hareket yanlış, bunca sivilin içinde askeri darp etmeniz uygun değil, şu an sivilsiniz herkes ne bilsin sizin rütbeli olduğunuzu?
- sen bana neyin yanlış neyin doğru olduğunu söyleyemezsin.
-söylerim komutanım, ben burada merkez komutanı…..'yı temsil ediyorum. ve bu askeri bize teslim edeceksiniz. biz de alaya bırakacağız ve ilk askeri konvoyla birliğinize gelecek. kurallar net. siz de biliyorsunuz.
- öyle bir şey olmayacak, gidiyoruz biz.
(sular ısınmaya başladı ben de zıvanadan çıkmaya)
dışarı çıktılar ve az ilerde duran binbaşının kendi aracına bindiler. kapıda ve x-raydeki askerlere beni takip edin talimatı verdim. aracın yanına gelince siz ikiniz aracın önüne, siz ikiniz aracın arkasına sıfır mesafe çapraz tutuş marş marş dedim. yerlerini alınca da milim kımıldayanın askerliğini yakarım yemin olsun dedim (aslında o sinirle çok sağlam küfür ettim de yazamıyorum şimdi buraya, yumuşattım) . kral çocuklardı hepsi bir ağızdan bir emredersiniz komutanım patlattılar.
binbaşı bir gaz verdi ileri gitmeye çalıştı geri gitmeye çalıştı. baktı olmayacak durdu. epey bir yanındaki götürmeye çalıştığı askerle konuştu, sonra cebinden bir şeyler çıkardı verdi ve arabadan indirdi. sonra yüzüme bakmadan gitti. tabii ben çocuklara rahat, çekilin talimatı verdikten sonra.
allahtan çocukların üstlerine sürüp gitmeye çalışmadı, zira tekerlere ateş emri verecek kadar zıvanadan çıkmıştım. durduk yere askeri mahkeme şu bu askerliği uzatırdık.
sessiz sedasız şafak sayan bir asteğmen olarak bir binbaşıyla hem de böylesine takışacağımı rüyamda görsem inanmazdım.
eve döndükten bir hafta sonra da alay komutanına eşlik etmek için beklediğimiz noktada canlı bomba patladığını izledim haberlerde. allahtan kızın kafa iyi olduğundan süreyi tam hesap edemeyip komutanın çıkışından 10 dk önce patlatmış kendini. bizimkiler de zırhlıda beklediklerinden bir şey olmamış.
çok zor günlerdi. bu vesile ile şehitlerimizi rahmetle anıyorum. bu vatanın aslan parçaları bitmez. bitiremediler, bitiremeyecekler.
yanlarındayken huzurlusundur. gerisinin pek önemi yoktur.
aslında gayet doğru bir serzeniş. baya bir aile ortamı oldu burası. aslında huzurludur aile ortamı, rahattır. ama bir noktadan sonra alışkanlığa dönüşür. alışkanlıklar da gereksiz bir konfor alanı yaratır insana. önemli olan bu konfor alanından çıkabilmektir.
bu noktada yeni yazarlara ya da daha ziyade okuma modunda olup aktif olmayan yazarlara iş düşüyor. kırın bu 10-15 kişinin hegemonyasını ve yazın. farklı fikirler ve gerekiyorsa saygı çerçevesinde yapılan tartışmalar insanı diri tutar ve değişik bakış açıları kazandırır. bekliyoruz…
bu noktada yeni yazarlara ya da daha ziyade okuma modunda olup aktif olmayan yazarlara iş düşüyor. kırın bu 10-15 kişinin hegemonyasını ve yazın. farklı fikirler ve gerekiyorsa saygı çerçevesinde yapılan tartışmalar insanı diri tutar ve değişik bakış açıları kazandırır. bekliyoruz…
küçükken maceralarını keyfle okuduğum çizgi roman kahramanı zagor tenay'ın lakabıdır. zagor, boğazına düşkün şişko arkadaşı çiko'yla maceradan maceraya koşar, meşhur baltasıyla kötülerin korkulu rüyası olur, güçsüzlerin yanında yer alırdı. tommiks'in suzi'si gibi bir yavuklusu var mıydı hatırlayamadım şu an.
not: ukdelerden.
not: ukdelerden.
Marlanın ukdesi
doğru. bravo!
:) ukdeleri takip ediyorum
Çok teşekkür ediyorum :d Mustafa satıcı'nın yarattığı hevesinizi baltalayan balta karakteri de var :)) baltalı ilah, onu düşünerek ukde bırakmıştım.
Ben de onun için bıraktığını düşünmüştüm marla aslında
eyvah fail verdim :) ama ne yapayım? baltalı ilah dendiğinde zagordan başka ne gelir ki akla? Mustafa satıcı kimdir, onun balta karakteri kimdir hiçbir fikrim yok açıkçası. ukdeni mahvettim marla. borcum olsun.
Olur mu öyle şey :)) zagor dünya çapında ünlü hem.
var mı gerçekten? yaşasın! yalnız olmadığımı öğrenmek baya rahatlattı.
Fikir çeşitliliği güzeldir. Uymuyorsa basın geçin. Bende de var bir tane nazar boncuğu. Fikirlerimi beyan ettiğim bir girdimde olsaydı daha çok hoşuma giderdi Ama eğlencesine girdiğim ilk satırlık bir şeye almışım, Enteresan geldi. Olsun, aldım kabul ettim.
her şeyden önce başlık sahibini takdir ediyorum. detaylı düşünülüp cevaplanması gereken bir mevzu.
uzun zamandır inançlı bir kadınla evliyim. dolayısıyla sanırım doğaçlama yapmam gerekiyor.
inanç, adı üstünde neye inandığınla ilgili bir şey. insanların neye inanıp inanmadığı elbette önemli, ama daha ziyade ahlaki değerler ve fikir birlikteliği öne çıkmalıdır evliliklerde. şimdi düşünüyorum…inancı olmayan ama uygun ahlaki değerlere ve kültürel alt yapıya sahip bir kadınla nasıl ilerlerim? yaratıcı bir güce inanıp inanmaması ilişkimizi nereye götürür?
evlenme kararı verecek noktaya gelindiğine göre, her iki taraf da bir birini sağlam etüt etmiştir diye düşünüyorum. bir şeylere inanmak ve bunun gerekliliklerini yerine getirmek başka bir şey, aynı ahlaki ve kültürel değerlere sahip olmak başka bir şey. her iki taraf da inanç konusunda birbirine anlayışlıysa ve diğer argümanlarda bir sıkıntı yoksa bu iş yürür. yani cevaben, seviyorsam ve fikir birlikteliğimiz varsa inançsız biriyle evlenirdim.
tamam. evlendim. iyi halt ettim. iş bitmiyor ki. bir de çocuk yapacaksın illa ki. o ne olacak? benim mühendis çocuk var mesela. kendisi katolik, karısı luteryan, babası ateist, dedesi bektaşi, babaannesi sünni. hadi bakalım. buyur burdan yak! karısı gebe şu an. oğlan çocuğu bekliyorlar. “oğlum üç nesilde ateizm dahil tüm dinleri görmüşsünüz, oğlanı budist yapmayacağına göre çevrimi tamamlayıp müslümanlığa dönüş yapabilirsin gibi görünüyor. bir düşün sen bu konuyu” dedim. hadi hayırlısı :)
uzun zamandır inançlı bir kadınla evliyim. dolayısıyla sanırım doğaçlama yapmam gerekiyor.
inanç, adı üstünde neye inandığınla ilgili bir şey. insanların neye inanıp inanmadığı elbette önemli, ama daha ziyade ahlaki değerler ve fikir birlikteliği öne çıkmalıdır evliliklerde. şimdi düşünüyorum…inancı olmayan ama uygun ahlaki değerlere ve kültürel alt yapıya sahip bir kadınla nasıl ilerlerim? yaratıcı bir güce inanıp inanmaması ilişkimizi nereye götürür?
evlenme kararı verecek noktaya gelindiğine göre, her iki taraf da bir birini sağlam etüt etmiştir diye düşünüyorum. bir şeylere inanmak ve bunun gerekliliklerini yerine getirmek başka bir şey, aynı ahlaki ve kültürel değerlere sahip olmak başka bir şey. her iki taraf da inanç konusunda birbirine anlayışlıysa ve diğer argümanlarda bir sıkıntı yoksa bu iş yürür. yani cevaben, seviyorsam ve fikir birlikteliğimiz varsa inançsız biriyle evlenirdim.
tamam. evlendim. iyi halt ettim. iş bitmiyor ki. bir de çocuk yapacaksın illa ki. o ne olacak? benim mühendis çocuk var mesela. kendisi katolik, karısı luteryan, babası ateist, dedesi bektaşi, babaannesi sünni. hadi bakalım. buyur burdan yak! karısı gebe şu an. oğlan çocuğu bekliyorlar. “oğlum üç nesilde ateizm dahil tüm dinleri görmüşsünüz, oğlanı budist yapmayacağına göre çevrimi tamamlayıp müslümanlığa dönüş yapabilirsin gibi görünüyor. bir düşün sen bu konuyu” dedim. hadi hayırlısı :)
Süper bir aile kozmopolit. Örnek alınası.
ben format falan bilmem. aklımdakini yazıyorum. küfür falan etmiyorum, kimseyi ötekileştirmiyorum (tüm fikirler değerlidir), tck'ya aykırı bir şey yazmıyorum. umarım doğru ilerliyorumdur.
bir keresinde başlığa cevaben bir şey yazmıştım. bir arkadaş itiraz etmişti başlığa cevap verilmez diye. ben de “atadan dededen böyle gördük, soruya cevap verilir” yazmıştım. hangi girdiydi, itiraz eden arkadaş kimdi hatırlamıyorum. formata uygun değilse atın beni.
bir keresinde başlığa cevaben bir şey yazmıştım. bir arkadaş itiraz etmişti başlığa cevap verilmez diye. ben de “atadan dededen böyle gördük, soruya cevap verilir” yazmıştım. hangi girdiydi, itiraz eden arkadaş kimdi hatırlamıyorum. formata uygun değilse atın beni.
bir süredir ulaşılamayıp hayatından endişe duyulan kişiler hakkında kullanılan klişe söz dizisi.
ama başlığın asıl amacı yukarıdaki sıradan tanım değil. sol frame'in son 24 saattir ipe sapa gelmez başlıklarla işgal edilmediğinin bir tek ben mi farkındayım?
endişe duymaya başladım açıkçası. kurtuluş'a yakın biri varsa gitsin baksın şu çocuğa yaşıyor mu diye. baruthane caddesinde “the beer room” a takılıyor. gidin bir sorun, 38 yaşlarında, buğday tenli bir er kişisi, müdaviminiz, genelde yalnız takılıp 4-5 tuborg malt içip gidiyor, dün de buradaydı derseniz tanırlar. olmadı yakınlardaki acillere falan bakın. te allahım! hiç derdim yok, bir de akşam akşam en son dertlenmem kişiye dertlendim.
ama başlığın asıl amacı yukarıdaki sıradan tanım değil. sol frame'in son 24 saattir ipe sapa gelmez başlıklarla işgal edilmediğinin bir tek ben mi farkındayım?
endişe duymaya başladım açıkçası. kurtuluş'a yakın biri varsa gitsin baksın şu çocuğa yaşıyor mu diye. baruthane caddesinde “the beer room” a takılıyor. gidin bir sorun, 38 yaşlarında, buğday tenli bir er kişisi, müdaviminiz, genelde yalnız takılıp 4-5 tuborg malt içip gidiyor, dün de buradaydı derseniz tanırlar. olmadı yakınlardaki acillere falan bakın. te allahım! hiç derdim yok, bir de akşam akşam en son dertlenmem kişiye dertlendim.
Rus istihbaratından tutun mossada kadar herkesler kendisini aramakta biz nasıl bulalım hocam :d
aslında iyi böyle, çok mutluyum. ama… ne bileyim işte… öldü mü kaldı mı? lanet olsun şu yufka yüreğime!
Ben de girip profiline baktım, bir şey yazmamış diye düşündüm. Kahretsin ki alışmışız, görmeyince merak ediyoruz.
aradığınız kişiyi bulmak istiyorsanız, bunun en kolay yolu; onun nickaltına yazmaktır. nickini sol frame'de gören yazar gelir bence. böyle gizemli başlıklar pek işe yaramayabilir.
@tamtam senin yorumunu görmeden önce tam olarak onu yapmıştım. Aklın yolu bir.
@marla üstteki yorumu yazarken sen zaten nickaltına yazmışsın. yorumlarımı siliyorum
gece gelen mutluluk anlamsız olamaz. anlamlıdır o. gündüzün curcunasından, koşturmacasından uzak sessiz bir dinginlikte gelmeyecek de ne zaman gelecek o mutluluk. özetle mükemmel zamanlamayla gelen gayet anlamlı bir mutluluktur.
gece rüyamda birkaç kuşak üstteki aile büyüklerinin ruhları ile uğraştım. Onları gördüm, onlara dokundum. o kadar gerçekçi idi ki gözümü açtığımda yatak odasının kapısından girmelerini bekledim.
dedim eyvah! kayınpeder gidiyor mu yoksa! (yoğun bakımda). ofise gittikten birkaç saat sonra, hemşirenin kayınvalidesinin ölüm haberini aldım. geleceği görmek değil. malum olmak, belki, bilemiyorum. bildiğim tek şey bir şeyler olacağıydı.
dedim eyvah! kayınpeder gidiyor mu yoksa! (yoğun bakımda). ofise gittikten birkaç saat sonra, hemşirenin kayınvalidesinin ölüm haberini aldım. geleceği görmek değil. malum olmak, belki, bilemiyorum. bildiğim tek şey bir şeyler olacağıydı.
Başınız sağolsun Allah sabırlar versin
teşekkür ederim. uzakta olduğumdan ve maalesef son dakika bileti bulamadığımdan gidemedim. Şu an camide duası okunuyor. Allah rahmet eylesin.
Amin
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?