ana kalem aktörlerimdendir, belki de birincisidir. scent of a woman'daki disiplin duruşması sahnesinde yaptığı konuşmanın eşi benzeri yoktur. muhteşem ötesidir.
merak eden “scent of a woman final speech” yazıp izleyebilir.
yasal bir dayanağı olmamakla birlikte pratik olarak işleyen bir durumu, süreci tanımlamak için kullanılan Latince kökenli hukuki bir terim.
Türkiye'nin hatta dünyanın %90'ı geçimini Instagram üzerinden sağlıyor cümlesinden sonra izlemeye gerek duymadım ve kapattım.
empati aslında bir insanın, diğer kişilerin kendisinden farklı duygu ve düşüncelere, inançlara sahip olabileceğini anlama ve bunu kabullenme kapasitesidir. eğitimle geliştirilebilir.
kendi görüşlerine (ya da çevresi tarafından kendisine dikte edilen görüşlere) körü körüne bağlı ve diğer tüm görüşleri süzgecinden geçirmeden reddeden bir bünye fanatizmin kucağına düşmüştür. ırkçılık, yobazlık (sadece dini anlamda kastetmiyorum seküler kesimde de yobazlar tanıdım) fanatizmin en temel örnekleridir. fanatik bir bireyden de empati yapmasını bekleyemezsiniz. özetle empati candır. zeki ve duyarlı insan özelliğidir.
kendi görüşlerine (ya da çevresi tarafından kendisine dikte edilen görüşlere) körü körüne bağlı ve diğer tüm görüşleri süzgecinden geçirmeden reddeden bir bünye fanatizmin kucağına düşmüştür. ırkçılık, yobazlık (sadece dini anlamda kastetmiyorum seküler kesimde de yobazlar tanıdım) fanatizmin en temel örnekleridir. fanatik bir bireyden de empati yapmasını bekleyemezsiniz. özetle empati candır. zeki ve duyarlı insan özelliğidir.
çok uzun zaman önce okumuştum. tek bir hikaye değil dört beş kısa hikayeden oluşuyordu yanlış hatırlamıyorsam. üzerine pek çok okuma yaptığımdan net hatırlayamasam da keyifli bir okuma olduğunu hatırlıyorum.
okuma alışkanlığı kazanmak isteyenler için bu ve bunun gibi kısa hikayeler barındıran kaliteli eserleri tavsiye ederim. rus yazarları zaten tavsiye ederim. dostoyevski vazgeçilmezimdir mesela. ilk kitabı insancıkları bir okusanız bırakamazsınız, gerisi gelecektir. keza turganyev'in babalar ve oğullar'ı… çok keyif almıştım. okuyun işte, okumaktan zarar gelmez.
okuma alışkanlığı kazanmak isteyenler için bu ve bunun gibi kısa hikayeler barındıran kaliteli eserleri tavsiye ederim. rus yazarları zaten tavsiye ederim. dostoyevski vazgeçilmezimdir mesela. ilk kitabı insancıkları bir okusanız bırakamazsınız, gerisi gelecektir. keza turganyev'in babalar ve oğullar'ı… çok keyif almıştım. okuyun işte, okumaktan zarar gelmez.
pkk terörünün ocaklar söndürdüğü, çoluk çocuk sivil asker dinlemediği zamanlar. doğuda bir sınır ilinin merkez komutanlığında j. asteğmen olarak son dönemlerim. teskereye kalmış bir kaç hafta. diğer asteğmen arkadaşla dönüşümlü olarak havaalanında inzibat nöbeti tutuyoruz 4-5 asker kardeşimizle. haftada bir kaç kez şehit cenazesi yolluyoruz askeri uçakla baba evine (bunlardan biri de tuzla piyade okunundan devremdi nur içinde yatsın)
yine bir gün istanbul'dan tarifeli uçak geldi, siviller indi. biz tabii pür dikkat. ben ön tarafta sıkıntıya mahal bir durum olur mu diye terminale girenleri gergin gergin süzüyorum, arkada 2 er x-ray'in başında gelen ve gidecek olan erlerin bavullarını kontrol ediyor (hatıra falan diye götürülmeye çalışılan mermi, postal vb. mühimmata el koyup tutanakla kaydediyoruz). diğer ikisi çıkış kapısında çapraz tutuş bekliyor.
bir ara komutanım diye aniden seslendi çıkış kapısındaki, arkamı döner dönmez uzun boylu fırça saçlı bir sivilin boğazından ittiğini gördüm askeri. sivil de olsa anladım tabi rütbeli olduğunu. koşar adım gittim yanlarına:
-ne oluyor burada?
- komutanım, komutanımız yanındaki askeri de götürmek istiyormuş kendi aracıyla birliğe.
- kendinizi tanıtın.
- ben binbaşı bilmem kim. bu çocuk da benim askerim, götürüyorum.
- öncelikle yaptığınız hareket yanlış, bunca sivilin içinde askeri darp etmeniz uygun değil, şu an sivilsiniz herkes ne bilsin sizin rütbeli olduğunuzu?
- sen bana neyin yanlış neyin doğru olduğunu söyleyemezsin.
-söylerim komutanım, ben burada merkez komutanı…..'yı temsil ediyorum. ve bu askeri bize teslim edeceksiniz. biz de alaya bırakacağız ve ilk askeri konvoyla birliğinize gelecek. kurallar net. siz de biliyorsunuz.
- öyle bir şey olmayacak, gidiyoruz biz.
(sular ısınmaya başladı ben de zıvanadan çıkmaya)
dışarı çıktılar ve az ilerde duran binbaşının kendi aracına bindiler. kapıda ve x-raydeki askerlere beni takip edin talimatı verdim. aracın yanına gelince siz ikiniz aracın önüne, siz ikiniz aracın arkasına sıfır mesafe çapraz tutuş marş marş dedim. yerlerini alınca da milim kımıldayanın askerliğini yakarım yemin olsun dedim (aslında o sinirle çok sağlam küfür ettim de yazamıyorum şimdi buraya, yumuşattım) . kral çocuklardı hepsi bir ağızdan bir emredersiniz komutanım patlattılar.
binbaşı bir gaz verdi ileri gitmeye çalıştı geri gitmeye çalıştı. baktı olmayacak durdu. epey bir yanındaki götürmeye çalıştığı askerle konuştu, sonra cebinden bir şeyler çıkardı verdi ve arabadan indirdi. sonra yüzüme bakmadan gitti. tabii ben çocuklara rahat, çekilin talimatı verdikten sonra.
allahtan çocukların üstlerine sürüp gitmeye çalışmadı, zira tekerlere ateş emri verecek kadar zıvanadan çıkmıştım. durduk yere askeri mahkeme şu bu askerliği uzatırdık.
sessiz sedasız şafak sayan bir asteğmen olarak bir binbaşıyla hem de böylesine takışacağımı rüyamda görsem inanmazdım.
eve döndükten bir hafta sonra da alay komutanına eşlik etmek için beklediğimiz noktada canlı bomba patladığını izledim haberlerde. allahtan kızın kafa iyi olduğundan süreyi tam hesap edemeyip komutanın çıkışından 10 dk önce patlatmış kendini. bizimkiler de zırhlıda beklediklerinden bir şey olmamış.
çok zor günlerdi. bu vesile ile şehitlerimizi rahmetle anıyorum. bu vatanın aslan parçaları bitmez. bitiremediler, bitiremeyecekler.
yine bir gün istanbul'dan tarifeli uçak geldi, siviller indi. biz tabii pür dikkat. ben ön tarafta sıkıntıya mahal bir durum olur mu diye terminale girenleri gergin gergin süzüyorum, arkada 2 er x-ray'in başında gelen ve gidecek olan erlerin bavullarını kontrol ediyor (hatıra falan diye götürülmeye çalışılan mermi, postal vb. mühimmata el koyup tutanakla kaydediyoruz). diğer ikisi çıkış kapısında çapraz tutuş bekliyor.
bir ara komutanım diye aniden seslendi çıkış kapısındaki, arkamı döner dönmez uzun boylu fırça saçlı bir sivilin boğazından ittiğini gördüm askeri. sivil de olsa anladım tabi rütbeli olduğunu. koşar adım gittim yanlarına:
-ne oluyor burada?
- komutanım, komutanımız yanındaki askeri de götürmek istiyormuş kendi aracıyla birliğe.
- kendinizi tanıtın.
- ben binbaşı bilmem kim. bu çocuk da benim askerim, götürüyorum.
- öncelikle yaptığınız hareket yanlış, bunca sivilin içinde askeri darp etmeniz uygun değil, şu an sivilsiniz herkes ne bilsin sizin rütbeli olduğunuzu?
- sen bana neyin yanlış neyin doğru olduğunu söyleyemezsin.
-söylerim komutanım, ben burada merkez komutanı…..'yı temsil ediyorum. ve bu askeri bize teslim edeceksiniz. biz de alaya bırakacağız ve ilk askeri konvoyla birliğinize gelecek. kurallar net. siz de biliyorsunuz.
- öyle bir şey olmayacak, gidiyoruz biz.
(sular ısınmaya başladı ben de zıvanadan çıkmaya)
dışarı çıktılar ve az ilerde duran binbaşının kendi aracına bindiler. kapıda ve x-raydeki askerlere beni takip edin talimatı verdim. aracın yanına gelince siz ikiniz aracın önüne, siz ikiniz aracın arkasına sıfır mesafe çapraz tutuş marş marş dedim. yerlerini alınca da milim kımıldayanın askerliğini yakarım yemin olsun dedim (aslında o sinirle çok sağlam küfür ettim de yazamıyorum şimdi buraya, yumuşattım) . kral çocuklardı hepsi bir ağızdan bir emredersiniz komutanım patlattılar.
binbaşı bir gaz verdi ileri gitmeye çalıştı geri gitmeye çalıştı. baktı olmayacak durdu. epey bir yanındaki götürmeye çalıştığı askerle konuştu, sonra cebinden bir şeyler çıkardı verdi ve arabadan indirdi. sonra yüzüme bakmadan gitti. tabii ben çocuklara rahat, çekilin talimatı verdikten sonra.
allahtan çocukların üstlerine sürüp gitmeye çalışmadı, zira tekerlere ateş emri verecek kadar zıvanadan çıkmıştım. durduk yere askeri mahkeme şu bu askerliği uzatırdık.
sessiz sedasız şafak sayan bir asteğmen olarak bir binbaşıyla hem de böylesine takışacağımı rüyamda görsem inanmazdım.
eve döndükten bir hafta sonra da alay komutanına eşlik etmek için beklediğimiz noktada canlı bomba patladığını izledim haberlerde. allahtan kızın kafa iyi olduğundan süreyi tam hesap edemeyip komutanın çıkışından 10 dk önce patlatmış kendini. bizimkiler de zırhlıda beklediklerinden bir şey olmamış.
çok zor günlerdi. bu vesile ile şehitlerimizi rahmetle anıyorum. bu vatanın aslan parçaları bitmez. bitiremediler, bitiremeyecekler.
selam. allahın selamı. yok arkadaş selamlama kültürü yok bizde. ya tanışıp vıcık vıcık olacaz ya da tanımıyorsa ışid militanıymışsın da apartmanı kılıçtan geçirmeye gelmişsin gibi bakacak. ifrat tefrit arasında gidip geliyoruz ortası yok.
zamanın birinde karşı komşuyla ilk karşılaşmamızda asansörde merhaba nasılsınız sanırım komşuyuz gibi bir başlangıç yapayım dedim, yarım ağız bir merhaba aldım, neyse ona da şükür. ikinci karşılaşmada ben bekledim doğal olarak. tık yok. be allahın adamı, merak etme çocuğu yollayıp tuz soğan istemeyecem aşağısı migros, oturmalı moturmalı komşuculuk oynamayacam, sen istesen bile ne vaktim, ne niyetim ne de milletin gönlünü eylemeye tahammülüm var. ver selamı geç işte. ağzını oynatmak zor geliyorsa cümle kurma, hafif bir gülümse o bile yeter.
zamanın birinde karşı komşuyla ilk karşılaşmamızda asansörde merhaba nasılsınız sanırım komşuyuz gibi bir başlangıç yapayım dedim, yarım ağız bir merhaba aldım, neyse ona da şükür. ikinci karşılaşmada ben bekledim doğal olarak. tık yok. be allahın adamı, merak etme çocuğu yollayıp tuz soğan istemeyecem aşağısı migros, oturmalı moturmalı komşuculuk oynamayacam, sen istesen bile ne vaktim, ne niyetim ne de milletin gönlünü eylemeye tahammülüm var. ver selamı geç işte. ağzını oynatmak zor geliyorsa cümle kurma, hafif bir gülümse o bile yeter.
Nerede yaşıyorsunuz
epeydir yurt dışında… ama anlattığım olay istanbul'un göbeğinde bir sitede yaşanmıştır.
İstanbul için normal bence. Daha küçük şehirlerde hala devam ediyor. Küçükken çok garipserdim ama artık aileden alıştığım icin selam vermeden konuşmaya başlamam ama teşekkür ediyorsun işte bir seye en azında kafa sallamak zor olmamalı ya bence. İş yerinde, mağaza çalışanları için vs. Onlarida anlıyorum elbette o yüzden umursamıyorum.
yanlarındayken huzurlusundur. gerisinin pek önemi yoktur.
görünmez olmak. onu bunu gözetlemek için değil. tamamen namuslu görünmezlik. söz!
evet, aralıklı. 11 ay ara veriyoruz.
konyaaltı
alanya varken mi ?
demografik yapısından bağımsız olarak tamamen isminden yürünmüştür.
mübarek Ramazan ayında sahurumun başrol oyuncusudur.
bağlı bulunduğu ile değil, başka bir ile öykünen bundan başka ilçe var mıdır diye düşündürür insanı. İçimizdeki İrlandalı kıvamındadır. Nedir derdi? bir mesaj mı verir alenen? Konya'ya mı bağlanmaktır nihai amacı?
Ütünün fişini çektim mi, Çayın altını kapatmış mıydım Gibi evden çıktıktan sonra bÜnye'ye giren Sıradan insan korkuları işte.
anlamlı korkular bambaşka olup, ilgili başlık altında ayrıca beğeninize sunulacaktır.
anlamlı korkular bambaşka olup, ilgili başlık altında ayrıca beğeninize sunulacaktır.
Bu kadar kafa patlatmayacağım herhangi bir şey, hiç fark etmez. Mesela zamanın birinde bir tur almıştık, Tur rehberi tombilik bir oğlan vardı, ne bir sorun çözdü, ne geçtiğimiz herhangi bir yerin tarihini anlattı. Sürekli ama sürekli kızlarla fingirdedi. Allah'ım Bu da para kazanıyor ben de, adaletin bu mu diye serzenişte bulunduğunu hatırlıyorum.
yahu nasıl bir bağımlılıktır bir türlü akıl erdiremedim. Geçen hanımla konuştum ne yapıyorsun Instagram'sız dedim (Benim bulunduğum yerde bir kısıtlama yok ama bana bir faydası yok zira instagram'ım yok) O da hallettik dedi. VPN'den giriyormuş. VPN falan anlamaz hanım demek birilerine kurdurmuş alelacele. Hava gibi su gibi bir ihtiyaç herhalde bu sosyal medya alışkanlığı.
bu konuda dehşet Ötesi istikrarsızım. Okumaya başlarım Ve birkaç ay soluksuz okurum. Sonra bırakırım. Belki bir sene hiç dokunmam. Sonra bir daha başlarım yine bir maraton. Yine bırakırım. mesela son maratonda Dostoyevsy'e taktım. İnsancıklardan başladım, yeraltından notlar dahil bir çırpıda bitirdim dokuz kitabı. abi aşmış. nasıl bir keyif anlatamam. Şimdi 7-8 aydır yine bir ilham gelmesini bekliyorum. ilk ilhamda dostoyevsky tulumu çıkarıp. sonraki boşluktan sonra da marcel proust külliyatına dalacağım. keşke daha yavaş ama sürekli okusam…
Edebiyat dipsomanisi :d
soğukkanlılık. Abi iyi güzel en cool sensin. On numara. Ama bir Şeyde de heyecan yap. Heyecan iyidir. Yaşama sevinci verir. İnsanı diri tutar. cool'sun diye böyle ramses gibi hayat mı geçer len!
Uzun süre önce özenip duty Free'den Mavi şişe bir Davidoff almıştım. 1-2 sıktım, hepsi oymuş. abartmıyorum on seneden biraz fazla banyoda rafta bekledi, sonra da attım gitti. Tamamen alışkanlıkla ilgili olsa gerek. Vazgeçemediğim iki kozmetiğim var. İki günde bir olduğum tıraş sonrası kullandığım 80° limon kolonyası ve her gün kullandığım roll-on. Özetle parfüm insanı olamadım bir türlü. Yoksa ben de isterim tabii güzel güzel kokmak.
Çok sık banyo yapmak Derininin doğal yağ tabakasını ve yararlı mikroorganizmaları uzaklaştıracağından Dermatologlar pek önermez. Durduk yere deriyi tahriş etmenin bir anlamı yok. Her gün düzenli Roll-on kullanıp, genelde İki Veya maksimum üç günde bir de banyo yapar geçerim. nemlendirici falan kullanmakta da fayda var, ama henüz o metroseksüellik seviyesine geçemedim. pek niyetim de yok.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?