hesapsahibi

arkadaş nasıl bir yer burası, herkes birbirini tanıyor. hem öyle kas mas demeyin ayıp oluyor, olan var olmayan var. neyse belki büyüyünce ben de yaparım kas.

sade soda diye bir kavram yoktur. soda vardır. ve fakat burada kastedilen maden suyudur. soda, içme suyuna yapay olarak karbondioksit eklenerek elde edilen bir içecektir. İçeriğinde mineraller bulunmaz.

bizim tercih edip içtiğimiz kızılay, erikli, uludağ, beypazarı gibi maden suları soda gibi yapay üretim olmayıp, doğal su kaynaklarından elde edilir ve içinde kalsiyum, magnezyum, potasyum gibi çözünmüş mineraller barındırır. sağlıklı olan da budur. ama her şeyde olduğu gibi bunda da ölçüyü bilmek lazım gelir, günde 1-2 şişeden fazlası zararlıdır.

meyve aromalı maden suları 90'ların sonlarında boy göstermeye başlamıştır. kabul görüp maden suyu'na göre daha geniş bir tüketici kitlesine hitap ettiğinden atası olan maden suyu üvey evlat konumuna düşüp sade soda diye anılmaya başlamıştır.

son tahlilde konu neresinden tutsan dökülmektedir. bir kere o soda değil maden suyudur, ikincisi o sade değil, diğerleri aromalıdır. ve meyve aromalılar benden uzak allah'a yakın olsundur.

evet. lütfen özelden değil, genelden fingirdeşin. biz de bir taraftan girdi geçmişlerinize bakıp karakter tahlillerinizi yapalım. yakışıp yakışmayacağınızı, bu işin yürüyüp yürümeyeceğini yazalım. hizmette sınır yok. değerlendirin.

düğünler.

westworld.

uzun süre çömelmek Kan dolaşımı problemlerine, sinir sıkışmasına, kas ve Eklem sorunlarına yol açar. bu aklı evveller muhtemelen “koskoca memorial'ız, çömelmek gibi avam bir kelimeyi kullanmamalıyız, daha elit ifade edelim” deyip bu saçmalığa imza attılar. aferin (!) onlara.

evet. bazı girdilerimi sildiğim doğrudur. ama kaybolduğum doğru değildir. kaldı ki kendi içimde bazı kurallar manzumesi mevcuttur. mesela bir girdim like veya dislike almışsa çevrime girmiş demektir ve silinmesi etik olarak uygun değildir.

okuyun okuyun. kimini değer verdiğiniz için okuyun. kimini yine ne yumurtladı acaba diye merak ettiğiniz için okuyun.

mütevazı iq'mla bile gurur duyabileceğim girdileri gördükçe engellemiyorum ki gurur fırtınası şenlikleri devam etsin.

dondurma hiç sevmem. çocukluğumdan beri yemeden geçirdiğim yaz çoktur. sevene, yiyene saygı duyarım. ama yalaya yalaya külah dondurma yiyen sakallı abileri görünce istemsizce bir gülme alır beni.

gayet güzel bir oluşumuz, birbirimizin kıymetini bilelim.

dün saçmasapan bir girdi vardı, anında banlayamadığım, böyle bir yetkim olmadığı için sinir oldum. neyse ki arkadaşlar bir kaç dakika gecikmeyle de olsa uçurdular elemanı.

anonim bir şekilde kendini ifade etmek ve deşarj olmak. Ve pek çoğunun aksine (şimdilik) rafine bir kitlesinin olması.

elbette kaçınılmaz olan gerçekleşecek ve hacim arttıkça kalitede sıkıntı yaşanacak. ama moderasyona güvenim tam. yerinde müdahalelerle konuyu gayet güzel yöneteceklerdir. olmadı ben de devreye girerim ve moderasyon konusunda arkadaşlara yardımcı olurum, merak etmeyin. burayı yedirmeyiz.

Biyololojik faydaları mutlaka vardır, ama zerre kadar ilgilenmiyorum. Beni mental olarak iyi yapıyor. sadece bu yeter. Çaysız bir yaşam düşünemiyorum. İyi ki var.

bankalar gibi oraya basın buraya basın demeden tak diye dönüş yapıyorlar. bize bu lazım. kralsınız. aynen devam.

şimdilerde gözümüze gözümüze arsızca sokulan lgbt'nin kralıydı. ama nasıl da sevildi, nasıl da benimsendi! neden? çünkü boş beleş değildi, çünkü inanılmaz bir katma değeri vardı. efendiliğiyle, nahifliğiyle ve büyük sanatçılığıyla yaşadı ve öldü. koskoca memlekette istisnasız herkesin gönlüne dokundu. nur içinde yatsın, mekanı cennet olsun.

ne haber fıstık?
iyi misin? ben iyiyim, ilaçlarımı aksatmıyorum, kontrollerde de sıkıntı yok, merak etme.

“sene 2024, bizim yakışıklı oturmuş mektup yazmış, kafayı yedi herhalde” falan demeyesin. henüz yemedim. arkadaşlar çocuklarınıza mektup yazın demiş. ben de sorgulamadım, yazdım geçtim. sen de oku geç, fazla kafa yorma.

hadi öptüm, arayı açmayalım.

var öyle. mesela benim hanım evli ve çocuklu ama hiç evlenme teklifi almadı. öyle beşik kertmesi veya görücü usulü falan değil. yanlış anlama olmasın. fakülte zamanlarında son sınıfta tanışıp anlaştık görüşe görüşe anlaşa anlaşa ilerledi mevzular. sonra vakti gelince istemeye geleceğiz, ne zaman gelelim dedim ve olaylar gelişti.

fazla takılmamak lazım teklif meklif hikayelerine. bununla olur bu iş diyorsan yürü… kim tutar seni!

özellikle son dönemde uyum sağlayamayanlar takdirime ziyadesiyle mazhar oluyor. zira uyum sağlamaya çalışılan toplumun demografik yapısı ve normları çok değişti.

sizin normlarınız, toplum normlarıyla çelişiyor ve fakat bu durum sizin aleyhinize hukuki sonuçlar doğurmuyorsa, konuyu beyoğlu'nun güzide semti Kasımpaşa'yla ilişkilendirip bildiğinizi okuyabilirsiniz, kim ne derse desin.

-80'lerde kullanılan ve bond çanta gibi elde taşınan, numaraları 522 ile başlayan araç telefonları,
-yine 80'ler ve 90'lar boyunca kullanılan çağrı cihazları.

tüketim alışkanlıklarımızı kapitalist düzenin godamanlarının paşa gönüllerine uyduruyoruz maalesef.

belli bir yaşa kadar gideri olan tespittir. sonrası bildiğin zulümdür. ama emekli de olsan öylece çekip gidemezsin. ya çocuk şehirde bir fakülte kazanmıştır, ya evlendirmişsindir torunu bırakamazsın. ya bir üst jenerasyonun sağlık problemleri başlamıştır, her birine ayrı koşturman gerekir. ya da hepsi birdendir fatal error verirsin.

bundan dolayıdır ki “emeklilikte sayfiye bir yere taşınmak” ve benzeri başlıklara acı bir gülümsemeyle bakılır geçilir.