confessions

mefauf

1. nesil Yazar - 9. Seviye Karanlık avcı - Yazar

  1. toplam entry 166
  2. takipçi 17
  3. puan 17352

anneyle babanın göz göre göre yaşlanması

mefauf
Bunun daha kötüsü de var dostlarım. Babam son hastene yatışında 19 gün kaldı ve bunun 14-15 gününde ben kaldım yanında. Tabi bu sürede hasta ziyaretine onlarca eş, dost, akraba geldi.

Babamın vefatı sonrasında farkettim ki bu sürede bir defa dahi deklanşöre gitmemiş elim. Gelen akrabalar çekmişler ama. Ne acımasızca değil mi? Hasta ziyaretine gidiyorsun ve ağır hastanın fotoğrafını çekip saklıyorsun. Belkide öleceğini düşünerek üstelik.

Vefatından neredeyse bir ay sonra bile o hasta halinin video veya fotoğrafını ulaştırdılar bana. Bir tekini bile saklamadım. Gerek yok çünkü. Ben babamın sağlıklı halini hafızamda tutuyorum. O düşkün ve hasta halini hafızamdan silmek için çabalıyorum.

İşin ilginç yanı da babamın ölümünden sonra onu her rüyamda gördüğümde hatırladığım en genç halini gördüm hep.

Teşekkürler allahım. Bu ince jestin için gerçekten de teşekkür ederim. 🙏

perva sözlük rütbe sistemi

mefauf
Rütbeler arası puan dağılımı çok fazla bence. Mesela ilk önce 500-1000-1500-2000-3000-5000-8000-12000-17000 şeklinde olup sonraki rütbeler arası beş bin beş bin artsa daha teşvik edici olurdu.

İnsanlar yeni başladıkları bir işte sonuç alarak devam ettikleri zaman motivasyonları artar ve süreklilik sonrasında bu işi yapmak alışkanlığa döner.

Bir dost tavsiyesi olarak yazdım buraya elbette ki karar uygulayıcılara ait.
2
mischief mischief
Hocam tam da bugün aklımdan geçen buydu adamsın
mefauf mefauf
Teşekkürler 😎🙏

kanıt (dizi)

mefauf
Filmin her şeyi iyi hoş ama bir tek kişileri tanıtırken yaşları gerçek ile örtüşmüyor. Göz kanatıyor resmen. Mesela 70 yaşınki kadın var ekranda. Görgü tanığı falan filanca 47 yaşında yazıyor.

Bir tek o konuda eleştirebiliyorum. Gerisi gerçekten de çok güzel.

mefauf

mefauf
Sevgili arkadaşlar merhaba.

Sözlüğümüz henüz kurulmuş olup -bence- gayet güzel bir hızla ve ayakları yere basa basa gelişimini sürdürmektedir.

Sözlüğümüzün siz değerli yazarlara vadettiği özgürce fikirlerini açıklama ve yazma ilkesi gereğince, zaten hukuki sakınca veya birilerine küfür-hakaret içermediği sürece yazdıklarınıza müdahale etmiyoruz.

Bu nedenle şuan yani günlük olarak yazılan entry ve açılan başlık sayısı nazara alındığında çok fazla moderatör ihtiyacı olduğunu düşünmüyorum.

Bu nedenle bugünden sonra yazar olarak sözlüğe katkı sunmaya devam edeceğim. aldığım bu kararı önce adminimize ardından da siz değerli arkadaşlarıma duyurmayı uygun gördüm.

Son olarak, değerli adminimiz yazar cizer'e bana moderatör olarak görev yapma fırsatı verdiği için teşekkür ederim.

Herkese esenlikler dilerim…

daisugi tekniği

mefauf
Aslında alıntı yapmak çok tarzım değil ama bu metni sizinle paylaşmayı çok istediğim için kopyala yapıştır yapacağım. Affınıza sığınarak.

[[alıntı]]
Ağaç Kesmeden Odun Üretmek:
Başlığı okuyunca ağaç kesmeden nasıl odun üretilecek diye düşünebilirsiniz. Bizlerde bu tekniği öğrendiğimizde böyle olabilir mi? diye söyledik ama Japonların yaptığı bu teknikle gerçekten de ağaç kesmeden odun üretiliyor. Buna da Daisugi ismini vermişler. Bu ifade Japonca'da “Sürdürülebilir ormancılık” anlamını taşıyor. Gelin beraber bu tekniği okuyalım.

Japonlar tarafından yaklaşık 800 yıldır devam ettirilen bu teknik aslında Japonya'nın coğrafi durumundan dolayı gelmiş. Japonya'nın yaklaşık 100 milyonluk nüfusu var ama buna karşı ormanlık alanları çok az. İstatistiklere göre toprak bakımından Japonya yaklaşık 378 bin metrekarelik bir alana sahip bir ülke olarak karşımıza çıkıyor.

Bunun için yüzlerce yıl önce eski Japonlar, asırlarca yaşayabilecek ve bina, ibadet yeri vb. yerleri yaparken rahat kullanılacak bir ağaç tipini araştırmaya başlamışlar. Yaptıkları aşılama çalışmalarıyla “Japon Sediri” ağaçlarını ortaya çıkarmışlar. Bu ağaçların en önemli özelliği ise tek seferde dikilebilmesi ve sonrasında meyve ağaçları gibi meyve yerine bir ağacın gövdesi gibi bir yapıya sahip dallar meydana getiriyor. Bu dallarda ağaç gövdesini keser gibi kesilerek, kereste üretiliyor. Ana gövdeye ise dokunulmuyor ve bu ağaç sonraki senelerde yine aynı şekilde dallar vererek ağacı kesmeden üstünde meyve toplar gibi odun toplanmasını sağlıyorlar.

İşte bu tekniğe Japonlar, Daisugi ismini vermişler ve böylelikle kereste için bu ağaçları kullanarak diğer ağaçların kesilmesinin önüne geçmişler. Japon Sediri adı verilen bu ağaçlar, yapılan aşılama çalışmalarıyla düz ve sağlam yapıda gövdeler veriyor. Üst tarafta resmini koyduğumuz bu ağaçlar görünüş itibariyle de güzel ve hoş duruyor. Elbette bu tekniği bilen insanlar ve yetkililer vardır ama ülkemizde bu tekniği deneyerek kereste üretimi için uygun alanlara Japon Sediri ağaçları ekilebilir.

[[/alıntı]]


Kaynak:
https://teknolojiprojeleri.com/teknik/daisugi-teknigi-japonlarin-agac-kesmeden-odun-uretmesi

Linke tıklarsanız mükemmel örneklerine ait görsellere de hayranlıkla bakabilirsiniz.

günde 5 yeni başlık açıyoruz kampanyası

mefauf
Sözlüğümüzün büyüyüp gelişmesi, engin bir bilgi denizine dönüşmesi için bugün itibarıyla başlattığım kampanyadır.

Güzel yazın pls!
7
unreactive unreactive
son 2 günde açtığım başlıkların, verdiğim linklerin ve bakınızların haddi hesabı yok. moderatör olana kadar böyle devam.
mefauf mefauf
Mod olunca da devam etmelisin ki sözlük iyice coşsun.
unreactive unreactive
spacex'e bağlayacağım buraları. aya musk'un roketinden önce bile çıkabiliriz.
mefauf mefauf
Hadi bakalım!!!
mischief mischief
Oyun başlıklarını bana bırakın uçuracağım burayı
mefauf mefauf
Ortam sizin genşler!😊
unreactive unreactive
haha, oyunlarla alakam yok zaten. ben kendi bildiğim şeyleri girerim.

fatma girik

mefauf
Hem film artisti, hem siyasetçi, hem de aktivist. Ne ararsan var maşallah. On parmağında on marifet. Nur içinde yatsın. İnşallah.

Edit.
Böyle kısıcık tanımla geçiştirir gibi oldu. Birazcık açayım. Kendisi sinemamızın en güzel yüzlerindendir. Oynadığı filmlerin tümünde rolünün hakkını vermiştir. Dört yapraklı yonca teriminin bir yaprağıdır.

İstanbul'un şişli ilçesinde belediye başkalığı yapacak kadar halkta karşılık bulmuş bir sevginin meyvesini toplamıştır. 1989 dan 1994 e kadar başkanlık yapmıştır.

Söz fato'da adlı bir tv programı çekmiş yanlış hatırlamıyorsam bu programda gençlerin yaşadığı sorunlara çözüm aramıştır.

Herkese nasip olmayacak başarılarla dolu hayat hikayesi, 2022 de nihayete ermiş ve aramızdan göçmüştür.

perva sözlüğe bir tavsiye ver

mefauf
Değerli sözlük; günümüz koşulları hızlı kullanıma adapte etti toplumu bu bakımdan bir kaç düzenleme tavsiyesi bırakacağım aşağı.

1- entry üzerine çift tıklama yaptığımızda beğeni kaydolsun.
2- entry üzerine üç defa tıklama yapınca mümkünse favori kaydolsun.
3- başlık takip etme özelliği gelsin. Bizim için Özel önem arz eden başlıkları takibe alalım.
4- doğrudan yazar alımı yerine en az 5 entry veya mevcut yazar referansı ile yazar alımını biraz da seçici hale getirelim.
5- sözlükte vakit geçiren yazarlara hoş vakit geçirebilmeleri için radyo, dergi, vb yan özelliklerle hizmet sunumunu çeşitlendirelim.
6- sözlüğe eklenen özellikleri veya yönetimin aldığı kararları yayınlayabileceğimiz sadece yöneticilerin yazabileceği duyuru başlığı açalım.

Devamı gelebilir…

öğretmeninden dayak yiyen nesil

mefauf
Önsöz: durumu olmayan hiç başlamasın zira yazı biraz uzun oldu. Yaşanmışlıklar severim diyenler önden buyursun lütfen.


Muhtelif biçimlerde dayağımızı yedik çok şükür. Yeri geldi toplulukta özellikle seçilerek dayak yedim yeri geldi sıra dayağında sıramı savuşturdum.

Ama biri var ki istesem de unutamıyorum. Sene 97, 7. Sınıfa başlamışız. okullar açılalı bir kaç hafta olmuş ama biz 7 kişilik arkadaş gurubu hala okula adapte olamamışız.

Kenar mahallede yoksul çocuklarız hepimiz. Bu yüzden yaz tatili boyunca sanayide çıraklık yapmış ve saçları başları boş vermişiz. Abartısız hepimizin saçları kulaklarımızı örtecek kadar uzun.

O dönem okulda, saç ve tırnak kontrolü acayip bi şekilde sıkı. Bizde de bi murat hoca var. Asıl mesleği beden eğitimi öğretmenliği ama müdür yardımcılığı yapıyor. Herif insan azmanı gibi bişey. Boyu kesinlikle 195 üstü ve kilosu da 100 ün üzeri. Biz de daha yeni yeni bıyıkları terlemiş ergenleriz.

Sabah içtiması gibi dizilmişiz andımız öncesi. Murat hoca bir general edasıyla sıra olan öğrencilerin etrafında dolanıyor. Bizi farketmesi zaman almadı tabii. Şıp diye damladı yanımıza.

Bizi önce sıradan çıkarıp kenara çekti. Paranız var mı yok mu diye sormadan o saçları kesmeden okula gelmeyin diyip kovdu. Biz yedi kafadar, okuldan uzaklaşırken çözüm bulmaya çalıştık. Hiç birimizde para namına metelik yok.

Ne yapalım, ne edelim derken bir arkadaşımız “bizde saç kesme makinası var” dedi. Öyle elektronik falan değil ha. Bilmeyenler için; https://www.hepsiburada.com/zaza-klasik-el-sac-kesme-makinasi-pm-HB00000332TC Şöyle bişi). Kafamıza yattı tabii. Saçlarımız iki numara olacak ve hepimiz aynı model kestirmiş olacağız.

Arkadaş bi koşu evden alıp getirdi makinayı. Mahallemize yakın yerdeki dere kenarına gittik hep beraber. Birbirimizi zor bela traş ettik. Hepimiz birer dazlağa döndük tabii. Güya iki numara olacaktı. Basbaya kel olmuştuk.

İçimizden biri; “ben bu modeli beğenmedim. Keşke jilet olsaydı, kazıtsaydık. En azından murat hocayı protesto etmiş olurduk.” Diyince hepimiz bi anda rönesans benzeri bir aydınlanma yaşadık. Kafamıza yattı ama jilet alacak paramız da yoktu.

Derken diğer bir arkadaş; “bizim bakkalda açık hesabımız var. Oradan alıp yazdırayım, babam öder nasılsa” diyince sorun bi anda çözülüvermişti. Bi koşu jiletler de alındı bir kalıp sabunla beraber.

Derede yıkanarak kafalarımızı kanata kanata kazıttık. Bi anda sik kafalı japon askeri gibi olduk. Artık sıra en önemli kısma gelmişti. Okula dönmek.

Okula öğleden sonra için döndük tabi. İkinci kez sıraya girdik. Bu sefer andımız okunmadan doğrudan içeri alınacaktık. Tabii murat hoca güneşte parlayan kellerimizi anında farketti. Koşar adım yanımıza gelip bizi laboratuvara gönderdi.

Başımıza ne geleceğinin farkındaydık. Temiz bir dayak bizi bekliyordu. Laboratuvar dediysem aklınıza gerçeği gelmesin. Boş bi sınıf. Bi tarafında mutfak tezgahı gibi bir yapı var. Üzerinde, boydan boya 7 eviye (mutfak lavabosu) var. Bide salonda düzenli sıralanmış 30 kadar tekli sandalye.

Neyse, çok detaya girip başınızı ağrıtmayım. Beklerken şakalaşıyoruz falan. Birbirimize Hocanın yüzünün şeklini hatırlatıp gülüyoruz. Derken bizim insan azmanı daldı içeri. “Oğlum siz laftan anlamadığınız için sizin dilinizden konuşacağım” diyince esaslı bir dayağın bizi beklediğini anladık.

Aramızda sıraya girin diyince biz hemen ip gibi dizildik. Ben adam yorulur diye umarak en sona geçtim tabii. Bizi sırayla çağırıp dövmeye başladı. Adam arkadaşımızı döverken bile biz işin dalgasındayız. Birazdan bizi döveceğini bile bile gülüşüyoruz. iki üç derken adam dövdükçe açılıyor.

Herif yorulmak nedir bilmeden hepimizi öldüresiye dövdü. Günlerden çarşambaydı. Dayak sonrası Hepimize birer izin kağıdı düzenleyip pazartesi geri dönmek üzere eve gönderdi.

Azmandı mazmandı ama ince ruhluydu adam. Bi defa psikolojimizi düşünüp bizi rencide etmeden güzelce evire çevire dövmüş ve izin verip göndermişti.

Şakası bi tarafa o dayağı ve sonrasında hocanın her fırsatta bizi sınıftan aldırıp angarya işlere koşturmasını unutamıyorum. Ağaç mı dikilecek çağırın mazlumu. Pota mı boyanacak çağırın mazlumu. Futbol sahası mı düzeltilecek çağırın mazlumu. Ot mu yolunacak, voleybol sahası mı çizilecek, çiçekliklere toprak mı dağıtılacak hep bizi çağırttı.

O dayak ve sonrasındaki angarya işler yüzünden 7. Sınıf benim hayatımın dönüm noktası oldu. O yıldan sonra derslere öyle bir sarıldım ki! O günler sayesinde okulu hiç bırakmadım taa ki meslek sahibi olana dek.

Buradan murat hocama teşekkür eder ellerinden öperim. Umarım okur.

Sonsöz: bu kadar zaman ayırıp okuduğunuz için teşekkür ederim. Selamlar, sevgiler.

perva sözlük puan tablosu

mefauf
Sözlükteki yazar aktivitesi ve etkinliğine ışık tutar. Sözgelimi;
1- takipçisi bol yazar hemen tabloda yükselir.
2- davetiye ile yazar getiren, getirdiği yazarın puanının %10 u kadar komisyon alır.
3- bol bol başlık açan katmerli puan alır, hem yazdığı yazı için hem de açtığı başlık için.
4- bol bol okurum, beğendiğimi artı oylar favori yaparım dersen o da olumlu.
5- okudun, oyladın favladın, e oyladığın yazar da eşek değil ya, o da seni okur, beğenirse oylar. Takip ederse 1. Madde devreye girer.

Ayrıca;
(bkz: Seri artı oylayan melek)

sil baştan

mefauf
Bestesi ve güftesi şebnem ferah'a ait şarkı. Bu şarkının bu kadar duygu dolu olduğunu bu zamana kadar anlayamamışım.

Özellikle de 10 mart 2007 istanbul konserinde söylediği haline hasta oldum resmen. Dinledikçe o dönemi özlüyor insan…

Sözler şu şekilde;
Gücün var mı? sevgilim
Derin sularda inci tanesi aramaya
Cesaretin kaldıysa
Hala benle aşktan konuşmaya
Söyle canım sevgilim
Hayat bize oyun oynuyor olabilir mi?
Yorgun gibi bir halin var
Duyguların karışık olabilir mi?
Sil baştan başlamak gerek bazen
Hayatı sıfırlamak
Sil baştan sevmek gerek bazen
Her şeyi, unutmak
Sil baştan başlamak gerek bazen
Hayatı sıfırlamak
Sil baştan sevmek gerek bazen
Her şeyi, unutmak
Sanki bugün son günmüş gibi
Dolu dolu yaşamak istiyorum ben
Her ne çıkarsa yoluma
Selam verip yürümek istiyorum ben
Sil baştan başlamak gerek bazen
Hayatı sıfırlamak
Sil baştan sevmek gerek bazen
Her şeyi, unutmak
Sil baştan başlamak gerek bazen
Hayatı sıfırlamak
Sil baştan sevmek gerek bazen
Her şeyi, unutmak
Sil baştan başlamak gerek bazen
Hayatı sıfırlamak
Sil baştan sevmek gerek bazen
Her şeyi, unutmak
Sil baştan başlamak gerek bazen
Hayatı sıfırlamak
Sil baştan sevmek gerek bazen
Her şeyi, unutmak
Unutmak, unutmak, unutmak, unutmak, unutmak

conta gidik

mefauf
Bunun bir üst leveli motor inecektir. Esnaflık bu değil. Ne bir denetim var ne de bir çok esnafta ahlak. İyileri tenzih ederim ancak esnaflık sistemi kokuşmuş resmen.

Geçen yıl bir tadilat yapalım dedik. Ufak tefek eksikleri ben hallederim diye düşündüm. Gittiğim her esnaf aynı marka ürüne (barkodu ile teyit ettim) farklı fiyat verdi. Farklı derken üç beş lira değil ha üç beş kata varan fiyat farkıyla.

Usta desen başka bir dünya. Sözleştiğin ustayı eve getirtemiyorsun. Su tesisatçısı arkadaş! Ne kadar yoğun olabilir ki? Adam bir hafta sallıyor. Sonunda işi kendin yapmak zorunda kalıyorsun.

Al birini vur ötekine…

deli yürek

mefauf
Son bölümünün yayınlandığı akşam tanıştığım kızla evliyim şuan. Benim için öyle bir anlamı da var bu dizinin.

Merakları giderme editi:
24.06.2002 de yayımlanmıştı son bölümü.

iyi insanların ortak özellikleri

mefauf
Mış gibi yapmadan yaşamaları. İçlerinden geldiği gibi, kimseye ve hiç bir şeye değmeden koşarcasına hayatı yaşayabilmeleri.

Kötü insanlar hep iyileri taklit ederler çünkü. Namussuzu namusluymuş gibi yapar. Hırsızı hırlısıymış gibi davranır. Arsızı arlısıymış gibi…

Ben bu yaşıma kadar geldim daha ben orospuyum diyen bir orospu, ben pezevengim diyen bir pezevenk görmedim. Adli sicil belgesinde tescillenmiş 26 suç kaydı bulunan da kendinden emin. Sorsan dünyanın en iyisi belki de benim diyecek.

Hatta özellikle de bu tip insanlar sivrilip toplumda öne çıkıyor. Kimi toplum mühendisliği derdinde. Kimi kendini robin hood sanıyor. İşte bunlar hep iyi insanları taklit etme çabası.

evlenme oranlarının düşmesi

mefauf
efendim bu konuda bir bakış açısı oluşturup bakış açınızı zenginleştirmek istiyorum.

evlenme, boşanma ile ilgili mevzuatı bilen, iyi gözlem yaptığını düşünen biri olarak bu oranın düşme sebeplerini sıralayayım size.

1- eğitim.
2001 yılından bu yana zorunlu eğitim süresinin önce 8 yıla sonra 12 yıla çıkarılması ile artan eğitim süresi nedeniyle evlenme ertelendi. ayrıca eğitim oranı arttıkça toplumda evliliğe bakış açısı da değişti. evlenenler daha geç evlenmeye başladı ve hiç evlenmeyen sayısı da arttı.

2- ekonomik sebepler.
2001 yılındaki ekonomik kriz malum, ardından özellikle 2009 yılındaki kriz ve maalesef 2015 yılından sonra ekonominin her geçen zaman diliminde kademeli olarak kötüye gitmesi toplumda evlenme isteğini ve imkanını baltaladı.

evlenmek isteyen insanlar imkanlarının olmamasından ya evliliği erteledi ya da dünya kadar borçla evlenip ödeyemediler ve huzursuz olup boşanma oranlarını arttırdılar. boşanma oranı arttıkça da evlenme oranı düşüyor haliyle.

3- değişen çağ gerekleri ve teknoloji.
doksanlı yıllarda ve daha önceki dönemde evlilik dışı yaşam şimdikine göre çok ama çok daha fazla ayıpsanırdı. teknolojik gelişmeler ve toplumun değişen bakış açısı sayesinde insanlar eskiye göre daha rahat evlilik dışı yaşam sürebiliyor. bu da doğal olarak evlilik oranının düşmesine katkı sağlıyor.

ayrıca sosyal medya yüzünden insanlar imkanı olanların cafcaflı düğünlerini veya ilişkilerini seyredip bunları yapamayacaklarını görünce umutsuzluğa düşüyorlar. evlilikten bu yüzden soğuyor bir çok insan.

bununla birlikte sosyal medya üzerinden insanların birbirine daha hızlı ulaşması aldatma ve buna bağlı boşanma oranlarını arttırıp evlenme oranlarını da düşürdü tabi.

4- yasal düzenlemeler.
şuan yürürlükte olan medeni kanun 2001 de çıktı. medeni kanunda evlenme ve boşanma konusunda kadın ve erkek eşit konumlanmış iken toplumda maalesef kadın ve erkeğin eşit konumlanmaması durumu var.

yani sosyal yaşantıda erkek egemen bir yapı ve zihniyet hakimken yasal düzenlemelerde kadına pozitif ayrım yapılması da sorunlar doğurdu. mesela kadının beyanının esas alınması erkeğe kendini değersiz hissettirdikçe erkek daha agresif bir ruh haline büründü.

ayrıca boşanma sonrasında erkek ömür boyu nafaka ödemek zorunda kalıyor. üstelik çoğu zaman bir çok kadın sırf nafaka almaya devam etmek ve erkeği daha çok yıpratmak için yeniden evlenmeyip evlilik dışı ilişkiye yöneliyor. bu şekilde olup resmi kayıtlara geçen binlerce evlilik dışı çocuk var. (bu konu ayrıca incelenmeli. çünkü bu durum toplumu başka türlü sorunlara hazırlıyor)

değinmeden geçemeyeceğim bir durum daha var. o da sırf babalarının sgk maaşlarını alabilmek için sahte boşanma yapan kadınlar, kadınlarımız. hiç azımsanmayacak sayıda boşanma yapılıyor bu yüzden. (bunu ekonomik sebepler başlığına yazacaktım ama yasal açıklar yüzünden yapılabildiği için buraya yazdım)

yazdıklarım tamamen kendi düşüncelerim olup kimseyi zan altında bırakmak veya karalamak için yazılmamıştır. biraz olsun bakış açınıza katkım olduysa ne mutlu bana.

son olarak; hayat kısa, sevin sevişin.
kalın sağlıcakla...

murphy kanunları

mefauf
“Kötü günler geride kaldı şimdi sırada daha kötüleri var” gibi karamsar bir bakış açısı değildir.

bunun bir felsefesi var. burada bir işin ters gitme ihtimali varsa o ihtimalin dahi gerçekleşebileceği üzerinde durulur.

ben olaya birazcık da eğlenceli tarafından bakıldığını düşünüyorum. o sebeple tatlı geliyor bu bakış açısı.

belkide kötü gitme ihtimali üzerinde durulması biraz da olsa insanı diri tutmaya itiyordur.

sonuçta kötü ihtimalleri bilirsen ve işine gelmiyorsa o ihtimallerin gerçekleşmemesi için çabalarsın da ne bileyim.

umarım yamulmuyorumdur. zira yamulmak iyi bir şey değil

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol