Beden küpesi denebilir sanırım.
Vazgeçemediğim. Bu gün kulaklarımı deldirdim bir kez daha ^^
Yüzümde sadeleşmeye gidiyorum bi ara memleketteki bütün titanyum takılar benim suratımda toplanmıştı.
ragazzo solo ragazza sola
1. nesil Yazar - 3. Seviye Kalfa - Yazar -
- toplam entry 81
- takipçi 6
- puan 6386
Kişinin nefes kontrolü de yardımı ile dış dünyadan soyutlanarak iç benliğine dönmesi halidir.
Yapmayı bilmediğimdir. Lazım ama öğrenmem. Böyle videodur kitaptır bi şey öneren var mı a dostlar?
Yapmayı bilmediğimdir. Lazım ama öğrenmem. Böyle videodur kitaptır bi şey öneren var mı a dostlar?
Doğrudur, çocuktur yapar gerçekten. Ama neyi mesela?
Çocuğum bakkaldan çikolata çalarsa gider adama parasını öderim. Çocuktur yapar da derin. Ama kendime derim. Çocuğuma demem. Yaptığının yanlış olduğunu anlayana kadar da yılmam.
Çocuğunun "her yaptığı" için çocuktur yapar diyen ve bunu çocuğa da diyen / hissettiren ebeveynler yüzünden biz bu gün "ay narsist bu allah kahretmesin hayatımın içine sıçtı" falan diyoruz. Tabii ki hepsi narsist değil bir kısmı sadece bencil. Ama narsisizm de biraz buna da bağlı, her şeye hakkı olduğunu sanarak büyümekte. İnce bi ayar var ebeveynlikte. Onu tutturmak lazım.
Çocuğum bakkaldan çikolata çalarsa gider adama parasını öderim. Çocuktur yapar da derin. Ama kendime derim. Çocuğuma demem. Yaptığının yanlış olduğunu anlayana kadar da yılmam.
Çocuğunun "her yaptığı" için çocuktur yapar diyen ve bunu çocuğa da diyen / hissettiren ebeveynler yüzünden biz bu gün "ay narsist bu allah kahretmesin hayatımın içine sıçtı" falan diyoruz. Tabii ki hepsi narsist değil bir kısmı sadece bencil. Ama narsisizm de biraz buna da bağlı, her şeye hakkı olduğunu sanarak büyümekte. İnce bi ayar var ebeveynlikte. Onu tutturmak lazım.
Kaygılı, korkulu, karışık... İyi olan hiçbir şey hissetmiyorum şu an.
Çocukken kazanılırsa tadından yenmez olandır.
Gözlemlediğim kadarıyla çocukluğunda bu alışkanlığı edinmiş insanlar istikrarlı bir şekilde okumaya devam ediyor. Tabii ki bir duraklama dönemi falan olabilir. Tüm yaşam boyu sürmeyebilir. Ama bıraksalar da dönüyorlar bir şekilde.
Bu alışkanlığı büyüdükten sonra kazanmaya çalışan insanlar biraz zorlanıyor sanki. Sıkılıyor bunalıyorlar, çabalasalar da adapte olamayabiliyolar. Bir kitap okuyup çok sevdikten sonra ona paralel başka kitapları keşfedemeyebiliyorlar vs.
Gözlemlediğim kadarıyla çocukluğunda bu alışkanlığı edinmiş insanlar istikrarlı bir şekilde okumaya devam ediyor. Tabii ki bir duraklama dönemi falan olabilir. Tüm yaşam boyu sürmeyebilir. Ama bıraksalar da dönüyorlar bir şekilde.
Bu alışkanlığı büyüdükten sonra kazanmaya çalışan insanlar biraz zorlanıyor sanki. Sıkılıyor bunalıyorlar, çabalasalar da adapte olamayabiliyolar. Bir kitap okuyup çok sevdikten sonra ona paralel başka kitapları keşfedemeyebiliyorlar vs.
Benimle dertleşmeyin arkadaşlar.
Ben olmuşum dert.
Herkesin derdini dinlemekten ikrah ettim. "Seni yakın görüyorum" diye diye, hayır da diyemediğim için gelen geçen dert boşalttı üstüme.
Bundan sonra dert dinlemek ücrete tâbi. Nedir bu ücret? Belirli bir yakınlık samimiyet, anlayış, ortak bir paydada buluşma vs. Herkesin derdini dinleme devri bitti.
Başlığa niye yazıyorsun o zaman hıyar derseniz, ben de kriter siparişi vermek isterim:
-yalnızlıkla alakalı felsefi buhranlar
-varoluş krizleri
-anlam yitimi ile hayatta kalma (rehberi gısjkf)
-edebiyatla alakalı paylaşımlar/ sohbetler
-filmbuddylik (film izleyemiyorum teşvik edici olur belki) gibi şeyler için ulaşabilirsiniz bana.
Gerçekten tanıdığım insanların bile aşk hayatlarındaki problemlerle ilgilenmiyorum, tanımadıklarımla hiç ilgilenmiyorum.
Ben olmuşum dert.
Herkesin derdini dinlemekten ikrah ettim. "Seni yakın görüyorum" diye diye, hayır da diyemediğim için gelen geçen dert boşalttı üstüme.
Bundan sonra dert dinlemek ücrete tâbi. Nedir bu ücret? Belirli bir yakınlık samimiyet, anlayış, ortak bir paydada buluşma vs. Herkesin derdini dinleme devri bitti.
Başlığa niye yazıyorsun o zaman hıyar derseniz, ben de kriter siparişi vermek isterim:
-yalnızlıkla alakalı felsefi buhranlar
-varoluş krizleri
-anlam yitimi ile hayatta kalma (rehberi gısjkf)
-edebiyatla alakalı paylaşımlar/ sohbetler
-filmbuddylik (film izleyemiyorum teşvik edici olur belki) gibi şeyler için ulaşabilirsiniz bana.
Gerçekten tanıdığım insanların bile aşk hayatlarındaki problemlerle ilgilenmiyorum, tanımadıklarımla hiç ilgilenmiyorum.
Değildir aslında.
Kavramları hep karıştırıyoruz. Birey olmakla bencil olmak aynı şey değildir. "Önce kendini düşünmek" ile "sadece kendini düşünmek" aynı şey de değildir.
Her canlının temel güdüsü hayatta kalmaktır. Dolayısıyla canlı kendisini korumayı / doyurmayı gözetir her zaman. (Tek istisnası annelik olabilir. Orada da gelecek nesil, dolayısıyla aktarılan gen korunuyordur.) Sonra ailesini korur, yavrularını. Sonra içinde bulunduğu sürüyü. Yani "ay çok masum ya, melek. İnsandan daha çok seviyorum" dediğiniz kedi, köpek, muhabbet kuşu falan da insan kadar bencildir bu temel yaklaşımla. Tabii bu bencillikse.
Biliyor musunuz ben bu "başkalarını da düşünme" tırıvırısını sadece gerçek bencillerden duyuyorum. Nerede bir narsist var, canhıraş bir şekilde özgeciliği savunuyor mesela. E savunur tabii. O sayede insanları sömürecek, o sayede sıkışınca kendini kurban konumuna sokup ağlanabilecek ve kendisine mendil uzatan yeni kurbanlar bulacak. Dikkat edin. Bencilliği kötüleyen insanlara bir iyi bakın ya. Evet hepsi narsist değil belki ama hepsi toksik ve manipülatif. Bu zırvalık çok iyi çalışıyor çünkü.
Bu kitleleri yönetme hususunda da iyidir. Bencillik kötülenir, özgecilik yüceltilir. Böyle böyle insanlar açlığa fakirliğe tahammül gösterir -devletimiz sağolsun!
Böyle böyle kitleler savaşa götürülür - milletimiz sağolsun!
Her türlü çalışır özgeciliği yüceltmek. Bencil olmak yalnızca ama yalnızca bunu başka insanlara, canlılara zarar vererek yaşadığınızda kötüdür.
Bireysin sen.
İstersen çırpın bundan kurtulmak için, nafile. Elbette ki kendi ihtiyaçlarını gözetmelisin, kendi konforunu düşünmelisin. Ona hayır denmez, buna ayıp olur diye diye hem kendilerini hem en yakınlarını yıpratıyor bu özgeciler. Mesela hiç kimsenin sevmediği bir hala evde neden ağırlanır? Herkesi düşünmekten. Ayıp olur diye. Elalem ne der diye. Anne kendi benliğine sahip çıkamaz ve sınır çizemez. Bu esnada da evdeki herkesin o hala ile görüşmek istememe hakkına saygısızlık eder, ihlal eder. Çok yüceltilir bu tipler. Bakın bunlsr saygılı, fedakar görünürler ama orada da "hakkımda konuşulmasın" bencilliği vardır aslında ve en yakınlarının o akşamki huzurunun önüne geçmiştir.
Tam tersine de çok şahit oldum. Nerede bir "bencil" diye yaftalanan insan varsa, karşısındakinin de "bencil" olma hakkına saygılıydı hep. Sınır hudut biliyordu.
Dolayısıyla nefret ederim bencilliği yerden yere çarpanlardan.
Kavramları hep karıştırıyoruz. Birey olmakla bencil olmak aynı şey değildir. "Önce kendini düşünmek" ile "sadece kendini düşünmek" aynı şey de değildir.
Her canlının temel güdüsü hayatta kalmaktır. Dolayısıyla canlı kendisini korumayı / doyurmayı gözetir her zaman. (Tek istisnası annelik olabilir. Orada da gelecek nesil, dolayısıyla aktarılan gen korunuyordur.) Sonra ailesini korur, yavrularını. Sonra içinde bulunduğu sürüyü. Yani "ay çok masum ya, melek. İnsandan daha çok seviyorum" dediğiniz kedi, köpek, muhabbet kuşu falan da insan kadar bencildir bu temel yaklaşımla. Tabii bu bencillikse.
Biliyor musunuz ben bu "başkalarını da düşünme" tırıvırısını sadece gerçek bencillerden duyuyorum. Nerede bir narsist var, canhıraş bir şekilde özgeciliği savunuyor mesela. E savunur tabii. O sayede insanları sömürecek, o sayede sıkışınca kendini kurban konumuna sokup ağlanabilecek ve kendisine mendil uzatan yeni kurbanlar bulacak. Dikkat edin. Bencilliği kötüleyen insanlara bir iyi bakın ya. Evet hepsi narsist değil belki ama hepsi toksik ve manipülatif. Bu zırvalık çok iyi çalışıyor çünkü.
Bu kitleleri yönetme hususunda da iyidir. Bencillik kötülenir, özgecilik yüceltilir. Böyle böyle insanlar açlığa fakirliğe tahammül gösterir -devletimiz sağolsun!
Böyle böyle kitleler savaşa götürülür - milletimiz sağolsun!
Her türlü çalışır özgeciliği yüceltmek. Bencil olmak yalnızca ama yalnızca bunu başka insanlara, canlılara zarar vererek yaşadığınızda kötüdür.
Bireysin sen.
İstersen çırpın bundan kurtulmak için, nafile. Elbette ki kendi ihtiyaçlarını gözetmelisin, kendi konforunu düşünmelisin. Ona hayır denmez, buna ayıp olur diye diye hem kendilerini hem en yakınlarını yıpratıyor bu özgeciler. Mesela hiç kimsenin sevmediği bir hala evde neden ağırlanır? Herkesi düşünmekten. Ayıp olur diye. Elalem ne der diye. Anne kendi benliğine sahip çıkamaz ve sınır çizemez. Bu esnada da evdeki herkesin o hala ile görüşmek istememe hakkına saygısızlık eder, ihlal eder. Çok yüceltilir bu tipler. Bakın bunlsr saygılı, fedakar görünürler ama orada da "hakkımda konuşulmasın" bencilliği vardır aslında ve en yakınlarının o akşamki huzurunun önüne geçmiştir.
Tam tersine de çok şahit oldum. Nerede bir "bencil" diye yaftalanan insan varsa, karşısındakinin de "bencil" olma hakkına saygılıydı hep. Sınır hudut biliyordu.
Dolayısıyla nefret ederim bencilliği yerden yere çarpanlardan.
1 bucuk mezar acili tako ukdesidir.
Pokerde, rakip oyunculara elin hakkında yanıltıcı bir inanç aşılamaktır.
Hayatta da aslında aşağı yukarı budur. Karşıdakini bir şey yapmaya ikna etme veya bir şeyden vazgeçirme niyeti ile gerçek olmayan bir durum ortaya koymaktır söz veya davranışlarla. Bi tür manipülasyondur.
Pokerde, rakip oyunculara elin hakkında yanıltıcı bir inanç aşılamaktır.
Hayatta da aslında aşağı yukarı budur. Karşıdakini bir şey yapmaya ikna etme veya bir şeyden vazgeçirme niyeti ile gerçek olmayan bir durum ortaya koymaktır söz veya davranışlarla. Bi tür manipülasyondur.
Canlılığı moleküler düzeyde inceleyen, biyolojinin alt dalı.
Hücre fizyolojisi galiba en temel konusu.
Hücre fizyolojisi galiba en temel konusu.
Ah yağmur dönerken kara,
Ankara
Ankara
Ankara
Ankara
Deniz kokusu, çimen kokusu, yağmur kokusu... Doğaya dair her koku.
(bkz: kendisini miksere dönüştüren dayı)
Hepimizin saçmalamaya ihtiyacı olduğunu yadsımıyorum ama bazen bu işin abartılması beni çok ürkütüyor.
Hepimizin saçmalamaya ihtiyacı olduğunu yadsımıyorum ama bazen bu işin abartılması beni çok ürkütüyor.
Bir lil zey şarkısıdır.
Son derece gereksizdir.
Dağılan dikkatlerimiz, yok olan özgüvenimiz, karar veremeyiş.
İhtimallerin sonsuz oluşundan bahsedilir. İhtimallerin ulaşılabilir oluşundan bahsedilir. Sorun ihtimaller değil, her çağda vardı ihtimaller. Sorun "ben bu adamı/kadını seviyorum. Burada iyiyim, burada durmak istiyorum, buna emek vermek istiyorum. Ötekilere de gidebilirim ama burada kalmayı seçiyorum." diyemeyiş.
Herkes aldatılmaktan, aptal yerine konmaktan, tüm çabasının boşa gitmesinden korkuyor. O yüzden gemiyi ilk ben terk edeyim diyor.
İlişki bir yolda yürürken kendine yol arkadaşı bulmaktır aslında. Ne zaman sağdaki sapağa girecek kaygısıyla yürünüyor yol. Halbuki yürüyüşün kendisi işte ilişki. Yürüyüşten keyif almak gerekiyor. Manzaraya bakmak gerekiyor. Bir köşeye çadır atıp sevişmek gerekiyor. Patates közlemek falan gerekiyor. Sapaklara aldırmadan yürünen yollarda insanlar sapakları unutuyor aslında. Yol o kadar keyifli oluyor ki, bunu kaçırdım ötekinden dönerim diye diye bir bakıyor aslında artık yolun başındaki kişi değil. Artık sapaklardan dönmek istemiyor. Artık yol arkadaşının yanında, elini tutup devam etmek istiyor, böyle biri olmuş yolculuk sırasında. Yeni biri. İşte ilişki bu.
Sapakları saya saya gidilen bir yoldan nasıl keyif alsın insan? Sürekli biteceğini varsayarak neye başlasın, neyi sürdürsün? Anda kalamayış bi süre sonra ilk kim o sapağı görecek de koşup oradan dönecek yarışına dönüyor.
İhtimallerin sonsuz oluşundan bahsedilir. İhtimallerin ulaşılabilir oluşundan bahsedilir. Sorun ihtimaller değil, her çağda vardı ihtimaller. Sorun "ben bu adamı/kadını seviyorum. Burada iyiyim, burada durmak istiyorum, buna emek vermek istiyorum. Ötekilere de gidebilirim ama burada kalmayı seçiyorum." diyemeyiş.
Herkes aldatılmaktan, aptal yerine konmaktan, tüm çabasının boşa gitmesinden korkuyor. O yüzden gemiyi ilk ben terk edeyim diyor.
İlişki bir yolda yürürken kendine yol arkadaşı bulmaktır aslında. Ne zaman sağdaki sapağa girecek kaygısıyla yürünüyor yol. Halbuki yürüyüşün kendisi işte ilişki. Yürüyüşten keyif almak gerekiyor. Manzaraya bakmak gerekiyor. Bir köşeye çadır atıp sevişmek gerekiyor. Patates közlemek falan gerekiyor. Sapaklara aldırmadan yürünen yollarda insanlar sapakları unutuyor aslında. Yol o kadar keyifli oluyor ki, bunu kaçırdım ötekinden dönerim diye diye bir bakıyor aslında artık yolun başındaki kişi değil. Artık sapaklardan dönmek istemiyor. Artık yol arkadaşının yanında, elini tutup devam etmek istiyor, böyle biri olmuş yolculuk sırasında. Yeni biri. İşte ilişki bu.
Sapakları saya saya gidilen bir yoldan nasıl keyif alsın insan? Sürekli biteceğini varsayarak neye başlasın, neyi sürdürsün? Anda kalamayış bi süre sonra ilk kim o sapağı görecek de koşup oradan dönecek yarışına dönüyor.
Katarsisin başlayamaması / sürememesi.
Yarım kalış.
Her zaman boğazda bir yumru değildir. Bazen boşluktur, bomboşluk.
Yarım kalış.
Her zaman boğazda bir yumru değildir. Bazen boşluktur, bomboşluk.
https://open.spotify.com/track/6i6q8YgImRP95bZBuZEQ1n?si=O6zgkxcuQ16kKaGATZncIQ
Al kulağına düzgün bi ses girsin zevksiz herif.
Al kulağına düzgün bi ses girsin zevksiz herif.
Rehavet
Çeşit çeşit olandır, her bir çeşidi başka bir dert olandır ama neticede insan olandır.
Hayatımda narsist olduğunu düşündüğüm insanlar oldu. O insanlar: patronum, annem, kendim. Ama son günlerde yaşadıklarım bana gösterdi ki esas narsisizm bu değil.
Şimdi burada bir özel hayat deşifresi söz konusu olmayacak ama nasıl bu kimseler derseniz, şöyle:
-manipülatif (olmazsa olmaz)
-empati kurma becerisi gelişmemiş
-yalancı (en çok kendine)
-bencil
-çıkarcı
Bunlar hepimizin bildiği negatif özellikler. Aslında o kadar basit değil. Kendisini değerli hissetmeyen, ihmal edilmiş, ihtiyaçları karşılanmamış ufak çocuklar narsistler. Büyümeyi reddeden çocuklar. Tabi bunu söylerken romantize etmek derdinde değilim, şirinleştirmek de. Hiç bir narsisti sinirlendirdiniz mi? Sinirlendirin. Çarpık algısı, çarpık mantığı, ayaklarını yere vurarak ter ter tepinişi nasıl oluyor bir görün. Orada bir çocuk görmezseniz de yüzüme tükürün.
O haklı olma ihtiyacı, bu ihtiyaçla gerçekleri çarpıtıp kendini bu çarpık realitenin kesin ve net doğru oluşuna ikna ediş. Karşıdakini de buna ikna etmek için sıralanan akıl dışı gerekçeler. Bu başarılamadıysa iyice deliriş ve kapanış.
Hayatımda narsist olduğunu düşündüğüm insanlar oldu. O insanlar: patronum, annem, kendim. Ama son günlerde yaşadıklarım bana gösterdi ki esas narsisizm bu değil.
Şimdi burada bir özel hayat deşifresi söz konusu olmayacak ama nasıl bu kimseler derseniz, şöyle:
-manipülatif (olmazsa olmaz)
-empati kurma becerisi gelişmemiş
-yalancı (en çok kendine)
-bencil
-çıkarcı
Bunlar hepimizin bildiği negatif özellikler. Aslında o kadar basit değil. Kendisini değerli hissetmeyen, ihmal edilmiş, ihtiyaçları karşılanmamış ufak çocuklar narsistler. Büyümeyi reddeden çocuklar. Tabi bunu söylerken romantize etmek derdinde değilim, şirinleştirmek de. Hiç bir narsisti sinirlendirdiniz mi? Sinirlendirin. Çarpık algısı, çarpık mantığı, ayaklarını yere vurarak ter ter tepinişi nasıl oluyor bir görün. Orada bir çocuk görmezseniz de yüzüme tükürün.
O haklı olma ihtiyacı, bu ihtiyaçla gerçekleri çarpıtıp kendini bu çarpık realitenin kesin ve net doğru oluşuna ikna ediş. Karşıdakini de buna ikna etmek için sıralanan akıl dışı gerekçeler. Bu başarılamadıysa iyice deliriş ve kapanış.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?