confessions

Yazuklug

1. nesil Yazar - 4. Seviye Yoldaş - Yazar

  1. toplam entry 78
  2. takipçi 4
  3. puan 8443

yaralı yüz

Yazuklug
beni kırk yerimden bıçaklayan hitap biçimidir.

on bir yıl öncesi... bir kaza geçirdim ve bu kazada vücudumun çeşitli yerlerinden yaralanarak acil tedavi altına alındım.
bir kaza anını bir de ambulansın içinde tepemde bana müdahale edenleri hatırlıyorum. kendime geldiğimde görüşümde bir sorun vardı ve yüzümde bir ton ağırlığında bir şey vardı, kollarım bacaklarım ayrı mevzu zaten.

doktorlar geldi, bir şeyler anlatıyorlar. ya algılarım açık değil diye düşünüyorum ya da insanlar konuşmaktan öte garip sesler çıkartıyorlar. bir müddet daha uyumuşum, bu defa kendime geldiğimde algılarım açıktı. doktorlarla konuştum, ardından polislerle, sonrasında ailemle.

kazada bacağım kırılıyor, yüzümde ve göz kapağımda derin kesikler meydana geliyor. kollarım ve gövdemin bazı yerlerinden cam parçaları çıkarılıyor. ağır bir tedavi süreci sonrası uzun bir sürenin ardından iyileştim ve ayağa kalktım.
kazadan 5 yıl sonra üniversiteye başladım ama bundan önce yüzümdeki iz için uzun bir süre tedavi aldım. ne iz geçiyor ne bir şey oluyor.

karşıdan baktığınız zaman yanağımda boylu boyunca kesik duruyor.
üniversiteye başladım, zaten bir kusurum var kafasıyla iki yıl köpek gibi çalışıp tıp fakültesini kazanmışım. hem de tedavi gördüğüm üniversiteye yerleşmişim, büyük başarı benim için. ilk derse girdik, hoca sorular soruyor. çok detaya girmek istemiyorum... hoca soru sordu, cevaplamak isteyen var mı dedi. elimi kaldırdım, "evet kesik yüz, seni dinliyorum." dedi. "hocam sorunuzu cevaplamadan önce bir şey demek istiyorum." dedim, "evet" dedi yine. "mesleki açıdan başarılı olmuşsunuz fakat insan olma konusunda o kadar da başarılı olamamışsınız. keşke biraz da insan olabilme üzerinden çalışsaydınız." diyip amfiyi terk etmiştim. sonrasında zaten olaylar biraz ilginçleşmeye başladı, dönem sonunda fakülteyi terk ettim.

avrupa'ya ilk çıktığımda abimin çok samimi olduğu, birlikte iş yaptıkları bir adamla tanıştım.
samimiyeti biraz yüzsüzlük haline getirip konuşma arasında "kesik yüz" diyerek hitap etti. tabii öyle diyince kafamın içinde savaş çanları çalmaya başladı.

insanların kusurları ile ilgili hitapta bulunmadan önce biraz düşünmek gerekiyor, zannımca.

11
edwird 2 edwird 2
Çok geçmiş olsun...
Yazuklug Yazuklug
teşekkür ederim...
bloody mary bloody mary
lan bu nasıl hatıra aq 48 yerimden bıçaklandım. geçmiş olsun tatlım, hocaya da güzel geçirmişsin oradan da bir helal olsun çektim.
mischief mischief
Geçmiş olsun hocam, eşeğe altın semer de vursan eşek, insanlık öyle eğitimle falan öğrenilmiyor.
Yazuklug Yazuklug
@bloody mary tatlın mıyım gerçekten :')

@mischief hocam eşek ille de eşektir, değer verince bir tarafları değiyor sonra yüzümüze.
voldemort voldemort
çok iyi anlıyorum seni. 19 yaşında pankreatit hastalığı yaşadım. 4 ay yoğun bakım olmak üzere 6 ay hastanede yattım. karın bölgemde 20 santim uzunluğunda 7 cm genişliğinde ameliyat yaram var. ilk başlar da takmadım ama bir kaç terk edilme ve yazın denize girerken bakışlar üzerimde olduğu için sorun etmeye başladım. sürekli sorun yaşadıktan sonra insanlıktan umudumu kestim ve takıntı yapmamaya başladım. beni seven kusurlarım ile sevsin. zaten seven insan her türlü sever. geçmiş olsun..
Yazuklug Yazuklug
maalesef ki insanlarımız bu tür konularda çok duyarsız oluyor voldemort, ben artık umursamamaya başladım. "yüzüne ne oldu senin yiha?" diye soranlara, "ne olmuş olmasını istersin?" diye karşılık veriyorum.
sana da geçmiş olsun...
Ephemeraltime Ephemeraltime
Patavatsızlar sürüyle aramızda dolaşıyor... Ve asla uslunmiyorlar ve
Çünkü onlar hep haklı...
Yazuklug Yazuklug
uslanmazlar, cahiller çünkü...
marla marla
Öncelikle çok geçmiş olsun. Yara ve kusur denilen şey kalpte olmasın yeter ki...
Yazuklug Yazuklug
teşekkür ederim marla...

sır saklamak

Yazuklug
dünyanın en berbat şeyi.

ölesiye ağır bir sırrı taşıyorum, bu beni çok yoruyor.
olayın ne olduğundan bahsetmeyeceğim fakat akıl alabilir bir şey değil.

ağır travma geçmişi olan birisi olarak bu sırrı öğrenene kadar inanın hiçbir sorunum yoktu, ufacık bir ağrı dahi yaşamazdım. üç yıl önce öğrendim, o günden beri de hiçbir şey yolunda değil zaten. hatta durumun vehametini şöyle anlatayım, uyumak için bir avuç dolusu ilaç içiyorum. sabah uyanıyorum, gün içerisinde kafamdaki o karanlıkta kaybolmamak için yine bir avuç ilaç içiyorum.

bir ara bu sırrı taşımaktansa ölmeyi tercih ettiğim de oldu, bazen daha fazla mücadele edemeyeceğimi düşünüyorum.

önce devlet hastanesi ile başladı sürecim, sonrasında üniversite hastanesi, en son ise özel bir doktor ile devam.
pamuk gibi bir insandım ben, ensesine vur ekmeğini al insanıydım. şimdi... vahşi bir yaratıktan farkım yok.

birisine bir sırrı vermeden önce kişinin o sır ile nasıl mücadele edeceğini ya da o sırrın ağırlığını düşünün. ben bunu taşımaya mecburum, zorunda bırakıldım. hakkımı helal etmiyorum.

arı sokması sonucu ölmek

Yazuklug
arı alerjisinde geçirilen anaflaksi ya da anaflaktik şok sonu müdahale edilememe ya da geç müdahale edilme durumunda gerçekleşir.

arı alerjisi dünyanın en ölümcül yedi alerjisinden birisidir, dikkatli olunması gerekir.

arıya alerjisi olan kişilere genellikle alerji ve immünoloji hekimi tarafından adrenalin oto enjektörü reçete edilir ve kişiler yanlarında bunu taşır. alerjisi olan kişi arı sokması ile 112 acil servisi arayıp durumu anlatmalı ve hemen bir ambulans talebinde bulunmalıdır.

arı alerjisinin dört ana belirtisi vardır, ambulans gelmeden dört belirtiden ikisini yaşamaya başlarsanız oto enjektörü uyluk bölgesinden uygulamanız lazım. ambulans gelene kadar sizi idare edecektir ve daha ağır bir şoku ya da ölümü o an için engelleyecektir fakat tek başına kalıcı bir müdahalesi olmaz. acil serviste hekim kontrolünde bir tedavi almanız ve adrenalin kullanım sonucunda 24 saatlik bir gözetim durumu gerekebilir.

küfür etmek

Yazuklug
sabahtan beri içimden ettiğimdir.

şarkı dinliyorum, küfür ediyorum. ışıklarda bekliyorum, küfür ediyorum. yayaya yol veriyorum, küfür ediyorum (yayaya değil). yakıt alıyorum, küfür ediyorum. ofisin merdivenlerini çıkıyorum, küfür ediyorum.

rahatlamıyor içim, böyle en sağlamından bağıra bağıra en ağır küfürleri etmem lazım hayata karşı.

perva sözlük yazarlarının ilk aşkları

Yazuklug
benimkisi sözlük aşkıydı, lanet olsun ki evet sözlük aşkıydı.

farklı bir sözlükte yazıyorum o zamanlar, entryme karşılık bir entry yazdı kendisi. başladım bununla mesajlardan tartışmaya, sonrası sohbet muhabbete gitti. derken ederken mail adreslerimizi aldık, oradan konuşmaya başladık. bazen gırgır şamata, bazen dertleşme, bazen de kitap cart curt konuşuyoruz.
gel zaman git zaman konuşurken "kahve içelim artık." dedi, kabul ettim.
buluştuk, eğlenceli bir buluşmaydı. her cumartesi kahve içiyorduk, yurt dışında yaşıyordu kendisi. iş için gelmişti türkiye'ye, bir gün elbet gidecekti.

neredeyse bir yıl buluşup kahve içtik, hiç de sıkılmadım çünkü iyi bir arkadaştı.
eylül ayı geldi, "haftaya gidiyorum yazuklug." dedi, "hadi hayırlısı olsun." diyebildim sadece. "beni uğurlamaya gelir misin? burada kimsem yok biliyorsun." dedi, "tamam, gelirim." dedim.

gün geldi, gidiyor artık.
havaalanındayız, kahve içiyoruz bir cafede. uzun uzun sustuk önce, derin bir iç çekti. "keşke benimle gelebilsen." dedi, alık alık baktım yüzüne. içimden "ne diyor ya bu?" diyorum. daha o zaman yurt dışına hiç çıkmadım ama biliyor elbet bir gün çıkacağımı, belki avrupa'ya gittiğimde de arkadaşlığımız devam eder diye düşünüyorum. "yüzüme bak, kahveye değil." dedi fısıltı gibi bir sesle. "ister eşim ol, ister sevgilim, ister arkadaşım... ama hayatımda ol ve benimle ol." dedi. işte ilk aşkın fırtınası o an koptu içimde, iyice mala bağladım. "tamam, daha fazla üstüne gitmeyeceğim. hadi kalkalım." dedi. kalktık, vedalaşma anına doğru yürüyoruz.

dış hatların önünde ıslak gözlerle bakıyorum yüzüne, "gelirsin belki yine." dedim.
gülüp sarıldı, "senin için gelirim." dedi. uğurladım, en son kapıda dönüp uzun uzun baktı. gittikten üç ay sonrasına kadar hemen hemen her gün mailleştik, konuştuk. o üç aydan sonra iki günde bir, üç günde bir, haftada bir gibi konuşmaya başladık. aşık oldum, yani olmuşum da işte o gittikten sonra anladım işte.

sonra altı ayın ardından mail geldi bundan, düğün fotoğraflarını atmış. "ah... şerefsiz." diyebildim sadece ama kalbim nasıl sıkışıyor varya. bir daha konuşmadık, o mail hesabımın şifresini de randomize değiştirip kullanmadım bir daha.
9
edwird 2 edwird 2
Sözlük aşkı candır. Günümüzde kafa uyumu yakalamak çok zor ve sanal ortamlarda o kafa uyumunu yakalayıp bir ilişki kurmak çok daha cazip ve güvenli oluyor.
Yazuklug Yazuklug
:') ama benimki kötü bitti
mischief mischief
Hocam adınıza sevindim en azından sizi kısa süre de olsa seven biri olmuş, takmayın birini bulursunuz
Yazar cizer Yazar cizer
Siz sözlükten aşk yaşamışsınız yine şanslısınız :d

Zamanımda birx sözlükte birisiyle yazışıyorum falan bu bir gün ben eşcinselim sana aşığım diye mesaj atıp bana musallat olmuştu. Bildiğin erkek halimle tacize maruz kalmış gibi hissetmiştim. Hayır yani numaramı nereden bulduysa aşk şiirleri falan atıyordu asdfghj.

O zamandan beri kimseyle yazışmam bana iyi bir ders oldu.
Yazuklug Yazuklug
@mischief sevgisinden emin değilim o fotoğraflardan sonra

@yazar çizer siz mazur kalmış gibi değilsiniz ama, maruz kalmışsınız zaten. fakat kötü bir deneyim olmuş.
bloody mary bloody mary
hayat senin için de devam ediyordu, onun için de devam etmiş hocam. evlendi diye bi' şey demeye hakkımız yok ama Allah bir daha yaşatmasın.
Yazuklug Yazuklug
hayat devam ediyor evet, böylesi bir olay kimsenin başına gelmesin.
Ephemeraltime Ephemeraltime
Kitap olsa okurum demiştim ama sonu üzdü...
Yazuklug Yazuklug
hahaha bir süre sonra bitmesine sevindim aslında

boşanmış aile çocuğu olmak

Yazuklug
genellikle insanların boşanmış aile çocuklarının "sorunlu" olduğunu düşünmesine sebebiyet verebilecek durum.

maalesef ki biz boşanmış aile çocukları çoğunluk olarak aile ortamından yoksun, yalnız büyümek zorunda kaldık. bu da bizi aslında birçok şeyde geriye atmış oluyor. sosyal olarak çocuk etkilenebiliyor, arkadaş çevresinin ailesi mesafeli durmalarına sebep olabiliyor.

benim velayetim annemdeydi, annem de çalışıyordu.
okula gidiş hazırlıkları, gitme durumu ve okuldan dönüş ve sonrası gibi işleri kendim yapardım. kahvaltımı kendim hazırlar, yemeğimi kendim yapardım. abim öğlenci ben sabahçıydım. altı aylık da bir kardeşimiz vardı. sabah abim bakardı, öğlen de ben bakardım.

belki kardeşimiz biraz daha büyük olsaydı şartlar bizim için daha iyi olabilirdi çünkü o dönem ben ilkokul ikinci sınıftım, abim de yedinci sınıftı. bir yetişkin bile bebek bakarken zorlanıyorken benim zorlanmamam imkansızdı zaten. bazen bezini değiştirmeyi unuturdum, bazen de değiştirmeyi başaramazdım. bir de o dönem evimiz sobalıydı. kömür bitmeye yakın sobaya o kömürü atmak, çocuğu öylece tek bırakmak felaket zordu. bu durumda evden okula, okuldan eve yapmaktan başka seçeneğim yoktu.

sadece hafta sonları sokakta oyun oynayabiliyordum.
ilk zamanlar her şey yolunda gidiyordu fakat bir süreden sonra arkadaş çevren ile arana mesafe giriyor. birbirlerine ödev yapmaya gidenler oluyor, ödev sonrasın sokakta oynayan oluyor. ben bunları yapamıyordum, o dönemki sorunum buydu. derdimi seveyim... çocuk aklı işte. kardeşim okula başlayana kadar böyle devam etti, sonrasında da zaten biraz daha farklı olmuştum.

her şeyden uzak durduğum için yaşıtlarımdan daha farklıydım.
okula giderdim sadece. geziler, etkinlikler, gösteriler hak getire. o yüzden biraz da hırçındım, kimsenin beni anlamadığını düşünüyordum. sadece derslerim, kitaplarım, ev, ev işi ve ben vardım.

en sinir olduğum şey de anne babamın boşanmış olduğunu duyan acır gibi bakıyordu.
"neye acıyorsun be kardeşim, neye? acınacak bir durum değil, bak işine." diyemiyorsun, aklın ermiyor. "babanızla görüşüyor musunuz?" sorusuna hayır deyince "ama olmaz babanızla da görüşün, ne olursa olsun babadır." demeleri yok mu? deli oluyordum buna, hala da oluyorum. bazıları haddini aşıp çocuklarının temizlik bezi dahi yapılamayacak eskilerini getiriyordu, sanki ihtiyacım varmış gibi davranıyorlardı. sağ olsun annem bizi hiçbir zaman o duruma düşürmedi. en yakın arkadaşımın annesi sürekli gelip "babanı gördüm. özlemiyor musun onu? diyeyim seni görmeye gelsin." diyordu. "abla sen git kendi kızınla ilgilen, beni bi sal gözünü seveyim." demek aklıma gelmiyordu. mahalle ortamı cidden rezalet bir şey, önüne gelen "babanı gördüm. şimdi baban ne iş yapıyor? hiç görüşüyor musunuz? size nafaka veriyor mu? annen barışmayı düşünüyor mu? annenize diyin barışsın, kadın kocasız olmaz. özlüyorsunuz demi babanı?" vs vs gibi saçma sapan bir dünya şey diyordu. tabii ki zamanla karşılık vermeyi de öğrendik. karşılık verince de yabani olduk, saygısız ve sorunlu olduk.

hiçbirisi de "bu insanlara bu cevabi verdiren bizim hadsizliğimizdi." demedi, çünkü onlar kendilerince hep haklıydı.

yurtdışında yaşayan türkler

Yazuklug
bir türk olarak yurt dışında, özellikle avrupa'da, bir türk ile karşılaşırsanız sakince arkanızı dönün ve uzaklaşın.

hemşehri hemşehriyi gurbette... diye boşuna dememişler, çok da doğru demişler. bir işe girecekseniz tavsiyemdir ki firma sahibi türk olmasın, saatlerce çalışırsınız ve maaşınızı ya tam alamazsınız ya da hiç alamazsınız. o yüzden firmamız genellikle türk firmaları ile iş birliği yapmaya çok da sıcak bakmıyor.

bazı türk firmalar kalacak yer imkanı sunar mesela, barakadan bozma bile diyemeyeceğim yerlerde aylarca yatarsınız. hele ki soğuk iklimi olan bir ülkede yaşıyorsanız zatürre kaçınılmaz hale gelebilir, o yüzden diyorum yabancı firmalar ile çalışın diye.

ola ki bir iş kurma fikrindesiniz, ne türk ile ne de avrupalı birisi ile iş kurun. tek olun, her ikisi de kazık atıyor.
türk; hemşehri olduğunuz için, avrupalı; yabancı olduğunuz için dolandırır.

yurt dışında yaşayan türkler'in oy kullanma haklarının iptal edilmesi fikrimi belirttiğim için cennet vatan gurbetçi akradaşlarımız beni çok da sevmezler. haklılar da, onlar oy kullanacak ki malum şahıs yönetimine devam edilecek. dolar euro yükselecek ki onlar buradan istediği evi alsın, geldiklerinde arabalarını tıklım tıklım doldurup gidebilsinler. sonra da buraya gelip "yhaaaa bizim orada gurulu düzenimiz var yhaaa." diyebilsinler. yaşamadığın ülkenin yönetimine oy kullanamazsın arkadaşım, hakkın değil zaten. çok seviyorsan gel, boz kurulu düzenini. hani gümrük kapılarında türk bayrağı görünce ağlıyorsunuz ya, türkiye sınırına girince şov yapıp yerleri öpüyorsunuz ya, kimisi de türkiye'den gelen tırın lastiklerini öpüp kokluyormuş. gelin abi, bitsin bu hasretiniz. türkiye'de her şey yolunda sonuçta.

yüzde doksan beşlik kısmı boş insandır, çok nadir düzgün gurbetçi ile karşılaşmak.

ruh adam

Yazuklug
(yazar: siyah anka) ukdesi.

hüseyin nihal atsız eseridir.

selim pusat ve arkadaşı şeref'in son sınıftayken harbiyeden atılması ile başlar her şey. her ne kadar suçsuz oldukları anlaşılsa da hapis cezası alırlar ve şeref dışarıya çıktıktan sonra intihar eder.
selim'in eşi ayşe pusat öğretmendir, uzun bir sürenin ardından mesleğe geri döner. ayşe mesleğe geri döndüğünde eski öğrencilerinden aydolu ve nurkan'ı görür, bir de yeni gelen güntülü ile tanışır. görgülü, terbiyeli, çalışkan ve bilgili güntülü...

selim, ayşe'nin öğrencileri olan üç kız ile tanışır fakat zamanla güntülü'ye karşı içinde karşı koyulamaz bir şey olur.
şeref bir gün selim'in rüyasına girer ve hakikati anlatır... hüseyin nihal atsız'ın betimlemesine göre selim; tanrıkut mete'nin ordusunda yer alan bir subaydır. sevgilisini oklamasını emreden mete selim'in sadakatsizliği ile karşılaşır. bu sevgili ise güntülü, selim'in karşı koyulamaz hislerinin sebebi ise budur.

devamınıda olanları da yazmak isterdim fakat kitabı okumak isteyenlerin hevesini kaçırmayayım, güzel kitaptır.

tüp mide ameliyatı

Yazuklug
tam olarak tüp mide ameliyatı olmasam da dolaylı yoldan tüp mideli sayılırım. kanserden dolaylı midemin neredeyse yarısı alındı, bu yüzden hayatıma tüp mideli birisi gibi devam etmek zorunda kaldım.

zor bir ameliyattı, sonrasındaki yaşam da öyle.
spor hayatımı bitiren bir operasyon, üzüldüğüm tek konu buydu.

kımız

Yazuklug
mayalanmış kısrak sütü.

herkesin damağıma hitap etmeyebilir, biraz alışık olunmayan bir tat. severek içmekteyim, sağlığınıza... alaş.

genellikle çamçak adı verilen kaselerde ikram edilir.
2
edwirdin menajeri edwirdin menajeri
adres madres verebilir misin
Yazuklug Yazuklug
izmir Kemalpaşa'da bulunun bir kazak çiftliği, alaş kımız çiftliği diye geçiyor.

yazarlara çocukluğunu hatırlatan şeyler

Yazuklug
(bkz: pazar arabası)

o zamanlar yokuşun tepesinde bir evde oturuyoruz, annem pazardan yeni gelmiş. pazar arabası ise bahçede duruyor, aldım dışarıya çıktım.
parkeler ile kaymaktan sıkılmıştım, arkadaşıma "tutsana şunu." diyip pazar arabasını iteledim. o da hiç sorgulamadan tuttu ve içine girdim, yokuşun tepesindeyiz ama burası çok önemli bir nokta. "tamam bırak." dememle yokuştan aşağı paldır küldür yuvarlanmam bir oldu, ayağa kalktığımda her yanım yara bere içindeydi.

akşamına güzel bir dayak yemiştim.

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol