Tam böyle günlük sayılmaz ama arada sırada içimden gelen şeyleri yazdığım bir defterim var. 4 yıldır yanımda taşıyorum. Şehirler, ülkeler değiştirdim ve hep benimleydi. Bence bunu her insanın yapması lazım. Ya da en azından ben yapıyorum. Bu iyi hissettiriyor.
“İzmir'de bir kişi, kız arkadaşına laf atan magandalara karşı gelince saldırıya uğradı.
Uzaklardan gelen bir kişi, tek başına gence yardım edip 3 kişiyi etkisiz hale getirdi.”
Yardıma gelen kişiye helal olsun tek tekmeyle bir tanesinin dünyasını kaydırdı zaten. Saldırıya uğrayan arkadaşın kafasında kask olduğu için çok darbe almamış. Ama kafanda o kask varsa kafanı kullanmayı bilmen gerek. Masada oturan ve izleyen “delikanlı” arkadaşlarında umarım aynı şey başlarına gelmez diyorum. Herkes bu yorum için “bu ülkede birine yardım ederseniz hapse girersiniz” gibi şeyler yazmışlar. Hapse falan girmezsiniz, illa öldürmeniz gerekmiyor. Yardım eden adam hapse girdi mi? Yok. İki tane çaktı suratlarına yapması gerekeni yaptı ve gitti. Yardım ve insan öldürmek arasında ki farklı anlamanız gerek.
Ufcde ki tek türk temsilcimiz. Kendisi ana maçında ilia topuria ve max holloway'in olacağı 308 kartında 2. Maçına çıkacak. Rakibinin ufcde ki ilk maçı ve 11/0 gibi güzel bir karnesi var. Umarım ibo ilk maçtaki hatalarını düzeltip gelir. Şans onunla olur umarım.
Semicenk'in 2.versiyonunu çıkardığı şarkı. Bana göre şarkının en iyi yeri klarnetin şarkıya girdiği yerdir. Zaten ne zaman iyi edememiş klarnet girdiği yeri?
Kendileri kadar “orospu çocuğu” kimseyi daha görmedi bu gözler. Sırf para kazanabiliyor diye sana akıl verme hakkını kendinde bulan, Yardım istediğinde yardım etmeyip üstüne birde ayağını kaydıran, Yaptıkları ezik hareketlerle ülkenin adını çıkaran bir çeşit insan topluluğu. Buraya geldiğimden beri ne zaman bir türkle yolum kesişse o an hayatım kararıyor. Türkün türkten başka düşmanı yok.
Özellikle Avrupa'da yaşayanları ayrı cahil olurlar.varoşluklarını avrupa'nın göbeğinde devam ettirebilme yeteneğine sahiplerdir, bu açıdan takdir ettim
yurtdışında yaşayan türkler çok genel bir kavram ancak tahminim patronun almanyada yaşadığı yönünde. çünkü en yobazlarımız zamanında oraya yerleşenlerin çocukları. örneğin amerikada bunun aksine türkler daha çok entegrasyon gösterip daha iyi yerlere geliyor ve insan gibi yaşamayı biliyorlar. 80 milyonluk ülkeyiz ama dünyanın neresine giderseniz gidin bir türk ile karşılaşabilmeniz muhtemel. birkaç yıl önce italyada belki beş bin kişinin yaşadığı bir köyde sigara içerken başka türklerle karşılaşınca buna tam olarak inanmıştım. hintliler gibi tüm dünyaya yayılmışız.
Genel olarak baktığımızda erkek büyük, kız küçük oluyor. Ya da yaşıt. Ben bu konunun tamamen kişilere bağlı olduğunu düşünüyorum. Erkek küçük de olabilir. Ama erkeğin küçük olduğu bir ilişki nerdeyse yok denecek kadar az. Bu bir problem midir yoksa başlı başına bir önyargı mı? Genel olarak “erkekler geç olgunlaştığı için kızlar kendinden büyük birini istiyor” deniyor ama ben öyle düşünmüyorum. Aralık çok fazla olmadığı sürece bence kimin büyük veya küçük olduğunun bir önemi yok.
Robotlaşmak olarak görmüyorum ben bunu. Evet çoğu insan akıllı saati sırf göstermek için alıyor ama hayatında spor olan insanlar için çok iyi bir alet.
Bu sadece bende mi oluyor bilmiyorum. Ama genelde türkçeye çevrilmiş kitaplar bir tık yoruyor beni o da isimler yüzünden. Bizim kitaplarımızı okurken isimlerden yana bir problem yok, hepsi hayatım boyunca duyduğum isimler. Ama kalkıp bir yabancı bir kitap okumaya kalkayım, isimlerden ötürü hep ekstra çaba sarfediyorum. “Bu kimdi?” “Bu nerden çıktı” lafları eksik olmuyor ağzımdan.
Eğer bir insanı kazanmak için bir şey yapmıyorsanız, onu elde edersiniz. Bu da karşı tarafın basit biri olduğunu gösterir. Günümüzde abaza erkek sayısının çok fazla olmasından mütevellit kadınlarımız kendini paha biçilmez kumaş sanıyor. Ama size yazan erkek aynı zaman 10 kişiye daha aynı şeyleyi söylüyor. Çünkü o basit biri. Onu kolay elde edebilirsiniz. Eğer bir gün kaliteli bir insan ile karşılarsanız o işlerin o kadar kolay olmadığını anlayacaksınız. Kendine ait kuralları olan, bir amacı, sınırları olan biri sizin o “elde ettiğiniz” hiçbiri erkeğe benzemeyecek. Sadece basit erkekleri hiçbir şey yapmadan elde edersiniz.
“Dünya her zaman güllük gülistanlık değildir. Acımasız ve kötü bir yerdir. Ne kadar güçlü olduğun önemli değildir. İzin verirsen seni dizlerinin üstüne çökertir, sonsuza kadar orada kalmana sebep olur. Sen, ben, hiç kimse hayat kadar güçlü darbe vuramayız. Ama önemli olan ne kadar güçlü vurabildiğin değil, önemli olan o darbeyi yedikten sonra, ileri doğru gitmeye devam edip edemediğindir. Kaç darbe alıp hayatta yoluna devam edebiliyorsun? İşte kazanmak böyle bir şey! Şimdi, eğer ne hak ettiğini biliyorsan, gidip hak ettiğin şeyi al. Ama o darbeleri almaya hazır olmalısın. Ve birilerini suçlayıp istediğim yere gelemedim, sebebi oydu ya da buydu ya da herhangi biriydi diyemezsin. Bunu korkaklar yapar ve bu sen değilsin. Sen bundan iyisin… Kendine inanmaya başlayana kadar, kendine ait bir hayatın olmayacak.”