şimdi başlığı görünce ben neyim ki diye bir bakayım dedim. bakmaz olaydım. ben de aynı seviyedeymişim.
admine açık mektubumdur: sn. admin duy çığlığımı ve beni bu dertten kurtar. yedinci seviyeye düşürebilirsin beni, hatta altı, beş. ne varsa kabulüm. sözlük ahalisi gocuyla aynı seviyede olduğumu fark ederse biterim.
o gün aslında iki darbe yapıldı. askeri yönetim ülkeye, hasan mutlucan da trt'ye el koymuştu. içimiz dışımız kahramanlık türküsü olmuştu.
yine de şahlanıyor aman, kolbaşının yandım da kır atı. dinlediğimiz a dostlar, bunun bilmem kaç katı.
yine de şahlanıyor aman, kolbaşının yandım da kır atı. dinlediğimiz a dostlar, bunun bilmem kaç katı.
bilmemek değil öğrenmemek ayıp diye beynimizi yiyip durdular senelerce. öğrendik de ne oldu? cahillik mutluluktur. öğrendiğiniz her yeni şey, bildiğiniz ve size dikte edilen tüm doğruları (!) sorgulamaya iter. kulübe hoşgeldiniz! ikirciklisinizdir artık. her şeyi sorgular ve hiç bir şeyden emin olamazsınız. ya da emin olana kadar beyninizi yakarsınız. mutlu musunuz şimdi!? neyse, hadi geçmiş olsun.
Cahil cesaretimi mazur görün üstadım ancak sanki 'bilmek' fiili size daha çok oturuyor ve yakışıyor. Olaylara kinayeyle yaklaşımınız, mahir olanın rikkatini celp ediyor. Bir kitap yazında okuyalım efenim :)
teşekkür ederim haberci, onore oldum. uzun zamandır aklımda aslında. ama şu an zor. 2. emeklilik sonrası belki :)
Kaderin cilvesi üstadım; insanlığın fikren yürümesi hatta koşması için sizin emeklemeniz lazım:) eyt'de mi geçmedi yanınızdan yörenizden… ;)
zaten o eyt li ergen'ler canıma okudu. 2014'te yılıyla, yaşıyla emekliliğe hak kazanmıştım ama devam ettim. tam emekli olayım artık deyip dilekçeyi verdiğim dönem eyt'liler patlak verdi. onların dosya kalabalığı yüzünden tam 7 ay sonra emekli maaşım bağlandı. neyse ki emekli olur olmaz iş teklifi almıştım, mağdur olmadım.
Üstadım iltifat olarak algılamayın lütfen ama sizin mağdur olacağınızı sanmıyorum. Emekli olursanız ki olmuşsunuz, sizi emekli eden şirket mağdur olur, emekli olmazsanız da fikriyatı zevale uğramış vatandaşlar mağdur olacak. Siz karar verin artık kırmızı kabloyu mu yoksa mavi kabloyu mu keseceğinize:) bana göre zor durum ama sizin için böyle bişey söz konusu bile olamaz:)
it is very kind of you ! :)
:)
birisi başlığı açıp kaçmış. neyse…
bir denizcilik terimi. nedir bilmiyorum, ya da hatırlamıyorum. kitabı okuduğum dönemlerde illa ki öğrenip unutmuşumdur. merak eden google'sın. bana hatırlattığı tek şey, rahmetli cevat şakir'in halikarnas balıkçısı adlı şaheseri. nur içinde yatsın.
bir denizcilik terimi. nedir bilmiyorum, ya da hatırlamıyorum. kitabı okuduğum dönemlerde illa ki öğrenip unutmuşumdur. merak eden google'sın. bana hatırlattığı tek şey, rahmetli cevat şakir'in halikarnas balıkçısı adlı şaheseri. nur içinde yatsın.
yiyin geçin işte. ne yazacaksın ki şuraya? ya haşlarsın, ya közlersin ya da tanelerini ayırıp patlatısın. başka bir seçenek yok zaten!
Hocam her ne kadar bende bu şekillerde sevsem de mısırı patlatıp üzerine erimiş çikolatayı boşaltıp karıştırıp yiyen insanlar da var . o da onların zevki
bak bunu ilk defa duyuyorum. ilginç bir yöntem.
Evet doğrudur .
kimi çoktan uyumuştur, kimi içinse gece daha yeni başlar. daha görecek1:00, 2:00 var önümüzde. dur bakalım neler olacak.
sıradan, genel geçer, alışılagelmiş anlamlarını taşımakta olup, amacımız bu sıradanlığı aşabilmek olmalıdır. neden alalade olup, alalade işler yapalım ki? biz çok daha fazlasıyız.
a- berberde beyhude geçen zaman,
b- allahın arsasına bıraktığım araç için otopark ücreti öderken.
geri kalanlarla bir şekilde başa çıkabiliyorum.
b- allahın arsasına bıraktığım araç için otopark ücreti öderken.
geri kalanlarla bir şekilde başa çıkabiliyorum.
ağlayamamak ya da ağlamamak kültürümüzde er kişilere dikte edilen bir özelliktir. ağlamak ne demek! kadın işidir o (!) değil mi ya! başka bir girdimde de belirttiğim gibi işte tam da bu yüzdendir erkek kısmının her şeyi içine gömüp, kadın kısmından (genelde) daha önce gitmesi öte tarafa…
hayaller hiç kimsenin çalamayacağı kadar büyüktür. yine de çalınacakmışçasına sıkı sıkıya sarılın onlara.
sadece adminin değil, moderatör ve editörün de yetki ve sorumluluk alanında olan işlem, ki gördüğüm kadarıyla ikisinden de birer tane mevcut sözlükte. yani rahat olun. her şey kontrol altında.
kendin için aydınlık ol… hmm biraz düşünmem lazım. tamam düşündüm.
“mum dibine ışık vermez” kültürüyle yetişmiş bir ölümlü olarak bir yere varamadım. hep etrafımızı aydınlatmamız dikte edildi bize. dolayısıyla ”404 not found” hatası alınır ve başlık kendini imha eder.
“mum dibine ışık vermez” kültürüyle yetişmiş bir ölümlü olarak bir yere varamadım. hep etrafımızı aydınlatmamız dikte edildi bize. dolayısıyla ”404 not found” hatası alınır ve başlık kendini imha eder.
hanım ne bilsin benim nerede ne yazdığımı?! arkadaşlar siz nasıl hayatlar yaşıyorsunuz? anonimlik nerede kaldı?
Aslında espri yapıyoruz.
tamam. rahatladım! laf aramızda en azından senin girdinin espri olduğunu anlamıştım. zira bekar olduğun kanaatindeyim.
Eee herhalde yoksa bu kadar boş vakit bulup yazamazdim.
Çoğu zaman olduğu gibi ofisten eve oldukça geç geldim. Evde hazır yemek yok. Hadi dedim yumurta kırayım. tavayı kızdırdım Tereyağını koydum, yumurtaları tavaya kırdıktan sonra tezgah üstü çöpüne atarken taşıma esnasında kabukta kalan akı tezgaha damlamasın diye o küçük, şirin çöp kovasını tavaya olabildiğince yaklaştırdım.
ve olaylar silsilesi başladı. (kafa günün yoğunluğuyla dalgın, bir yandan background'da yarının iş programını yapıyor)
yumurtayı tavanın kenarına vurarak kırdım ve içini çöpe boşalttım. (evet doğru duydunuz çöpe). sonra iki elimdeki yumurta kabuklarıyla göz göze geldik.
gayet “cool” bir edayla hafifçe gülümseyip, hiç bir şey olmamış gibi ikinci yumurtayı alıp yine aynı yöntemle kırdım ve içini yine çöpe boşaltıp, elimdeki o lanet olası kabuklarla tekrar baş başa kaldım.
sonra neden başka bir iş seçmedim ki diye kendime gayet sunturlusundan bir küfür sallayıp, sonraki günün programını kafamdan kovaladım ve tezgah üstü çöpü olay mahallinden uzaklaştırarak iki yumurta kaybıyla hayatıma devam ettim. nasıl bir hayatsa artık…
ve olaylar silsilesi başladı. (kafa günün yoğunluğuyla dalgın, bir yandan background'da yarının iş programını yapıyor)
yumurtayı tavanın kenarına vurarak kırdım ve içini çöpe boşalttım. (evet doğru duydunuz çöpe). sonra iki elimdeki yumurta kabuklarıyla göz göze geldik.
gayet “cool” bir edayla hafifçe gülümseyip, hiç bir şey olmamış gibi ikinci yumurtayı alıp yine aynı yöntemle kırdım ve içini yine çöpe boşaltıp, elimdeki o lanet olası kabuklarla tekrar baş başa kaldım.
sonra neden başka bir iş seçmedim ki diye kendime gayet sunturlusundan bir küfür sallayıp, sonraki günün programını kafamdan kovaladım ve tezgah üstü çöpü olay mahallinden uzaklaştırarak iki yumurta kaybıyla hayatıma devam ettim. nasıl bir hayatsa artık…
gerek iş, gerekse özel hayatımda ne kadar başarılı olduğum tartışılır. İnsanız, doğrularımız olduğu kadar Yanlışlarımız da olmuştur. Ama eşi işe, işi de eşe anlatma durumu için çizgim yıllarca kırmızı kalmıştır. Ne işi eve, ne de evi işe taşıdım. Ve bunun bir zararını görmediğim gibi kuvvetle muhtemel faydasını gördüm. Eşiniz iş detayınızı, iş arkadaşınız da özel hayatınızı bilmek zorunda değil. “bunlardan birine uymayacağım” diyorsanız, işinizi eşinize anlatın. Ama eşinizi ve onunla yaşadığınız sorunları, ya da eşi geçtim, özelinizdeki herhangi bir sorunu iş yerine asla taşımayın! yapmayın bunu!
a- başka sözlükte adminlik vaadiyle kandır,
b- hiç yokmuş gibi davran,
c- ara ara yaz, psikolojisi bozulmasın,
d- bozulsun! zaten amaç bu değil mi?,
e- vallahi doğru, bkz. a ve b şıkları.
hadi hayırlı kurtuluşlar.
b- hiç yokmuş gibi davran,
c- ara ara yaz, psikolojisi bozulmasın,
d- bozulsun! zaten amaç bu değil mi?,
e- vallahi doğru, bkz. a ve b şıkları.
hadi hayırlı kurtuluşlar.
kişiliğimi bilmem, ben bile daha tam sayamadım kaç kişiliğim, kaç maskem var. bildiğim tek şey, burada her ne kadar (istisnai girdilerim hariç) dışişleri bakanlığına resmi yazı yazıyormuşçasına yazsam da aslında matrak çocuk olduğumdur. kısıtlı olan yakın çevrem keyif alır benimle olmaktan (yakalayabilirlerse tabii bu yalnız kovboyu). zira sosyalleşmeyi sevmesem de, kaçınılmaz ise surat asıp oturmam. keyif almaya ve vermeye bakarım. hayat kısa.
ötleğen kuşu,dur. Çocukluğumda okuduğum kitaptan da öte, okuduğum ilk kitaptır. işte belki de o ilk kitaptır sizi okumaya bağlayan ya da soğutan. ben çok sevmiştim. o okumadan sonra hayatımda kitap hep oldu.
yerli ve milli Tyrion Lannister. “çaylaaaar!” e fazla bir şey beklemeyin. çay önemli.
bunu tüm girdilerimde yeri geldikçe yazdım. yalnızlık, sosyalleşme kadar, hatta bundan da fazla bir ihtiyaçtır. insanın kendini dinlemesi gibisi yoktur. genelde birlikte yapılan bir aktiviteye tercih ederim yalnız yapılan bir aktiviteyi. sanılanın aksine yalnızlık huzurdur, dinginliktir, güçtür. kendi potansiyeline yapılan bir keşif yolculuğudur. korkmayın kendinizi dinlemekten ve kendinizle yüzleşmekten. başkalarında bulacağınızdan çok daha fazlası sizde mevcut.
not: ukdelerden.
not: ukdelerden.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?