genelde sağ yanıma dönerek uyurum. Çok önceleri uykuda bir şekilde dönüp sırtüstü pozisyonuna geldiğimde sıkça yaşadığım durumdu. Uyanmaya yakın tam uykuyla uyanıklık Arasındasındır, uyanmak istersin, ama Ama bir yandan da bilinçli olduğundan uyanıkmışsın gibi gelir. gel gelelim göğsüne bildiğin öküz oturmuştur. Hiçbir şekilde Hareket edemezsin, bağırmak istersin, var gücünle bağırırsın ama sesin çıkmaz Ve göğüsündeki öküz ağırlığını daha da arttırır. Allah'tan uzunca bir süredir muhatap olmuyorum. bünye de anladı herhalde başına gelecekleri, sırtüstü pozisyona hiç geçmiyor Artık.
yanlış okumada çığır açmış olabilirim. neyseki fazla sürmedi şok durumum. ekranı biraz daha yaklaştırınca rahata erdim çok şükür. camekanları değiştirme vakti geldi zaar. bir göz randevusu alayım.
yıllar önce hanımın bir dönem beraber çalıştığı bir çocuk vardı. bir erkek için gereğinden fazla nahifti, hal tavır ve hareketleri de erkeksi olmaktan çok uzaktı. kendi içinde çok çelişkileri ve isyanları vardı. açıkça belirtmese de erkeklere ilgi duyduğu aşikardı. denk geldiğimiz zamanlarda genelde kadınsı konulardan mevzu açardı. tahammül edemediğimden çok uzatmayıp müsaade ister ve uzardım. sonraları amerika'ya gitti ve daha da sonraları ameliyat olup cinsiyet değiştirdiğini duyduk. ben açıkçası onun adına sevindim. zira çocuk o bedenin içinde sıkışıp kalmıştı ve resmen eziyet çekiyordu. umarım içsel çatışmalarını da yenebilmiştir ve mutludur.
ameliyat kararı vermesi ve uygulamaya koyması elbette bir tercih. ama onu bu tercihe sürükleyen ve yaratılıştan gelen durumu tercih değildir. çocuk hiç olmazsa kendisine dürüst davranmış ve eşcinsel bir yaşam sürmektense formatını değiştirmeyi seçmiş.
ameliyat kararı vermesi ve uygulamaya koyması elbette bir tercih. ama onu bu tercihe sürükleyen ve yaratılıştan gelen durumu tercih değildir. çocuk hiç olmazsa kendisine dürüst davranmış ve eşcinsel bir yaşam sürmektense formatını değiştirmeyi seçmiş.
zamanla İlgili anlamlandıramadığım konu, einstein'ın pişirip önümüze koyduğu görelilik teorisidir. zaman nasıl mutlak olmaz, nasıl hıza bağlı olur… daha bunu özümseyememişken bir de heisenberg'in atom altı parçacıklarının bilinen fizik yasalarını hiçe sayarak yedikleri herzelerle uğraşmak durumunda kalıyoruz. allahım aklıma mukayyet ol.
İlk aşkım mıydı bilemem. o yaşlarda ne bilelim aşkı meşki. ama Tatlı kızdı. İlkokulda tenefüslerde sürekli etrafımda dolaşırdı. Muhtemelen bana meftundu. Sonra sonra düşündükçe anladım.
Bir keresinde hiç unutmam tenefüste susadım demiştim. Kız bir anda Ortadan yok olup okulun hemen karşısındaki evlerinden ışık hızıyla buz gibi su getirip vermişti.
Bir keresinde hiç unutmam tenefüste susadım demiştim. Kız bir anda Ortadan yok olup okulun hemen karşısındaki evlerinden ışık hızıyla buz gibi su getirip vermişti.
william landay - genetik miras
ne geçmişine bak hayıflan, ne de geleceğinden endişe et. hayat bir gündür, o da bugündür felsefesini savunan hayat mottosudur.
Ağustos böceği ile karıncanın hikayesiyle büyümüş bir nesil olarak karıncanın tarafında konumlanmışken, Ağustos böceği saflarına nasıl geçiş yapabileceğimiz ayrı bir tartışma konusudur.
Ağustos böceği ile karıncanın hikayesiyle büyümüş bir nesil olarak karıncanın tarafında konumlanmışken, Ağustos böceği saflarına nasıl geçiş yapabileceğimiz ayrı bir tartışma konusudur.
Arapça kökenli olup Türkçe'de bu sebeple, dolayısıyla anlamlarında kullanılır. yani cümleleri bağlarken nedensellik ilişkisi kurar. özellikle rahmetli demirel, o kendine has üslubu ile demeç verirken sıkça kullanırdı.
bir yerlerde yazmıştım. baktım burada yok başlığımız, hazır uçağın kalkışını beklerken birazdan maruz kalacağım sorunsalları ufak tefek eklemelerle buraya da yazayım dedim:
-binişte bavulunu çantasını 5 saatte yerleştirip koridoru açmayanlar, inişte koridoru kapatıp bavulunu çantasını kaplumbağa hızıyla ayarlayarak çıkanlar (evet acele etmenize hiç gerek yok, arkadaki 150 yolcu sizi sonsuza kadar bekleyebilir)
-arka sıradaki velet sürekli gürültü yapıp koltuğuna vururken ne yapıyorsun çocuğum yapma evladım demeyen ebeveynler
-anonsları zoraki ve homurdanarak yaptığından ne dedikleri anlaşılmayan kaptanlar
-durup durup tam servis yapılırken servis arabasıyla koltukların arasından millete sürtünerek tuvalete gitmeye çalışan izansızlar
-zaten kıç kadar olan tuvaletin yine kıç kadar olan lavabosunda dehşet ötesi tazyikle akan musluklar
-uçak pist başı yapana kadar bangır bangır telefonla konuşup, uçuş sonunda teker koyar koymaz yine telefonuna sarılanlar (evet, tam zamanında müdahale ettiniz atomun parçalanmasına, bilim dünyası sizinle gurur duyuyor)
-iletişim meraklısı olmadığınızı anlamayıp ısrarla muhabbet kurmaya çalışan yan yolcular
-koltuğunu dibine kadar yatıran ön yolcular. uçuşun riske en açık olduğu istatistiki verilerle kanıtlanan kalkış ve iniş fazlarında bu meret zaten güvenlik gereği dik olmak durumunda. diğer fazlarda teknik olarak yatırabilirsiniz ama nezaketen de olsa sorun bir zahmet. operatörler ekonomik gerekçelerle zaten yeterince daraltmış durumdalar koltuk aralıklarını.
-binişte bavulunu çantasını 5 saatte yerleştirip koridoru açmayanlar, inişte koridoru kapatıp bavulunu çantasını kaplumbağa hızıyla ayarlayarak çıkanlar (evet acele etmenize hiç gerek yok, arkadaki 150 yolcu sizi sonsuza kadar bekleyebilir)
-arka sıradaki velet sürekli gürültü yapıp koltuğuna vururken ne yapıyorsun çocuğum yapma evladım demeyen ebeveynler
-anonsları zoraki ve homurdanarak yaptığından ne dedikleri anlaşılmayan kaptanlar
-durup durup tam servis yapılırken servis arabasıyla koltukların arasından millete sürtünerek tuvalete gitmeye çalışan izansızlar
-zaten kıç kadar olan tuvaletin yine kıç kadar olan lavabosunda dehşet ötesi tazyikle akan musluklar
-uçak pist başı yapana kadar bangır bangır telefonla konuşup, uçuş sonunda teker koyar koymaz yine telefonuna sarılanlar (evet, tam zamanında müdahale ettiniz atomun parçalanmasına, bilim dünyası sizinle gurur duyuyor)
-iletişim meraklısı olmadığınızı anlamayıp ısrarla muhabbet kurmaya çalışan yan yolcular
-koltuğunu dibine kadar yatıran ön yolcular. uçuşun riske en açık olduğu istatistiki verilerle kanıtlanan kalkış ve iniş fazlarında bu meret zaten güvenlik gereği dik olmak durumunda. diğer fazlarda teknik olarak yatırabilirsiniz ama nezaketen de olsa sorun bir zahmet. operatörler ekonomik gerekçelerle zaten yeterince daraltmış durumdalar koltuk aralıklarını.
servis yapılırken tuvalete gitmeye çalışan bir olarak maalesef tek o sırada oluyor şansımız. tabi boş yer varsa hemen oraya geçiyorum ya da eğer aramda mesafe varsa hızlıca kaçıyorum tuvalete o ayrı ama maalesef o sırada gidebiliyoruz sadece. malum iniş ve kalkışlarda oturmamızı istiyorlar. bir keresinde herhalde kalkabiliyoruz dedim ama host beni oturttu hemen. ilk uçak yolculuklarımdandı :)
İşin püf noktası, PSU yani yolcu servis ünitesindeki kemer ikazının yanmadığı ve trolley'lerin koridorda boy göstermediği zaman aralığını iyi kombinleyebilmekte yatıyor. Uzun menzilli geniş gövde uçaklarda bu daha kolay. Zira gerek servis öncesi, gerekse iki servis arası (kısa menzillerin aksine 2. servis de var) bolca vakit oluyor makyaj tazelemek için. :) Dolayısıyla çok acil değilse aceleci davranmaya gerek yok, her şey çok güzel olacak :)
hem servis esnasında değil arada gitmek, hazır gitmişken molada olan hosteslerle muhabbet imkanı da sunuyor. değerlendirmek lazım ;)
işte o arayı ben yakalayamıyorum genelde. türkiye sınırlarında uçtuğumdan küçük burada uçaklar bilirsiniz. geniş uçaklar yurt dışı seferinde genelde. bir kere denk gelmiştim sadece geniş uçağa sonra hiç denk gelmedim. pek sohbet etmek gibi niyetim olmuyor benim. işimi görüp çıkıyorum sadece :) makyaj gibi bir derdim yok anlayacağınız :)
genelde uçuşlar bir en fazla bir buçuk saat olduğundan o aralığı yakalamak zor oluyor çünkü uçak havalanmayı kestiği anda servis başlıyor. malum zaman yok pek.
genelde uçuşlar bir en fazla bir buçuk saat olduğundan o aralığı yakalamak zor oluyor çünkü uçak havalanmayı kestiği anda servis başlıyor. malum zaman yok pek.
anlaşılan benim sorunsallarım arasında varlığını sürdürmeye devam edecek bu madde. ne diyelim! hayırlısı olsun :)
yapacak bir şey yok. ihtiyaç sonuçta :)
tedavüle çıktığı zamanlarda bile pratikte pek kullanılmaması cimri olmamakla beraber her şeyi kuruşu kuruşuna almayı vermeyi seven biri olarak beni zorluyordu. ama bu 1 kuruşun kendisiyle ilgili değil. bozuk para kullanımı genel olarak kültürümüzde pek yok. sıkça yaşadığımız enflasyonist süreçlerin de bu durumda payı var elbet. neyse, tedavülden kaldırılması oldukça geç bir karar olmakla birlikte iyi olmuş. neredeyse çıktığından beri esamesi okunmuyordu zaten.
diğer tarafta yani başka sözlüklerle yazılarımızın yayın hakkına ilişkin bir sözleşme imzalamadığımıza göre hukuki açıdan bir sorun teşkil edeceğini düşünmüyorum. etik açıdan da bir problem yok, zira kendi yazımızdan bahsediyoruz, başkasının metnini alıp kopyalamaktan değil.
kaynak göstermenin yine yukarıda yazdığım gerekçelerle gerekli olduğunu düşünmüyorum ama pratikte faydası olabilir. nedir bu fayda? küçük bir ihtimal dahi olsa, yazınıza diğer tarafta bir şekilde denk gelip burada da gören kişide, yazınızın intihal olabileceğine ilişkin hoş olmayan bir algı oluşabilir. akademik yayınlarda ciddi sonuçları olabilecek bu durum burada sadece yok yere itibarınızın zedelenmesiyle sonuçlanabilir.
kaynak göstermenin yine yukarıda yazdığım gerekçelerle gerekli olduğunu düşünmüyorum ama pratikte faydası olabilir. nedir bu fayda? küçük bir ihtimal dahi olsa, yazınıza diğer tarafta bir şekilde denk gelip burada da gören kişide, yazınızın intihal olabileceğine ilişkin hoş olmayan bir algı oluşabilir. akademik yayınlarda ciddi sonuçları olabilecek bu durum burada sadece yok yere itibarınızın zedelenmesiyle sonuçlanabilir.
istemsizce yani kazaen ise muhtemelen pek çoğumuz en az bir kez deneyimlemiştir. ancak başlıktaki vurgu ve altındaki girdi akıllara mazoşistlik kavramını getirmektedir. aslında mazoşizm, acı çekerek ya da aşağılanarak cinsel zevk almaktır. ancak genel kullanımda, cinsel sapkınlık anlamından bağımsız olarak direkt acı ve sıkıntıdan keyif almayı tanımlamak için de kullanılmaktadır. nerden baksan problemli bir durumdur.
çocukluğumdan itibaren bekarlığımın son anına kadar öğretmen ailesi olarak 7 ev değiştirdiğimizden herhangi bir yere aidiyetim olmadı. bu değişiklikleri ailenin bir yaşam biçimi olarak kanıksadığımdan olsa gerek, arkadaşlardan ayrılma, yeni arkadaşlar edinme, yeni bir çevre oluşturma eylemi benim için herhangi bir travma yaratmadığı gibi aksine gayet kolay uyum sağladım. kaldı ki bu değişiklikler vesilesi ile sosyoekonomik seviyeleri farklı semtlerde ikamet ettiğimizden, her tabakandan insan tanımanın kişisel gelişimime önemli ölçüde katkı sağladığını düşünüyorum.
evlendikten sonra da enteresan bir tesadüfle yine tam 7 ev değiştirdim.
ev taşıma, uygun nakliye firmasının bulunması, ustaların birbiriyle koordineli olarak ayarlanması, elektrik, su, doğalgaz gibi servislerin kapatılması ve açılması gibi pek çok alt kırılım içerir. eskiler bir taşınma üç yangına bedeldir der ama ben bu benzetmeyi hep abartılı bulmuşumdur. taşınmalar maddi, manevi yorucu olmakla birlikte, bir plan ve program dahilinde yapılırsa daha az örseleyecektir. ayrıca evdeki safralardan kurtulma imkanı da tanıyacağından, minimalist bir insan olarak taşınma hengamesinin en sevdiğim tarafı budur.
giderildi. hadi geçmiş olsun.
karşı taraf nezdinde potansiyel sevgili dersek:
- uzak dur güzellik, sahibim var. ve o sahibi dünyalara değişmem.
(bonus kapmak için yazılmamıştır. hanımın buralarda cirit attığımdan haberi yoktur)
- uzak dur güzellik, sahibim var. ve o sahibi dünyalara değişmem.
(bonus kapmak için yazılmamıştır. hanımın buralarda cirit attığımdan haberi yoktur)
çok abartılı olmadığı sürece fikir ayrılığı probleminin yanında esamesi okunmaz.
karpuz diyenlere katılıyor ve arttırıyorum, bol çekirdekli lütfen.
yabancı yazarların yazdığı romanları okurken isimler nedeniyle zorlanmak mümkündür. bunun uç örneği olarak rus romanları verilebilir. neredeyse kitabın üçte birine gelmişsindir, isimleri anca oturtmuş ya da oturtmak üzeresindir, sonra hop bir isim daha çıkar karşına, bu kim ki diye çözmeye çalışırken nice sonra anlarsın ki bu yeni isim aslında oturtmaya daha yeni muvaffak olduğun, kitabın ana karakterlerinden birinin diğer adıdır. okuma işi sudoku çözme eylemine dönüşür yazar sayesinde.
hayatın özünde bir anlam taşımadığını düşünenlerin oluşturduğu bir akım. geleneksel değerlere, ahlaki dayanaklara ve normlara karşı eleştiri içerir. turganyev'in babalar ve oğullar'ı, nihilist görüşe sahip esas oğlanın bu görüşleri nedeniyle yaşadığı kuşak çatışmasını çok güzel işlemiştir. başlığa dönecek olursak Nihilizme kaymak biraz kolaya kaçmak olur gibi geliyor bana. Hayatın mutlaka bir anlamı vardır, inşallah bir gün bu anlamı bulup cümleten rahata ereriz.
acil bir durumda Vakit kaybetmeden 112'yi Aramak önemli. yaşanan sıkıntının içeriği ile ilgili olarak çağrımız sağlık, polis, jandarma, itfaiye gibi ilgili birimlere aktarılacaktır.
Durumu sakin ve net bir şekilde aktarmalıyız. Örneğin bir yaralı söz konusuysa o anki durumunu ve yaşamsal fonksiyonlarını net bir şekilde tarif etmeliyiz. Konumu ve yol tarifini aktarmalıyız. Operatörün soracağı sorulara Doğru cevaplar vermeliyiz. Bütün soruları cevaplamadan hatta karşı taraf kapatabilirsiniz demeden telefonu kapatmamalıyız. Tek bağlantı noktası biz olduğumuzdan, oradan geçerken hayrına arayan biri olsak dahi yardım ulaşmadan olay mahallini terk etmemeliyiz. farklı zamanlarda İki kez arayan konumunda oldum. Bir kişiyi maalesef kurtaramadık (5. kattan atlayarak intihar eden bir kişiydi), diğeri şeker komasıydı (hipoglisemi) ve çok şükür hayatta.
Durumu sakin ve net bir şekilde aktarmalıyız. Örneğin bir yaralı söz konusuysa o anki durumunu ve yaşamsal fonksiyonlarını net bir şekilde tarif etmeliyiz. Konumu ve yol tarifini aktarmalıyız. Operatörün soracağı sorulara Doğru cevaplar vermeliyiz. Bütün soruları cevaplamadan hatta karşı taraf kapatabilirsiniz demeden telefonu kapatmamalıyız. Tek bağlantı noktası biz olduğumuzdan, oradan geçerken hayrına arayan biri olsak dahi yardım ulaşmadan olay mahallini terk etmemeliyiz. farklı zamanlarda İki kez arayan konumunda oldum. Bir kişiyi maalesef kurtaramadık (5. kattan atlayarak intihar eden bir kişiydi), diğeri şeker komasıydı (hipoglisemi) ve çok şükür hayatta.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?