-son gülen iyi güler
-sona kalan donakalır
detayına inecek olursak farklı anlamlar barındırdığı aşikar. Ama bana hep aynı senaryonun farklı iki söylemi gibi gelmiştir.
evliliğimin ilk yılları, gariban asistanlık zamanlarım. Eve aldığım ilk vantilatörü Topkapı'da Spotçudan 25 TL vererek aldığımı, o 25 TL'yi de elim titreyerek verdiğimi hatırlıyorum. o günler çok geride kaldı. Artık uzunca bir süredir willis carrier'a duacıyım çok şükür.
bu kurallardan özellikle biriyle çok dertliydim.
"Bir şeyin çalışmadığını ispat etmeye kalkarsan, o şey mutlaka çalışacaktır."
bt destekli Software uygulamalarımızdan birkaçında sık yaşadığım bir durumdu.
Çalışan program birden bloke oluyor. e biz de cd tray'i (evet vardı bir zamanlar) kahve fincanı altlığı niyetine kullanacak kıvamda bir kullanıcı değildik şükür. cache temizle, java güncelliğini kontrol et, programı resetle, bilgisayarı kapat aç vb Her türlü senaryoyu deneyip ondan sonra talep açıyoruz bt'ye.
sonra ne oluyor? bt'ci geliyor. açalım hocam. tamam açalım. hop program ışık hızıyla açılıyor. sonra çocuk “ulan nasıl insanlarsınız, bir halttan anlamıyorsunuz” bakışını atıp, nezaketle olur hocam öyle deyip gidiyor. sana da sinirden spazm geçirmek kalıyor.
"Bir şeyin çalışmadığını ispat etmeye kalkarsan, o şey mutlaka çalışacaktır."
bt destekli Software uygulamalarımızdan birkaçında sık yaşadığım bir durumdu.
Çalışan program birden bloke oluyor. e biz de cd tray'i (evet vardı bir zamanlar) kahve fincanı altlığı niyetine kullanacak kıvamda bir kullanıcı değildik şükür. cache temizle, java güncelliğini kontrol et, programı resetle, bilgisayarı kapat aç vb Her türlü senaryoyu deneyip ondan sonra talep açıyoruz bt'ye.
sonra ne oluyor? bt'ci geliyor. açalım hocam. tamam açalım. hop program ışık hızıyla açılıyor. sonra çocuk “ulan nasıl insanlarsınız, bir halttan anlamıyorsunuz” bakışını atıp, nezaketle olur hocam öyle deyip gidiyor. sana da sinirden spazm geçirmek kalıyor.
evet var böyle bir şey. Sene 2008 çok yoğun ve uzun bir iş gününün bitiminde ki bu saat gece 23:00'tü, otoparka inip arabaya atlayıp direkt Fethiye yoluna koyuldum (istanbul'dan). Susurluk'ta iki saatlik uyku ve yola devam. Hemen hemen non-stop Fethiye'ye birkaç saat kala tek geçişli bir köprüye yaklaşıyordum. köprüye giriş yapmış bir araç geliyor, Ben de sürmeye devam ediyorum. köprüye girmemem, yavaşlayıp sağda aracın geçişini beklemem lazım. Ama ben göre göre köprüye doğru sürmeye devam ettim. yukarıda tariflendiği üzere göz görüyor, beyine iletiliyor, yorumlama kısmı sizlere ömür. neyse Allah yardım etti bir şekilde son Saniyede kendime gelip acı bir Frenle köprü Korkuluğuna birkaç santim kala durdum.
Sözün Özü molasız uzun süre direksiyon sallamak bir erkeklik göstergesi değildir arkadaşlar. Siz Siz olun en fazla birkaç saatte bir (ideali 2 diyor otoriteler) mutlaka kendinize gelmenize, beyninize temiz oksijen gitmesine yetecek şekilde molaları verin. yol hipnozu olmayın.
Sözün Özü molasız uzun süre direksiyon sallamak bir erkeklik göstergesi değildir arkadaşlar. Siz Siz olun en fazla birkaç saatte bir (ideali 2 diyor otoriteler) mutlaka kendinize gelmenize, beyninize temiz oksijen gitmesine yetecek şekilde molaları verin. yol hipnozu olmayın.
evet. papyonlu tavşanlara ilgi duyduğumuz dönemlerimiz olmuştu.
ana kalem aktörlerimdendir, belki de birincisidir. scent of a woman'daki disiplin duruşması sahnesinde yaptığı konuşmanın eşi benzeri yoktur. muhteşem ötesidir.
merak eden “scent of a woman final speech” yazıp izleyebilir.
merak eden “scent of a woman final speech” yazıp izleyebilir.
yasal bir dayanağı olmamakla birlikte pratik olarak işleyen bir durumu, süreci tanımlamak için kullanılan Latince kökenli hukuki bir terim.
Türkiye'nin hatta dünyanın %90'ı geçimini Instagram üzerinden sağlıyor cümlesinden sonra izlemeye gerek duymadım ve kapattım.
empati aslında bir insanın, diğer kişilerin kendisinden farklı duygu ve düşüncelere, inançlara sahip olabileceğini anlama ve bunu kabullenme kapasitesidir. eğitimle geliştirilebilir.
kendi görüşlerine (ya da çevresi tarafından kendisine dikte edilen görüşlere) körü körüne bağlı ve diğer tüm görüşleri süzgecinden geçirmeden reddeden bir bünye fanatizmin kucağına düşmüştür. ırkçılık, yobazlık (sadece dini anlamda kastetmiyorum seküler kesimde de yobazlar tanıdım) fanatizmin en temel örnekleridir. fanatik bir bireyden de empati yapmasını bekleyemezsiniz. özetle empati candır. zeki ve duyarlı insan özelliğidir.
kendi görüşlerine (ya da çevresi tarafından kendisine dikte edilen görüşlere) körü körüne bağlı ve diğer tüm görüşleri süzgecinden geçirmeden reddeden bir bünye fanatizmin kucağına düşmüştür. ırkçılık, yobazlık (sadece dini anlamda kastetmiyorum seküler kesimde de yobazlar tanıdım) fanatizmin en temel örnekleridir. fanatik bir bireyden de empati yapmasını bekleyemezsiniz. özetle empati candır. zeki ve duyarlı insan özelliğidir.
çok uzun zaman önce okumuştum. tek bir hikaye değil dört beş kısa hikayeden oluşuyordu yanlış hatırlamıyorsam. üzerine pek çok okuma yaptığımdan net hatırlayamasam da keyifli bir okuma olduğunu hatırlıyorum.
okuma alışkanlığı kazanmak isteyenler için bu ve bunun gibi kısa hikayeler barındıran kaliteli eserleri tavsiye ederim. rus yazarları zaten tavsiye ederim. dostoyevski vazgeçilmezimdir mesela. ilk kitabı insancıkları bir okusanız bırakamazsınız, gerisi gelecektir. keza turganyev'in babalar ve oğullar'ı… çok keyif almıştım. okuyun işte, okumaktan zarar gelmez.
okuma alışkanlığı kazanmak isteyenler için bu ve bunun gibi kısa hikayeler barındıran kaliteli eserleri tavsiye ederim. rus yazarları zaten tavsiye ederim. dostoyevski vazgeçilmezimdir mesela. ilk kitabı insancıkları bir okusanız bırakamazsınız, gerisi gelecektir. keza turganyev'in babalar ve oğullar'ı… çok keyif almıştım. okuyun işte, okumaktan zarar gelmez.
pkk terörünün ocaklar söndürdüğü, çoluk çocuk sivil asker dinlemediği zamanlar. doğuda bir sınır ilinin merkez komutanlığında j. asteğmen olarak son dönemlerim. teskereye kalmış bir kaç hafta. diğer asteğmen arkadaşla dönüşümlü olarak havaalanında inzibat nöbeti tutuyoruz 4-5 asker kardeşimizle. haftada bir kaç kez şehit cenazesi yolluyoruz askeri uçakla baba evine (bunlardan biri de tuzla piyade okunundan devremdi nur içinde yatsın)
yine bir gün istanbul'dan tarifeli uçak geldi, siviller indi. biz tabii pür dikkat. ben ön tarafta sıkıntıya mahal bir durum olur mu diye terminale girenleri gergin gergin süzüyorum, arkada 2 er x-ray'in başında gelen ve gidecek olan erlerin bavullarını kontrol ediyor (hatıra falan diye götürülmeye çalışılan mermi, postal vb. mühimmata el koyup tutanakla kaydediyoruz). diğer ikisi çıkış kapısında çapraz tutuş bekliyor.
bir ara komutanım diye aniden seslendi çıkış kapısındaki, arkamı döner dönmez uzun boylu fırça saçlı bir sivilin boğazından ittiğini gördüm askeri. sivil de olsa anladım tabi rütbeli olduğunu. koşar adım gittim yanlarına:
-ne oluyor burada?
- komutanım, komutanımız yanındaki askeri de götürmek istiyormuş kendi aracıyla birliğe.
- kendinizi tanıtın.
- ben binbaşı bilmem kim. bu çocuk da benim askerim, götürüyorum.
- öncelikle yaptığınız hareket yanlış, bunca sivilin içinde askeri darp etmeniz uygun değil, şu an sivilsiniz herkes ne bilsin sizin rütbeli olduğunuzu?
- sen bana neyin yanlış neyin doğru olduğunu söyleyemezsin.
-söylerim komutanım, ben burada merkez komutanı…..'yı temsil ediyorum. ve bu askeri bize teslim edeceksiniz. biz de alaya bırakacağız ve ilk askeri konvoyla birliğinize gelecek. kurallar net. siz de biliyorsunuz.
- öyle bir şey olmayacak, gidiyoruz biz.
(sular ısınmaya başladı ben de zıvanadan çıkmaya)
dışarı çıktılar ve az ilerde duran binbaşının kendi aracına bindiler. kapıda ve x-raydeki askerlere beni takip edin talimatı verdim. aracın yanına gelince siz ikiniz aracın önüne, siz ikiniz aracın arkasına sıfır mesafe çapraz tutuş marş marş dedim. yerlerini alınca da milim kımıldayanın askerliğini yakarım yemin olsun dedim (aslında o sinirle çok sağlam küfür ettim de yazamıyorum şimdi buraya, yumuşattım) . kral çocuklardı hepsi bir ağızdan bir emredersiniz komutanım patlattılar.
binbaşı bir gaz verdi ileri gitmeye çalıştı geri gitmeye çalıştı. baktı olmayacak durdu. epey bir yanındaki götürmeye çalıştığı askerle konuştu, sonra cebinden bir şeyler çıkardı verdi ve arabadan indirdi. sonra yüzüme bakmadan gitti. tabii ben çocuklara rahat, çekilin talimatı verdikten sonra.
allahtan çocukların üstlerine sürüp gitmeye çalışmadı, zira tekerlere ateş emri verecek kadar zıvanadan çıkmıştım. durduk yere askeri mahkeme şu bu askerliği uzatırdık.
sessiz sedasız şafak sayan bir asteğmen olarak bir binbaşıyla hem de böylesine takışacağımı rüyamda görsem inanmazdım.
eve döndükten bir hafta sonra da alay komutanına eşlik etmek için beklediğimiz noktada canlı bomba patladığını izledim haberlerde. allahtan kızın kafa iyi olduğundan süreyi tam hesap edemeyip komutanın çıkışından 10 dk önce patlatmış kendini. bizimkiler de zırhlıda beklediklerinden bir şey olmamış.
çok zor günlerdi. bu vesile ile şehitlerimizi rahmetle anıyorum. bu vatanın aslan parçaları bitmez. bitiremediler, bitiremeyecekler.
yine bir gün istanbul'dan tarifeli uçak geldi, siviller indi. biz tabii pür dikkat. ben ön tarafta sıkıntıya mahal bir durum olur mu diye terminale girenleri gergin gergin süzüyorum, arkada 2 er x-ray'in başında gelen ve gidecek olan erlerin bavullarını kontrol ediyor (hatıra falan diye götürülmeye çalışılan mermi, postal vb. mühimmata el koyup tutanakla kaydediyoruz). diğer ikisi çıkış kapısında çapraz tutuş bekliyor.
bir ara komutanım diye aniden seslendi çıkış kapısındaki, arkamı döner dönmez uzun boylu fırça saçlı bir sivilin boğazından ittiğini gördüm askeri. sivil de olsa anladım tabi rütbeli olduğunu. koşar adım gittim yanlarına:
-ne oluyor burada?
- komutanım, komutanımız yanındaki askeri de götürmek istiyormuş kendi aracıyla birliğe.
- kendinizi tanıtın.
- ben binbaşı bilmem kim. bu çocuk da benim askerim, götürüyorum.
- öncelikle yaptığınız hareket yanlış, bunca sivilin içinde askeri darp etmeniz uygun değil, şu an sivilsiniz herkes ne bilsin sizin rütbeli olduğunuzu?
- sen bana neyin yanlış neyin doğru olduğunu söyleyemezsin.
-söylerim komutanım, ben burada merkez komutanı…..'yı temsil ediyorum. ve bu askeri bize teslim edeceksiniz. biz de alaya bırakacağız ve ilk askeri konvoyla birliğinize gelecek. kurallar net. siz de biliyorsunuz.
- öyle bir şey olmayacak, gidiyoruz biz.
(sular ısınmaya başladı ben de zıvanadan çıkmaya)
dışarı çıktılar ve az ilerde duran binbaşının kendi aracına bindiler. kapıda ve x-raydeki askerlere beni takip edin talimatı verdim. aracın yanına gelince siz ikiniz aracın önüne, siz ikiniz aracın arkasına sıfır mesafe çapraz tutuş marş marş dedim. yerlerini alınca da milim kımıldayanın askerliğini yakarım yemin olsun dedim (aslında o sinirle çok sağlam küfür ettim de yazamıyorum şimdi buraya, yumuşattım) . kral çocuklardı hepsi bir ağızdan bir emredersiniz komutanım patlattılar.
binbaşı bir gaz verdi ileri gitmeye çalıştı geri gitmeye çalıştı. baktı olmayacak durdu. epey bir yanındaki götürmeye çalıştığı askerle konuştu, sonra cebinden bir şeyler çıkardı verdi ve arabadan indirdi. sonra yüzüme bakmadan gitti. tabii ben çocuklara rahat, çekilin talimatı verdikten sonra.
allahtan çocukların üstlerine sürüp gitmeye çalışmadı, zira tekerlere ateş emri verecek kadar zıvanadan çıkmıştım. durduk yere askeri mahkeme şu bu askerliği uzatırdık.
sessiz sedasız şafak sayan bir asteğmen olarak bir binbaşıyla hem de böylesine takışacağımı rüyamda görsem inanmazdım.
eve döndükten bir hafta sonra da alay komutanına eşlik etmek için beklediğimiz noktada canlı bomba patladığını izledim haberlerde. allahtan kızın kafa iyi olduğundan süreyi tam hesap edemeyip komutanın çıkışından 10 dk önce patlatmış kendini. bizimkiler de zırhlıda beklediklerinden bir şey olmamış.
çok zor günlerdi. bu vesile ile şehitlerimizi rahmetle anıyorum. bu vatanın aslan parçaları bitmez. bitiremediler, bitiremeyecekler.
selam. allahın selamı. yok arkadaş selamlama kültürü yok bizde. ya tanışıp vıcık vıcık olacaz ya da tanımıyorsa ışid militanıymışsın da apartmanı kılıçtan geçirmeye gelmişsin gibi bakacak. ifrat tefrit arasında gidip geliyoruz ortası yok.
zamanın birinde karşı komşuyla ilk karşılaşmamızda asansörde merhaba nasılsınız sanırım komşuyuz gibi bir başlangıç yapayım dedim, yarım ağız bir merhaba aldım, neyse ona da şükür. ikinci karşılaşmada ben bekledim doğal olarak. tık yok. be allahın adamı, merak etme çocuğu yollayıp tuz soğan istemeyecem aşağısı migros, oturmalı moturmalı komşuculuk oynamayacam, sen istesen bile ne vaktim, ne niyetim ne de milletin gönlünü eylemeye tahammülüm var. ver selamı geç işte. ağzını oynatmak zor geliyorsa cümle kurma, hafif bir gülümse o bile yeter.
zamanın birinde karşı komşuyla ilk karşılaşmamızda asansörde merhaba nasılsınız sanırım komşuyuz gibi bir başlangıç yapayım dedim, yarım ağız bir merhaba aldım, neyse ona da şükür. ikinci karşılaşmada ben bekledim doğal olarak. tık yok. be allahın adamı, merak etme çocuğu yollayıp tuz soğan istemeyecem aşağısı migros, oturmalı moturmalı komşuculuk oynamayacam, sen istesen bile ne vaktim, ne niyetim ne de milletin gönlünü eylemeye tahammülüm var. ver selamı geç işte. ağzını oynatmak zor geliyorsa cümle kurma, hafif bir gülümse o bile yeter.
Nerede yaşıyorsunuz
epeydir yurt dışında… ama anlattığım olay istanbul'un göbeğinde bir sitede yaşanmıştır.
İstanbul için normal bence. Daha küçük şehirlerde hala devam ediyor. Küçükken çok garipserdim ama artık aileden alıştığım icin selam vermeden konuşmaya başlamam ama teşekkür ediyorsun işte bir seye en azında kafa sallamak zor olmamalı ya bence. İş yerinde, mağaza çalışanları için vs. Onlarida anlıyorum elbette o yüzden umursamıyorum.
yanlarındayken huzurlusundur. gerisinin pek önemi yoktur.
görünmez olmak. onu bunu gözetlemek için değil. tamamen namuslu görünmezlik. söz!
evet, aralıklı. 11 ay ara veriyoruz.
konyaaltı
alanya varken mi ?
demografik yapısından bağımsız olarak tamamen isminden yürünmüştür.
mübarek Ramazan ayında sahurumun başrol oyuncusudur.
bağlı bulunduğu ile değil, başka bir ile öykünen bundan başka ilçe var mıdır diye düşündürür insanı. İçimizdeki İrlandalı kıvamındadır. Nedir derdi? bir mesaj mı verir alenen? Konya'ya mı bağlanmaktır nihai amacı?
Ütünün fişini çektim mi, Çayın altını kapatmış mıydım Gibi evden çıktıktan sonra bÜnye'ye giren Sıradan insan korkuları işte.
anlamlı korkular bambaşka olup, ilgili başlık altında ayrıca beğeninize sunulacaktır.
anlamlı korkular bambaşka olup, ilgili başlık altında ayrıca beğeninize sunulacaktır.
Bu kadar kafa patlatmayacağım herhangi bir şey, hiç fark etmez. Mesela zamanın birinde bir tur almıştık, Tur rehberi tombilik bir oğlan vardı, ne bir sorun çözdü, ne geçtiğimiz herhangi bir yerin tarihini anlattı. Sürekli ama sürekli kızlarla fingirdedi. Allah'ım Bu da para kazanıyor ben de, adaletin bu mu diye serzenişte bulunduğunu hatırlıyorum.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?