yılmaz karakoyunlu'nun Yorgun Mayıs kısrakları adlı kitabıı, 27 Mayıs 1960 İhtilali'ni ve bu dönemde yaşanan olayları anlatan bir roman. nazım hikmet, yahya kemal ve Adnan Menderes'i ele alarak Türkiye'nin o dönemdeki siyasi atmosferini ve yaşananları edebi bir dille anlatmış. döneme ilgi duyan varsa şiddetle tavsiye ederim, çok keyifli bir okumaydı.
Bir ara niyetlenip açmıştım. Sanırım beşinci, onuncu dakikası falandı tam hatırlamıyorum dayanamadım ve kapattım. Küfürü ezelden beri sevemedim. Sahnenin gelişine göre oturduğu yer vardır arada çaktırmadan kullanırsın, tırmalamaz. Ama daha ne oluyor demeden ağzını doldura doldura bel altı başlarsan direkt konudan kopuyorum.
Bunlar bir takım küfürü normalleştirme çalışmaları üstadım. Acı biberle korkutulan bir nesle bile abartılı gelmesi haklı olduğunuzu gösteriyor zira ;)
-Kıç: Bacak (kıçlarım sancıyır = bacaklarım ağrıyor)
-kemik: sümük, sümüklü et= pirzola
-Azmak: Kaybolmak. cümle içinde kullanırsak: Pardon biz şehirde yeniyiz de azdık ne yapabiliriz? :))
-P....nk: İşadamı ve saygınlık ifadesi (Bir gün Süleyman Demirel ile konuşan Azerbaycan başkanı: Çok p.....nk bir insansınız'' demiş. Süleyman Demirel de bakmış bakmış ve '' Siz de az p.....nk değilsiniz'' demiş.
-Düşmek: inmek (uçağımız 10 dakika sonra Azerbaycan'a düşüşe geçecektir)
vardır illa ki benzerleri, benim hatırladığım en efsaneleri bunlar.
orijinalinin bildiğimiz klasik bir tablo değil, milano'da bir manastırın mutfağının direkt duvarında yapılan bir çalışma olduğunu duyduğumda şaşırmıştım açıkçası.
özellikle bu tarz duvar çalışmaları, tutunurluk zayıf olduğundan sık restorasyon ister. ve italyanlar da bu konuda pek mahir olmadıklarını kanıtladılar geçmişte.
bunun en güzel (!) örneği ecce homo şaheseridir (artık değil). bildiğin amatör bir boyacıya vermişler ve sonuç ortada. umarım son akşam yemeğinin orijinalinin de bunun gibi canına okumamışlardır, zira henüz görmedim.
2010'larda yaşanan meşhur ecce homo restorasyon faciasının görselini bırakayım. güler misiniz ağlar mısınız siz karar verin. ben ağlamasam da içim cız etti, dünya mirası sonuçta.
özellikle bu tarz duvar çalışmaları, tutunurluk zayıf olduğundan sık restorasyon ister. ve italyanlar da bu konuda pek mahir olmadıklarını kanıtladılar geçmişte.
bunun en güzel (!) örneği ecce homo şaheseridir (artık değil). bildiğin amatör bir boyacıya vermişler ve sonuç ortada. umarım son akşam yemeğinin orijinalinin de bunun gibi canına okumamışlardır, zira henüz görmedim.
2010'larda yaşanan meşhur ecce homo restorasyon faciasının görselini bırakayım. güler misiniz ağlar mısınız siz karar verin. ben ağlamasam da içim cız etti, dünya mirası sonuçta.
1+1, 2+1, 3+1, 4+1 evlerde oturdum. misafir odası ayırabileceğim 3+1, 4+1'lerde dahi misafir odası kavramı sözlüğümde hiç olmadı. evin en ferah odasını yani salonu keyfime göre döşeyip orada yaşadım, misafir geldiğinde de keyifle orada ağırladım.
misafir elbette başımızın tacı ama kendinize de değer verin. sonuçta hepimiz misafir değil miyiz şu üç günlük dünyada?
misafir elbette başımızın tacı ama kendinize de değer verin. sonuçta hepimiz misafir değil miyiz şu üç günlük dünyada?
sinclair zx spectrum 128 bilgisayarımda bomb jack
sonra ne oyunlar gördük ama hiç biri bu zevki vermedi
sonra ne oyunlar gördük ama hiç biri bu zevki vermedi
çok adım, öyle böyle değil. günlük rutinimde değil ama tatillere çıktığımda gittiğim şehri yürüyerek gezmeyi ve ara sokaklarında kaybolmayı çok severim. Turistik olarak dikte edilen ana caddeler Ve etrafındaki lokasyonlardan ziyade ara dere yerlerde dolaşarak çok enteresan şeyler keşfetmişliğim vardır. Sabahtan akşama, Bacaklarımz et kesene kadar yürüyüp Bir kere bile merak etmemişimdir kaç adım attım ki diye.
sessizliğin sesi her daim mutlu etmiştir beni. hani deseler ki güncelleme geldi, duyular dörde inecek, seç birini, yekten cevabım belli, hem de seve seve.
bi seksüeller bi seksüeller ki sorma gitsin! herkese hallenir bunlar.
baya bi seksüeller biliyorum ço kfenalar
genelde sağ yanıma dönerek uyurum. Çok önceleri uykuda bir şekilde dönüp sırtüstü pozisyonuna geldiğimde sıkça yaşadığım durumdu. Uyanmaya yakın tam uykuyla uyanıklık Arasındasındır, uyanmak istersin, ama Ama bir yandan da bilinçli olduğundan uyanıkmışsın gibi gelir. gel gelelim göğsüne bildiğin öküz oturmuştur. Hiçbir şekilde Hareket edemezsin, bağırmak istersin, var gücünle bağırırsın ama sesin çıkmaz Ve göğüsündeki öküz ağırlığını daha da arttırır. Allah'tan uzunca bir süredir muhatap olmuyorum. bünye de anladı herhalde başına gelecekleri, sırtüstü pozisyona hiç geçmiyor Artık.
yanlış okumada çığır açmış olabilirim. neyseki fazla sürmedi şok durumum. ekranı biraz daha yaklaştırınca rahata erdim çok şükür. camekanları değiştirme vakti geldi zaar. bir göz randevusu alayım.
yıllar önce hanımın bir dönem beraber çalıştığı bir çocuk vardı. bir erkek için gereğinden fazla nahifti, hal tavır ve hareketleri de erkeksi olmaktan çok uzaktı. kendi içinde çok çelişkileri ve isyanları vardı. açıkça belirtmese de erkeklere ilgi duyduğu aşikardı. denk geldiğimiz zamanlarda genelde kadınsı konulardan mevzu açardı. tahammül edemediğimden çok uzatmayıp müsaade ister ve uzardım. sonraları amerika'ya gitti ve daha da sonraları ameliyat olup cinsiyet değiştirdiğini duyduk. ben açıkçası onun adına sevindim. zira çocuk o bedenin içinde sıkışıp kalmıştı ve resmen eziyet çekiyordu. umarım içsel çatışmalarını da yenebilmiştir ve mutludur.
ameliyat kararı vermesi ve uygulamaya koyması elbette bir tercih. ama onu bu tercihe sürükleyen ve yaratılıştan gelen durumu tercih değildir. çocuk hiç olmazsa kendisine dürüst davranmış ve eşcinsel bir yaşam sürmektense formatını değiştirmeyi seçmiş.
ameliyat kararı vermesi ve uygulamaya koyması elbette bir tercih. ama onu bu tercihe sürükleyen ve yaratılıştan gelen durumu tercih değildir. çocuk hiç olmazsa kendisine dürüst davranmış ve eşcinsel bir yaşam sürmektense formatını değiştirmeyi seçmiş.
zamanla İlgili anlamlandıramadığım konu, einstein'ın pişirip önümüze koyduğu görelilik teorisidir. zaman nasıl mutlak olmaz, nasıl hıza bağlı olur… daha bunu özümseyememişken bir de heisenberg'in atom altı parçacıklarının bilinen fizik yasalarını hiçe sayarak yedikleri herzelerle uğraşmak durumunda kalıyoruz. allahım aklıma mukayyet ol.
İlk aşkım mıydı bilemem. o yaşlarda ne bilelim aşkı meşki. ama Tatlı kızdı. İlkokulda tenefüslerde sürekli etrafımda dolaşırdı. Muhtemelen bana meftundu. Sonra sonra düşündükçe anladım.
Bir keresinde hiç unutmam tenefüste susadım demiştim. Kız bir anda Ortadan yok olup okulun hemen karşısındaki evlerinden ışık hızıyla buz gibi su getirip vermişti.
Bir keresinde hiç unutmam tenefüste susadım demiştim. Kız bir anda Ortadan yok olup okulun hemen karşısındaki evlerinden ışık hızıyla buz gibi su getirip vermişti.
william landay - genetik miras
ne geçmişine bak hayıflan, ne de geleceğinden endişe et. hayat bir gündür, o da bugündür felsefesini savunan hayat mottosudur.
Ağustos böceği ile karıncanın hikayesiyle büyümüş bir nesil olarak karıncanın tarafında konumlanmışken, Ağustos böceği saflarına nasıl geçiş yapabileceğimiz ayrı bir tartışma konusudur.
Ağustos böceği ile karıncanın hikayesiyle büyümüş bir nesil olarak karıncanın tarafında konumlanmışken, Ağustos böceği saflarına nasıl geçiş yapabileceğimiz ayrı bir tartışma konusudur.
Arapça kökenli olup Türkçe'de bu sebeple, dolayısıyla anlamlarında kullanılır. yani cümleleri bağlarken nedensellik ilişkisi kurar. özellikle rahmetli demirel, o kendine has üslubu ile demeç verirken sıkça kullanırdı.
bir yerlerde yazmıştım. baktım burada yok başlığımız, hazır uçağın kalkışını beklerken birazdan maruz kalacağım sorunsalları ufak tefek eklemelerle buraya da yazayım dedim:
-binişte bavulunu çantasını 5 saatte yerleştirip koridoru açmayanlar, inişte koridoru kapatıp bavulunu çantasını kaplumbağa hızıyla ayarlayarak çıkanlar (evet acele etmenize hiç gerek yok, arkadaki 150 yolcu sizi sonsuza kadar bekleyebilir)
-arka sıradaki velet sürekli gürültü yapıp koltuğuna vururken ne yapıyorsun çocuğum yapma evladım demeyen ebeveynler
-anonsları zoraki ve homurdanarak yaptığından ne dedikleri anlaşılmayan kaptanlar
-durup durup tam servis yapılırken servis arabasıyla koltukların arasından millete sürtünerek tuvalete gitmeye çalışan izansızlar
-zaten kıç kadar olan tuvaletin yine kıç kadar olan lavabosunda dehşet ötesi tazyikle akan musluklar
-uçak pist başı yapana kadar bangır bangır telefonla konuşup, uçuş sonunda teker koyar koymaz yine telefonuna sarılanlar (evet, tam zamanında müdahale ettiniz atomun parçalanmasına, bilim dünyası sizinle gurur duyuyor)
-iletişim meraklısı olmadığınızı anlamayıp ısrarla muhabbet kurmaya çalışan yan yolcular
-koltuğunu dibine kadar yatıran ön yolcular. uçuşun riske en açık olduğu istatistiki verilerle kanıtlanan kalkış ve iniş fazlarında bu meret zaten güvenlik gereği dik olmak durumunda. diğer fazlarda teknik olarak yatırabilirsiniz ama nezaketen de olsa sorun bir zahmet. operatörler ekonomik gerekçelerle zaten yeterince daraltmış durumdalar koltuk aralıklarını.
-binişte bavulunu çantasını 5 saatte yerleştirip koridoru açmayanlar, inişte koridoru kapatıp bavulunu çantasını kaplumbağa hızıyla ayarlayarak çıkanlar (evet acele etmenize hiç gerek yok, arkadaki 150 yolcu sizi sonsuza kadar bekleyebilir)
-arka sıradaki velet sürekli gürültü yapıp koltuğuna vururken ne yapıyorsun çocuğum yapma evladım demeyen ebeveynler
-anonsları zoraki ve homurdanarak yaptığından ne dedikleri anlaşılmayan kaptanlar
-durup durup tam servis yapılırken servis arabasıyla koltukların arasından millete sürtünerek tuvalete gitmeye çalışan izansızlar
-zaten kıç kadar olan tuvaletin yine kıç kadar olan lavabosunda dehşet ötesi tazyikle akan musluklar
-uçak pist başı yapana kadar bangır bangır telefonla konuşup, uçuş sonunda teker koyar koymaz yine telefonuna sarılanlar (evet, tam zamanında müdahale ettiniz atomun parçalanmasına, bilim dünyası sizinle gurur duyuyor)
-iletişim meraklısı olmadığınızı anlamayıp ısrarla muhabbet kurmaya çalışan yan yolcular
-koltuğunu dibine kadar yatıran ön yolcular. uçuşun riske en açık olduğu istatistiki verilerle kanıtlanan kalkış ve iniş fazlarında bu meret zaten güvenlik gereği dik olmak durumunda. diğer fazlarda teknik olarak yatırabilirsiniz ama nezaketen de olsa sorun bir zahmet. operatörler ekonomik gerekçelerle zaten yeterince daraltmış durumdalar koltuk aralıklarını.
servis yapılırken tuvalete gitmeye çalışan bir olarak maalesef tek o sırada oluyor şansımız. tabi boş yer varsa hemen oraya geçiyorum ya da eğer aramda mesafe varsa hızlıca kaçıyorum tuvalete o ayrı ama maalesef o sırada gidebiliyoruz sadece. malum iniş ve kalkışlarda oturmamızı istiyorlar. bir keresinde herhalde kalkabiliyoruz dedim ama host beni oturttu hemen. ilk uçak yolculuklarımdandı :)
İşin püf noktası, PSU yani yolcu servis ünitesindeki kemer ikazının yanmadığı ve trolley'lerin koridorda boy göstermediği zaman aralığını iyi kombinleyebilmekte yatıyor. Uzun menzilli geniş gövde uçaklarda bu daha kolay. Zira gerek servis öncesi, gerekse iki servis arası (kısa menzillerin aksine 2. servis de var) bolca vakit oluyor makyaj tazelemek için. :) Dolayısıyla çok acil değilse aceleci davranmaya gerek yok, her şey çok güzel olacak :)
hem servis esnasında değil arada gitmek, hazır gitmişken molada olan hosteslerle muhabbet imkanı da sunuyor. değerlendirmek lazım ;)
işte o arayı ben yakalayamıyorum genelde. türkiye sınırlarında uçtuğumdan küçük burada uçaklar bilirsiniz. geniş uçaklar yurt dışı seferinde genelde. bir kere denk gelmiştim sadece geniş uçağa sonra hiç denk gelmedim. pek sohbet etmek gibi niyetim olmuyor benim. işimi görüp çıkıyorum sadece :) makyaj gibi bir derdim yok anlayacağınız :)
genelde uçuşlar bir en fazla bir buçuk saat olduğundan o aralığı yakalamak zor oluyor çünkü uçak havalanmayı kestiği anda servis başlıyor. malum zaman yok pek.
genelde uçuşlar bir en fazla bir buçuk saat olduğundan o aralığı yakalamak zor oluyor çünkü uçak havalanmayı kestiği anda servis başlıyor. malum zaman yok pek.
anlaşılan benim sorunsallarım arasında varlığını sürdürmeye devam edecek bu madde. ne diyelim! hayırlısı olsun :)
yapacak bir şey yok. ihtiyaç sonuçta :)
tedavüle çıktığı zamanlarda bile pratikte pek kullanılmaması cimri olmamakla beraber her şeyi kuruşu kuruşuna almayı vermeyi seven biri olarak beni zorluyordu. ama bu 1 kuruşun kendisiyle ilgili değil. bozuk para kullanımı genel olarak kültürümüzde pek yok. sıkça yaşadığımız enflasyonist süreçlerin de bu durumda payı var elbet. neyse, tedavülden kaldırılması oldukça geç bir karar olmakla birlikte iyi olmuş. neredeyse çıktığından beri esamesi okunmuyordu zaten.
diğer tarafta yani başka sözlüklerle yazılarımızın yayın hakkına ilişkin bir sözleşme imzalamadığımıza göre hukuki açıdan bir sorun teşkil edeceğini düşünmüyorum. etik açıdan da bir problem yok, zira kendi yazımızdan bahsediyoruz, başkasının metnini alıp kopyalamaktan değil.
kaynak göstermenin yine yukarıda yazdığım gerekçelerle gerekli olduğunu düşünmüyorum ama pratikte faydası olabilir. nedir bu fayda? küçük bir ihtimal dahi olsa, yazınıza diğer tarafta bir şekilde denk gelip burada da gören kişide, yazınızın intihal olabileceğine ilişkin hoş olmayan bir algı oluşabilir. akademik yayınlarda ciddi sonuçları olabilecek bu durum burada sadece yok yere itibarınızın zedelenmesiyle sonuçlanabilir.
kaynak göstermenin yine yukarıda yazdığım gerekçelerle gerekli olduğunu düşünmüyorum ama pratikte faydası olabilir. nedir bu fayda? küçük bir ihtimal dahi olsa, yazınıza diğer tarafta bir şekilde denk gelip burada da gören kişide, yazınızın intihal olabileceğine ilişkin hoş olmayan bir algı oluşabilir. akademik yayınlarda ciddi sonuçları olabilecek bu durum burada sadece yok yere itibarınızın zedelenmesiyle sonuçlanabilir.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?