hiç sevmem. tatlı ve türevleri benden uzak olsundur. sağlıklı yaşam hassasiyeti ile falan ilgisi yok. çikolata, şekerleme ve benzerlerine çocukluğumda dahi ilgi duyduğumu hatırlamıyorum. dondurmadan da nefret ederim mesela.
meyvenin bile tatlısını sevmem. manava tatlı mı bunlar diye sorduğumda hemen atlayıp “tabii abi bal gibi” deyince olmamışı yoksa kalsın derim. öylece bakar yüzüme makara mı yapıyorum diye. ilgi alanım alanım acı, ekşi ve tuzludur.
hesapsahibi
1. nesil Yazar - 13. Seviye Güneş Muhafızı - Yazar
- toplam entry 571
- takipçi 12
- puan 26047
aa öyle bir gün mü vardı? yoksa siz mi icat ettiniz? varsa yazıp kutlayayım benim kızı.
ama dur! varsa da kutlayamam. onu kutlarsam, kendi krallığımı tescil etmiş olurum. böylesine kibirli bir tutum içine girmek meşrebime uygun değil. plan iptal.
ama dur! varsa da kutlayamam. onu kutlarsam, kendi krallığımı tescil etmiş olurum. böylesine kibirli bir tutum içine girmek meşrebime uygun değil. plan iptal.
2014 den beri kutlanan bir gün. Az önce kızımınkini kutladım borçlu çıktım. Haniymiş hediyesi
haha kutlamamam için bir sebep daha :)
Evet ben yandım sen yanma
Ama 23 nisanda hediye alın. Ben çocukken çok beklerdim de 😭.
Canımızı veriyoruz. Hediye diye bir kavram kalmadı artık çocuklarda ne isterlerse oluyor zaten
bak ondan yırtarım işte. allahtan benimki 19 mayıs skalasından bile çıktı :)
Hesapsahibi sen daha 23 Nisan çocuğusun.
hehe bak o doğru :)
:)) biz sana hediye alırız
@hesapsahibi kızınız kaç yaşında ki
keşke söyleyebilsem. kendi yaşım ortaya çıkar diye korkuyorum. bey baba ne işin var burada diye sözlükten paketlenmek istemem açıkçası.
Seni paketleyecek adamın alnını karışlarım ben
😁😁😁
geçen hafta istifa ettim. evet! çoğu kişi tarafından aptallık olarak nitelendirilmesi pek mümkün. zira ayıptır söylemesi dikkate değer bir para kazanıyordum. dokunan eden yoktu, işimi yapıyordum. ama benimle ilgisi olmasa da organizasyonda bazılarına yapılan haksızlıklara dayanamadım.
özetle ihbar sürem bittiğinde yani bir süre sonra yurda döneceğim ve yeni bir iş arayışına gireceğim (her ne kadar arzulasam da evde oturamam). aptallık zor. millete yapılan haksızlıktan sana ne! yap işini al paranı, sağdan devam et. ama olmuyor işte, vicdanen rahat olmadıkça ne kazanırsan kazan hükmü yok.
özetle ihbar sürem bittiğinde yani bir süre sonra yurda döneceğim ve yeni bir iş arayışına gireceğim (her ne kadar arzulasam da evde oturamam). aptallık zor. millete yapılan haksızlıktan sana ne! yap işini al paranı, sağdan devam et. ama olmuyor işte, vicdanen rahat olmadıkça ne kazanırsan kazan hükmü yok.
Haksızlığa tahammül edememek aptallık değil duyarlı bir insan olmak demektir. Siz de öylesiniz
teşekkür ederim.
Doğru olanı yapmışsınız .Her şey para değil ki .Aptallık falan da değil .vicdan rahat olmadıkça ne kadar kazansanız da boştur .kapı kapıyı açar. belli mi olur belki çok daha iyi bir iş bulursunuz .Tecrübedir diyip geçin .
O aptallığı bende yaptım.İşim rahat,parası iyi,karışanım falan yoktu.Bi tane o.ospu çocuğuna kızdım ağzını burnunu kırdım ve istifa ettim.Bi dünya tazminatımıda yaktım.Evli ve yeni doğmuş bir çocuğun varsa bu süzme salaklıktır daha ne olsun.
düzgün eğitim verilmeli. yine de ara ara şaftı kayarsa (ki çocuktur kayar) odasına gönderilip biraz zaman verilmeli.
tamam, durun! saydırmayın hemen. fazlasıyla iyimser bir bakış açısı olduğunun ben de farkındayım. yakinen bildiğim bir aile var. sık sık yemeğe alırlar beni sağolsunlar. inanılmaz düzgün yetiştiriyorlar çocuklarını. ama fark etmiyor. küçük olan oğlan bildiğin canavar.
yaramazlığı falan geçtim, evlerine gittiğimde can güvenliğimin bile tehlikede olduğunu hissediyorum. çocuğun ne zaman üzerime atlayıp neremi ısıracağı, ya da ne zaman kafama ne fırlatacağı belli değil. hadi ben neyse, yemeği yiyip hemen uzuyorum. aynı tehlikeye babası 7/24 maruz kalıyor. anneye pek dokunmuyor namussuz.
onları görünce şükrediyor ve ben çocuk falan yetiştirmemişim, melek yetiştirmişim diyorum.
tamam, durun! saydırmayın hemen. fazlasıyla iyimser bir bakış açısı olduğunun ben de farkındayım. yakinen bildiğim bir aile var. sık sık yemeğe alırlar beni sağolsunlar. inanılmaz düzgün yetiştiriyorlar çocuklarını. ama fark etmiyor. küçük olan oğlan bildiğin canavar.
yaramazlığı falan geçtim, evlerine gittiğimde can güvenliğimin bile tehlikede olduğunu hissediyorum. çocuğun ne zaman üzerime atlayıp neremi ısıracağı, ya da ne zaman kafama ne fırlatacağı belli değil. hadi ben neyse, yemeği yiyip hemen uzuyorum. aynı tehlikeye babası 7/24 maruz kalıyor. anneye pek dokunmuyor namussuz.
onları görünce şükrediyor ve ben çocuk falan yetiştirmemişim, melek yetiştirmişim diyorum.
pandemi başına kadar bakamazdım. zira bakmanın temel koşulu beslemektir. sadece alnına soğuk havlu koymakla, ilaç vermekle, üstünü örtmekle sevgi beslemekle bakılmış olmuyor. bir de besleyebilmen lazım o kadını/adamı.
neyse ki hanım taş gibi. bunca senedir bir kere yatak döşek hasta oldu. o da domuz gribinin zirve yaptığı zamanlardı. 2009 ya da 2010 senesiydi yanlış hatırlamıyorsam.
kanun hükmünde kararnameyle ve ışık hızıyla kayınvalideyi getirmiştim başına ve kocalık görevlerimin beceremediğim bu kısmını kendisine delege etmiştim utanç içinde.
neyse ki pandemi adam etti beni. evden çalışırken, bu yemek yapanlardan neyim eksik, akşam yorgun argın geldiğinde önüne sıcak yemek koyabilmeliyim dedim ve youtube'dan baka baka öğrendim.
artık istediği kadar hasta olabilir ama olmuyor, kadın sağlam çıktı, ben ne yapayım! farkında olmadan yatırımın kralını yapmışım meğer.
neyse ki hanım taş gibi. bunca senedir bir kere yatak döşek hasta oldu. o da domuz gribinin zirve yaptığı zamanlardı. 2009 ya da 2010 senesiydi yanlış hatırlamıyorsam.
kanun hükmünde kararnameyle ve ışık hızıyla kayınvalideyi getirmiştim başına ve kocalık görevlerimin beceremediğim bu kısmını kendisine delege etmiştim utanç içinde.
neyse ki pandemi adam etti beni. evden çalışırken, bu yemek yapanlardan neyim eksik, akşam yorgun argın geldiğinde önüne sıcak yemek koyabilmeliyim dedim ve youtube'dan baka baka öğrendim.
artık istediği kadar hasta olabilir ama olmuyor, kadın sağlam çıktı, ben ne yapayım! farkında olmadan yatırımın kralını yapmışım meğer.
asistanlık zamanlarım, ders başlamak üzere, sınıfa doğru yürüyorum. arka tarafta uzaktan bir koşuşturma, bağırış çağırış sesleri peyda oldu. döndüm baktım, dört beş kişilik bir öğrenci grubunu, yine bir o kadar sakallı öğrenci grubu kovalıyor.
durum tespiti adına kısa bir muhakemeyle tiplerden klasik sağcı-solcu çatışması olduğunu anladım. bir an öndeki çocukların arasından, arkadaki grubun başını çeken alfa'nın elinde levye ya da inşaat demirine benzer bir oluşum fark ettim.
o an tam sınıfın önüne gelmiştik ve grup hızla yaklaşmıştı. önümde benimle aynı sınıfa girecek olan çocuk donmuş öylece bakıyordu. sertçe itip önce onu hemen arkasından kendimi sınıfa atarak kapıyı sertçe kapattım.
kapatır kapatmaz anında o demir çubuk büyük bir sesle kapıda patladı. öndeki çocukların tam merdivenlere yöneleceği köşedeydi kapı. sanırım çocuklar döner dönmez onlara isabet etmeyip allahtan kapıya gelmiş.
sesler kesilince, çıkıp baktım, demir çubuk yerde, kapıdaki göçük tam kafa hizasında. ucuz atlatmışız özetle. bir kaç zaman sonra arkadaki grubun profilinde bir öğrenci yakın çevrede ölü bulunmuştu. arkada kovalayan grupta mıydı, onu bilemedim. ama tanıyordum, bilinen bir profildi fakültede, sanırım biraz da meczupluk vardı. dolayısıyla gidişi bu olayla bağlantılı mıydı, yoksa bambaşka bir sebeple miydi bilmiyorum.
durum tespiti adına kısa bir muhakemeyle tiplerden klasik sağcı-solcu çatışması olduğunu anladım. bir an öndeki çocukların arasından, arkadaki grubun başını çeken alfa'nın elinde levye ya da inşaat demirine benzer bir oluşum fark ettim.
o an tam sınıfın önüne gelmiştik ve grup hızla yaklaşmıştı. önümde benimle aynı sınıfa girecek olan çocuk donmuş öylece bakıyordu. sertçe itip önce onu hemen arkasından kendimi sınıfa atarak kapıyı sertçe kapattım.
kapatır kapatmaz anında o demir çubuk büyük bir sesle kapıda patladı. öndeki çocukların tam merdivenlere yöneleceği köşedeydi kapı. sanırım çocuklar döner dönmez onlara isabet etmeyip allahtan kapıya gelmiş.
sesler kesilince, çıkıp baktım, demir çubuk yerde, kapıdaki göçük tam kafa hizasında. ucuz atlatmışız özetle. bir kaç zaman sonra arkadaki grubun profilinde bir öğrenci yakın çevrede ölü bulunmuştu. arkada kovalayan grupta mıydı, onu bilemedim. ama tanıyordum, bilinen bir profildi fakültede, sanırım biraz da meczupluk vardı. dolayısıyla gidişi bu olayla bağlantılı mıydı, yoksa bambaşka bir sebeple miydi bilmiyorum.
sicilimin temiz olduğu kanaatindeyim ama kul hakkı ince mevzu. farkında olmadan birilerine maddi manevi olumsuz bir etkim olduysa, aynısını yaşamak isterim zaten diğer tarafa borçlu gitmeme adına. gerçi o işlerin hesabı öyle basit dört işlem değildir herhalde, farklı algoritmaları olabilir. neyse, hayırlısı diyelim.
bence yesin. yazıktır. acıkmış zaten belli. uğraştırmayın çatalla bıçakla kızcağızı. ama söyleyin ona, öncesinde ve sonrasında o ellerini güzelce yıkasın. peçeteye sildim gittiyle olmaz o iş.
tek kanal trt dönemlerinde yayımlanmıştı. vadideki zambak'la güzel çirkin de vardı. ama asıl efsane olan kökler dizisiydi. diğerlerinden daha önce yayınlanmıştı. köle isaura beni pek sarmamıştı ama kökler'i gözümü kırpmadan seyrettiğimi hatırlıyorum.
bu kelime en genel kullanımıyla kişisel anlamda kendi kendini kontrol edebilme, düzenli bir yaşam tarzına sahip olma ve belirli hedefler doğrultusunda azimle ilerleyebilme yetisini belirler.
bunun haricinde, belirli alanlardaki alt kırılımları, kategorileri belirtmek için de kullanılır. mesela “farklı disiplinlerde” terimini spor müsabakalarında sıkça duyarsınız. pentatlon buna güzel bir örnektir. yüzme, koşu ve şu an hatırlayamadığım diğer üç farklı disiplini de içeren paket bir yarışmadır. yüzmenin de sırtüstü, serbest, kurbağalama ve benzeri alt disiplinleri vardır. örnekler çoğaltılabilir.
bunun haricinde, belirli alanlardaki alt kırılımları, kategorileri belirtmek için de kullanılır. mesela “farklı disiplinlerde” terimini spor müsabakalarında sıkça duyarsınız. pentatlon buna güzel bir örnektir. yüzme, koşu ve şu an hatırlayamadığım diğer üç farklı disiplini de içeren paket bir yarışmadır. yüzmenin de sırtüstü, serbest, kurbağalama ve benzeri alt disiplinleri vardır. örnekler çoğaltılabilir.
tek motivasyonum çalışmayacağım günlere kavuşmak ve yıllarca kısıtlı vakit ayırabildiğim hobilerime doya doya bolca zaman harcamak.
Emekli olmaya az mı kaldı hocam.
onu çoktan oldum zaten ikiye dönüyorum. kaderimde durmamacasına çalışmak varmış :)
:) eyt Li abilerimzidensin o zaman
değil. onlardan daha önce yılıyla yaşıyla saatiyle bilmem nesiyle doldurup olmuştum.
Maşallah maşallah :)
teşekkürler. ama yaşlı değilim. başlıklardan birinde 25'e falan bağlamıştık yanlış hatırlamıyorsam :))
Ben 19 diye hatırlıyorum
tamam. uygundur :)
:) ben de en çok öyle canlandırdım gözümde
yıllarca çalışan biri olarak emekliyken kafayı yiyebilirsin. emekli olunca yeni hobiler bul mutlaka.
bak onda haklısın. mevcut hobiler yeter. yine de bakarız yenilerine.
kolay gelsin valla zor emeklilik :)
başlığı okuyunca sesli güldüm. epey bir sene önce benim kız ilkokulda falandı, bir video hazırlayın demiş hocaları. kendinizi tanıtın tadında bir şeydi galiba.
baba çekelim dedi tamam kızım hadi çekelim. başladı bu anlatmaya sonra bir ara baya gaza geldi şöyleyim böyleyim deyip beni bilen bilir'le cümleyi bağladı :)
ben başladım gülmeye, çekim iptal. gülmem bitince “ülen düdük sen kimsin de seni bilen bilecek” diyemedim tabii çocuğun gururu incinmesin diye. kızım dedim bu şık bir kullanım değil, kendini beğenmişler söyler öyle. hadi bunu kullanmadan bir daha çekelim.
çektik bitti ama sonra epeyce bir süre alakalı alakasız anlarda “beni bilen bilir” deyip gülerek canından bezdirmiştim. hatırlattığınız iyi oldu. uzun bir aradan sonra yarın göreceğim onu. dur bakalım gene yapayım, hatırlayacak mı merak ettim.
baba çekelim dedi tamam kızım hadi çekelim. başladı bu anlatmaya sonra bir ara baya gaza geldi şöyleyim böyleyim deyip beni bilen bilir'le cümleyi bağladı :)
ben başladım gülmeye, çekim iptal. gülmem bitince “ülen düdük sen kimsin de seni bilen bilecek” diyemedim tabii çocuğun gururu incinmesin diye. kızım dedim bu şık bir kullanım değil, kendini beğenmişler söyler öyle. hadi bunu kullanmadan bir daha çekelim.
çektik bitti ama sonra epeyce bir süre alakalı alakasız anlarda “beni bilen bilir” deyip gülerek canından bezdirmiştim. hatırlattığınız iyi oldu. uzun bir aradan sonra yarın göreceğim onu. dur bakalım gene yapayım, hatırlayacak mı merak ettim.
çok alakalı olmasa da, bir de bunun kızlar için kullanılan “nefesleri kesti” yakıştırması var. gerçek anlamda nefesi kesilmiş biri olarak sinir oluyorum.
zamanın birinde önümde bisikletle giden yeğenimi arabanın altına almıştım. çok şükür verilmiş sadakamız varmış, derin yüzülmeler, doku kaybı ve bolca kanla atlatmıştık. nefes kesilmesi neymiş orada yaşadım. çocuğu hastaneye yeriştirdim ama vardığımızda benim durumum ondan kötüydü. kıpkırmızıydım, cayır cayır yanıyordum, terden sırılsıklam olmuştum ve gerçek anlamda nefes alamıyordum. herhalde %20'lere falan inmişti solunumum.
dolayısıyla, bodrumda bilmem ne beach barın önünden denize giren mayolu mankeni, şarkıcıyı magazinciler nefesleri kesti diye sunduklarında hep bu kötü deneyim gözümde canlanır ve bu yakıştırmayı çok münasebetsiz bulurum.
zamanın birinde önümde bisikletle giden yeğenimi arabanın altına almıştım. çok şükür verilmiş sadakamız varmış, derin yüzülmeler, doku kaybı ve bolca kanla atlatmıştık. nefes kesilmesi neymiş orada yaşadım. çocuğu hastaneye yeriştirdim ama vardığımızda benim durumum ondan kötüydü. kıpkırmızıydım, cayır cayır yanıyordum, terden sırılsıklam olmuştum ve gerçek anlamda nefes alamıyordum. herhalde %20'lere falan inmişti solunumum.
dolayısıyla, bodrumda bilmem ne beach barın önünden denize giren mayolu mankeni, şarkıcıyı magazinciler nefesleri kesti diye sunduklarında hep bu kötü deneyim gözümde canlanır ve bu yakıştırmayı çok münasebetsiz bulurum.
evlerden uzak. ama oluyor işte. her nesilde hayli fazla çıkıyor. sağda solda, işte, kamusal alanda gördüğünüz tüm o burnu havada zırtapoz gençlerin, adam olamadan yaşlanmış halleri onlar.
gereken miktar ikidir. bir an önce o iki çocuğu evlendirip yine ikiye düşmek en uygun yoldur. ama o da istenen refah seviyesini sağlamayabilir. zira yaklaşık çocukların paketlendiği dönemlerde emekli maaşına düşülmüş olunacağından “refah yaşam” hayallerde kalmaya devam edecektir. fazla sürmez ama, zira kısa süre sonra da sırada istiklal marşı ve kapanış oluyor zaten.
düşününce mantıklı geldi. bir şekilde yaptık büyüttük de… cahil cesareti işte. canlılar aleminde büyütmesi en meşakkatli yavru, insan yavrusu. sağlığına dikkat edeceksin, iyi bir aile terbiyesi vereceksin, düzgün okullarda okusun diye maddi manevi yıpranacaksın. her türlü dış tehlikeden korumak için gerek küçükken gerekse ergenlikte (özellikle ergenlikte) pür dikkat kesileceksin.
tüm süreç boyunca odak noktan o olduğundan pek çok aktiviteden fedakarlık edeceksin. neyse ki biz bu kısmına pek uymadık, pek çok şey yaptık ve hepsinde çanta gibi yanımızdaydı, kolay bir çocuktu sağolsun. ama bu konuda “fatal error” veren çok aile gördüm.
neyse, üniversitesine dertleneceksin, şehir içi, şehir dışı, yurt, öğrenci evi (!) para basmaya devam… hadi bitirdi, yurt dışında yüksek lisans yapacağım diyecek “nasıl olacak bu emekli maaşıyla” diye dertleneceksin. çıkınca iş bulabilecek mi ona dertleneceksin.
evlense de kurtulsam diyeceksin ve ne kadar iyimser bir düşünce olduğunu evlendirince göreceksin. gelin ya da damat iyi çıktı mı? maddi manevi geçinebiliyorlar mı? diye kafa yoracaksın. her şey yolunda, torun geldi, hadi bakalım görev başına. en azından bir bakıcı bulunana kadar devreye gireceksin.
anneanne, babaanne, bakıcı makıcı derken okula başladı. okudu büyüdü etti. mevlam müsaade etti, onun da evliliğini görecek kadar yaşadın diyelim. koskoca dedesin, ya da anneanne/babaannesin, çeyrekle yırtamayacaksın…
yahu çok yazdım. yazarken daraldım, typo var mı diye bakarken son kontrolde bir daha daraldım.
illa ki yapacaksanız buyrun yapın, ama ben bu yazıyla vicdani yükümlülüğümü üzerimden atmış oluyorum.
dip not: anti-natalist düşünce olaya daha felsefi açıdan bakıyor herhalde. ama ben bilmem felsefe falan, makro değil mikro felsefe mi yaptım ya da başka bir şey mi yaptım onu da bilmiyorum, sayısalcı çocuğum sonuçta.
tüm süreç boyunca odak noktan o olduğundan pek çok aktiviteden fedakarlık edeceksin. neyse ki biz bu kısmına pek uymadık, pek çok şey yaptık ve hepsinde çanta gibi yanımızdaydı, kolay bir çocuktu sağolsun. ama bu konuda “fatal error” veren çok aile gördüm.
neyse, üniversitesine dertleneceksin, şehir içi, şehir dışı, yurt, öğrenci evi (!) para basmaya devam… hadi bitirdi, yurt dışında yüksek lisans yapacağım diyecek “nasıl olacak bu emekli maaşıyla” diye dertleneceksin. çıkınca iş bulabilecek mi ona dertleneceksin.
evlense de kurtulsam diyeceksin ve ne kadar iyimser bir düşünce olduğunu evlendirince göreceksin. gelin ya da damat iyi çıktı mı? maddi manevi geçinebiliyorlar mı? diye kafa yoracaksın. her şey yolunda, torun geldi, hadi bakalım görev başına. en azından bir bakıcı bulunana kadar devreye gireceksin.
anneanne, babaanne, bakıcı makıcı derken okula başladı. okudu büyüdü etti. mevlam müsaade etti, onun da evliliğini görecek kadar yaşadın diyelim. koskoca dedesin, ya da anneanne/babaannesin, çeyrekle yırtamayacaksın…
yahu çok yazdım. yazarken daraldım, typo var mı diye bakarken son kontrolde bir daha daraldım.
illa ki yapacaksanız buyrun yapın, ama ben bu yazıyla vicdani yükümlülüğümü üzerimden atmış oluyorum.
dip not: anti-natalist düşünce olaya daha felsefi açıdan bakıyor herhalde. ama ben bilmem felsefe falan, makro değil mikro felsefe mi yaptım ya da başka bir şey mi yaptım onu da bilmiyorum, sayısalcı çocuğum sonuçta.
yazım, hataları sosyal medya da gezinirken sıkca rasladığımız hatalardır. benide gerer pekçok insan, gibi ama aldırmamayı öğrendim galba zaman'la. hata yabmamak için zamanın da iyibir dil bilgisi eğitimi almış olmalı ğerekir.
yazım hatası diyince yanlız kelime hataların'dan bahsedmek yalnış olur: nokdala ma, işaretlerinin doğru kullanım'ıda mühim? türkçenin uzun cümle yabısı'ndan, dolayı kaynaklanan nokdalama. işaretleri doğru kullanılmaz'sa anlam, kaymaları ve düşük. cümle yapılarıda ortaya çıkabiliyo,
bide mümkün, mertepe yabançı kelime kullanmamak lazım .illaki kullanacam diye inad. edmemeli mutlaka kullanmak ğerekiyosa “işde böğle” çift dırnak için de kullanmak ğerekir
kendi adıma konuya çok hassasiyed ğösteriyom ve ayni. hassasiyedi bütün, yazarlard'an bekliyom, türk'çeyi doğru kullanan yazarlar baştağcımız'dır;
hadi hoşcağalın.
siyu leytır alligeytır (ingiliz cemde hiç fena deyildir hani)
yazım hatası diyince yanlız kelime hataların'dan bahsedmek yalnış olur: nokdala ma, işaretlerinin doğru kullanım'ıda mühim? türkçenin uzun cümle yabısı'ndan, dolayı kaynaklanan nokdalama. işaretleri doğru kullanılmaz'sa anlam, kaymaları ve düşük. cümle yapılarıda ortaya çıkabiliyo,
bide mümkün, mertepe yabançı kelime kullanmamak lazım .illaki kullanacam diye inad. edmemeli mutlaka kullanmak ğerekiyosa “işde böğle” çift dırnak için de kullanmak ğerekir
kendi adıma konuya çok hassasiyed ğösteriyom ve ayni. hassasiyedi bütün, yazarlard'an bekliyom, türk'çeyi doğru kullanan yazarlar baştağcımız'dır;
hadi hoşcağalın.
siyu leytır alligeytır (ingiliz cemde hiç fena deyildir hani)
Yarabbim kör et beni
Normalde gözüm seğirmeye başlar. Bu entry bilinçli olarak yazıldığı için hırlamaya başladım. Hırrrrr :)
Ğayet düzgün bi türkçeynen yazdım: nesini beyenmedinizki :)
Çok beğendik böyle devam
Bak ya hala devam ediyor 😅 hoçça ğalın ğidiyom ben sözlükten. Mutlumusunuz @hesapsahibi. Yazuklar filan oldu, farkettinizmi
her şeyden önce başlık sahibini takdir ediyorum. detaylı düşünülüp cevaplanması gereken bir mevzu.
uzun zamandır inançlı bir kadınla evliyim. dolayısıyla sanırım doğaçlama yapmam gerekiyor.
inanç, adı üstünde neye inandığınla ilgili bir şey. insanların neye inanıp inanmadığı elbette önemli, ama daha ziyade ahlaki değerler ve fikir birlikteliği öne çıkmalıdır evliliklerde. şimdi düşünüyorum…inancı olmayan ama uygun ahlaki değerlere ve kültürel alt yapıya sahip bir kadınla nasıl ilerlerim? yaratıcı bir güce inanıp inanmaması ilişkimizi nereye götürür?
evlenme kararı verecek noktaya gelindiğine göre, her iki taraf da bir birini sağlam etüt etmiştir diye düşünüyorum. bir şeylere inanmak ve bunun gerekliliklerini yerine getirmek başka bir şey, aynı ahlaki ve kültürel değerlere sahip olmak başka bir şey. her iki taraf da inanç konusunda birbirine anlayışlıysa ve diğer argümanlarda bir sıkıntı yoksa bu iş yürür. yani cevaben, seviyorsam ve fikir birlikteliğimiz varsa inançsız biriyle evlenirdim.
tamam. evlendim. iyi halt ettim. iş bitmiyor ki. bir de çocuk yapacaksın illa ki. o ne olacak? benim mühendis çocuk var mesela. kendisi katolik, karısı luteryan, babası ateist, dedesi bektaşi, babaannesi sünni. hadi bakalım. buyur burdan yak! karısı gebe şu an. oğlan çocuğu bekliyorlar. “oğlum üç nesilde ateizm dahil tüm dinleri görmüşsünüz, oğlanı budist yapmayacağına göre çevrimi tamamlayıp müslümanlığa dönüş yapabilirsin gibi görünüyor. bir düşün sen bu konuyu” dedim. hadi hayırlısı :)
uzun zamandır inançlı bir kadınla evliyim. dolayısıyla sanırım doğaçlama yapmam gerekiyor.
inanç, adı üstünde neye inandığınla ilgili bir şey. insanların neye inanıp inanmadığı elbette önemli, ama daha ziyade ahlaki değerler ve fikir birlikteliği öne çıkmalıdır evliliklerde. şimdi düşünüyorum…inancı olmayan ama uygun ahlaki değerlere ve kültürel alt yapıya sahip bir kadınla nasıl ilerlerim? yaratıcı bir güce inanıp inanmaması ilişkimizi nereye götürür?
evlenme kararı verecek noktaya gelindiğine göre, her iki taraf da bir birini sağlam etüt etmiştir diye düşünüyorum. bir şeylere inanmak ve bunun gerekliliklerini yerine getirmek başka bir şey, aynı ahlaki ve kültürel değerlere sahip olmak başka bir şey. her iki taraf da inanç konusunda birbirine anlayışlıysa ve diğer argümanlarda bir sıkıntı yoksa bu iş yürür. yani cevaben, seviyorsam ve fikir birlikteliğimiz varsa inançsız biriyle evlenirdim.
tamam. evlendim. iyi halt ettim. iş bitmiyor ki. bir de çocuk yapacaksın illa ki. o ne olacak? benim mühendis çocuk var mesela. kendisi katolik, karısı luteryan, babası ateist, dedesi bektaşi, babaannesi sünni. hadi bakalım. buyur burdan yak! karısı gebe şu an. oğlan çocuğu bekliyorlar. “oğlum üç nesilde ateizm dahil tüm dinleri görmüşsünüz, oğlanı budist yapmayacağına göre çevrimi tamamlayıp müslümanlığa dönüş yapabilirsin gibi görünüyor. bir düşün sen bu konuyu” dedim. hadi hayırlısı :)
Süper bir aile kozmopolit. Örnek alınası.
dizileri ikinci kez izleyemem. kaldı ki son bir kaç aydır listemde olan ve beğeneceğimi umduğum yeni dizilere bile başlayamıyorum. uzun süreli ilişki yaşayamama problemi baş gösterdi.
film izleyeyim diyorum, açıyorum bir tane, 15 dk sonra sıkılıp kapatıyorum. yani uzun süreli ilişkiyi geçtim, şöyle ağız tadıyla bir “one night stand” bile yaşayamıyorum.
klasik tv kanallarını zaten epeydir seyretmediğimden, odaklanma sorunumu çözmezsem film/dizi hayatım da sona erecek gibi görünüyor. kim bilir! belki de böylesi hayırlıdır.
film izleyeyim diyorum, açıyorum bir tane, 15 dk sonra sıkılıp kapatıyorum. yani uzun süreli ilişkiyi geçtim, şöyle ağız tadıyla bir “one night stand” bile yaşayamıyorum.
klasik tv kanallarını zaten epeydir seyretmediğimden, odaklanma sorunumu çözmezsem film/dizi hayatım da sona erecek gibi görünüyor. kim bilir! belki de böylesi hayırlıdır.
çiçek çocuklar olarak da bilinen hippilerin merkezi, yani bu akımın doğduğu yer abd'nin kaliforniya eyaletidir. özellikle san fransisko'nun ashbury semtidir tam olarak.
düzene baş kaldırmak ana temalarıydı. barış yanlısıydılar, savaşa karşıydılar. savaşma seviş lafı da bunların başının altından çıkmıştı. savundukları değerler dişe dokunur olmakla birlikte karşı argümanlarını doğru dürüst savunmayıp işi hovardalığa vurdular.
sağda solda çiçekli volkswagen minibüslerle gezip tozar, saç uzatıp kamplarda gitar çalar, içip içip zil zurna sarhoş olurlardı. ezcümle hafızalarda, en azından benim hafızamda, topluma hiç bir faydası olmayan, uyuşuk, alkolik tipler olarak kaldılar. neyse ki modaydı, her moda gibi geçti gitti.
düzene baş kaldırmak ana temalarıydı. barış yanlısıydılar, savaşa karşıydılar. savaşma seviş lafı da bunların başının altından çıkmıştı. savundukları değerler dişe dokunur olmakla birlikte karşı argümanlarını doğru dürüst savunmayıp işi hovardalığa vurdular.
sağda solda çiçekli volkswagen minibüslerle gezip tozar, saç uzatıp kamplarda gitar çalar, içip içip zil zurna sarhoş olurlardı. ezcümle hafızalarda, en azından benim hafızamda, topluma hiç bir faydası olmayan, uyuşuk, alkolik tipler olarak kaldılar. neyse ki modaydı, her moda gibi geçti gitti.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?