confessions

mefauf

1. nesil Yazar - 9. Seviye Karanlık avcı - Yazar

  1. toplam entry 166
  2. takipçi 17
  3. puan 17355

çocukken yapılmış küçük iş girişimleri

mefauf
Bu başlıkta çocukken yapmış olduğumuz para kazanma deneyimlerimizi ve hikayelerini anlatalım. Yardırın…

daha 8-10 yaşındayken ayakkabı boyamak veya simit satmak gibi girişimlerim vardı. ancak malumunuz ki bu işler ticaretten çok beden işçiliğine dayanan işlerdi ve çok yorucuydu. bunları yaptığım dönemde okula yorgun gider, derslerde uyuklardım hep. öğretmenden de fırçayı yerdim.

sonra annemlere bir tartı aldırıp çarşı pazar bir yerlerde durup tartıcılık yaparak hizmet sektörüne giriş yaptım. aslında bu işte bir nevi beden işçiliğiydi ama daha az yorucuydu. bu nedenle işime geliyordu. bazen -eğlenceli kılmak için- tartıya çıkanların kilosunu görmemesi için elimle o alanı kapatıp kilo tahminimi söylerdim. tartıdaki kişilerle iddialaşıp normalde 1 lira (u: o zamanın bin lirası tabii) alacakken beş on katını alarak o yaştaki bir çocuğa göre çok güzel paralar kazanırdım.

bir süre sonra ablam bir mumcuda işe başladı. bende arada bir oraya gider sadece onları izlerdim. sıra sıra, boy boy, renk renk mumlar yaparlardı. bazısı biraz eğri veya kısa olunca tekrar eritmek üzere ıskartaya ayırırlardı. bunları ayırdıkları kutuda günde 15-20 mum birikirdi. bunları renk renk ayırıp büyük varillere koyarlar ve ayda bir bunları tekrar mum yaparlardı. aslına bakarsak bu iş onlar için epey angaryaydı.

bunu farkedince önce ablama söyleyip onun onayını aldıktan sonra ustabaşıyla konuşup bana satmalarını istedim. o yaşta bir çocuğun bu teklifini geri çevirmeyip haftada bir gidip alabileceğimi söyledi. bende her hafta cuma günü gidip biriken 100-120 civarı mumu 15-20 liraya satın alıp ertesi gün cumartesi pazarına götürüp tartımın yanına koyarak satardım.

bir süre sonra tartı işi ikincil işim oluvermişti. çünkü o dönem çokça kesilen elektrikler yüzünden herkes deste deste mum satın alırdı evine. günlük tartı kazancım 20-25 lirayken mumdan çok daha fazla kazanç elde ederdim. kazandığım parayı kuruşuna dokunmadan anneme verirdim elbette.

sekiz çocuklu bir ailenin büyükşehirdeki hayatında kimseye muhtaç olmadan, el açmadan geçinmesine katkı sağlardım. şimdilerde oturduğum ev bile o dönemki birikimlerle alınmıştı aslında.

çok demeden az demeden hep çalışıp birikim yapmayı öğretti anne-babam. onurlu olmayı. kimseye muhtaç olmadan kendi kendine yetmeyi. aza tamah etmeyenin çoğu bulamayacağını. helal bir lokmanın haram milyonlardan daha kıymetli olduğunu öğrettiler. (u: iyi ki de yaptılar bunu)

en büyük mirası bu oldu bana anne-babamın. ahlaklı olmanın, çalmadan-çırpmadan, onurlu ve dürüst bir hayat yaşamanın tadı bir başka. onlar sayesinde tabii. şimdilerde benim de çocuklarıma öğretmeye çalıştığım en önemli değerler bunlar.

umarım başarırım.
umarım bende;
kendine, ailesine
ve topluma faydalı
bireyler yetiştirebilirim...

iyi insanların ortak özellikleri

mefauf
Mış gibi yapmadan yaşamaları. İçlerinden geldiği gibi, kimseye ve hiç bir şeye değmeden koşarcasına hayatı yaşayabilmeleri.

Kötü insanlar hep iyileri taklit ederler çünkü. Namussuzu namusluymuş gibi yapar. Hırsızı hırlısıymış gibi davranır. Arsızı arlısıymış gibi…

Ben bu yaşıma kadar geldim daha ben orospuyum diyen bir orospu, ben pezevengim diyen bir pezevenk görmedim. Adli sicil belgesinde tescillenmiş 26 suç kaydı bulunan da kendinden emin. Sorsan dünyanın en iyisi belki de benim diyecek.

Hatta özellikle de bu tip insanlar sivrilip toplumda öne çıkıyor. Kimi toplum mühendisliği derdinde. Kimi kendini robin hood sanıyor. İşte bunlar hep iyi insanları taklit etme çabası.

90'larda çocuk olmak

mefauf
sıfırdan başlayıp hırsla ilerlemeyi bilmekTir bi yerde. ne bileyim okul dönüşü sokakta bilye oynayan çocuklara rastlarsın. sonra sende oynamak istersin ama hiç bilyen yoktur.

Hemen birini gözüne kestirirsin gidip bir veya iki tane borç alır sonra o borç aldığın bilyeyle başlarsın oynamaya. ütersin, hırslanır ütmeye devam edersin. sonra büyük oynayanlara oynayıp daha çok ütersin ve en sonunda o çocukların içinde kural koyan, oyunu belirleyen olursun.

bir hedefin olmalıdır. çok iyi bilirsin misyonunu o çocukların elinde bilye kalmayana kadar oynar, hepsini ütersin. bazen yüzlercesi olur cebinde. öyle üç beş tane ütüp kaçmazsın bazısı gibi. ya da ben büyük oynamam diyip ufakçılık yapmazsın.

mert olursun, duruş sergilersin ve derken nihayet bütün bilyeler senindir. ne yazık ki o zaman görürsün; mutluluk hepsinin senin cebinde olması değildir. mutluluk bir amacının bir hedefinin olması. bir amaç için çırpınmak belkide...

sonra çıkarsın yüksek bir yere cebindekileri savurursun havaya yamaaa yamaaa diye bağırarak. etrafında fır döner herkes.

kazandığını karşındakilere pay edersin onların gücü oranında. farkında olmadan liberal bir ekonomi yaratmışsın belki. ya da doğa kanununun hayata geçmesini sağlamışsındır kim bilir.

ama mutlusundur tekrar. karşında, az önce hüzünlü bakan o gözler artık biraz olsun gülmeye, ışıldamaya başlamıştır...

kızların düşünmek için zaman istemesi

mefauf
Önsöz: Aslında troll yazarların çokça sevdiği başlıklardan biri bu. Yine de efendiliğimizden ödün vermeden trollere de yaşam alanı açtık. Bu başlıkta kızların düşünmek için süre istemesi üzerine yazıp çizeceğiz. Hadi bakalım yardırın…


biz erkekler ile kadınlar arasındaki en net farklardan biridir bu detay. öyle pat diye kesip atmazlar konuyu. teklifi alıp bekletirler. bunun birden fazla nedeni olabilir elbette.

cem yılmaz bir gösterisinde bu hususta espriler yapmıştı hatta. yalan söyleyemeyene yalancı denir gibi bir anekdot vererek genişletmişti. sonra dobra büyütülen erkek çocuğunun yalan söylemeyi becerememesine değinmiş ve nihayet kadının yalan uzmanı olarak büyümek zorunda kalışına getirmişti lafı.

konumuza dönersek; bu meselede de tam da böyledir. yani çok karmaşık ve belkide onlarca farklı sebebi olabilir bu yaklaşımın. şimdi aklıma gelen bir kaç seçeneği ele alalım.

1- yedekte tutuyordur. evet yanlış duymadınız. biri vardır hayatında ve siz ikinci veya üçüncüsünüz. (genelde bu durum çokça yaşanıyor. aman diyeyim!)

2- sizi beğenmediği için kibarca zamana yayarak olumsuz cevabı hazmetmenizi sağlıyordur. (çaresiz ve kibar bir kadın iyidir. kırmayın onu.)

3- sizi beğeniyor ancak hayatındaki kişi ile bitirmek üzere olduğu ilişkiyi noktalamak için zaman istiyordur. (bu devirde böylesini bulursanız yapışın, bırakmayın gencolar.)

4- zor bir ilişkiden yeni çıkmıştır. yeni bir ilişkiye hazır hissetmiyordur. (az da olsa böyle bir ihtimal var. evet evet yanlış duymadınız var böyle bir ihtimal)

5- uzun uzadıya bir ilişkisi vardır. dalgalı ilişkisini yaşadığı ex aşkıyla şu sıralar ayrıdır ancak ayrılsa da beraberdir. (netlik bekliyor olabilir.)

6- ailevi bir sorun yaşıyor olabilir. (azıcık da olsa oluyor böyle şeyler)

7- maddi açıdan sorunları vardır ve gönlü olsa da kabul edemiyor olabilir. (canım ya önemli olan gönüldür.)

8- ayrı dünyaların insanı olduğunuzu düşünüyor olabilir. (yeşilçam etkisi işte.)

9- önemli bir sağlık sorunu vardır. belki de bu konuyu enine boyuna düşünüp size söylemeyi deneyebilir. mesala mahrem yerlerinde yanık izi olabilir. veya ölümcül bir rahatsızlığı da olabilir. (bilemedim. olabilir ama.)

10- istiyordur ama güvenemiyordur size. ne bileyim çapkın falansanız ne derece ciddi olduğunuzu öğrenmek istiyordur. (özeleştiri iyidir. kıps.)

önemli not: çoğu kadın aslında çapkın olmasanız dahi bu yolu izleyebilir. kadınlar -tek gecelik ilişki kovalayan sayko tipleri hariç tutuyorum- genellikle bu şekilde davranırlar. önemli olduklarını hissetmek isterler.

11- sizi çok beğeniyor hatta ütopik biri olarak görüp teklifinize şok olmuş olabilir. (uçuşa geçtik birazcık.)

12- sizi beğeniyor olsa da fikrine güvendiği arkadaşlarına -kankalarına- sizi onaylatmak istiyor olabilir. (sosyal psikolojinin ilişkilere etkisi bu. en azından bir bitirme tezi kadar içeriği var bu maddenin. az değil bu şekilde düşünen kızlar.)

13- sizi beğenmiyor ama yine de kestirip atmak istemiyordur. yine bir önceki maddede olduğu gibi dost meclisinde! sizi değerlendirip yedekte tutup tutmama veya reddedip etmeme konusunda karar alınacaktır. (bi bitmediniz la. Bu da tehlikeli yaklaşım dikkat etmek gerekir.)

devamı gelebilir/gelmeyebilir de…

son final sınavı

mefauf
sene 2005 aylardan ocak.

balıkesirde okuyorum. balıkesir ile problemim yok ama ortam kasıyor epey. yıl sonu yatay geçiş ile gitmeyi düşünüyorum. neyse. ertesi gün son final sınavım var. vizesi kötü değil sınavın ama finalinde kendime pek güvenemiyorum. bütün dersler iyi. bi bu kalmış. gece kasıyorum, sabahlıyorum etüt salonunda.

sabah 6 gibi biraz kestireyim diyorum. ne de olsa sınav saat 10 da. kafamı yastığa koyduğum gibi uyuyorum. gözümü açtığımda saat 9:35. üstümü giyinip dışarı çıkmam 5 dakikamı alıyor. balıkesir kykda kalıyorum. bilen bilir.

oradan kampüse gitmek 45-50 dakika. tabii öyle her an otobüs de kalkmıyor allahın belası yerde. saat başı ve yarımlarda var o zamanlar. ağlamaklı bir halde koşuyorum ana caddeye doğru. o kadar önemsiyorum ki bu sınavı anlatılamaz.

şansım yaver gidiyor gelen bir ticari taksiyi durdurup binmem bir oluyor. saate bakıyorum; 9:45. amca bas gaza! diyorum. çevre yolundan şehre girmeden gidelim kampüse. adam biraz mırın-kırın ediyor ama para vereceğimi söyleyince yelkenleri suya indiriyor.

yolda sınavım var acele acele gibi bir sürü söylenmeden sonra derken saat 10:15 gibi binanın önünde oluyoruz. taksici; "koş oğlum ben buradayım çıkınca para ver" diyerek babalık ediyor. Sınav salonuna varmam 5 dakikamı alıyor. kapıyı çalıp kapının aralığından hocayı dışarı çağırıyorum.

neyse ki gözetmenlik yapan hoca epey anlayışlı ve beni dinliyor. "yatay geçiş yapacağım hocam lütfen son finalim" diyorum. Bunun üzerine; peki, peki şansın varmış sınavdan çıkan olmadı, içeri gir oğlum diyor. içeri aldıktan sonra boş bir yere oturmamı istiyor. Oturuyorum. kağıdı koyuyor önüme. saat:10:25 gibi bişey.

elimde ne kalem ne de silgi var. ama söyleyemiyorum hocaya. nefes nefese oturuyorum bir süre. daha sonra hoca farkedip bir kalem ve silgi tedarik ediyor.
onca stresin üstüne sınav geçip gidiyor. salondan en son ben ve hoca çıkıyoruz. elini omzuma atıp geçmiş olsun diyor. Babacan bir tavırla.

sınav sonucum iyi gelmişti. finallerimiz geç açıklandığı için dönem arasında yatay geçiş yapamamıştım ama yıl sonu yatay geçiş yaptım.

Evet yaptım.

Adettendir bide tanım yazalım: final sınavlarından sonuncusudur.

boşanma sebepleri

mefauf
Tahmin ya da tecrübe değil benim gözlemime göre önce ikiye ayrılmalı.

A- çekişmeli
1- geçimsizlik
2- Aldatma
3- Hayata kast
4- Haysiyetsiz yaşam sürme

B- anlaşmalı
1-gerçekten sevgi ve saygının sona ermesi.
2- sah-te-kar-lık.

Şimdi bunları birazcık açıklayalım da tam olsun.

A:
1- geçimsizlik: evlilik birliğindeki eşlerin kavga dövüş ve anlaşmazlıkların had safhaya ulaşması ve artık evliliğin çekilmez hale gelmesi sonucunda taraflardan biri veya ikisinin davacı olması durumudur.

Zor ve yıpratıcıdır. Aile dışındakilerin davaya şahit sıfatı ile dahil edilip özel hayatın ortaya saçılması yüzünden eşler birbirine karşı saygısını yitirir. Çoğu zaman karşı tarafın şahidine de kin güdülür ve küslükler yaşanır.

2- Aldatma: eşlerden birinin diğerini aldatması halinde açılan dava türüdür. Çoğu zaman davayı ispat etmek için gizli hafiyeliğe soyunulur. Gizli gizli takipler, fotoğraf çekmeler vs vs.

Haklı çıkayım derken suç işlediğini farketmeyen davacı her an cumhuriyet savcısının önünde bulabilir kendini. Bu konuda size naçizane tavsiyem; aldatılma şüpheniz varsa daha yasal yolları benimsemeniz.
- aldatıldığınızı gören birini şahit gösterebilirsiniz.
- otel/pansiyon kayıtlarının incelenmesini isteyebilirsiniz.
- size gelip söyleyen kişi şahitlik etmiyorsa eşinizin kabul etmesini sağlayabilirsiniz.

3- Hayata kast: gayet açık aslında ama önemli bir detay var. Boşanma davasından önce hayata kast ile ilgili bir soruşturmanın yürütülmesi ve/veya davaya dönüşmüş olması gerekir. Yoksa eşim beni öldürmek istiyor gibi soyut bir iddia çoğu zaman işe yaramaz.

4- Haysiyetsiz yaşam sürme: eşlerden birinin karşı tarafın şerefine ve haysiyetine leke düşürecek bir iş veya uğraşla meşgul olduğunu iddia ederek dava açması durumudur. Burada da durumu kanıtlamak ve şüpheye mahal vermeyecek şekilde delil sunmak önemli.
Bir iki örnek vermek gerekirse;
- fuhuş baskını görüntüsü,
- fuhuş veya bağlantılı bir suç kaydı vs vs.

B:
1-gerçekten sevgi ve saygının sona ermesi: iki medeni insan gibi karşılıklı oturup protokol hazırlayıp boşanma davası açma halidir.

2- sahtekarlık: Ülkemizde babasının emekli maaşını almak veya eşin borçları yüzünden kağıt üzerinde boşanıp malı diğer eşin üzerine geçirme hali.

Bu nedenle boşanan o kadar çok kişi var ki. İnanamazsınız. Öyle çok ki, belki anlaşmalı boşanmaların yarısı belki de daha fazlası bu sebeplerle. Maalesef gerçek bu.

Son olarak; çocuğu olup boşanmak durumunda olanlara önerim lütfen çocuklarınızın geleceği için b1 maddesi ile boşanmayı seçin. Çünkü hiçbir mal veya eşya çocuklarınızın geleceğinden önemli değildir.
9 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol