türkçenin en güzel yanıdır. unuttuğum zaman yazılışını türkçeymiş gibi yazıyorum, yani nietz s c he diye okuyarak gidince otomatik yazıyorum. aynı şey schopenhauer için de geçerli.
siyah anka
1. nesil Yazar - 12. Seviye Ay Işığı Bekçisi - Yazar
- toplam entry 408
- takipçi 11
- puan 24452
bu tarz başlıklara baktığında insanların ne kadar küçük olduğunu görerek geçer. bu entry de dahil.
her şey gittikçe kötüleşiyor. ertelediğim ne varsa daha beter hale geliyor.
çok sevdiğim bir grup olan skillet türkiye'ye geliyor ve ben gidemiyorum. ilk dinlemeye başladığım andan itibaren keşke türkiye'ye gelseler dediğim grup ayağıma kadar geliyor ama ben gidemiyorum. bunun verdiği acı kadar bir şey yok. sebep para da değil en kötüsü de bu. keşke para olsaydı da en azından ona üzülseydim. gidememe sebebim tamamen gecenin bir yarısı metrobüse gidemeyecek olmak. biraz uzak oluyor maalesef o saatte. gece 12'de çıkarsak zaten tek başıma korkarak gitmeye yeltenmek istemiyorum.
güvenli bir ülkede yaşamıyoruz. açıkçası o saatte dışarıda olmayı isterdim ve gecenin sessizliğinde dolaşmak iyi olabilirdi ama bunca kötülük kol gezerken değil. bir şey olursa suçlu da ben olurum. çevresindeki otellere baktım kalabilir miyim diye ama aşırı pahalı oteller maalesef. para yok bunun için ve bu benim hatam. buna üzülmüyorum bile ama gece sadece korktuğum için gidememek koyuyor bana.
bu ülke her gün cehenneme dönüyor. güvenliğimizi sağlayacak en ufak şey bile yokken kapana kısılmış hissediyorum kendimi. gerçekten berbat bir ülke insanıyla. bu kadar kötü ve iğrenç bir halk olmamalıydık. özgür ve güvenli şekilde dolaşabilmeliydik ama sırf bu yüzden gidememek bir konsere... hiçbir şey bu kadar acı vermiyor.
hayatta zaten yaşamak için sebebim yokken böyle şeyler iyice mahvediyor her şeyi. bir daha ne zaman gelecek ki? ben yurt dışına çıkabilecek miyim ki? tek dileğim bu dünyaya açılma işini bırakmamaları. zaten amerika sınırlarından çıkmaları bile mucize. umarım buralara bir daha gelirler ve ben gidebilirim.
küçücük bir olay evet ama koyuyor işte...
çok sevdiğim bir grup olan skillet türkiye'ye geliyor ve ben gidemiyorum. ilk dinlemeye başladığım andan itibaren keşke türkiye'ye gelseler dediğim grup ayağıma kadar geliyor ama ben gidemiyorum. bunun verdiği acı kadar bir şey yok. sebep para da değil en kötüsü de bu. keşke para olsaydı da en azından ona üzülseydim. gidememe sebebim tamamen gecenin bir yarısı metrobüse gidemeyecek olmak. biraz uzak oluyor maalesef o saatte. gece 12'de çıkarsak zaten tek başıma korkarak gitmeye yeltenmek istemiyorum.
güvenli bir ülkede yaşamıyoruz. açıkçası o saatte dışarıda olmayı isterdim ve gecenin sessizliğinde dolaşmak iyi olabilirdi ama bunca kötülük kol gezerken değil. bir şey olursa suçlu da ben olurum. çevresindeki otellere baktım kalabilir miyim diye ama aşırı pahalı oteller maalesef. para yok bunun için ve bu benim hatam. buna üzülmüyorum bile ama gece sadece korktuğum için gidememek koyuyor bana.
bu ülke her gün cehenneme dönüyor. güvenliğimizi sağlayacak en ufak şey bile yokken kapana kısılmış hissediyorum kendimi. gerçekten berbat bir ülke insanıyla. bu kadar kötü ve iğrenç bir halk olmamalıydık. özgür ve güvenli şekilde dolaşabilmeliydik ama sırf bu yüzden gidememek bir konsere... hiçbir şey bu kadar acı vermiyor.
hayatta zaten yaşamak için sebebim yokken böyle şeyler iyice mahvediyor her şeyi. bir daha ne zaman gelecek ki? ben yurt dışına çıkabilecek miyim ki? tek dileğim bu dünyaya açılma işini bırakmamaları. zaten amerika sınırlarından çıkmaları bile mucize. umarım buralara bir daha gelirler ve ben gidebilirim.
küçücük bir olay evet ama koyuyor işte...
kalu beladaki durumumdu. yine aynı şeyler vardı ama artık daha serbest oluyorduk tabi.
hani nerde lütfen söyleyin... çirkin ne arar burada. yazarlara baksana fıstık gibiler. erkek olsaydı bolca bulunurdu eminim.
savunma ve saldırı sporlarıdır ikisi de. araştırmalarım sonucu boks daha çok sokak dövüşü için öğrenilmesi daha iyi gibi duruyor.
bu sporları yapan biri ya da bunları yapan tanıyanı olan varsa yazabilirse sevinirim. şahsen seneye öğrenmeye başlamak istiyorum ikisini de.
bu sporları yapan biri ya da bunları yapan tanıyanı olan varsa yazabilirse sevinirim. şahsen seneye öğrenmeye başlamak istiyorum ikisini de.
alıntı özelliği olabilir. özellikle bir alıntı yaptığımızda onun içinde yazabiliriz.
alıntı
biraz da mutsuzluğu dene!
alıntı
mikadonun çöplerinde erkek karakterin söylediği sözdür.
evet birçok kişi mutlu olmak için çok çaba harcar nedense. bana kalırsa bu tamamen saçmalık. çünkü mutlu olmak karakter meselesidir biraz da ve mutluluk elde edilmesi en kolay şeydir. mutluluk bir hedef olmamalı insan hayatında. tam tersine anlık süreçten gelen bir şey olduğunun farkına da varmalı ama konumuz mutsuzluk.
ben mutsuz olmak kitabını okurken yazarın dediği cümleler zihnimde de yankı buluyordu. neden mutsuz insanları mutlu etmeye çalışıyoruz ki? mutsuz olmak da mutsuzluğu denemenin de hakkımız olduğunu ve mutsuz olmak eylemini açıklıyordu. aklıma okurken de bu kitap geldi.
mutsuzluğu neden kötü görüyoruz ki? aslında mutluluk halinde bir sarhoşluk söz konusudur. dünya tozpembe hayallerle görülürken mutsuzluğunuzda gerçekleri görüp harekete geçebileceğinizi fark edersiniz. bu cümlede de bunu anlatıyor bence. mutsuzluk aslında gizli sırları açığa çıkaran ışıktır bakmayı bilenler için. ee o zaman neden mutsuzluğu denemiyoruz da sürekli mutluluğu deniyoruz?
mutsuzluğu denemeye var mısınız?
biraz da mutsuzluğu dene!
alıntı
mikadonun çöplerinde erkek karakterin söylediği sözdür.
evet birçok kişi mutlu olmak için çok çaba harcar nedense. bana kalırsa bu tamamen saçmalık. çünkü mutlu olmak karakter meselesidir biraz da ve mutluluk elde edilmesi en kolay şeydir. mutluluk bir hedef olmamalı insan hayatında. tam tersine anlık süreçten gelen bir şey olduğunun farkına da varmalı ama konumuz mutsuzluk.
ben mutsuz olmak kitabını okurken yazarın dediği cümleler zihnimde de yankı buluyordu. neden mutsuz insanları mutlu etmeye çalışıyoruz ki? mutsuz olmak da mutsuzluğu denemenin de hakkımız olduğunu ve mutsuz olmak eylemini açıklıyordu. aklıma okurken de bu kitap geldi.
mutsuzluğu neden kötü görüyoruz ki? aslında mutluluk halinde bir sarhoşluk söz konusudur. dünya tozpembe hayallerle görülürken mutsuzluğunuzda gerçekleri görüp harekete geçebileceğinizi fark edersiniz. bu cümlede de bunu anlatıyor bence. mutsuzluk aslında gizli sırları açığa çıkaran ışıktır bakmayı bilenler için. ee o zaman neden mutsuzluğu denemiyoruz da sürekli mutluluğu deniyoruz?
mutsuzluğu denemeye var mısınız?
mutsuzluğu kaçılacak mutluluğu da ulaşılacak zirve görmeleri. önce kitap tavsiyesi yapayım.
wilhelm schmidt - mutsuz olmak
bu kitabı okuyun mutlaka. benim bir daha okumam gerekiyor elbette. yine de mutsuz olma hakkını kendinizde görmediğiniz sürece bir yere varamazsınız. hayatta mutluluk da mutsuzluk da var. her biri geliyor geçiyor.
wilhelm schmidt - mutsuz olmak
bu kitabı okuyun mutlaka. benim bir daha okumam gerekiyor elbette. yine de mutsuz olma hakkını kendinizde görmediğiniz sürece bir yere varamazsınız. hayatta mutluluk da mutsuzluk da var. her biri geliyor geçiyor.
atsız için konuşursak en zayıf ve kötü romanıdır. başlangıç için çok iyidir. sanırım eşinin almanya seyahatini karşılamak için yazmış bu romanı. aşk romanı severler kesinlikle beğenecektir.
tarihsel arka planıyla birlikte biraz geçişler hızlı olsa da benim aşırı sıkıldığım roman olmuştur. sebebi aşk romanı olmasıydı ve diğer kitaplarında böyle durum yaşamadım.
neyse efendim okuyun okutturun.
tarihsel arka planıyla birlikte biraz geçişler hızlı olsa da benim aşırı sıkıldığım roman olmuştur. sebebi aşk romanı olmasıydı ve diğer kitaplarında böyle durum yaşamadım.
neyse efendim okuyun okutturun.
her şeye rağmen kendin olamamak... işte bütün mesele bu...
gariptir ki bu aralar intiharı düşünürken bir reels videosunda çıktı karşıma ve bugün intihar videosunu, yeni izledim. 10 yıl olmasına şaşırdım. zaman çok çabuk geçiyor. o dönemde bende bu evrenin başlarındaydım henüz. merak ediyorum da acaba karşılaşmış olsaydık ne konuşurduk? gerçekten farklı dünyalardan insanlar olarak anlaşabilir miydik?
ben videoda artık bazı şeyleri kabullenmiş ve ölüme kucak açan bir insan gördüm. bu insan aslında bazı şeyleri kabullenmekle birlikte bazı şeylerin olmayacağını da bilerek zorlamamayı ve vazgeçmeyi bilmiş bir insan. bu adamın intiharının bu kadar yankı uyandırmasının sebebi sanırım zengin biri olması ve hayatı gerçekten yaşayabilmiş olmasıydı ama bu yaşantıda hep kafasının arkasındaki bir ses de onu uyarıyormuş.
derin bağlar kurduğun insanlar da olsa aşkları da çok güzel şekilde yaşasan insanın en büyük arzusu aslında kendini bir yerde olduğu gibi gösterebilmektir. hayatın koşuşturmacasında aklınız başka şeylerle meşgulken akşam yalnız kaldığınızda aklınızda tek soru oluyor ve o soru bir yığın düşünceyi de beraberinde getiriyor.
evet zengin insanlar da bu problemi yaşayabiliyor ve belki de bu yüzden bunca yıla rağmen asla unutulamadı. dostluklar, arkadaşlıklar, aşklar yetmiyor bir yerden sonra yaşamak için. tek bir şey var insanda aslında yaşamaya devam etmesi ve anlamlı bir hayata kollarını açabilmesini mümkün kılan.
kabul edilebilmek... tam anlamıyla kendi kimliğinle, hatanla doğrunla, gerçeklerinle, düşüncelerinle, duygularınla, kısacası tam benliğinle kabul edilebilmek. bu birçok insanın aslında taşıdığı bir yük bu hayatta. zordur ve bu zorluğu aşabilen nadir insanlar var mıdır bilemem ama onu çok iyi anlıyorum.
insanın kendisi olurken kabul edilememesi durumu ve bu durumun yarattığı tahribat ne paraya bakar ne de çevreye...
tüm benliğinle kabul edilebilmek... işte bütün mesele bu...
gariptir ki bu aralar intiharı düşünürken bir reels videosunda çıktı karşıma ve bugün intihar videosunu, yeni izledim. 10 yıl olmasına şaşırdım. zaman çok çabuk geçiyor. o dönemde bende bu evrenin başlarındaydım henüz. merak ediyorum da acaba karşılaşmış olsaydık ne konuşurduk? gerçekten farklı dünyalardan insanlar olarak anlaşabilir miydik?
ben videoda artık bazı şeyleri kabullenmiş ve ölüme kucak açan bir insan gördüm. bu insan aslında bazı şeyleri kabullenmekle birlikte bazı şeylerin olmayacağını da bilerek zorlamamayı ve vazgeçmeyi bilmiş bir insan. bu adamın intiharının bu kadar yankı uyandırmasının sebebi sanırım zengin biri olması ve hayatı gerçekten yaşayabilmiş olmasıydı ama bu yaşantıda hep kafasının arkasındaki bir ses de onu uyarıyormuş.
derin bağlar kurduğun insanlar da olsa aşkları da çok güzel şekilde yaşasan insanın en büyük arzusu aslında kendini bir yerde olduğu gibi gösterebilmektir. hayatın koşuşturmacasında aklınız başka şeylerle meşgulken akşam yalnız kaldığınızda aklınızda tek soru oluyor ve o soru bir yığın düşünceyi de beraberinde getiriyor.
evet zengin insanlar da bu problemi yaşayabiliyor ve belki de bu yüzden bunca yıla rağmen asla unutulamadı. dostluklar, arkadaşlıklar, aşklar yetmiyor bir yerden sonra yaşamak için. tek bir şey var insanda aslında yaşamaya devam etmesi ve anlamlı bir hayata kollarını açabilmesini mümkün kılan.
kabul edilebilmek... tam anlamıyla kendi kimliğinle, hatanla doğrunla, gerçeklerinle, düşüncelerinle, duygularınla, kısacası tam benliğinle kabul edilebilmek. bu birçok insanın aslında taşıdığı bir yük bu hayatta. zordur ve bu zorluğu aşabilen nadir insanlar var mıdır bilemem ama onu çok iyi anlıyorum.
insanın kendisi olurken kabul edilememesi durumu ve bu durumun yarattığı tahribat ne paraya bakar ne de çevreye...
tüm benliğinle kabul edilebilmek... işte bütün mesele bu...
giresun sınırlarından çıkan en güzel yiyeceklerden biridir. genelde karadeniz yöresi en kötü yöre olsa da yemek konusunda sebze işinde uzmanlar kesinlikle.
annem az getirmesine rağmen hala evde bir poşet durur. neyseki bu sene pazarlarda yerini aldı da yiyebildik. yumurtalısını tavsiye ederim aşırı güzel oluyor.
pazardan aldığımda çiçek kısmını değil de sağ kısmını yediğimizi öğrendiğimde yaşadığım şok paha biçilemez. seneye yine görürsem kilolarca alacağım. ne yazık ki aldığınız kilo ayarında ürün çıkmıyor ve az oluyor. ıspanak gibi düşünün. bir kiloyu tencereye atınca sünüyor. bunda da sağlarını ayıkladıkça miktar azalıyor.
nisan ayı çıkış ayıdır haberiniz olsun. diğer aylarda pek bulamazsınız.
annem az getirmesine rağmen hala evde bir poşet durur. neyseki bu sene pazarlarda yerini aldı da yiyebildik. yumurtalısını tavsiye ederim aşırı güzel oluyor.
pazardan aldığımda çiçek kısmını değil de sağ kısmını yediğimizi öğrendiğimde yaşadığım şok paha biçilemez. seneye yine görürsem kilolarca alacağım. ne yazık ki aldığınız kilo ayarında ürün çıkmıyor ve az oluyor. ıspanak gibi düşünün. bir kiloyu tencereye atınca sünüyor. bunda da sağlarını ayıkladıkça miktar azalıyor.
nisan ayı çıkış ayıdır haberiniz olsun. diğer aylarda pek bulamazsınız.
bana hep anlamsız gelen gündür. hani sen sevgiline sadece o gün mü hediye almalısın ya da o gün özel hissettirmelisin? ayrıca para tuzağı tamamen bu bence. açıkçası ben kutlamam ama illaki kutlanacaksa 14 şubatta değil de 20 şubatta falan kutlarım. ne de olsa geçmiş oluyor. böylece saçmasapan şeylerden kurtuluş olurum.
söz konusu hayatınızsa ve o dönem zorla da olsa yapabilecek durumdaysanız yapın yoksa sonu iyi olmuyor. mesela ben en büyük hayallerimi hep erteledim şu bu yok diye ama zaman geçtikçe daha kötü hale geldim ve ceremesini çekiyorum. bu sebeple o anda yapın gitsin yapabildiklerinizi.
şahsen gizlenmesi ve isteyen için tek tıkla açılması gerektiğini düşündüğüm özelliktir. yorumlardan entryleri okuyamıyoruz. bir sözlük için yorumdan ziyade entry önemli.
yüksek ihtimalle oylamayı kimin yaptığını görmememizden kaynaklı eylem. lütfen bozmayın sistemi.
ben okuduğum yazarların sevdiğim entrylerini artılıyorum ama neyseki görünmüyor. malum artıya artı veren kendince kibarlık yaptığını sanan bireyler mevcut ki bunun daha beteri de var.
ben okuduğum yazarların sevdiğim entrylerini artılıyorum ama neyseki görünmüyor. malum artıya artı veren kendince kibarlık yaptığını sanan bireyler mevcut ki bunun daha beteri de var.
Nasıl ya ben görüyorum swh
hahaha :))
hani nerde lütfen söyleyin diyerek ortama giriş yaptığım başlıktır. gerçi güzel kız bulmak kolay da yakışıklı erkek bulmak inanılmaz zor.
ortalığı karıştırma başlığı. şimdi ben çok trafiğe çıkan biri değilim o yüzden sadece ufak gözlemlerle hareket ederek bir şey söylemek istiyorum. hayatı yollarda geçen varsa buyursun.
erkek şoförler zannettikleri kadar iyi kullanmıyorlar arabayı asla. kullanım şekilleri canavarca ve kendilerinin iyi kullandıklarını sanıyorlar.
kadın şoförler ise daha çok yol verme konusunda çalışmaları gerekiyor bence.
ikisinde de iyi kullanan var ama sayıları inanılmaz az.
erkek şoförler zannettikleri kadar iyi kullanmıyorlar arabayı asla. kullanım şekilleri canavarca ve kendilerinin iyi kullandıklarını sanıyorlar.
kadın şoförler ise daha çok yol verme konusunda çalışmaları gerekiyor bence.
ikisinde de iyi kullanan var ama sayıları inanılmaz az.
tek yer adı ankara olan canım şehrimdir.
kene zamanları bayırlarda çimenlerde insanların yaptığı ve devlet tarafından yapılması istenen hareketti. siz yine de önleminizi alın tabi. kene olmasa bile başka canlılar var.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?