Hepimiz hayatta büründüğü roller vardır.
Benim rollerimden biri de “dinsizin hakkından imansız gelir” misyonunu taşımaktır. Abartmıyorum tam olarak böyleyim.
succulent
1. nesil Yazar - 21. Seviye Doğa koruyucusu - Yazar
- toplam entry 932
- takipçi 22
- puan 43180
Bundan 2 yıl önceye kadar belki de en mantıklı şeydi yurtdışından telefon almak. Zira vergi ödenmeden alınan bu cihazlar Türkiye'nin 3 de birine mal edilebiliyordu. İmei kayıt ücreti de oldukça makuldü.
Ama bunun bir furyaya dönüşmesi devletin gözüne batmış olacak ki 2000 liradan bir anda 31.500 TL'ye kadar yükseldi.
Sanırım android telefonlarda 3 ay ıphonelarda 4 ay telefon kullanım halinde olur. Çift sim hattı olan telefonlarda ise hattı değiştirerek bu kadar süre daha kullanabilirsiniz. Her Ocak ayının ilk günü yeni kullanım hakkınız doğar(imei kaydetmediğiniz sürece)
İmei kaydından sonra telefonu kimin üstüne kaydettirdiyseniz sadece o kişiye ait hatla telefonu kullanabilirsiniz. Bu süre 3 senedir. Daha sonra telefonu her türlü kullanabilirsiniz.
Android telefonların illegal yollarla açılması işlemi kısa süre önceye kadar iphonelarada yapılabiliyordu. Ama ben bunu doğru bulmuyorum zaten sağlıklı da değil.
Yeni düzenlemeler ile bu sistemler tespit edilip kapatılmıştır.
Şu an için hiçbir şekilde illegal işlemlerle telefon açtıramazsınız. İster android olsun ister ios olsun.
Şu an için bu bilgiler ışığında garanti kapsamında da olmayacağı için yurtdışından telefon almak hiçbir kar getirmiyor.
Ama bunun bir furyaya dönüşmesi devletin gözüne batmış olacak ki 2000 liradan bir anda 31.500 TL'ye kadar yükseldi.
Sanırım android telefonlarda 3 ay ıphonelarda 4 ay telefon kullanım halinde olur. Çift sim hattı olan telefonlarda ise hattı değiştirerek bu kadar süre daha kullanabilirsiniz. Her Ocak ayının ilk günü yeni kullanım hakkınız doğar(imei kaydetmediğiniz sürece)
İmei kaydından sonra telefonu kimin üstüne kaydettirdiyseniz sadece o kişiye ait hatla telefonu kullanabilirsiniz. Bu süre 3 senedir. Daha sonra telefonu her türlü kullanabilirsiniz.
Android telefonların illegal yollarla açılması işlemi kısa süre önceye kadar iphonelarada yapılabiliyordu. Ama ben bunu doğru bulmuyorum zaten sağlıklı da değil.
Yeni düzenlemeler ile bu sistemler tespit edilip kapatılmıştır.
Şu an için hiçbir şekilde illegal işlemlerle telefon açtıramazsınız. İster android olsun ister ios olsun.
Şu an için bu bilgiler ışığında garanti kapsamında da olmayacağı için yurtdışından telefon almak hiçbir kar getirmiyor.
Ateri. 90 larda evlerde illa bulunması şart olan bir tv oyunu.
Olmayanı dövüyorlardı sanırım.
Monopoly. Akraba çocuklarında oynardık. Çocuklukta hiç monopolyi alan olmadı bana ilk monopolyimi de kendim yapmıştım ve kuzenlerle oynardık. Sonra kendim para kazanmaya başlayınca aldım bir tane ama o çocukluğumdaki gibi keyif vermedi.
Sobada sucuk pişirip ekmeğin arasına koyup yemek. Bu da çocukluk anılarım içinde canlılığını koruyanlardan.
Sokakta gece yarılarına kadar oynamak. Ne keyifliydi. Şimdiki çocukların buna pek imkanı yok.
Merdaneli çamaşır makinası. O kadar eziyetli bir şey ki olsa ne olmasa diye düşünürdüm hep.
Çevirmeli telefon. Evet buna da denk geldim(çok yaşlı olduğumu çaktırmayın)dedem mahallenin muhtarıydı hem de bakkalı vardı. O yüzden mahallede ilk telefonu gören, ilk bilgisayarla tanışan çocuk olabilirim.
Ford tanus. Bu da ilk arabamızdı. Gemi gibi oluşu baya heybetli dururdu.
Bir de kardeşimle olan garip ilişkimizi hiç unutmam. Ona hep ben baktığım için çocuk yaşta yemek yapmayı öğrendim. Hep annesi gibiydim. Hala daha da öyle olduğu durumlar olur. İkimizde koca kız olduk halbuki
Olmayanı dövüyorlardı sanırım.
Monopoly. Akraba çocuklarında oynardık. Çocuklukta hiç monopolyi alan olmadı bana ilk monopolyimi de kendim yapmıştım ve kuzenlerle oynardık. Sonra kendim para kazanmaya başlayınca aldım bir tane ama o çocukluğumdaki gibi keyif vermedi.
Sobada sucuk pişirip ekmeğin arasına koyup yemek. Bu da çocukluk anılarım içinde canlılığını koruyanlardan.
Sokakta gece yarılarına kadar oynamak. Ne keyifliydi. Şimdiki çocukların buna pek imkanı yok.
Merdaneli çamaşır makinası. O kadar eziyetli bir şey ki olsa ne olmasa diye düşünürdüm hep.
Çevirmeli telefon. Evet buna da denk geldim(çok yaşlı olduğumu çaktırmayın)dedem mahallenin muhtarıydı hem de bakkalı vardı. O yüzden mahallede ilk telefonu gören, ilk bilgisayarla tanışan çocuk olabilirim.
Ford tanus. Bu da ilk arabamızdı. Gemi gibi oluşu baya heybetli dururdu.
Bir de kardeşimle olan garip ilişkimizi hiç unutmam. Ona hep ben baktığım için çocuk yaşta yemek yapmayı öğrendim. Hep annesi gibiydim. Hala daha da öyle olduğu durumlar olur. İkimizde koca kız olduk halbuki
İnsana en yakışan yüz ifadesidir. Ben daha gülünce çirkinleşen bir insan bile tanımadım.
Safari( özellikle Perva sözlük için günde 1000 tık yapıyorum. Bu admin bizim hakkımızı nasıl ödeyecek)
Wp
Wp Business
Parsel sorgu
Mail kutusu
Apple music
Sudoku
Wp
Wp Business
Parsel sorgu
Mail kutusu
Apple music
Sudoku
Kanser tanım olarak; hücrelerin anormal ve kontrolsüz bir şekilde büyüyerek vücut dokusunu tahrip ettiği hastalıktır.
Peki neden kanser oluruz?
(bkz: #23437) bahsettiğim entryde olduğu gibi ve tüm gıdaların DNA'ları ile oynanması, yüksek radyasyona maruz kalmak, genetik faktörler, delinen ozon tabakası ile güneşin zararlı ışınlarına maruz kalmak, sigara -alkol ve en önemlisi de stres.
Aslında hastalıklara yakalanma serüvenimiz, onların bizim vücut açığımızı bulmasıyla başlar. Vücut bağışıklığı düştüğünde bu oluşumlar sanki kapıda bekliyor da bir aralık olsa da içeri girsek edasıyla orda bekliyor olur.
Kanserin tedavisi günümüz modern tıbbında cerrahi girişimler, kemoterapi ve radyoterapi ile gerçekleşir.
Küba ise kanser için çok farklı bir yöntem bulmuş hem kanser aşısı yaparak hem de hipertermi ile vücut sıcaklığını yükseleterek(39-40) kanser hücrelerinin öldüğünü savunurlar.
Peki neden kanser oluruz?
(bkz: #23437) bahsettiğim entryde olduğu gibi ve tüm gıdaların DNA'ları ile oynanması, yüksek radyasyona maruz kalmak, genetik faktörler, delinen ozon tabakası ile güneşin zararlı ışınlarına maruz kalmak, sigara -alkol ve en önemlisi de stres.
Aslında hastalıklara yakalanma serüvenimiz, onların bizim vücut açığımızı bulmasıyla başlar. Vücut bağışıklığı düştüğünde bu oluşumlar sanki kapıda bekliyor da bir aralık olsa da içeri girsek edasıyla orda bekliyor olur.
Kanserin tedavisi günümüz modern tıbbında cerrahi girişimler, kemoterapi ve radyoterapi ile gerçekleşir.
Küba ise kanser için çok farklı bir yöntem bulmuş hem kanser aşısı yaparak hem de hipertermi ile vücut sıcaklığını yükseleterek(39-40) kanser hücrelerinin öldüğünü savunurlar.
Dayatılan kişisel gelişim teorileri ile hepimiz ben merkezci olduk. Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın söylemiyle sürdürüyoruz hayatlarımızı, kendimize döndüğünde ise bu çark nefret söylemlerinde bulunuyoruz. Elini bir taşın altına koymayan sefil yaratıklar olduk. Kelebek etkisinin önünü kestik. Sadece nefret duyuyor ve nefret duyuruyoruz. Ama değiştirmek adına bir hamle yapmıyoruz.
Tarım devrimi yapıldığından beri buğday insanlar için en önemli geçim ve besin kaynağıydı.
Zamanla insan nüfusunun çoğalması ile buğdaya olan ihtiyacı da arttırdı. Buğdayın tarihi 17 bin yıl önceye dayanır.
Yaklaşık 30 yıldır, buğday ürünlerinden üretilen gıdalara karşı bir intölerans gelişti. Günümüzde bulunan çölyak hastalığının sebebi glutene olan duyarlılıktan kaynaklıdır. Ve artık etrafımızda da 10 insan da 7 sinde duyacağınız gluten intöleransı da buğdayın bir değişim gösterdiğinin kanıtıdır.
Dünya genelinde de buğdayın üretimi konusunda değişik sıkıntılar yaşansa da Türkiye'de bu 1920 Li yıllara dayanır. Osmanlı döneminde buğdaya çok önem verilir, teşvik edilir ve kesinlikle yerli olması konusunda tedbirler alınırdı. Bu yıldan itibaren buğdayın giderek azalan verimsiz üretimi 60 yıl önceye kadar ülkemiz için çeşitli önemler alınarak toparlanmaya çalışılmıştır.
https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/154638 bu linkte Türkiye de buğday ile ilgili yapılmış mücadelenin bir kısmı anlatılmış.
Bu bahsettiğim hastalıklar dışında son 60 yılda ülkemizde diyabetten müzdarip insan sayısı oldukça artmıştır.
Bunun sebebine gelecek olursak 1943 lü yıllardan sonra buğdayın genetiğinin tamamen değiştirilmesidir. Kendimden yaşça büyük insanlarla ettiğim sohbetler esnasında 70 Li 80 Li yıllarda Türkiye'de buğday üretiminin azalmasından dolayı ülkeye yeni bir tohum getirildiği ve üreticilere sizin tohumlarınız 1 verirken bu tohum 5 mislini verecek diye vaatlerde bulunup Türkiye'de tohumların değişimine başlanmıştır.
Mayo Clinic tarafından yapılan araştırmalara göre; özellikle 1943'te başlayan “ıslah” çalışmalarından sonra, buğday genine yabancı genler transfer edilerek transgenik buğday yaratılmıştır. Konuyu açmak gerekirse; Genetik mühendisliği sayesinde artık yeni tür bir buğday ortaya çıkmıştır. Ve DNA'sına baktığınızda artık o buğday değildir; hatta klasik manada bir bitki bile değildir. Genetiğiyle oynanmış yeni 'buğdayımızın' içindeki genlere bakacak olursanız o biraz balık, biraz da küf ve daha birçok şeydir: Buğday hariç her şeydir!
Giderek kalabalıklaşan dünya nüfusunu doyurmak adına (farklı iklim koşullarına dayanıklı, kuraklığa dirençli, daha az tarım ilacı gerektiren, daha kaliteli, daha bol ürün için) yaratıldığı iddia edilen bu yeni buğday ile ilgili son derece rahatsız edici ve korkutucu bulgular var. Çölyak hastalığı ya da gluten intoleransı sadece buzdağının görünen yüzüdür. Bilim adamları, genetiğine müdahale edilmiş buğday yiyen insanoğlunun DNA'sında kimsenin ön göremeyeceği değişiklikler olabileceğini belirtiyorlar. Ayrıca genetiğine müdahale edilmiş buğday yetiştirirken daha az tarım ilacına ihtiyaç duyulduğu da koca bir yalandan ibaret. Biliyorsunuz artık, transgenik buğdayı yaratan şirketlerle tarım ilaçlarını üreten şirketler aslında aynı şirketler.
Genetik mühendisliği ile yaratılan buğdayın atalarımızın tükettiği buğday ile herhangi bir alakası yok. En basitinden bugün bizim yediğimiz buğday, atalarımızın tükettiğinden yüzlerce kat daha fazla gluten içeriyor. Bu bile tek başına gluten intoleransını tetiklemekte yeterli. Hazımsızlık, iştahsızlık, saç kaybı, halsizlik, depresyon, baş ağrısı, kas spazmları, anemi, sebebi bilinmeyen vücut ağrıları, kısırlık, romatizmal hastalıklar, otoimmün hastalıklar, vitamin yetersizlikleri, vücut döküntüleri gibi semptomlarla kendini gösteren bu klinik tabloyu ciddiye almakta fayda var.
Bazı arkeolojik bulgularda da, geçmişte buğdaya dayalı beslenme şekline geçen atalarımızın da ciddi sağlık sorunları olduğunu söylüyor. Yani temel de buğday genetiği değişse de değişmese de insan üstünde olumlu etkilere sahip değil.
Buğdayın en işlenmiş hali olan un tüketimi arttıkça diyabet, obezite gibi sağlık sorunları da katlanarak artıyor.
Zamanla insan nüfusunun çoğalması ile buğdaya olan ihtiyacı da arttırdı. Buğdayın tarihi 17 bin yıl önceye dayanır.
Yaklaşık 30 yıldır, buğday ürünlerinden üretilen gıdalara karşı bir intölerans gelişti. Günümüzde bulunan çölyak hastalığının sebebi glutene olan duyarlılıktan kaynaklıdır. Ve artık etrafımızda da 10 insan da 7 sinde duyacağınız gluten intöleransı da buğdayın bir değişim gösterdiğinin kanıtıdır.
Dünya genelinde de buğdayın üretimi konusunda değişik sıkıntılar yaşansa da Türkiye'de bu 1920 Li yıllara dayanır. Osmanlı döneminde buğdaya çok önem verilir, teşvik edilir ve kesinlikle yerli olması konusunda tedbirler alınırdı. Bu yıldan itibaren buğdayın giderek azalan verimsiz üretimi 60 yıl önceye kadar ülkemiz için çeşitli önemler alınarak toparlanmaya çalışılmıştır.
https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/154638 bu linkte Türkiye de buğday ile ilgili yapılmış mücadelenin bir kısmı anlatılmış.
Bu bahsettiğim hastalıklar dışında son 60 yılda ülkemizde diyabetten müzdarip insan sayısı oldukça artmıştır.
Bunun sebebine gelecek olursak 1943 lü yıllardan sonra buğdayın genetiğinin tamamen değiştirilmesidir. Kendimden yaşça büyük insanlarla ettiğim sohbetler esnasında 70 Li 80 Li yıllarda Türkiye'de buğday üretiminin azalmasından dolayı ülkeye yeni bir tohum getirildiği ve üreticilere sizin tohumlarınız 1 verirken bu tohum 5 mislini verecek diye vaatlerde bulunup Türkiye'de tohumların değişimine başlanmıştır.
Mayo Clinic tarafından yapılan araştırmalara göre; özellikle 1943'te başlayan “ıslah” çalışmalarından sonra, buğday genine yabancı genler transfer edilerek transgenik buğday yaratılmıştır. Konuyu açmak gerekirse; Genetik mühendisliği sayesinde artık yeni tür bir buğday ortaya çıkmıştır. Ve DNA'sına baktığınızda artık o buğday değildir; hatta klasik manada bir bitki bile değildir. Genetiğiyle oynanmış yeni 'buğdayımızın' içindeki genlere bakacak olursanız o biraz balık, biraz da küf ve daha birçok şeydir: Buğday hariç her şeydir!
Giderek kalabalıklaşan dünya nüfusunu doyurmak adına (farklı iklim koşullarına dayanıklı, kuraklığa dirençli, daha az tarım ilacı gerektiren, daha kaliteli, daha bol ürün için) yaratıldığı iddia edilen bu yeni buğday ile ilgili son derece rahatsız edici ve korkutucu bulgular var. Çölyak hastalığı ya da gluten intoleransı sadece buzdağının görünen yüzüdür. Bilim adamları, genetiğine müdahale edilmiş buğday yiyen insanoğlunun DNA'sında kimsenin ön göremeyeceği değişiklikler olabileceğini belirtiyorlar. Ayrıca genetiğine müdahale edilmiş buğday yetiştirirken daha az tarım ilacına ihtiyaç duyulduğu da koca bir yalandan ibaret. Biliyorsunuz artık, transgenik buğdayı yaratan şirketlerle tarım ilaçlarını üreten şirketler aslında aynı şirketler.
Genetik mühendisliği ile yaratılan buğdayın atalarımızın tükettiği buğday ile herhangi bir alakası yok. En basitinden bugün bizim yediğimiz buğday, atalarımızın tükettiğinden yüzlerce kat daha fazla gluten içeriyor. Bu bile tek başına gluten intoleransını tetiklemekte yeterli. Hazımsızlık, iştahsızlık, saç kaybı, halsizlik, depresyon, baş ağrısı, kas spazmları, anemi, sebebi bilinmeyen vücut ağrıları, kısırlık, romatizmal hastalıklar, otoimmün hastalıklar, vitamin yetersizlikleri, vücut döküntüleri gibi semptomlarla kendini gösteren bu klinik tabloyu ciddiye almakta fayda var.
Bazı arkeolojik bulgularda da, geçmişte buğdaya dayalı beslenme şekline geçen atalarımızın da ciddi sağlık sorunları olduğunu söylüyor. Yani temel de buğday genetiği değişse de değişmese de insan üstünde olumlu etkilere sahip değil.
Buğdayın en işlenmiş hali olan un tüketimi arttıkça diyabet, obezite gibi sağlık sorunları da katlanarak artıyor.
İnsanların insan üzerinden kazanımları. Bu bizim gibi kendi dünyasında yaşayanların dünyasında da var. Belki etkileri sadece bireysel olduğu için bu kadar sansasyon yaratmıyor. Büyük kitleleri etkilediğinde gündem oluyor. İnsan kötüdür. Sadece bazılarımız kötülüğü bildiği halde tercih etmeyiz. Buna da iyilik derler
Bundan daha öncede bahsetmiştim dünyada sağlık sistemi insanlar üzerinden para kazanılan en karlı sistemdir.
Hastalıkların laboratuvar ortamlarında üretilmesi ve sonra sanki tedavi bulmuş gibi piyasa sürdükleri binlerce medikal hizmet. Hepsi para. Gelişmemiş ve gelişmekte olan ülkeler üzerinden kazanılan kanlı para.
(bkz: #17044)
Hastalıkların laboratuvar ortamlarında üretilmesi ve sonra sanki tedavi bulmuş gibi piyasa sürdükleri binlerce medikal hizmet. Hepsi para. Gelişmemiş ve gelişmekte olan ülkeler üzerinden kazanılan kanlı para.
(bkz: #17044)
Bozuyorum seks orucumu yıllar sonra seninle
Yok lan bu böyle değildi.
Yok lan bu böyle değildi.
https://youtu.be/o6AkqIntnDQ?si=c_knsmy6Vpvt_CEq
Güldür güldür bence bizim için yapmış
Bu arada sözleri Sezen Aksu'ya ait.
Güldür güldür bence bizim için yapmış
Bu arada sözleri Sezen Aksu'ya ait.
Günaydın sözlük. Hadi biraz daha uyuyalım :)
-şarkının adı ne?
- seni yerim
Benim zevklerim sizin nezdinizde makul bir zemine oturmak zorunda değil
Yine bir takım özelden fingireşme durumları seziyorum.
Kimse benle fingirdeşmiyor maalesef
Hep roci ve horny
Benle de fingirdeşmiyor. 😅😅😅 biz dışlandık sanırım
Öyle oldu ben çok gencim sen de yaşlısın bu yüzden dışlıyorlar sanırım
Ondan bence de 😅😅😅 ben geç kaldım senin içinde çok erken
Şaka bir yana daha genciz öyle dediğime bakma
Sen gençsin evet 😅😅
Büyük hayal kırıklığıdır. Hala ben de elinden şekeri alınmış çocuk mahsunluğu yaşatır.
t: hayırdır köstebek?
k: tütünde misiniz?
t: görmez misin köstebek tütündeyizdir.
k: tütüncünüz nerede?
t: tütüncümüz köydedir.
k: köyünüz nerededir?
t: köyümüz şuradadır.
k: tütününüz nicedir?
t: tütünümüz boldur ey köstebek. köyümüze buyurmaz mısın?
köstebek işte gidiyor tütüncünün köyüne.
tütüncüyü buluyor ve diyor ki;
k: ey tütüncü! ey tütüncü! tütünlerin var mıdır?
t: ey köstebek! bilmez misin ben tütüncüyüm? tütünlerim vardır.
k: tütünüm sende mi?
t: senin tütünün ne gezer bende?
k: tütünde misiniz?
t: görmez misin köstebek tütündeyizdir.
k: tütüncünüz nerede?
t: tütüncümüz köydedir.
k: köyünüz nerededir?
t: köyümüz şuradadır.
k: tütününüz nicedir?
t: tütünümüz boldur ey köstebek. köyümüze buyurmaz mısın?
köstebek işte gidiyor tütüncünün köyüne.
tütüncüyü buluyor ve diyor ki;
k: ey tütüncü! ey tütüncü! tütünlerin var mıdır?
t: ey köstebek! bilmez misin ben tütüncüyüm? tütünlerim vardır.
k: tütünüm sende mi?
t: senin tütünün ne gezer bende?
Okuyanlar bilir şu beni saat yüzünden yerin dibine sokulduğum hikayeden o meşhur saati.
Gel zaman git zaman benim saat durdu. Ben de bozuldu sandım. Şu yaşımda da olduğu gibi o zamanlar da tamir işine çok meraklıydım hatta evdeki horozlu çalar saati bile tamir edeceğim diye bozmuştum. Saatin arkasını açtım ama sonra toparlayamadım. Tüm mekanizmasını söküp annemin o zamanki yaşlarından daha genç olan bir vesikalık fotoğrafını saatin kadranına yerleştirip arkasını kapattım. Bir gün annem saati eline alıyor. (Camı da ışıkta renk değiştiren cinsten aynalı gibi) kendini görüyor saatte ama eski hali. Kadının aklını oynatıyordum az daha. Bakmış bakmış bu nasıl olur diye. Eminim içinden saatin zamanı geriye alıp eski görüntüsünü gösterdiğini düşünmüştür. Fark edince kafası dank ediyor. (bkz: annelerin aklı nasıl oynatılır)
Gel zaman git zaman benim saat durdu. Ben de bozuldu sandım. Şu yaşımda da olduğu gibi o zamanlar da tamir işine çok meraklıydım hatta evdeki horozlu çalar saati bile tamir edeceğim diye bozmuştum. Saatin arkasını açtım ama sonra toparlayamadım. Tüm mekanizmasını söküp annemin o zamanki yaşlarından daha genç olan bir vesikalık fotoğrafını saatin kadranına yerleştirip arkasını kapattım. Bir gün annem saati eline alıyor. (Camı da ışıkta renk değiştiren cinsten aynalı gibi) kendini görüyor saatte ama eski hali. Kadının aklını oynatıyordum az daha. Bakmış bakmış bu nasıl olur diye. Eminim içinden saatin zamanı geriye alıp eski görüntüsünü gösterdiğini düşünmüştür. Fark edince kafası dank ediyor. (bkz: annelerin aklı nasıl oynatılır)
Cumalarda cumartesiye döndi sanırım. Ama kimse evde oturmuyor belli ki ben hariç. Sözlüğe bir ben mi girebiliyorum diye düşünmeye başladım. Nerdesiniz ey ahali.
Buradayız ey ahali
Evciyiz
Evciyiz
Sesiniz niye çıkmıyor
Benim çıkıyor
:) senin çıkıyor ya seni duyuyorum onda sorun yok diğerleri için kayıp ilanı verdim. Şimdi onlar düşünsün
Diğerleri herhalde dışarıda gezmede
Bu soğukta gezmeye mi gidilir. Gençlik ateşi işte
Ben de gencim ama ruhum yaşlı
Benim yaşimda yaşlı ruhumda yaşlı
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?