Ebeveynleri yollarını ayırmış ve araya sıkışıp kalmış çocuk demek.
Böyle bir aile çocuğuyum ve kızım maalesef böyle bir durumun içinde kalmak zorunda kaldı. Süreci yürütmek çok zor. Biz bir şekilde bu durumdan geçip büyüdük ama çok derin yaralar açtı. Şimdi aynı derin yaraları kızıma açmamak için çok zorlu süreçlerden geçiyorum.
Çocuğunuzun annesi/babası ile boşanmış olabilirsiniz ama lütfen çocuklarınızdan da boşanmış gibi davranmayın. Sizin için kötü bir eş olmuş olabilir ama lütfen çocuğunuza kötü bir anne/baba izlenimi yaratmayın karşı tarafı. Açılan bu derin yaralar ölene kadar düşmüyor insanın yakasından.
boşanmış aile çocuğu olmak
30 yıldır içinde bulunduğum güruh. Bunun bir kısmını annemle geçirdim. Sonrasından tek başıma yaşamaya başladım zaten. Böyle bir durumda her şeyimi kendim elde ettim. İkisinin de yeterince imkanı vardı ama bu şeklide yaşamak Kendi kararımdı. Şimdilerde görece başarılı bir kariyere ve imkanlara sahibim. Yani her anne babası ayrılmış kişiler sorunlu bireyler olmuyor. Kişinin vereceği kararlar etkiliyor yaşamını.
Ayrıldıkları için hiçbir zaman tavır almadım İkisine de. Keza onlar da birbirlerine karşı tavırlı değiller.
İnsanlar genel olarak sevgi konusunda gem vuruyorlar ama ebeveynler kafa yapısı olarak sağlıklıysa o da tolere edilebiliyor.
Ayrıldıkları için hiçbir zaman tavır almadım İkisine de. Keza onlar da birbirlerine karşı tavırlı değiller.
İnsanlar genel olarak sevgi konusunda gem vuruyorlar ama ebeveynler kafa yapısı olarak sağlıklıysa o da tolere edilebiliyor.
Hayat bize bunun da sillesini vurdu maalesef. Ailem tam hatırlamasam da daha ben ilkokul'a yeni başlamışken ayrılmıştı. Benim vekalet pedere kalmıştı. O zamandan sonra annem ben o yaştayken belki bir belki iki kere görüşmeye geldi ondan sonra oda gelmedi.
Ayrılan tarafta baba tarafında kalmakta ayrı sıkıntı. Ailesi tarafından yetim kalan çocuk olmak çok zor. Daha o yaşta benim için hayat bitmişti milletin annesinden bahsettiği ortamlarda sessiz kalıp uzaklaşmak yada cevap verememek yalan cevap verme zorunda kalmak beni yoruyordu. Hala da yorar.
Milletin bahsettiği anne sevgisini ben bir ömür tadamamım mesela. Anne nedir onu bile çözemedim çocuğu doğurup bırakmanın annelik olmadığını biliyorum.
Babam da bizi hayata karşı zorluklar için sertçe yetiştirdi. Onuda anlıyorum aslında.
Ne bileyim aile boşanması bende hâla tam kapanmayan yaralar bıraktı boşanan taraflar çocuğunu görmeye gitmeli hiç yoksa. Ben şimdi öz annemin sağ olup olmadığını bile bilmiyorum.
Ayrılan tarafta baba tarafında kalmakta ayrı sıkıntı. Ailesi tarafından yetim kalan çocuk olmak çok zor. Daha o yaşta benim için hayat bitmişti milletin annesinden bahsettiği ortamlarda sessiz kalıp uzaklaşmak yada cevap verememek yalan cevap verme zorunda kalmak beni yoruyordu. Hala da yorar.
Milletin bahsettiği anne sevgisini ben bir ömür tadamamım mesela. Anne nedir onu bile çözemedim çocuğu doğurup bırakmanın annelik olmadığını biliyorum.
Babam da bizi hayata karşı zorluklar için sertçe yetiştirdi. Onuda anlıyorum aslında.
Ne bileyim aile boşanması bende hâla tam kapanmayan yaralar bıraktı boşanan taraflar çocuğunu görmeye gitmeli hiç yoksa. Ben şimdi öz annemin sağ olup olmadığını bile bilmiyorum.
Çok üzüldüm. Ben de tam tersi babasız bir aile de büyüdüm. Bilmem kaç yaşından sonra babamı buldum. Şimdi ise annem uzakta. Ben de boşandım ama babasıyla çocuğumu sık sık görüştürüyorum o eksik sevgiyi yaşamasın diye
Çok üzüldüm. Bilmediğim bir durum hakkında boş konuşup yorum yapmayı sevmem. Sadece büyümenin ne kadar sancılı olduğunu tahmin edebiliyorum. Yaralarınızın kapanıp iyi olmanızı dilerim.
genellikle insanların boşanmış aile çocuklarının "sorunlu" olduğunu düşünmesine sebebiyet verebilecek durum.
maalesef ki biz boşanmış aile çocukları çoğunluk olarak aile ortamından yoksun, yalnız büyümek zorunda kaldık. bu da bizi aslında birçok şeyde geriye atmış oluyor. sosyal olarak çocuk etkilenebiliyor, arkadaş çevresinin ailesi mesafeli durmalarına sebep olabiliyor.
benim velayetim annemdeydi, annem de çalışıyordu.
okula gidiş hazırlıkları, gitme durumu ve okuldan dönüş ve sonrası gibi işleri kendim yapardım. kahvaltımı kendim hazırlar, yemeğimi kendim yapardım. abim öğlenci ben sabahçıydım. altı aylık da bir kardeşimiz vardı. sabah abim bakardı, öğlen de ben bakardım.
belki kardeşimiz biraz daha büyük olsaydı şartlar bizim için daha iyi olabilirdi çünkü o dönem ben ilkokul ikinci sınıftım, abim de yedinci sınıftı. bir yetişkin bile bebek bakarken zorlanıyorken benim zorlanmamam imkansızdı zaten. bazen bezini değiştirmeyi unuturdum, bazen de değiştirmeyi başaramazdım. bir de o dönem evimiz sobalıydı. kömür bitmeye yakın sobaya o kömürü atmak, çocuğu öylece tek bırakmak felaket zordu. bu durumda evden okula, okuldan eve yapmaktan başka seçeneğim yoktu.
sadece hafta sonları sokakta oyun oynayabiliyordum.
ilk zamanlar her şey yolunda gidiyordu fakat bir süreden sonra arkadaş çevren ile arana mesafe giriyor. birbirlerine ödev yapmaya gidenler oluyor, ödev sonrasın sokakta oynayan oluyor. ben bunları yapamıyordum, o dönemki sorunum buydu. derdimi seveyim... çocuk aklı işte. kardeşim okula başlayana kadar böyle devam etti, sonrasında da zaten biraz daha farklı olmuştum.
her şeyden uzak durduğum için yaşıtlarımdan daha farklıydım.
okula giderdim sadece. geziler, etkinlikler, gösteriler hak getire. o yüzden biraz da hırçındım, kimsenin beni anlamadığını düşünüyordum. sadece derslerim, kitaplarım, ev, ev işi ve ben vardım.
en sinir olduğum şey de anne babamın boşanmış olduğunu duyan acır gibi bakıyordu.
"neye acıyorsun be kardeşim, neye? acınacak bir durum değil, bak işine." diyemiyorsun, aklın ermiyor. "babanızla görüşüyor musunuz?" sorusuna hayır deyince "ama olmaz babanızla da görüşün, ne olursa olsun babadır." demeleri yok mu? deli oluyordum buna, hala da oluyorum. bazıları haddini aşıp çocuklarının temizlik bezi dahi yapılamayacak eskilerini getiriyordu, sanki ihtiyacım varmış gibi davranıyorlardı. sağ olsun annem bizi hiçbir zaman o duruma düşürmedi. en yakın arkadaşımın annesi sürekli gelip "babanı gördüm. özlemiyor musun onu? diyeyim seni görmeye gelsin." diyordu. "abla sen git kendi kızınla ilgilen, beni bi sal gözünü seveyim." demek aklıma gelmiyordu. mahalle ortamı cidden rezalet bir şey, önüne gelen "babanı gördüm. şimdi baban ne iş yapıyor? hiç görüşüyor musunuz? size nafaka veriyor mu? annen barışmayı düşünüyor mu? annenize diyin barışsın, kadın kocasız olmaz. özlüyorsunuz demi babanı?" vs vs gibi saçma sapan bir dünya şey diyordu. tabii ki zamanla karşılık vermeyi de öğrendik. karşılık verince de yabani olduk, saygısız ve sorunlu olduk.
hiçbirisi de "bu insanlara bu cevabi verdiren bizim hadsizliğimizdi." demedi, çünkü onlar kendilerince hep haklıydı.
maalesef ki biz boşanmış aile çocukları çoğunluk olarak aile ortamından yoksun, yalnız büyümek zorunda kaldık. bu da bizi aslında birçok şeyde geriye atmış oluyor. sosyal olarak çocuk etkilenebiliyor, arkadaş çevresinin ailesi mesafeli durmalarına sebep olabiliyor.
benim velayetim annemdeydi, annem de çalışıyordu.
okula gidiş hazırlıkları, gitme durumu ve okuldan dönüş ve sonrası gibi işleri kendim yapardım. kahvaltımı kendim hazırlar, yemeğimi kendim yapardım. abim öğlenci ben sabahçıydım. altı aylık da bir kardeşimiz vardı. sabah abim bakardı, öğlen de ben bakardım.
belki kardeşimiz biraz daha büyük olsaydı şartlar bizim için daha iyi olabilirdi çünkü o dönem ben ilkokul ikinci sınıftım, abim de yedinci sınıftı. bir yetişkin bile bebek bakarken zorlanıyorken benim zorlanmamam imkansızdı zaten. bazen bezini değiştirmeyi unuturdum, bazen de değiştirmeyi başaramazdım. bir de o dönem evimiz sobalıydı. kömür bitmeye yakın sobaya o kömürü atmak, çocuğu öylece tek bırakmak felaket zordu. bu durumda evden okula, okuldan eve yapmaktan başka seçeneğim yoktu.
sadece hafta sonları sokakta oyun oynayabiliyordum.
ilk zamanlar her şey yolunda gidiyordu fakat bir süreden sonra arkadaş çevren ile arana mesafe giriyor. birbirlerine ödev yapmaya gidenler oluyor, ödev sonrasın sokakta oynayan oluyor. ben bunları yapamıyordum, o dönemki sorunum buydu. derdimi seveyim... çocuk aklı işte. kardeşim okula başlayana kadar böyle devam etti, sonrasında da zaten biraz daha farklı olmuştum.
her şeyden uzak durduğum için yaşıtlarımdan daha farklıydım.
okula giderdim sadece. geziler, etkinlikler, gösteriler hak getire. o yüzden biraz da hırçındım, kimsenin beni anlamadığını düşünüyordum. sadece derslerim, kitaplarım, ev, ev işi ve ben vardım.
en sinir olduğum şey de anne babamın boşanmış olduğunu duyan acır gibi bakıyordu.
"neye acıyorsun be kardeşim, neye? acınacak bir durum değil, bak işine." diyemiyorsun, aklın ermiyor. "babanızla görüşüyor musunuz?" sorusuna hayır deyince "ama olmaz babanızla da görüşün, ne olursa olsun babadır." demeleri yok mu? deli oluyordum buna, hala da oluyorum. bazıları haddini aşıp çocuklarının temizlik bezi dahi yapılamayacak eskilerini getiriyordu, sanki ihtiyacım varmış gibi davranıyorlardı. sağ olsun annem bizi hiçbir zaman o duruma düşürmedi. en yakın arkadaşımın annesi sürekli gelip "babanı gördüm. özlemiyor musun onu? diyeyim seni görmeye gelsin." diyordu. "abla sen git kendi kızınla ilgilen, beni bi sal gözünü seveyim." demek aklıma gelmiyordu. mahalle ortamı cidden rezalet bir şey, önüne gelen "babanı gördüm. şimdi baban ne iş yapıyor? hiç görüşüyor musunuz? size nafaka veriyor mu? annen barışmayı düşünüyor mu? annenize diyin barışsın, kadın kocasız olmaz. özlüyorsunuz demi babanı?" vs vs gibi saçma sapan bir dünya şey diyordu. tabii ki zamanla karşılık vermeyi de öğrendik. karşılık verince de yabani olduk, saygısız ve sorunlu olduk.
hiçbirisi de "bu insanlara bu cevabi verdiren bizim hadsizliğimizdi." demedi, çünkü onlar kendilerince hep haklıydı.
Buyrun benim🙃 ananem ve dedemle büyüdüm. Boşanmaları hakkımda hayırlısı oldu diyebilirim. Çocukken biraz utanıyordum niyeyse, hatırladığım tek üzücü kısmı bu olabilir😂
ahkam kesecek son kişi olabilirim zira bu konuda tecrübesi olmayan şanslı kesimdeydim.
ne kadar zor olduğunu ancak tahmin edebilirim. ama diğer taraftan kavga gürültünün eksik olmadığı, birbirine karşı yabancılaşmış bir anne babayla aynı evde yaşıyor olmak ve bu strese 7/24 maruz kalmak belki de daha büyük bir travmadır, kim bilir…
ne kadar zor olduğunu ancak tahmin edebilirim. ama diğer taraftan kavga gürültünün eksik olmadığı, birbirine karşı yabancılaşmış bir anne babayla aynı evde yaşıyor olmak ve bu strese 7/24 maruz kalmak belki de daha büyük bir travmadır, kim bilir…
Kesinlikle öyledir ama bunu 9 yaşında bir çocuğa bu şekilde izah edemiyorsunuz
elbette. çok iyi anlıyorum.
Neyse atlatacağız
inşallah.
İnşallah
eskiden çok dert edilip boşanmaların ertelendiği,şimdiler de ise hiç göz önünde bulundurulmayan olanın çoçuklara olduğu gerçek.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?