baba meyvesidir.
alaskan crab
1. nesil Yazar - 14. Seviye Hava Ruhbanı - Yazar -
- toplam entry 496
- takipçi 16
- puan 28246
çok elim verici bir hadisedir. Oysa evde düzülseler, ne güzel olur, öyle ulu orta düzülmek hoş olmuyor pek.
Edwird mizahı olmuş bu...
Yine iyi şu günler, bir ara olan her toplumsal olayda, youtube, twitter ve facebook erişime engellenir, internetin genelinde de ağ genişliği daraltılırdı. Ne zaman bu platformlara giremesem, acaba ne gibi büyük bir olay oldu diye araştırır ve bulurdum. Bizler yakın geçmişi dahi hemen unutuyoruz gerçekten. Ciddi ciddi, haber yayılıp da millet kudurup örgütlenmesin diye bunu yapıyorlardı.
Hiçbir zaman eşim olamayacak kadındır. Erkekler doğası itibariyle içtenlikle benimsediği kadınlar için çabalarlar. O kadınlar için canlarını dahi kolayca verebilirler, zaten tarih bu tarz olaylarla doludur. Kültürel kodlar gereği, en azından ben ve benim gibi düşünen hiçbir erkek, kendi soyadını dahi almayan bir kadını tam anlamıyla benimseyemez, öyle sansa dahi bunun hep bir sorun olduğunu düşünür. Hem toplumsal roller gereği, erkeklik rolünü tam anlamıyla benden üstlenmemi beklerken hem de kendi üstüne düşen rolleri esnetip, yapmaması kabul edilemez. Haa benden erkek rolünü de beklemiyorsa zaten, kendimi erkek gibi hissetmediğim bir kadınla da beraber olmak istemem. Bir kere öyle biriyle denk gelmiştim, hiçbir türlü yardım kabul etmeyen, çok gururlu, kendi ayakları üzerinde duran, alınacak bir şey varsa gidip alan biriydi. Başta o kendi başınalığı çekici gelse de, bir kadından ziyade çok erkekvari hissettirdi bana ve soğumama sebep olmuştu. Çok bilinen bir şeydir, kadın açabilse dahi, kavanozun kapağını açamayıp eşinden yardım ister, böylece onu mutlu eder klişesi. Böyle bir şey gerçekten var.
Bir yerde kalıyorsa, pek de geleceği olan bir ilişki değildir bana göre. Hatta bir adım daha ileriye götürüp, ayrılsak mı acabanın konusu dahi geçse ağır soğur, kafamda bitirmeye başlarım ilişkiyi. O yüzden hiçbir ilişkim yarım kalmaz, bitmiştir.
Normallik, hali hazırda süre gelen şeyler arasında değerlendirildiği için, dönemin normali aslında çok yanlış bir şeyken sizin anormal olarak doğru olabilmeniz mümkündür. İnsanlığın da öyle büyük bir tarihi ve çok iyi seçimleri olmadığı düşünüldüğünde, anormal olduğunuz için çok da kendinize yüklenmeyin.
Pek çok kitap türü var ve her biri için de farklı yaklaşımlar mevcut ancak benim bildiğim yöntem yani akademik okuma için gerekli olan şey, merak ettiğiniz bir konu hakkında kaynak taramak ve aradığınız şeyin o kitaplarda olduğunu düşündüğümüz kitaplara ulaşmak. Sonrasında ise, hikaye okur gibi baştan sona bir kitap okuması yerine, sizin ilgilendiğiniz alanın geçtiği yeri okumanız yeterli. Ben bölük pörçük ancak ana temayı kaçırmadan okuyorum. Klasikler haricinde pek roman, hikaye de okuduğum söylenemez. Herkesin tarzı farklıdır tabi, illa kitap okuyacaksınız diye bir şey de yok, örneğin işiniz ya da okulunuz çok uzaktaysa, sesli kitaplar bulup, dinleyerek de gidebilirsiniz. İlla o ağaç kokusunu alacaksın faşizanlığına bakmayın, pdf olarak da olsa, sesli olarak da olsa kitap kitaptır bir şekilde ulaşın.
Sesli kitap uygulamalarını birkaç sefer denedim, olmuyor. O kağıda illa temas edip ağaç kokusunu almam lazım.
Ben, bir her zaman sıfırdan iyidir düsturuyla hareket ettiğim için, kağıda değemediğim durumlarda hiç yoktan iyidir diye sesliyi de kullanıyorum. Bazen iyi hazırlanmış bir youtube videosu, bir kitaptan çok daha iyi olabiliyor. O yüzden yeni şeyler denemeye devam edin.
Call of duty oyunundan görüntüleri gerçek sanıp paylaşmasından tut, gta oyunundaki şifreleri çöp kutusunda bulup, fetönün hain planları diye tank, çelik yelek şifrelerini okuması dahil, daha eminim ki bilmediğim pek çok saçmalığı da yapan kanaldır. Hiçbir süzgeçleri, doğru mu acaba diye bir dertleri yok, yeter ki o an söylemleri, hizmet ettikleri şeyi yüceltiyor olsun ancak o kadar işlerinde kötüler ki, yüceltmek yerine daha da fazla zarar verdiklerinin farkında değiller.
Medeniyetin, mızrak atmak yerine memnuniyetsizliğini küfür ederek dile getiren insan tarafından kurulduğunu söyler Freud. Küfür sanılanın aksine iyi bir rahatlama yöntemidir. Her şeyin fazlası zarar olduğu gibi, bu da kıvamında tutulmalı elbette.
Direkt bir cinsel ilişki anlamından ziyade bana karşılıklı sevgi ve iki tarafın da birbirlerinin zevkini gözettikleri, daha değerli bir cinsel ilişki çağrışımı yapıyor. Ayrıca her zamanki anlamda erkeğin etken, kadının edilgen olduğu tam da bu nedenle cinsel ilişkinin bir tahakküm aracı olarak da kullanıldığı, daha da ileri gidip, bir hakaret aracı, küfür olarak da kullanıldığı bir düzlemde, sevişme iki tarafında karşılıklı katıldığı bir eylem olmasından dolayı, daha tatlı görünüyor bana.
Hassas konularda konuşurken, ister mantıksal bir düzlemde, söylenenlerin sadece argüman olduğunu hatırlatarak konuşmak isteyin, isterse aşırı detaycı ve fenomenolojik anlamda her seferinde tekrar tekrar kurulan bir kavramsal düzlemde tartışmak isteyin, bu insanlar için hiçbir önemi yoktur. Sözleriniz arasında, hoşlarına gitmeyen şeyi cımbızla alırlar, öncesi ya da sonrasından ziyade, söylenmemesi gereken bir şey bu ve sen faşistsin tarzı kendi ego mastürbasyonlarına bakarlar. Dünya'ya çok büyük bir katkıda bulunduklarını düşünür, kendilerini aşırı değerli hissederler. Yazıktır.
Eskiden hem entelektüel düzeyde varoluş sancılarımızı paylaşabileceğim hem de yarınlar yokmuşçasına deli gibi sevişebileceğim bir kadın modelini tespit etmemde yardımcı olan bir karakterken, şimdilerde düzelmiş beni dibe çekip ağzıma sıçabilecek potansiyelde bir kadın olduğu için gördüğüm yerde kaçtığım bir karakterdir. Pasif bir depresiflikten ziyade, nihilizmle karışık aktif bir karşı koyuş içerisinde debelenip durur.
pek çok sebebi olmakla beraber, biriciklik kavramını bilmemekten kaynaklanıyor. Her insan yaşanmışlığı, olaylara verdiği tepkiler, yetiştiriliş biçimi, aldığı eğitim vb pek çok değişkenle beraber aslında biriciktir. Hiçbirimizin ne şimdi ne gelecekte ne de geçmişte daha bir benzeri yok. Olur mu ya dışarı çıksam şimdi pek çok erkek ya da kadın bulurum nasıl yok senden başkası denilebilir ki bu da tikel olana değerin aşırı azalmasından kaynaklı bir durum. Nietzsche gibi bakabilmek, yere düşen bir ağaç yaprağını eline aldığında, o yaprağın alelade bir yaprak olarak görmekten ziyade, şu an bu yaprakla böylesine bir etkileşimde bulunmanın bir daha mümkün olmadığı düşüncesiyle hareket etmek, ilişkilerinize de bu şekilde yaklaşmak çok şey fark ettiriyor.
Tabi böyle uzun uzun anlatıyorum ama, sırf güzel diye sürekli sosyal medyada takılan ve gördüğü her trend şeye ağzı sulanarak atlayan, dm kutusu 100 sayfa abazan erkek mesajlarıyla dolu, hepsini toplasan hiçbirinden düzgün bir ilişki çıkmayacağı gerçeğini göz ardı edip, çok aranan biri triplerine giren bir hanımefendiyle hiçbir şekilde sağlıklı bir hayat yaşayamazsınız. Sürekli başkalarıyla kendini kıyaslayan, onun sevgilisi şunu yapmış diye haset duyan o kadar çok kız var ki. Erkekler de sütten çıkmış ak kaşık değil elbette.
Benim dediğim tarzda bir ilişki için, zaman emek ve karşılıklı anlayış gerekiyor. Günümüzde bunların hiçbiri satılmıyor. 7 saniyede verebildiği maksimum zevki verip sonra hayatınızdan çıkan videolar dahil her şeyimiz çok hızlı. Eskinin insanları mektup gönderip, ardından günlerce mektubun ulaşıp, kendilerine yeni cevap gelmesinin heyecanıyla beklerlerken, bizler 5 dakika wp'den cevap gelmeyince kuduruyoruz. Böylesine bir ortamda bu tarz bir ilişki yeşermez maalesef.
Tabi böyle uzun uzun anlatıyorum ama, sırf güzel diye sürekli sosyal medyada takılan ve gördüğü her trend şeye ağzı sulanarak atlayan, dm kutusu 100 sayfa abazan erkek mesajlarıyla dolu, hepsini toplasan hiçbirinden düzgün bir ilişki çıkmayacağı gerçeğini göz ardı edip, çok aranan biri triplerine giren bir hanımefendiyle hiçbir şekilde sağlıklı bir hayat yaşayamazsınız. Sürekli başkalarıyla kendini kıyaslayan, onun sevgilisi şunu yapmış diye haset duyan o kadar çok kız var ki. Erkekler de sütten çıkmış ak kaşık değil elbette.
Benim dediğim tarzda bir ilişki için, zaman emek ve karşılıklı anlayış gerekiyor. Günümüzde bunların hiçbiri satılmıyor. 7 saniyede verebildiği maksimum zevki verip sonra hayatınızdan çıkan videolar dahil her şeyimiz çok hızlı. Eskinin insanları mektup gönderip, ardından günlerce mektubun ulaşıp, kendilerine yeni cevap gelmesinin heyecanıyla beklerlerken, bizler 5 dakika wp'den cevap gelmeyince kuduruyoruz. Böylesine bir ortamda bu tarz bir ilişki yeşermez maalesef.
Zamanında bunu çok düşünmüş biri olarak, birkaç yaklaşımımı yazayım. Öncelikle çocukken, hayata dair büyük bir merak ve ilgimizin olmasından dolayı, bize zaman aşırı yavaş akardı çünkü yaşanılan her olayı, tüm şeyleriyle beraber deneyimleyerek anlamaya çalışırdık. Zaman geçtikçe, deneyimlerimiz aynılaşmaya, beynimiz ise, aynı şeylere çok fazla dikkat kesilmemeye başladı. Hem genç olmayıp, hem de hayatınızda bir rutin varsa eğer, beyin kendini otomatik pilota alıyor ve dikkat kesilmeden hareket ediyor. Bu da pek çok deneyimi hakkını vererek yaşamadan hızlıca geçmiş olduğunuz anlamına gelir. Daha da iyi anlayabilmek için, zaman denilen şeyin ne olduğunu da anlamak gerekiyor. Zamanı basit anlamıyla bir devinim, bir olayla, ardından başka bir olay arasındaki devinim frekansı olarak alırsak, beynimiz, aynı şeylere maruz kaldığı için yok sayıyor ve olayların yok sayılması da, bir sıçrama yaşanmış hissiyatı veriyor, böylece vakit hızlı geçmiş oluyor.
Beyin bunu sadece zaman için yapmıyor, örneğin odada aşırı uç olmayan ancak rahatsızlık veren bir koku var, zamanla o kokuya alışıyor ve hiç almıyorsunuz. Aslında alıyorsunuz hala ancak beyin artık onu dışlıyor, aynı uyaranı tekrar tekrar vermeyi manasız kılıyor. Aynı şekilde üzerimize giydiğimiz kıyafetlerde, ilk kez giydiğimizde her şeyiyle hissederken, zamanla giydiğimizi bile unutabiliyoruz ekstrim şekilde uyarı vermediği sürece.
Son olarak yaşı otuz olmuş birisi için bir yıl, hayatının otuzda biri iken, 12 yaşındaki bir çocuk için bir yıl hayatının büyük bir kısmına tekabül ediyor. Bu da zaman kavramının daha da geniş perspektifte gördüğümüzü, ve neden bize hızlı geçtiğini açıklar nitelikte.
Dolu dolu bir hayat yaşamak için ise, bize zamanı deneyimleten devinimleri arttırmak gerekiyor. Bunu da konfor alanımızdan çıkıp, yeni şeyler deneyerek, bizi otomatik pilot durumundan çıkarak farklı alanlarda bulunarak yapabiliriz. Hiç yapmadığınız bir şeyi, tanımadığınız bir insanla tanışmayı falan deneyebilirsiniz örneğin. Bir gün içinde birden çok, alışık olmadığınız şeyi yaptığınızda, günün ne kadar dolu geçtiğini fark edeceksiniz.
Beyin bunu sadece zaman için yapmıyor, örneğin odada aşırı uç olmayan ancak rahatsızlık veren bir koku var, zamanla o kokuya alışıyor ve hiç almıyorsunuz. Aslında alıyorsunuz hala ancak beyin artık onu dışlıyor, aynı uyaranı tekrar tekrar vermeyi manasız kılıyor. Aynı şekilde üzerimize giydiğimiz kıyafetlerde, ilk kez giydiğimizde her şeyiyle hissederken, zamanla giydiğimizi bile unutabiliyoruz ekstrim şekilde uyarı vermediği sürece.
Son olarak yaşı otuz olmuş birisi için bir yıl, hayatının otuzda biri iken, 12 yaşındaki bir çocuk için bir yıl hayatının büyük bir kısmına tekabül ediyor. Bu da zaman kavramının daha da geniş perspektifte gördüğümüzü, ve neden bize hızlı geçtiğini açıklar nitelikte.
Dolu dolu bir hayat yaşamak için ise, bize zamanı deneyimleten devinimleri arttırmak gerekiyor. Bunu da konfor alanımızdan çıkıp, yeni şeyler deneyerek, bizi otomatik pilot durumundan çıkarak farklı alanlarda bulunarak yapabiliriz. Hiç yapmadığınız bir şeyi, tanımadığınız bir insanla tanışmayı falan deneyebilirsiniz örneğin. Bir gün içinde birden çok, alışık olmadığınız şeyi yaptığınızda, günün ne kadar dolu geçtiğini fark edeceksiniz.
çok temiz bir çıkarım tebrik. ben de buna benzer düşünüyorum. Çocukken geçen dakikalar, saatler bize kendini farkettiriyordu, zamanın akışını tüm benliğimizle hissettiğimiz için çok uzun gibi geliyordu ya da gençliğin başında.
Çocukken çok korkardım, saatlerce çalışan insanlar nasıl yapabiliyor diye çünkü hayat upuzun bir yol ve hiç bitmeyecek gibi gelirdi, şimdi ise durmadan saatlerce çalışıp, aaa o kadar geçmiş mi ya diyebiliyorum.
Bunu dökmeden, bir yerine bulaştırmadan, insan gibi yeri geldikçe kağıdını yırtarak yiyen cindir. Ayrıca çok yakın bir tanıdıktan sektör içinden bir tüyo aldım, soslu tavuk asla ama asla almayın aldırmayın, kokmuş tavukları sodayla, bulaşık suyuyla falan yıkayıp, bir de sosu verdiler mi yenecek kıvama geliyormuş.
Mesajlarımız uçtan uca şifrelidir asla okunmuyordur demi abi.
Üçtan uca 9995 haneli olacak şekilde şirfelidir efendim sistemimiz. Saniye de birde yeni şifre oluşturur değil biz mossad fbia bile okuyamax
Esasında bir ekonomi terimi olsa da, felsefede kişilere bir fikir sezdirilmek istenildiğinde, anlatılan olay örgüsünün değişmez ve bu şekilde kaldığı taktirde ancak anlamlı olduğunu belirten ilkedir. Örneğin bir sınıfta öğretmensiniz ve öğrencilerinizden birisi, gerçekten de size hayatın sırrını vereceğini ancak tek bir şartı olduğunu söylüyor diye bir düşünce deneyi gerçekleştirirken, cevap olarak "iyi de ben öğretmen olamam ki hiç sevmem" ya da "benim öğretmen olduğum sınıfta hangi öğrenci bana şart koyacak" tarzı karşı çıkışların anlamsız olduğunu, lütfen uyum sağla demeyi hatırlatır.
sizi siz yapan şey nedir sorusunu sormayı çok seven biri olarak, dönüşüm kitabını okurken, yaptığım düşünce deneylerinden birini okuyormuşum gibi hissetmiştim. Örneğin en bilinenlerden birisi, hayatınızda çok yakın olduğunuz birini düşünün, bir gün karşıdan karşıya geçerken o kişi hızlı davrandığı için, hızla gelen bir arabaya çarpılıyor. Gözünüzün önünde parçalanan yakınınıza dikkatli baktığınızda tuhaf mavi kanlar eşliğinde beyin yerine turuncu bir jöle görüyorsunuz. Esas soru şu, ceteris paribus ilkesi gereği bu olayın tam olarak böyle gerçekleştiğini varsayarsak, sizin yakınınız hakkındaki düşünceleriniz değişir miydi, kandırılmış mı hissederdiniz, Yakınınızı hiç tanımamış olduğunuzu mu düşünürdünüz? Bu hikayenin esas amacı, sizinle insan gibi konuşan, duygulanan birinin, farklı bir yaşam formu olması, onu o yapmaktan çıkarır mı sorusunu sezdirmektir.
Aynı şekilde bir anda böceğe dönüşmek, aslında içten içe hala oyken ve ailesi de her ne kadar başta kendilerine itiraf edemeseler de bunu anlamışlarken, hiçbir şekilde iyi niyetle ona yaklaşılmaz. O kadar çirkin bir şey haline gelmiştir ki, o direkt konuşabilse bile, hala o olsa dahi yine ailesinin tavrının değişeceğini pek sanmıyorum. Bir de kitap boyunca, sadece beden değişmesi olarak kalmaz, bedenle beraber "ruhu" da değişmeye başlar. Çok tuhaf duygular içerisinde bırakan güzel bir kitap.
Aynı şekilde bir anda böceğe dönüşmek, aslında içten içe hala oyken ve ailesi de her ne kadar başta kendilerine itiraf edemeseler de bunu anlamışlarken, hiçbir şekilde iyi niyetle ona yaklaşılmaz. O kadar çirkin bir şey haline gelmiştir ki, o direkt konuşabilse bile, hala o olsa dahi yine ailesinin tavrının değişeceğini pek sanmıyorum. Bir de kitap boyunca, sadece beden değişmesi olarak kalmaz, bedenle beraber "ruhu" da değişmeye başlar. Çok tuhaf duygular içerisinde bırakan güzel bir kitap.
Kesinlikle yazmak. Daha da iyisi ise, iyi yazan birisini okumak. Çok şükür burada şimdilik ikisi de var.
Schopenhauer'a göre, buna aşırı takık erkekler, kıyaslanmaktan korktukları için böyle davranıyorlar. Çok şükür kimseden korkumuz yok. Şaka bir yana, kültürel kodlar yüzünden bu saplantılı bakış açısına sahipsiniz, ancak bunu değiştirecek bir iç iradeniz yoksa, kesinlikle evlenmeyin, çünkü kadın sizin gerçekten sevdiğinizi sanarken, siz içten içe hep, başkalarıyla yattı diye aptalca düşüncelere girip, hem kendinize hem de kadına hayatı zehir edersiniz. Uzak durun, kendinizi bilin, ona göre bir yaşam seçin.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?