Sırt-Göğüs ağırlık antrenmanı
alaskan crab
1. nesil Yazar - 14. Seviye Hava Ruhbanı - Yazar -
- toplam entry 496
- takipçi 16
- puan 28246
Bokunu çıkarıp kafein töleransınızı yukarı taşımazsanız eğer, kahve sadece tat anlamında değil, sizin yapabileceklerinizi yukarı taşıma anlamında da çok güzel bir içecek oluyor. Gerek Spor öncesi bol kafeinli bir kahve içmek, gerekse yapılması icap eden uzun işler ve odaklanılması gereken şeyler için sizi fokuslayarak tam bir performans ürünüdür.
Öte yandan çay, harareti güzel alıyor, ne içelim sorusuna hızlı bir cevap olarak yetişebiliyor falan filan ama öyle aşırı bir yeri yok bende. Kahvesiz sabahları uyanamıyorum tipi de değilim, ikisini de içiyorum ama kahve işlevselliği açısından önde. Üstelik soğuk tüketimi de, soğuk çay gibi zorlama değil, gayet güzel.
Öte yandan çay, harareti güzel alıyor, ne içelim sorusuna hızlı bir cevap olarak yetişebiliyor falan filan ama öyle aşırı bir yeri yok bende. Kahvesiz sabahları uyanamıyorum tipi de değilim, ikisini de içiyorum ama kahve işlevselliği açısından önde. Üstelik soğuk tüketimi de, soğuk çay gibi zorlama değil, gayet güzel.
Eskiden deli gibi takıntılıydım, tamamen ideal olarak bir şeyleri tartışmaya ve kendim salakça bir düşünce içerisindeysem eğer, ondan uyanamayacak kadar o fikre gömülü kalmak korkusuna, bu nedenle de sürekli farklı düşünenler arasında bir tartışma ortamında bulunmayı kendime şiar edinmiştim. Başlarda anonim değilken, ister istemez bir ego devreye giriyor, belki de karşı taraf haklıyken, sırf egom yüzünden onu anlayamıyordum. Anonimlik tam da ihtiyacım olan şeydi, sıfır egoyla, her türlü tartışma içerisine dalabilecek, ve tartışma içinden belki "kazanan" olmasam bile, kendi fikirlerimi geliştirme açısından gerçek bir kazanan olacaktım. Tabi işler öyle gitmedi, insan ne kadar anonim olsa da, yine de kendine, o anonimlik üzerinden yine bir persona yaratıyor. Bu personaya yapılan saldırı da, yine egoyu tetikliyor. Uzun lafın kısası öyle ideal bir tartışma diye bir şey yok, başta canın acıyarak maruz kaldığın argümanlara, hayatın içerisinde on kere falan daha maruz kaldıktan sonra, acaba mı diye araştırıp ancak tüm bu süreçten sonra fikir değişebiliyor.
Anonimlik ego düzeyinde yararı olmayan, ancak birisi size çok kızarsa, gelip kafanızı kırmasın ya da çok severse gelip sapığınız olmasın diye işe yarıyor hala.
Anonimlik ego düzeyinde yararı olmayan, ancak birisi size çok kızarsa, gelip kafanızı kırmasın ya da çok severse gelip sapığınız olmasın diye işe yarıyor hala.
Kimse gerçekten de nasıl olduğunuzu bilmek istediği için bu soruyu sormuyor o yüzden geçiştirmelik olarak idare eder, ya da çok iyi, aynı ne olsun gibi bir şey diyip geçin.
Eskiden saçmalık, alakası yok diye ağlardım artık farkedebiliyorum Türkiye'de gerçekten de burçlar özellikle kadınlar üzerinde çok tutarlı sonuçlar veriyor. Sebebi her ne kadar doğulan yıl değil de, bu tarz şeylere inanıp, karakteri bu yönde geliştirmeleri olsa da, sonuç önemli.
Akrep burcuyum.
Akrep burcuyum.
İçinde bulunduğum grup. Çoğu söylem yerinde çünkü psikolojik olarak geçerli mizaç tipleri de dahil, pek çok parametre gözetilerek yapılan bir test. Her şeyiyle geçerli bir test bulmak, bu tarz karakter analizlerinde imkansıza yakın ancak eldekilerle idare ediyoruz.
Potansiyelin harcanması. Genellikle insanlar için olanı ama eşyalara da uygulanabilir tabi. Belki de Dünya'nın en iyi ressamı eline bir fırça dahi alamadan ölüp gitmiştir diye bir söz var, nereden okuduğumu hatırlamadığım. Bu harcanmışlık, çok büyük bir acıyla beraber korku da uyandırıyor. Öyle harcanan bir potansiyelim varsa eğer, hiç öğrenmek istemem açıkcası.
Yerleşme kararı verilmeden önce gidip iki ay orada yaşamak gerekiyor. Kültürel farklılıklardan doğan yabancılaşma, sanılanın aksine kolayca üstümüzden atabildiğimiz ve uyum sağladığımız bir şey değil. Kendi anadilimizde ve kendi kültürümüzdeki insanların bile bizleri tam anlayamadığında şikayetçiyiz, bir de bambaşka tiplerde bu uçurum daha da açılır eminim. Örneğin sizi davet eden birisinin, sizden belli bir miktar para talep etmesi biz Türklerin kanına dokunurken, bunu yapan insanların kültüründe çok doğal bir durum. Bu ekstrim bir örnek olabilir tabi ama gurbet denilen şey gerçek ve insana çok fena vuruyor, her insan da bunu kaldıramıyor.
Bu kokunun kaynağının yağmurdan dolayı havalanan bakteri sporlarından olduğu gibi bir bilgi var bende nereden geldiğini ya da doğruluğunu bilmediğim. Sizinle de paylaştım artık sizde de var.
Her popüler olan ve büyük kitlelerin sevgisiyle karşılaşan platform gibi, burası da her alanda yazıp çizmeye, doğal olarak da saçmalamaya başladı. Başlarda felsefe alanını küçümseyip, kolay bir alanmış gibi atıp tutmalarıyla başladı. Bunun farkına acı bir şekilde varınca, bünyelerine Önce analitik dergisinden birkaç yazar arkadaşı dahil ettiler ki felsefe alanında ellerinde, o alanın uzmanı olan kişiler olsun ve artık rahatça yazıp çizebilsinler. Sonralarda ise, aynı hassasiyeti diğer alanlarda pek gösteremediler. En son obezlikle ilgili bir videolarını izledim ki, evlere şenlikti. Çok dem vurdukları korelasyon ve nedenselliği, bu videoda öyle bir ıskalamışlar ki, neden böyle bir şey yaptıklarını anlayamadım. Obezliğin kader olduğunu söylemediği kaldı bir tek ağzıyla. Toplumun büyük çoğunluğunun, obezken, istikrar gösterip, zorlu süreçlerden geçerek kilo veremeyişinin istatistiğini, bizlere bu işlerin yalan olduğu ve çok da uğraşmaya gerek olmadığını söylemek için kullandı. Bir de çok nadir olan ve kiloluktan kurtuluşa vardıramayan bazı hastalıkları bulup, onları falan anlatıyor, sanki büyük bir kesimin sorunuymuş gibi. Uzun lafın kısası, hiçbir şeye körü körüne bağlı olmamak, her ne olursa olsun hep şüpheciliğimizi bir kalkan gibi üstümüzde taşmamız gerekiyor.
Obezite ile ilgili videoyu izlemedim, izleyeceğim. Ama ilk aklıma gelen Türkiye'nin içinde bulunduğu ekonomik kriz ve derin yoksulluktan bahsetmemek için saçmaladıkları oldu. Yoksul ülkelerde yüksek karbonhidrat tüketimi ve obezite arasında bir bağlantı olduğunu söylememişlerse bu korkakça otosansür uyguladıklarını aklıma getirdi. Meh, marla bunu beğenmedi.
Daha çok kapitalizme faturayı kesmişler o konuda. Böyle epey saydırmış gibi duruyorum ama, ülkemizin ortlaması ele alındığında bu insanlar el üstünde gezdirilmeli, ne derlerse yapılmalı, öyle kötü bir ortamdayız maalesef.
Kesinlikle öyle ancak yine de gerçekleri kendince sansürleyerek, çarpıtarak bilimin gerçekleri anlatılmaz. Koyunun olmadığı yerde keçiye diye devam eden bir atasözü vardı, haklısınız. En azından bilimle uzaktan yakından ilgisi olmayan bir toplumda umut ışığı gibiler. Videolarını izlemekten ziyade siteden okuma yapıyorum konular hakkında. Birinin anlatmasından çok kendim okumayı tercih ediyorum. Ama obezite videosunu izleyeceğim.
Sitelerinde pek gezinmedim doğrusu, canlı yayınları ve arada videolarıyla hayatımdalar. Ben de o videoyu izleyeli aşağı yukarı 2 ay oluyor, aklımda bu şekilde kalmış, olur da izleme fırsatı bulursan, katılıp katılmadığını yazmanı çok isterim, belki de geçmişten gelen sinirle haşladım haksızlık ettim tam bilemedim şimdi :D
Videoyu izleyeceğim demiştim. İzleyip döndüm. Obezite oranı olarak amerika'dan geride olmadığımız, Avrupa'nın ise en obez ülkesi olduğumuz söylenmiş videoda. Ama neden böyle olduğuna dair bir yorum yok. Nedenini de elbette ki işin içinde olan bir uzmanın görüşünü alarak söyleyebilirlerdi. Ülke insanının protein alamadığını, ekonomik nedenlerle karbonhidrat ağırlıklı beslendiğini söylemek cesaret ister elbette ki. Yani özetle; tanımda yazdıklarınıza katılıyorum bu video İle ilgili.
İyi bari ard yanıklığıyla sallamamışım, biraz haklılık payım varmış demek ki, teşekkürler
Ben başından beri sevmiyorum ya evrim ağacını. Benim okuduğum zamanlarda mı kurdulardı acaba neydi? Çok da hatırlamıyorum.
Bilimi halka indirme fikrini bile sevmiyorum ben arkadaşlar. Çok mu saçma bilmiyorum ama her şey de herkese inmeyiversin. Niye herkes anlasın diye her şeyi basitleştiriyoruz? Bir konuda 8 tane 10 tane makale okuyup içinden vurucu kısımları seçip videolar hazırlayıp insanlara yarım yamalak hatırlayacakları içerikler sunmakta da bir fayda görmüyorum. Allahaşkına varlık ve zaman'ı 8 dakikalık bir videoda özetlediğimi düşünün. Sonra gelin de çıldırmayın fksnkfjr.
Sanat, felsefe, bilim herkese hitap eden uğraşlar değil. Bir zihinsel disiplin gerektiriyor. Herkese hitap etmek zorunda da değil bi şeyler. Bizler zaten ne yazık ki her şeyin bize hitap edebileceği bir hayat biçmi ile yetişmiyoruz. Çocukluğumuzdan başlayıp bi yanda sanatla ilgili bi baba bi yandan bilim konuşmayı seven bi ana ile çanak çömlek yapma heveslerimiz desteklenerek büyümüyoruz. O yüzden kaygılarımız ve ihtiyaçlarımız da boktan boktan.
Ben anlamıyorum yani niye gerçekten merak ettiğim bir konuda gugıl akademike değil de evrim ağacına başvurayım? Benim alanım psikoloji değil ama onunla alakalı bi şey merak ettiğimde makale okuyup kitap bakıyorum. Bunun gibi. Gerçekten merak edilen şey için gerçekten emek verilir.
Bu gibi her türlü içeriğin de insanların kendileri ile alakalı bir "ben şuyum" mastürbasyonu yapmasına yaradığına inanıyorum. Arkadaşım sen sadece evrim ağacından besleniyosan bilime meraklı falan değilsin, huysuz virjin izler gibi çağrı mert'i izliyosun işte. Niye bize kendini ordan öğrendiğin zayıf bilginin zihninde kalan kırıntıları ile bi şey olarak satmaya çalışıyosun şimdi?
Her kaynaktan beslenmeye çalışıp evrim ağacı da takip eden bilim sevdalılarına laf etmiyorum zaten tabii.
Bilimi halka indirme fikrini bile sevmiyorum ben arkadaşlar. Çok mu saçma bilmiyorum ama her şey de herkese inmeyiversin. Niye herkes anlasın diye her şeyi basitleştiriyoruz? Bir konuda 8 tane 10 tane makale okuyup içinden vurucu kısımları seçip videolar hazırlayıp insanlara yarım yamalak hatırlayacakları içerikler sunmakta da bir fayda görmüyorum. Allahaşkına varlık ve zaman'ı 8 dakikalık bir videoda özetlediğimi düşünün. Sonra gelin de çıldırmayın fksnkfjr.
Sanat, felsefe, bilim herkese hitap eden uğraşlar değil. Bir zihinsel disiplin gerektiriyor. Herkese hitap etmek zorunda da değil bi şeyler. Bizler zaten ne yazık ki her şeyin bize hitap edebileceği bir hayat biçmi ile yetişmiyoruz. Çocukluğumuzdan başlayıp bi yanda sanatla ilgili bi baba bi yandan bilim konuşmayı seven bi ana ile çanak çömlek yapma heveslerimiz desteklenerek büyümüyoruz. O yüzden kaygılarımız ve ihtiyaçlarımız da boktan boktan.
Ben anlamıyorum yani niye gerçekten merak ettiğim bir konuda gugıl akademike değil de evrim ağacına başvurayım? Benim alanım psikoloji değil ama onunla alakalı bi şey merak ettiğimde makale okuyup kitap bakıyorum. Bunun gibi. Gerçekten merak edilen şey için gerçekten emek verilir.
Bu gibi her türlü içeriğin de insanların kendileri ile alakalı bir "ben şuyum" mastürbasyonu yapmasına yaradığına inanıyorum. Arkadaşım sen sadece evrim ağacından besleniyosan bilime meraklı falan değilsin, huysuz virjin izler gibi çağrı mert'i izliyosun işte. Niye bize kendini ordan öğrendiğin zayıf bilginin zihninde kalan kırıntıları ile bi şey olarak satmaya çalışıyosun şimdi?
Her kaynaktan beslenmeye çalışıp evrim ağacı da takip eden bilim sevdalılarına laf etmiyorum zaten tabii.
çok doğru, bir şeyi hiç anlamamak, onu eksik ve yanlış anlayıp, çözdüğünü sanmaktan çok daha iyi. Şu an herkes profesör ve her şey hakkında bir fikri var. Tek yapması gereken, kendilerini otorite olarak tanıtmış birilerinin 10 dakikalık videosunu izlemek. Hemen izlediği şeyin hakikat olduğuna karar verip, konuyu bir daha açmamak üzere rafa kaldırıyor. Bilimin temelini, ilerleyişini ve kapsadığı alanı bilmeden, bilimin başardığı güzel şeylere bakarak, hayatta her şeyi bilime endekslemeye çalışan, benim bilim şakşakçısı dediğim bir kesim var. Bilimin başarısı, kendini oldukça sınırlayıp, belli bir alanda çok derinleşmesine borçludur. Böyle sınırlı bir alan içerisindeki uğraşı, hayatın her yerine sokabileceğini sanan, bilimle yatıp bilimle kalktığını sanan ancak, sadece bilim yapanların sonuçlarını üstün körü duymuş insanlardan da gına geldi. Psikoloji diyorsun, bilim değil o çöp diyor.
Bilimin en temel nosyonu olan, deneye bağlı çıkarımlar yapmanın metodunu da bizler dışarıdan deney yaparak öğrenmedik. Üzerine düşündük, bilim olmayan şekilde mantıksal çıkarımlarla denedik, yanıldık, en sonunda hala eksikleri olan ancak şu anki paradigmada işimizi gören pek çok bilimsel tutumu yapmayı başardık. Teorik fizikte, ya yapılamayacak kadar pahalı olan, ya da para olsa dahi, yapmanın neredeyse imkansız olduğu deneyler var. Felsefede binlerce yıl önce düşünce deneyi diye kullandığımız metodu, bu adamlar bilim adı altında kullanıyorlar. Psikoloji bilim değil diyen adam bunları görse, bunlara da bilim değil der.
daha yirmilerinde hayatı çözmüş, her bok hakkında radikal fikirleri olan, şu şöyledir, şuna bu denir diye takılan tipleri gördükçe canım çok sıkılıyor. En ufak bir entelektüel tutum sergilemeden, kendilerini tamamlanmış görme gafletinin sebepleri, bu tarz 10 dakikada her şeyi anlatan tipler. Offf sen hep içini döküyorsun, benim de içimi dökmeme sebep oluyorsun, sonucunda hep böyle azarlayan tiplermişiz de etrafta gezip milleti fırçalıyormuşuz gibi görünüyoruz :D
Bilimin en temel nosyonu olan, deneye bağlı çıkarımlar yapmanın metodunu da bizler dışarıdan deney yaparak öğrenmedik. Üzerine düşündük, bilim olmayan şekilde mantıksal çıkarımlarla denedik, yanıldık, en sonunda hala eksikleri olan ancak şu anki paradigmada işimizi gören pek çok bilimsel tutumu yapmayı başardık. Teorik fizikte, ya yapılamayacak kadar pahalı olan, ya da para olsa dahi, yapmanın neredeyse imkansız olduğu deneyler var. Felsefede binlerce yıl önce düşünce deneyi diye kullandığımız metodu, bu adamlar bilim adı altında kullanıyorlar. Psikoloji bilim değil diyen adam bunları görse, bunlara da bilim değil der.
daha yirmilerinde hayatı çözmüş, her bok hakkında radikal fikirleri olan, şu şöyledir, şuna bu denir diye takılan tipleri gördükçe canım çok sıkılıyor. En ufak bir entelektüel tutum sergilemeden, kendilerini tamamlanmış görme gafletinin sebepleri, bu tarz 10 dakikada her şeyi anlatan tipler. Offf sen hep içini döküyorsun, benim de içimi dökmeme sebep oluyorsun, sonucunda hep böyle azarlayan tiplermişiz de etrafta gezip milleti fırçalıyormuşuz gibi görünüyoruz :D
Çünkü öyle tipleriz zaten flsjfljejf.
Ben öyle bir tipim yani. Huysuzum, insanları da azarlıyorum. Çok da iyi yapıyorum.
Salak olmasalarmış...
Geçenlerde deniz kaplumbağası ile alakalı tez yazacağımı söylüyorum, adam bana spesifik bir tür tatlısu kaplumbağası soruyor. Bilmiyorum diyince de tüm eğitimimi sorgulamaya kalkıyor.
Canım arkadaşım ben bahsettiğin spesifik türü bilmiyorum ama "uzmanlaşmak" nedir biliyorum. Tek bir tür için bile türün her bokunda uzman olamıyosun. Bi çalışma alanı seçmek ve bi perspektif belirlemek zorundasın. Neyini çalışıcan? Ekolojisini mi, davranışını mı, fizyolojisini mi, genetiğini mi? Kaldı ki sen bana hiç alakam olmayan spesifik bi tür soruyorsun. O da evrim ağacı sevdalısı mesela fıjskdıeuö. Bunu yapıyosun çünkü 10 dakikalık video ile biyolojiyi çözdün sanıyosun.
Uzmanlığa da böyle böyle saygısı kalmadı bunların. Kıymetli bir şey halbuki. Böylesini azarlayacaksın tabi, daha ne yapsın tepene mi sıçsın?
Ben öyle bir tipim yani. Huysuzum, insanları da azarlıyorum. Çok da iyi yapıyorum.
Salak olmasalarmış...
Geçenlerde deniz kaplumbağası ile alakalı tez yazacağımı söylüyorum, adam bana spesifik bir tür tatlısu kaplumbağası soruyor. Bilmiyorum diyince de tüm eğitimimi sorgulamaya kalkıyor.
Canım arkadaşım ben bahsettiğin spesifik türü bilmiyorum ama "uzmanlaşmak" nedir biliyorum. Tek bir tür için bile türün her bokunda uzman olamıyosun. Bi çalışma alanı seçmek ve bi perspektif belirlemek zorundasın. Neyini çalışıcan? Ekolojisini mi, davranışını mı, fizyolojisini mi, genetiğini mi? Kaldı ki sen bana hiç alakam olmayan spesifik bi tür soruyorsun. O da evrim ağacı sevdalısı mesela fıjskdıeuö. Bunu yapıyosun çünkü 10 dakikalık video ile biyolojiyi çözdün sanıyosun.
Uzmanlığa da böyle böyle saygısı kalmadı bunların. Kıymetli bir şey halbuki. Böylesini azarlayacaksın tabi, daha ne yapsın tepene mi sıçsın?
Ona benzer bir şey ben de yaşadım, çok tuhaf bir durum gerçekten. Bir konu hakkında doğru bilgisi olanın bence ahlaki olarak, o bilgiyi yayma gibi bir görevi olduğunu düşünüyorum. Durup dururken bu bilgiyle herkesi rahatsız etmek değil demek istediğim, birileri alenen yanlış bilgilendiriyorsa, bilen olarak çıkıp, doğrusunu yazmanın önemli olduğu. Bu işi tevazu ile yapmak, çok şey götürüyor insandan. Nuri bilge ceylanın da dediği gibi, alçakgönüllülük büyük bir erdem gibi dursa da, öyle değil, tamamen saygıyı azaltan bir noktada. O yüzden tevazu ile anlatmak, aslında bilginin gerçekliğine de ihanet oluyor bir nevi. Kısaca yaptığınızda haklısınız, bazen azarlamak gerekiyor, fazla tevazunun sonucu, vasat insandan nasihat dinlemek der ibni haldun. Gerçekten de öyle.
Öyle bir içki düşünün ki, tüketebilmek için, bakın yanında iyi gittiği için değil, o içkiyi tüketebilmek için yanında bir sürü şeye ihtiyacı olsun. İçki aleminde yeri oldukça aşağılardadır. Edebiyatı da mide bulandırır, yok rakı masasındaki kadın bardağa ruj bulaştırmaz, yok bir mesele konuşulurken öyle olmaz da şöyle olur diye salak salak raconunu yazmaya çalışırlar, daha da deli ederler adamı.
Arkadaş tavsiyesiyle bir bakayım dedim, daha ilk dakikalardan yabancı bir dizinin çakması olduğunu hatırladım. dizinin adı HUGE olması lazım tam hatırlamıyorum ama tema tamamen aynı. Ha çakma veya değil güzel miydi kardeşim sen ona bak derseniz evet güzel bir uyarlama olmuş, çerezlik izlenir.
Senaryo olarak aynı olmasa da fikir olarak hung dizisinden yola çıkılmış.
aaa evet hung'dı dizinin adı, huge galiba posterinde falan yazıyordu ordan aklımda kalmış olmalı. Epey benzerlik yakaladım açıkcası, üstelik ben hung'ı öyle çok izlemiş biri de değilim yıllar önce 1 sezonunu falan devirmiştim. İyi ki yapmışlar ama orası ayrı.
Amerikadaki güçler ayrılığı öyle ideal bir noktada ki, başa kim gelirse gelsin, verebileceği hasar bellidir. Bir şekilde minimum hasarla hallederler. Esas sorun güçler ayrılığı olmayan ülkelerde başa gelenlerin kim olduğudur.
az parayla çok çalıştıran, büyük olmadıkları için sanki aile ortamı gibi sunulan, kişiye büyük tecrübeler katan girişimlerdir. Sana kendi işin gibi işi benimsetirler, sen de kendime çalışıyorum diye insan üstü çaba sergilersin. Heyecanlıdır ama belli bir yaştan sonra yemezler.
Nietzsche için önemli olaylardan biridir. Kişinin kendisini yakıp tamamen kül etmeden, tekrar yeniden kendisini oluşturamayacağını iddia eder. Bu yakıp kül olma meselesi, esasında kişiye dışarıdan empoze edilen değerleri ele alıp, yeniden değerlendirmesi, ve bu süreç içerisinde tüm değerleri elden geçirmesinden dolayı, hiçbir değeri, kutsalı olmayan bir bozguncu gibi, ellerinde bir çekiçle felsefe yapmaları gerekliliğini gösterir. Tabi işler burada kalsaydı eğer, tam bir nihilist ve hiçliğin filozofu olacakken, bize yeni değerler oluşturmamız gerektiğini söyler ki bu da yeniden doğma kısmıdır.
İşin garip yanı, güya "dinsizler" arasında gizlenmeye çalışan fetöcülerin, daha da bastırarak ve seve seve uyguladığı yasaktır. Amaçları milleti iyice devletin yaptırım uygulayan aygıtlarından soğutmak vs olmalı.
Sırf hocanın tam alanına girmiyor diye istediğim konu üzerine yazamamış olmamın verdiği acıyı hala unutamıyorum. Sonrasına bir aydınlanma yaşayarak "ne salakmışım, tez gibi sınırlandırıcı bir metodla sevdiğim bir alanı bok etmekten son anda kurtulmuşum" diye düşündüm. Gerçekten de artık bir yerden sonra, olayın içeriğinden ziyade, iyi atıf verilmiş mi, yok efendim bir sayfa içerisinde en az 4 kitaptan ayrı atıflar yapılmış mı tarzı aptal aptal şeylere kafa yorulduğu ve tamamen gösteriş üzerine kurulu bir düzende, savunma jürisi hariç kimsenin oturup da okumayacağı bir şeye bu kadar vakit ayırmanın saçmalığını anladım.
Benim gibi ani heyecanlarla bir anda işlere girişen, disiplinli olmayan ve planlı iş yapmaktan nefret edenler için ekstra zor bir uğraş.
Benim gibi ani heyecanlarla bir anda işlere girişen, disiplinli olmayan ve planlı iş yapmaktan nefret edenler için ekstra zor bir uğraş.
Bunun sebebi mükemmeliyetçi tutumunuz ve kendinize karşı salağa yatmadan gerçekleştirdiğiniz eleştirel değerlendirmeniz ise, bu sağlıklı her insanın az çok yaşadığı ve bir süre sonra geçecek olan bir şeydir. Etrafınızdan böyle bir vibe alıyorsanız, bunun da yine gerekçelerine bakarsınız ancak büyük çoğunlukla buradaki suç, sizi değersiz hissettiren insanlara aittir. Hiçbirimiz Bulunmaz hint kumaşı değiliz elbette ancak öyle değersiz hissedecek kadar kendimize yüklenmeyi haketmiyoruz. Bize böyle hissettiren insanlar ise bizi haketmiyorlar.
Yabancıların Karen dediği tipmiş arkadaş. AHaha uzun zamandır böyle gülmemiştim. Daha da komikleşemez derken, sosyolojik çıkarım yapmaya çalışmış aklı sıra, iyice koptum.
Çok değişik bir duyar kastı gerçekten. ya hayattan kopmuş ya da kasıtlı yaptı artık kendi bilir =)
Kasıtlıdır, çünkü kimsenin gerçekten böyle olacağına inanmak istemiyorum.
İnsanlık tarihi kadar eski bir uğraştır. Avlanan ceylanı, nasıl avladığını ev ahalisine gösteren bir avcıyı hayal edin. Bir ara aynı oyuna iki farklı seans olarak gidip, önceki performansla sonrakini kıyaslar, doğaçlama yapılan yerleri farkedip sevinirdim. Senaryo aynı olsa da, sanki farklı bir şey izliyormuş hissiyatı verirdi. Seyirci de aynı olmadığı için, kimi sahnelerde, seyircinin de biraz katılması beklenen bir durum oluştuğunda, istenilen tepkiyi vermeyince, küçük bir doğaçlamayla işi toparlama ya da çok iyi bir tepki alınca oradan alıp yürüme tarzı durumları fark etmek, sanki ağır bok yemişim hissiyatı veriyordu. Uzun zamandır gitmiyorum bir bakmak lazım ne var ne yok.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?