marla

Rus yazar İvan Gonçarov'un romanıdır. Kitabın baş karakteri soylu ve zengin İlya İlyiç Oblomov bir sanata dönüştürmüş olduğu tembelliği ve üşengeçliği ile o kadar sevilmiştir ki oblomovluk terimini bizlere kazandırmıştır.
Eser için daha önce ukde bırakmıştım ancak şu kadar yazıyı dahi üretmeye üşenerek gerçek bir Oblomov olduğumu kanıtladım diye düşünüyorum.

Gülümseyen yüzü günlerdir aklıma kazınmış olan henüz sekiz yaşındaki masum bebek. Herkesin birbirini tanıdığı küçücük köyde bir çocuk nasıl kaybolur ki? Kaybolmasının üzerindem tam on bir gün geçmiş olmasına rağmen nasıl bulunamaz? Yaşadığına dair umudumu kaybedeli günler oldu maalesef.

Sadece marka olduğu için aynı kıyafete (tarzım hep aynı, casual) çok daha fazlasını ödeyecek kadar para kazanmıyorum. Hoş kazanıyor olsam da almazdım diye düşünüyorum. Benim için önemli olan rahatlık ve sade bir görünüm. Üzerindeki yazı veya amblem beni statü sahibi veya değerli hissettirmez. Buna ihtiyacım yok.

Seninle şöyle olabilirdik nur yüzlü.

Tartışmanın esas başlangıç noktası edwird 2 nickli yazarın seküler ahlak başlığı açarak altında kamuya açık alanda cinsel ilişkiye girenlerin videolarını paylaşması ile başladı. Bunun sekülerlik ile ilgili bir şey olmadığını yazdım yorum olarak. Cami bahçesinde ilişkiye giren, elleşen dedelerin seküler olduğunu düşünmüyorum açıkçası. Ahlaksızlık veya Public sex örnekleriyle bir düşünceyi savunmak veya kötülemek doğru bir yaklaşım değil bana göre. Ahlak yoksunluğu her görüşte var olabilir, vardır. Canhıraş savunmak komik görünüyor.

Son dönemde maalesef ki ülkemizde örneklerine çok sık rastladığımız kamuya açık alanda ve herkesin gözü önünde cinsel ilişkiye girmektir.
Özenti mi yoksa fantezi mi anlam vermekte zorlandığım bir iğrençlik. Herhangi bir nedenle yabancı birinin sizi fotoğraf çekmesi dahi size rahatsızlık veriyor olmalı, ki bu bir suçtur. Yani sağlıklı psikolojiye sahipseniz rahatsız olmanız gerekir. Ancak cinselliği yaşamak için tüm insanların sizi izleyip görüntü kaydedebileceğini bilerek açık alanı tercih ediyor olmanız bence psikolojik bir rahatsızlık. İnsan düşünebilen, sorgulayan bir varlık. Sokak ortasında kedi ve köpekler gibi çiftleşiyor olmak insan sıfatından bir tık uzaklaştırır gibi sizi.

Korkakça gözden gelme diye de adlandırabileceğimiz durum.
Herhangi bir nedenle çevremde olup biten olumsuz durumlara karşı tepki veriyorum, vermezsem içim rahat etmiyor. Şunu söyleseydim, şunu yapsaydım diye kendi kendimi yiyeceğime o olumsuzluğa müdahale ederek en azından vicdanen rahat hissediyorum. Yaşamımda tartışmadan kaçan biri hiç olmadım. Bazı insanlar kavga etmekten, başının belaya girmesinden korktuğu için olumsuzluklara müdahale etmemeyi tercih edebiliyor. Ancak bu bizi daha iyi bir toplum haline getirmiyor maalesef. Özellikle kendinden güçsüz olan bir kişi ya da canlıya karşı zorbalık, şiddet uyguladığını gördüğüm insana kesinlikle sözlü olarak müdahale eder ve uyarırım. Sanırım fiziksel olarak kuvvetli olmamamın hiçbir anlamı yok, birinin yaşamı söz konusuysa fiziksel olarak da müdahale ederim.

Bir kişiye karşı sahip olduğu herhangi bir şey yüzünden olumsuz duygular beslemek anlamına gelir. Bir kişiye karşı demek yanlış bir ifade oldu sanırım. Tüm bir ülkeye karşı da sahip oldukları için olumsuz duygular beslenebilir. Örneğin Almanya bizi kıskanıyor.
Neyse, esas bahsedeceğim kıskanmak 2009 yapımı zeki demirkubuz filmi. Film Nahid Sırrı Örik romanından uyarlanmış ve erken cumhuriyet döneminde, 1930'lu yıllarda geçiyor.
Nergis Öztürk inanılmaz bir oyunculuk ortaya koymuş. Bana göre güzel bir kadın, çirkin olması için müdahale edilmiş. Biri kadın diğeri erkek iki kardeşin yaşamının erkeğin oldukça genç ve güzel bir kadınla evlenmesi ile değişir. küçük bir Anadolu şehri için bu güzel kadının ve ailesinin taşınmaları oldukça dikkat çekici olacaktır. Kıskanılan güzel kadını berrak tüzünataç, eşini ise serhat tutumluer oynuyor. Filmin kadrosu başarılıydı.

Cübbeli Ahmet ve kadın diye tarayıcınıza yazdığınızda çok ilginç video ve haberlere ulaşabiliyorsunuz. Videoları izlemek için vpn gerekiyor ama olsundu.

Fırında pişen kek ya da kurabiye kokusu, çiçek kokusu ve elbette ki bebek kokusu. Bebek kokusu sprey veya parfüm olarak satılmalı.

İlişki düzeyimiz ne olursa olsun kişilerle ilgili duygularımız, düşüncelerimiz ve hissettiklerimiz değişebilir. Bu yüzden büyük laflar edip büyük sözler vermekten kaçınırım. Makul ve rasyonel bakmak lazım meseleye.
Yapmayı taahhüt ettiğim bir şeyle ilgili söz verebilirim. Genel olarak inandırıcı ve güven duyulan bir insan olduğum için söz verme ihtiyacı çok az duyduğumu fark ettim yazarken.

Perva sözlükte yazma motivasyonum ekşi sözlüğün x benzeri gündem ve tabii ki nefret dilinden sıkılmış olmam. Güncel haber takip etmeyi, haberdar olmayı severim ancak bunun için zaten x platformunu kullanıyorum. Ekşi'de önemli olsun olmasın ota çöpe başlık açılıyor. Nefret dilini de oldukça tehlikeli buluyorum. Bu yüzden farklı bir nefes olabileceğini düşündüğüm bu platforma üye olmayı deneyeyim dedim. Tek motivasyonum bu ancak az sayıda yazar olmasından kaynaklı olarak provokatif paylaşım yapan yazarlar hemen göze çarpıyor.

Bu başlık için bloody mary nickli yazar tarafından ukde bırakılmış.
Toksik maskülenite birebir çeviri ile zehirli erkeklik anlamına gelir. Özellikle saldırgan davranışlar sergileyen ve bunu erkekliğin bir parçası olarak gören, kadınlara, çocuklara ve kendinden daha zayıf olarak gördüğü erkeklere karşı zorbalık derecesinde tutumlara sahip hetero erkekler için kullanılan ifadedir. Ancak bana göre cinsiyetten bağımsızdır. Toksin bir maskülenliğe sahip kadınlar da vardır. Ortak özellikleri zayıflık ve duygusallıktan nefret etmeleri, saldırgan söz ve davranışlarıdır. Kadını aşağılama, homofobik olma ve cinsel saldırıya yatkınlık gözlenir. Çünkü ona göre erkekliğini tatmin etmek toksik maskülenliğe sahip biri için önemli olan şeydir. Tanıdığı veya tamamen yabancı olan bir kadının hatta çocuğun bedeni üzerinde güçlü olduğu için hak iddia edebilir.

Sanatın her alanında gerçekten yeteneği olan insanlara imrenmişimdir, kesinlikle kıskanmak demeyelim.
Ancak modern sanat denilen kavramı anlamakta zorlanıyorum. Başlığı açan yazarımızın da dediği gibi kapitalizmin etkisiyle sanat eserleri satın alınmak veya izlenmek için oldukça yüksek ücretlerin ödendiği metalar haline getirildi. Sırf 'buna bu kadar verilir mi?' sorusunu sordurmak ve reklamını yapmak için bu saçmalıkları yaptıklarından oldukça eminim.
Duvara bantlanmış bir muz sanat olabilir mi? Ama sergiliyorlar, adına da modern sanat deniyor. Ne düşünmeliyiz peki, bu muz bana ne düşündürmeli? Esir muz, muzun üretim süreçleri, muzu üreten ve hasat eden insanların esareti ahhsssgggjj. Çok zeki olmasam da en azından ortalama zekaya sahip olduğumu düşünüyorum ve anlayamıyorum açıkçası.
Geçen gün bir genç sanat galerisinde milleti trollemek için converse ayakkabısını çıkarıp duvarın dibine koymuştu. Millet de fotoğraf çekiyor, durup düşünüyor. Of gerçekten salaklık.
https://www.instagram.com/reel/C-iOor-osgW/?utm_source=ig_web_copy_link

Nickinin altındaki açıklamada 1.nesil moderatör yazdığını görüyorum. Hayırlı uğurlu ve en önemlisi de adaletli olsun, ayrıca kolaylıklar diliyorum.

Ülkemizi işgal etmiş emperyalist güçlere, iç ve dış düşmanlara, manda savunucularına, köhnemiş saltanatın eteklerine tutunanlara rağmen Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde tüm milletçe verilen bağımsızlık savaşının zafer günüdür. 'keşke yunan galip gelseydi' diyen akıl ve fikir yoksunlarına inat kutlu olsun.

Bir yazar, düşünce insanı ya da herhangi birinin bir konu hakkında söylemiş olduğu sözü kopyala yapıştır yapıp sözlükte tanım girdiğini düşünmektir.
Kişi sözlük kültürüne yabancı olabilir, bilmeyebilir. Öğrenmesi zaman alabilir. Ama bu yaptığı tanım girmek değildir. Kişi kopyala yapıştır yöntemiyle sınırsız içerik üretebilir, sözlüğü çöplüğe çevirmekten başka bir işe yaramaz.

Fesli deli, meczup.

Vücut sağlığımız ve dengemiz için düzenli olarak su içmemiz gerekiyor. Ancak su içerken de dikkat etmemiz gereken bazı noktalar var. Vücudumuzun durumuna göre günlük olarak içmemiz gereken su miktarı değişebilir. Bu suyu düzenli aralıklarla tüketmek en sağlıklısı. Üç dört saat hiç su içmeyip sonrasında fazla miktarda su içmek iyi bir yöntem değil.
Kilo ile ilgili problemi olanlar içinse uzmanlar şöyle bir şey öneriyorlar. Yemekten en az yarım saat önce ve sonra su içmemek gerekiyor. Midenin hacminin genişlemesine ve daha zor doymamıza neden oluyor. Yemek saatinde sadece yemek yenmeli.

Gerçekliğini bilmiyorum ama aura denen bir kavram varsa eğer buna tam olarak sahip bir arkadaşım var. Herkesin giyebileceği sıradan bir kıyafet bile onda çok farklı görünüyor. Bu beden ölçüleri ile de ilgili değil. Asil bir duruşu var. Görünüşü için hiçbir çaba göstermiyor olduğu zamanlarda bile insanların dikkatini çektiğini ve pozitif bir saygılı tutumla ona yaklaştıklarını gözlemliyorum. Yaydığı enerji kesinlikle muhteşem.