aylin balboa'nın pek içli ve pek keyifli romanı / öyküsü. Bazı yerlerde öykü kitabı olarak anılıyor. Öyküler aslında yakarışlar o kadar birbirine bağlanıyor ki, ben roman demek istiyorum.
Bir ayrılığın ardından osman'a serzenişler, serzenişler. Anılar, dönüp geriye bakmalar, şimdiye bakmalar, ileriye bir göz atmalar.
Gerçekten severek okumuştum.
ragazzo solo ragazza sola
1. nesil Yazar - 4. Seviye Yoldaş - Yazar -
- toplam entry 81
- takipçi 6
- puan 6560
Anlayamadığınız noktalarda sorabilirsiniz aslında.
Genel olarak insanlarla anlaşmanın yolu bu olabilir.
Ben de erkekleri anlamıyorum. Söylenenler de doğru. Bazen kendimi de anlamıyorum. Bu olur, bazen insanlar kendilerini de anlayamayabilir. O zaman da kendileri ile iletişim kurmaları gerekir.
Artık ormanda bizon avlamadığımız için iletişimi şu amaçla kullanıyoruz: birbirimizi anlamak. O zaman da bu amaçla kullanıyorduk tabii ama dertler daha somuttu. Şimdi daha soyut yerlerde geziniyoruz.
Bir psikiyatrist bana her türlü mental rahatsızlığın bir noktada düşünmeyi reddetmekle ilgili olduğunu söylemişti ve çok haklıydı.
İnsanları anlamak da anlamayı reddetmekle alakalı. O insan üzerine düşünmemekle. Ve bazen karşımızdaki insan anlaşılmak istemez. Anlaşılmamak onun kendisini korumasının ya da biricikliğini kendine ispatının bir yolu olabilir. Nedeni çok da mühim değil. Onu ilgilendirir. Bizim anlamamız gereken onun anlaşılmak istemeyişidir. Bunu anlamak ve kabullenmek çok temel sorunları çözer.
Genel olarak insanlarla anlaşmanın yolu bu olabilir.
Ben de erkekleri anlamıyorum. Söylenenler de doğru. Bazen kendimi de anlamıyorum. Bu olur, bazen insanlar kendilerini de anlayamayabilir. O zaman da kendileri ile iletişim kurmaları gerekir.
Artık ormanda bizon avlamadığımız için iletişimi şu amaçla kullanıyoruz: birbirimizi anlamak. O zaman da bu amaçla kullanıyorduk tabii ama dertler daha somuttu. Şimdi daha soyut yerlerde geziniyoruz.
Bir psikiyatrist bana her türlü mental rahatsızlığın bir noktada düşünmeyi reddetmekle ilgili olduğunu söylemişti ve çok haklıydı.
İnsanları anlamak da anlamayı reddetmekle alakalı. O insan üzerine düşünmemekle. Ve bazen karşımızdaki insan anlaşılmak istemez. Anlaşılmamak onun kendisini korumasının ya da biricikliğini kendine ispatının bir yolu olabilir. Nedeni çok da mühim değil. Onu ilgilendirir. Bizim anlamamız gereken onun anlaşılmak istemeyişidir. Bunu anlamak ve kabullenmek çok temel sorunları çözer.
tamtam ukdesidir.
Açlık normal koşullarda fizyolojik bir süreçtir. Yavaşça artar ve başat koşul giderilmesidir, ne ile giderildiği değil. Midenin boşalması, enerjinin tüketilmesi ile hissedilir. Doyma durumu da pek çok canlı için en önemli haz mekanizmalarından biridir.
Haz alma durumu enteresan. Farkındaysanız yaşamı mızı sürdürmemizi sağlayan eylemlerden inanılmaz haz alırız. Boşaltım gibi, seks gibi, yemek yeme gibi.
Dopamin salınımı ile ilişkilendirilmiştir. Modern dünyada dopamin bağımlılığı gibi bir kavramdan bahsedildiğini duymuşsunuzdur. Bu dopamin salınımını başka pek çok şey uyabilir: oyun oynamak, bir şeyler izlemek, öğrenmek, sanatla uğraşmak ve hatta ilgi görmek.
Ancak en önemli olanlardan biri temel ihtiyacımız da olan yemek yemektir. Bu sayede, açlık hissi psikolojimizden de etkilenmeye başlar. Kişiler yemek yemenin veya yeme menin verdiği hazzı keşfedince işler biraz değişir.
Duygusal açlık, fizyolojik olarak aç olmamızı gerektiren bir durum olmasa bile dopamin ihtiyacının da etkisi ile açmış gibi hissetme halidir. Obezite gibi kilo alımı getiren şeyler söz konusu olduğunda bu durumun üzerinde çokça durulur. Ama bence bunun tersi de mümkün, duygusal tokluk yani. Ya da aynı şekilde "duygusal açlık." Çünkü bazı insanlar da hazzı yeme dürtüsüne karşı çıkmakta bulurlar.
Kısacası açlık halinin duygulara göre düzenlenmesidir. Aşerme benzeri bir davranış görülebilir: kişinin spesifik bir marka çikolatayı inanılmaz derecede istemesi ve başka bir yiyeceği kabul etmemesi gibi. Bu durumlarda yediğimiz yiyeceklere bakarak duygu durumumuz ve hislerimiz hakkında çıkarım yapılabileceğini düşünen uzmanlar vardır. Yoğurt yemek istemek başka bir ihtiyacı dışa vurur iken, patates kızartması yemek istemek belki bambaşka bir hissi ifade eder.
Bu konuda bazı kitaplar var, birisi şu:
Ben okumuş ve yararlı bulmuştum.
Bakmak isteyebilirisiniz.
Açlık normal koşullarda fizyolojik bir süreçtir. Yavaşça artar ve başat koşul giderilmesidir, ne ile giderildiği değil. Midenin boşalması, enerjinin tüketilmesi ile hissedilir. Doyma durumu da pek çok canlı için en önemli haz mekanizmalarından biridir.
Haz alma durumu enteresan. Farkındaysanız yaşamı mızı sürdürmemizi sağlayan eylemlerden inanılmaz haz alırız. Boşaltım gibi, seks gibi, yemek yeme gibi.
Dopamin salınımı ile ilişkilendirilmiştir. Modern dünyada dopamin bağımlılığı gibi bir kavramdan bahsedildiğini duymuşsunuzdur. Bu dopamin salınımını başka pek çok şey uyabilir: oyun oynamak, bir şeyler izlemek, öğrenmek, sanatla uğraşmak ve hatta ilgi görmek.
Ancak en önemli olanlardan biri temel ihtiyacımız da olan yemek yemektir. Bu sayede, açlık hissi psikolojimizden de etkilenmeye başlar. Kişiler yemek yemenin veya yeme menin verdiği hazzı keşfedince işler biraz değişir.
Duygusal açlık, fizyolojik olarak aç olmamızı gerektiren bir durum olmasa bile dopamin ihtiyacının da etkisi ile açmış gibi hissetme halidir. Obezite gibi kilo alımı getiren şeyler söz konusu olduğunda bu durumun üzerinde çokça durulur. Ama bence bunun tersi de mümkün, duygusal tokluk yani. Ya da aynı şekilde "duygusal açlık." Çünkü bazı insanlar da hazzı yeme dürtüsüne karşı çıkmakta bulurlar.
Kısacası açlık halinin duygulara göre düzenlenmesidir. Aşerme benzeri bir davranış görülebilir: kişinin spesifik bir marka çikolatayı inanılmaz derecede istemesi ve başka bir yiyeceği kabul etmemesi gibi. Bu durumlarda yediğimiz yiyeceklere bakarak duygu durumumuz ve hislerimiz hakkında çıkarım yapılabileceğini düşünen uzmanlar vardır. Yoğurt yemek istemek başka bir ihtiyacı dışa vurur iken, patates kızartması yemek istemek belki bambaşka bir hissi ifade eder.
Bu konuda bazı kitaplar var, birisi şu:
Ben okumuş ve yararlı bulmuştum.
Bakmak isteyebilirisiniz.
Ben bir estetik faşistiyim, özellikle kadınlarda...
Yüze yapılan estetik değil.
Yaşadığım ilde öyle kötü giyiniyorlar ki...
Ay kendim de harika giyiniyor değilim bu arada ama bu kadar da başarısız olduğumu düşünmüyorum.
Her şeye anlayış gösterebiliyorum. Gerçekten. Bi noktaya dek glsjlfkd.
Ama bu moda katline tahammül edemiyorum.
Abla sen o leopar desenli pantolonla parlak gümüş topuklu sandaleti nası birleştirip aynı zamanda ayak tırnaklarını cavlak pembeye boyarsın ve kafanda platin sarısı dibi gelmiş saçların var iken bunu yaparsın ya?
Bacım giydiğin neredeyse iç giyim kategorisinde yer alacak dantelli büstiyerin altına o deri mini eteği giyip ağır bir göz makyajı ve kıpkırmızı dudaklar ile ortada salınıp da nası havalı olduğunu düşünebiliyosun? Üşenmeyip maşa da yapmışsın ve pavyonda da değiliz anasını satim ya canlı müzik adı altında bize işkence eden boktan bi bardayız...
Böyle dramlarım var benim. En son tırnaklarımı yapan kadına kendi içimden gri leopar desenli jeanini hiçbir risk almaksızın gri fitilli atletle inanılmaz sıradanlaştırdı diye bilendim mesela. Çünkü çok güzel pantolondu... Tırnaklarımı bok gibi yapması bile o pantolonu katletmesi kadar koymadı...
Yüze yapılan estetik değil.
Yaşadığım ilde öyle kötü giyiniyorlar ki...
Ay kendim de harika giyiniyor değilim bu arada ama bu kadar da başarısız olduğumu düşünmüyorum.
Her şeye anlayış gösterebiliyorum. Gerçekten. Bi noktaya dek glsjlfkd.
Ama bu moda katline tahammül edemiyorum.
Abla sen o leopar desenli pantolonla parlak gümüş topuklu sandaleti nası birleştirip aynı zamanda ayak tırnaklarını cavlak pembeye boyarsın ve kafanda platin sarısı dibi gelmiş saçların var iken bunu yaparsın ya?
Bacım giydiğin neredeyse iç giyim kategorisinde yer alacak dantelli büstiyerin altına o deri mini eteği giyip ağır bir göz makyajı ve kıpkırmızı dudaklar ile ortada salınıp da nası havalı olduğunu düşünebiliyosun? Üşenmeyip maşa da yapmışsın ve pavyonda da değiliz anasını satim ya canlı müzik adı altında bize işkence eden boktan bi bardayız...
Böyle dramlarım var benim. En son tırnaklarımı yapan kadına kendi içimden gri leopar desenli jeanini hiçbir risk almaksızın gri fitilli atletle inanılmaz sıradanlaştırdı diye bilendim mesela. Çünkü çok güzel pantolondu... Tırnaklarımı bok gibi yapması bile o pantolonu katletmesi kadar koymadı...
Göz kanatır. Kendini birden nerdeyim ben diye bir sorgularsın.
Kanatıyor...
Otu boku çokça düşünme durumu.
Aslında çocukluk çağı travması karşısında bir savunma mekanizması olduğu düşünülür. Kaotik ve tutarsız bir evde büyüyen çocuk, kendini güvende tutabilmek adına olabilecek senaryoları düşünüp önlem almaya çalışır denir.
Benim de muzdarip olduğumu bu sabah farkettiğim durumdur. Kafam hep böyle çalıştığından 30 yaşına kadar normal dışı bir şey olduğunu düşünememiş hatta kendimde de görememişim. Hiç de anlamazdım bunu yaşayanları, ay neyi bu kadar düşünüyor olabilir ki derdim. Meğerse yaşama dair olasılıkları düşünüyormuş, kendim de düşünüyormuşum gkndlfjd.
Tabii çocukluk döneminde bir nebze işe yarar dursa da yetişkinlikte ve gerçek ve geniş yaşam karşısında ciddi bir ayakbağıdır. Yaşamın olasılıkları sonsuz, hepsini ön görüp önlem almak imkansızdır. Dolayısıyla özellikle belirsizliğin yoğun olduğu durumlarda kişiyi anksiyete nöbetlerine sürükler. Başka da bi işe yaramaz.
Kişiler bazen bunu çok yönlü düşünmekle karıştırıyor veya derin ve anlamlı düşünmekle. Değil kardeşim. Tam anlamı ile manyakça düşünmek, anı yaşayamamakla alakalı.
Meditasyon öneriyorum kendime ve tüm ovırtinkırlara. Meditasyonun olayı ommmm diyip oturmak değil. Telkinlerle zihninizi sürekli bedeninizde tutmaya çalıştığınız egzersizler önemli ve faydalı. Nefesine veya kalp atışlarına odaklanmaya çalışırken düşünceler arka planda aksa bile onlara kapılmamayı ve sadece izlemeyi başararak en azından anksiyete nöbetinden yırtabiliyosun.
Aslında çocukluk çağı travması karşısında bir savunma mekanizması olduğu düşünülür. Kaotik ve tutarsız bir evde büyüyen çocuk, kendini güvende tutabilmek adına olabilecek senaryoları düşünüp önlem almaya çalışır denir.
Benim de muzdarip olduğumu bu sabah farkettiğim durumdur. Kafam hep böyle çalıştığından 30 yaşına kadar normal dışı bir şey olduğunu düşünememiş hatta kendimde de görememişim. Hiç de anlamazdım bunu yaşayanları, ay neyi bu kadar düşünüyor olabilir ki derdim. Meğerse yaşama dair olasılıkları düşünüyormuş, kendim de düşünüyormuşum gkndlfjd.
Tabii çocukluk döneminde bir nebze işe yarar dursa da yetişkinlikte ve gerçek ve geniş yaşam karşısında ciddi bir ayakbağıdır. Yaşamın olasılıkları sonsuz, hepsini ön görüp önlem almak imkansızdır. Dolayısıyla özellikle belirsizliğin yoğun olduğu durumlarda kişiyi anksiyete nöbetlerine sürükler. Başka da bi işe yaramaz.
Kişiler bazen bunu çok yönlü düşünmekle karıştırıyor veya derin ve anlamlı düşünmekle. Değil kardeşim. Tam anlamı ile manyakça düşünmek, anı yaşayamamakla alakalı.
Meditasyon öneriyorum kendime ve tüm ovırtinkırlara. Meditasyonun olayı ommmm diyip oturmak değil. Telkinlerle zihninizi sürekli bedeninizde tutmaya çalıştığınız egzersizler önemli ve faydalı. Nefesine veya kalp atışlarına odaklanmaya çalışırken düşünceler arka planda aksa bile onlara kapılmamayı ve sadece izlemeyi başararak en azından anksiyete nöbetinden yırtabiliyosun.
Bir kitap okuyorum şimdi bazı durumlara karşı bakış açımı değiştirdi tavsiye ederim . Bilinçaltının gücü belki okumuşsundur ama okumamış olduğunu var sayarak yazıyorun
Okumadım. Teşekkür ederim, listeme ekleyeyim:)
Rica ederim :)
Bir insan da olsun ki şu veritabanında tanışıp hayır görmüş olayım...
Burası konusunda da umutlu değilim.
Burası konusunda da umutlu değilim.
Başka bir sözlükte öyle bir buluşma yapmış, yağmurlu bir havada önce kahve içip sonra da gün ortasında birer bira içip dağılmıştık. Daha önceden de çok uzun muhabbet ettiğimiz için yabancı gibi değildi. Hatta senelerdir arkadaşlarımla konuşamadığım şeylerin hepsi sanki bir yerlerde birikmişte o an akıp gitmiş gibi kesintisiz bir sohbet etmiştik.
Ne güzel ya... Ben kimle tanıştıysam haysiyet yoksunu çıktı sözlüklerde...
Onlardan da bolca var. Ama çok değerli insanlarla da tanıştım. Bir çoğu ile yüz yüze görüştüm.
Portekizli nobel edebiyat ödüllü yazar.
Çok kendine hastır. Kendisinin noktalama işaretleri ile belli ki bir derdi vardır ve nokta ve virgül dışındakilere pek paye vermez. Bu nedenle okuması bazı okurlar için zordur. Bu kişiyi tavsiye ettiğim arkadaşlarımın "ragazzo editör hatası mı var, ne oluyor, ne okuyorum?" Diye sordukları oldu ve kitabın bitene dek böyle süreceğini duymak onları bi çeşit umutsuzluğa sürükledi.
Sinemada dördüncü duvarı yıkmak diye bir şey var. Bunu anlatıda yapar saramago, bir anda her şeyi bırakır ve okurla sohbet etmeye başlar.
Virgüllerin çokluğunu hesaba katmazsak dili akıcı ve yalındır, anlaması kolaydır.
En bilinen eseri (galiba) körlük olsa da devam kitabı olduğu söylenen görmek o kadar bilinmez. Ben de daha okumadım.
kabil, ölüm bir varmış bir yokmuş, isa'ya göre incil gibi kimi kitapları dinden referans alır ve tanrı ile çekişir, ve tabii dini öğretilerin dilemmaları ile.
Her kitabı çok orijinal ve kendine hastır.
Çok kendine hastır. Kendisinin noktalama işaretleri ile belli ki bir derdi vardır ve nokta ve virgül dışındakilere pek paye vermez. Bu nedenle okuması bazı okurlar için zordur. Bu kişiyi tavsiye ettiğim arkadaşlarımın "ragazzo editör hatası mı var, ne oluyor, ne okuyorum?" Diye sordukları oldu ve kitabın bitene dek böyle süreceğini duymak onları bi çeşit umutsuzluğa sürükledi.
Sinemada dördüncü duvarı yıkmak diye bir şey var. Bunu anlatıda yapar saramago, bir anda her şeyi bırakır ve okurla sohbet etmeye başlar.
Virgüllerin çokluğunu hesaba katmazsak dili akıcı ve yalındır, anlaması kolaydır.
En bilinen eseri (galiba) körlük olsa da devam kitabı olduğu söylenen görmek o kadar bilinmez. Ben de daha okumadım.
kabil, ölüm bir varmış bir yokmuş, isa'ya göre incil gibi kimi kitapları dinden referans alır ve tanrı ile çekişir, ve tabii dini öğretilerin dilemmaları ile.
Her kitabı çok orijinal ve kendine hastır.
(bkz: yok)
A maaaan, bakire olmayan kadınlar da çok hevesliydi sanki sizinle evlenmeye...
İlişkide seks çok önemli arkadaşlar. Cima eylemediğin bi insanla o imzayı atmayı çok sakıncalı buluyorum. Belki iyi anlaşıyosunuz ama yatakta başka dünyaların insanısınız? Kadın dominatrix belki kendi de farkında değil? Bu riske hazır mısın ey güzel kardeşim? Bu işin ucunda totoyu kaptırmak da var, kendini "konya swinger grup" başlıklı feysbuk sayfalarında bulmak da...
Daha önce size nazaran daha iyi bi performans sergileyen bi beyle sevişip yine de sizi seçmesi riski ötekilerden iyi, gerçekten...
İlişkide seks çok önemli arkadaşlar. Cima eylemediğin bi insanla o imzayı atmayı çok sakıncalı buluyorum. Belki iyi anlaşıyosunuz ama yatakta başka dünyaların insanısınız? Kadın dominatrix belki kendi de farkında değil? Bu riske hazır mısın ey güzel kardeşim? Bu işin ucunda totoyu kaptırmak da var, kendini "konya swinger grup" başlıklı feysbuk sayfalarında bulmak da...
Daha önce size nazaran daha iyi bi performans sergileyen bi beyle sevişip yine de sizi seçmesi riski ötekilerden iyi, gerçekten...
İ ching'i yani nam-ı diğer "değişimler kitabı"nı 1490 liraya satmaya kalkışmaktır...
Çok garip bir dönemde yaşıyoruz. Garibim niçe, şimdiki kullanımıyla da çok alakalı olmayarak "tanrı öldü, onu biz öldürdük" diyo ya filmde havalı havalı. Cidden bi noktada/ bi bağlamda öldürdük. Yerine de doğru dürüst bi bok bulamadık koyacak.
Tanrının yerine koyduklarımız:
-sığ spritüellik
-sığ kişisel gelişim
-sığ estetik algısı
-sığ entelektüelite
-sığ elitizm
Neticede fanatizm aslında yani. Garip garip konularda bize hızlıca dopamin salgılatacak fanatizmler.
Birileri de bunu mükemmel kullanıyor. Zaten fanatiği olunan her şeyi kullanacak birileri her zaman çıkmıştır. Acımıyorum da artık... Yoga kampından çıkıp ukala ukala detoks suyu tarifi veren doğal ve sağlıklı yaşam fetişistlerinden, karmik yaraları sarma atölyesi falan tarzı sikindirik bi şeyden çıkıp ahlak öğreten bağnazlardan, 5 kez otostop çekti diye "hayat yolda ağbii 5 günde 9278747374 km yol yaptım ve gerçekten yaşadığımı hissettim" diyip otostopta şoförle muhabbet etmek yerine osura osura uyuyan hobolardan, "her şey boş, hayat çok boş, yaşamak için neden göremiyorum" diye kafa siken ama bi türlü de ölemeyen nihilistlerden ikrah ettim artık. Çokça karşılaştığımı da anlamışsınızdır...
Neyi avaz avaz bağırıyosa bu salaklar, onu o kadar yüzeyde yaşıyo ya. Derinleşemedikçe konuşuyorlar... Gerçekten ağızlarına yemek kaşığı ile bi tane vurmak istiyorum... Bazen suratları kayboluyor dev bir kıpırdayan ağıza dönüşüyorlar...
Astroloji eğitimleri, abidik gubidik aydınlanma kampları, çakra dengeleme seminerleri ve 1490 liraya satılan i ching bu yöntemlere örnek verilebilir evet...
Yemin ederim alış veriş bağımlısı olup 760 tane ayakkabı biriktiren insana şu kendini aydın sanan dallamalardan daha çok saygı duyuyorum... Tüketimin bu türlüsü de anasının şeyi artık yani...
Çok garip bir dönemde yaşıyoruz. Garibim niçe, şimdiki kullanımıyla da çok alakalı olmayarak "tanrı öldü, onu biz öldürdük" diyo ya filmde havalı havalı. Cidden bi noktada/ bi bağlamda öldürdük. Yerine de doğru dürüst bi bok bulamadık koyacak.
Tanrının yerine koyduklarımız:
-sığ spritüellik
-sığ kişisel gelişim
-sığ estetik algısı
-sığ entelektüelite
-sığ elitizm
Neticede fanatizm aslında yani. Garip garip konularda bize hızlıca dopamin salgılatacak fanatizmler.
Birileri de bunu mükemmel kullanıyor. Zaten fanatiği olunan her şeyi kullanacak birileri her zaman çıkmıştır. Acımıyorum da artık... Yoga kampından çıkıp ukala ukala detoks suyu tarifi veren doğal ve sağlıklı yaşam fetişistlerinden, karmik yaraları sarma atölyesi falan tarzı sikindirik bi şeyden çıkıp ahlak öğreten bağnazlardan, 5 kez otostop çekti diye "hayat yolda ağbii 5 günde 9278747374 km yol yaptım ve gerçekten yaşadığımı hissettim" diyip otostopta şoförle muhabbet etmek yerine osura osura uyuyan hobolardan, "her şey boş, hayat çok boş, yaşamak için neden göremiyorum" diye kafa siken ama bi türlü de ölemeyen nihilistlerden ikrah ettim artık. Çokça karşılaştığımı da anlamışsınızdır...
Neyi avaz avaz bağırıyosa bu salaklar, onu o kadar yüzeyde yaşıyo ya. Derinleşemedikçe konuşuyorlar... Gerçekten ağızlarına yemek kaşığı ile bi tane vurmak istiyorum... Bazen suratları kayboluyor dev bir kıpırdayan ağıza dönüşüyorlar...
Astroloji eğitimleri, abidik gubidik aydınlanma kampları, çakra dengeleme seminerleri ve 1490 liraya satılan i ching bu yöntemlere örnek verilebilir evet...
Yemin ederim alış veriş bağımlısı olup 760 tane ayakkabı biriktiren insana şu kendini aydın sanan dallamalardan daha çok saygı duyuyorum... Tüketimin bu türlüsü de anasının şeyi artık yani...
Gerçekten psikoloji kusucam artık...
Allah rızası için kolay okunur felsefe / popüler bilim kitabı önerin...
Allah rızası için kolay okunur felsefe / popüler bilim kitabı önerin...
Kısa metin okumak isteyen yallah tivitıra arkadaşlar, şimdiki ismi ile x'e yani.
Karakter sınırlamam yok.
Yazabildiğin kadar yaz bacım denmiş bana, yürü ya kulum denmiş.
Kimseler için, yazısız kurallar ve toplum baskısı ile kendimi sınırlayamam. Çok da şeyimizdeydi zaten senin okuyup okumaman...
Karakter sınırlamam yok.
Yazabildiğin kadar yaz bacım denmiş bana, yürü ya kulum denmiş.
Kimseler için, yazısız kurallar ve toplum baskısı ile kendimi sınırlayamam. Çok da şeyimizdeydi zaten senin okuyup okumaman...
Ya ne olacaydı sefil ergenler?
Burda hayat hakkında her şeyi çözdük havalarınıza taş koyuyoruz diye taktınız bize di mi? Hadi söyleyin, itiraf edin. Valla bi bok da çözemediniz, akne probleminiz dahil, evet.
30+ erkeklerin de tek şikayeti 20lik çıtır bulamamak. E sonra ağlanıcaksınız ama kadınlar bizi sömürüyo, herkesin derdi paramız da arabamız da cart da curt da diye? Of sorarım size 20lik çıtır sizi naapsın 30+ beyler ya, kıçınızdaki kıllar ağarmış.
Yaşlıyız, teyzeyiz.
Varız, var olacağız.
Burda hayat hakkında her şeyi çözdük havalarınıza taş koyuyoruz diye taktınız bize di mi? Hadi söyleyin, itiraf edin. Valla bi bok da çözemediniz, akne probleminiz dahil, evet.
30+ erkeklerin de tek şikayeti 20lik çıtır bulamamak. E sonra ağlanıcaksınız ama kadınlar bizi sömürüyo, herkesin derdi paramız da arabamız da cart da curt da diye? Of sorarım size 20lik çıtır sizi naapsın 30+ beyler ya, kıçınızdaki kıllar ağarmış.
Yaşlıyız, teyzeyiz.
Varız, var olacağız.
Az önce buzdolabında gördüğümdür.
Annem kasıtlı mı yapıyor bilmiyorum ama her defasında başka bir kola alıyor.
Bu sefer de sarıyer almış...
Annem kasıtlı mı yapıyor bilmiyorum ama her defasında başka bir kola alıyor.
Bu sefer de sarıyer almış...
Bu da günümüz her şeyi götünden anlamış nihilistlerinin memleket ile alakalı en sevdikleri avuntudur.
Kalkayım da elimi taşın altına ben sokayım, bir işin ucundan da ben tutayım demez kendisini var eden toprakları aşağılar durur.
Ulan çapsız, kader de bi sana mı kader? Başka insanlara kader değil miydi? Bir şeyler başaran, üreten, çabalayan insanları buralara Fransa'dan, İngiltere'den, İsveç'ten, Norveç'ten falan getrip de paraşütle kafamıza mı fırlattılar?
Of sözün anlamı bu bile değil muhtemelen kullanıldığı bağlamda ya. "Yaşadığın çağın ürünüsün" deyişinin bir değişik versiyonu herhalde.
Kalkayım da elimi taşın altına ben sokayım, bir işin ucundan da ben tutayım demez kendisini var eden toprakları aşağılar durur.
Ulan çapsız, kader de bi sana mı kader? Başka insanlara kader değil miydi? Bir şeyler başaran, üreten, çabalayan insanları buralara Fransa'dan, İngiltere'den, İsveç'ten, Norveç'ten falan getrip de paraşütle kafamıza mı fırlattılar?
Of sözün anlamı bu bile değil muhtemelen kullanıldığı bağlamda ya. "Yaşadığın çağın ürünüsün" deyişinin bir değişik versiyonu herhalde.
Pentiyi çok seviyorum ben. Özellikle donlarını.
Kendi psikolojik sorunlarını ve yetersizliklerini çözmeye çalışmak yerine internette ağlanan ve saçma sapan mizojinist yaklaşımlarını sıçan sünepe erkek topluluğu idi. Birbirlerini gazlaya gazlaya şimdilerde sadist, manyak ve katil olmaya başladılar galiba.
Buradan tüm incellere seslenmek istiyorum:
Bak canım kardeşim, ben rahatlıkla "kezban" diye yaftalanabilecek, ortalama güzellikte bir türk kadınıyım. 10 senedir sevgilim yok. Ve 100 tane kukum olsa birini bile sana vermem.
Bunun sebepleri de hiç senin sandığın gibi değil. Hayatımda hiç zengin erkek arkadaşım olmadı. Her yere metro ve otobüsle gittik. Araba, para hikaye. Hayatımda hiç kaslı ve baklavalı ve adonisli sevgilim de olmadı. Yani o da hikaye. Hayatımda hiç "çok yakışıklı, aman allahım, herkes ona hayran" bir sevgilim de olmadı, hatta genelde bu oğlanlar çirkin de bulunurdu. Ama yine de ortalama bir türk kızı ile ilişki yaşamayı başarabiliyorlardı. Bir düşün bakalım acaba niye?
Sen öz bakımdan bihaber, götünden çıkardığı parmağını 3 saniye sonra burnuna sokabilen bir embesilsen ve hayattaki en aktif eylemin bilgisayar oyunu oynarken işaret ve orta parmaklarını kıpraştırmak ve sağ elinle mouseu sağa sola sürüklemekse bir kadın seni tam olarak ne yapsın? Bütün bunlara ek olarak iki kelimeyi bir araya getiremiyorsun. Bir de üstüne "insel" diye bir şey öğrenip, kendine 15 yaşında ergenler gibi onun üzerinden kimlik devşirip bunu da yüzümüze sıvama peşine düşüyorsun. Tabii ki de bilgisayar başında 31 çekeceksin, buna eşeysel seçilim denir arkadaşım. Sen sanıyosun ki mağara zamanında saçından tuttuğunu s.kebiliyodun, şimdi niye öyle değil diye ağlanıyosun. Ama yok doğada bile yoktur bu. Çiftleşmek isteyen erkek dişiyi etkiler. Nokta. Şu anlattığım profilin nesi etkileyici peki?
Yahu hadi paran pulun yoktu terapiste gidemedin. Kitap da mı okuyamadın be çapsız sığır? Hangi mağarada yaşıyorsun? Pdf de mi indiremedin? Sik sik orda burda "cum bucket" esprileri yapacağına iki gıdım psikoloji iki gıdım felsefe okusaydın bu halde olmazdın belki?
Ya bu arada ben burda yaşça büyük incellere kin kusuyorum. Yemin ederim lise çağlarında bunlara inanan oğlanlara çok üzülüyorum ya.
Yavru incellere de şunu söylemek isterim, dünyada her şeyin alıcısı vardır çocuklar. Yemin ediyorum bok satmaya kalksanız onu bile satacak birilerini bulursunuz. Ama şu profilin bir alıcısı olamaz...
2 saniye düşünün, bu anlattıklarımı bir kadına uyarlayın ve kendinize sorun: böyle bir kadınla birlikte olmak ister miydim? İstemezsiniz. Zaten sizin derdiniz de hiçbir kadınla birlikte olamamak değil, beğendiğiniz kadınlarla birlikte olamamak. Yoksa ne yazık ki fiziksel veya psikolojik anlamda çok çaresiz, çok yıkık ve ilgiye, sevgiye hasret kadınlar da var. Ama şansınızı onlarla denemezsiniz. Çünkü sizin bile standartlarınız vardır. Dolayısıyla kadınlara standartları var diye düşmanlık beslerken, insanoğlunda sık görülen bir ikiyüzlülük ile kendinizi hemen ayırıverirsiniz. Çünkü sizin her şeye hakkınız var çünkü çükünüz var, öyle mi?
Yol yakınken bu sevdadan dönün ve kendinizi geliştirmenin yollarını arayın. Ablanızdan size taktik, iyi bir müzik zevki bile kız tavlamak için yeterlidir. Çapsız dallama abilerinizin kendi yetersizliklerine, sığlıklarına ve salaklıklarına uydurmaya çalıştıkları gerçekliği olmayan abidik gubidik kılıfa da destek ve malzeme olmayın.
Teşekkürler.
Buradan tüm incellere seslenmek istiyorum:
Bak canım kardeşim, ben rahatlıkla "kezban" diye yaftalanabilecek, ortalama güzellikte bir türk kadınıyım. 10 senedir sevgilim yok. Ve 100 tane kukum olsa birini bile sana vermem.
Bunun sebepleri de hiç senin sandığın gibi değil. Hayatımda hiç zengin erkek arkadaşım olmadı. Her yere metro ve otobüsle gittik. Araba, para hikaye. Hayatımda hiç kaslı ve baklavalı ve adonisli sevgilim de olmadı. Yani o da hikaye. Hayatımda hiç "çok yakışıklı, aman allahım, herkes ona hayran" bir sevgilim de olmadı, hatta genelde bu oğlanlar çirkin de bulunurdu. Ama yine de ortalama bir türk kızı ile ilişki yaşamayı başarabiliyorlardı. Bir düşün bakalım acaba niye?
Sen öz bakımdan bihaber, götünden çıkardığı parmağını 3 saniye sonra burnuna sokabilen bir embesilsen ve hayattaki en aktif eylemin bilgisayar oyunu oynarken işaret ve orta parmaklarını kıpraştırmak ve sağ elinle mouseu sağa sola sürüklemekse bir kadın seni tam olarak ne yapsın? Bütün bunlara ek olarak iki kelimeyi bir araya getiremiyorsun. Bir de üstüne "insel" diye bir şey öğrenip, kendine 15 yaşında ergenler gibi onun üzerinden kimlik devşirip bunu da yüzümüze sıvama peşine düşüyorsun. Tabii ki de bilgisayar başında 31 çekeceksin, buna eşeysel seçilim denir arkadaşım. Sen sanıyosun ki mağara zamanında saçından tuttuğunu s.kebiliyodun, şimdi niye öyle değil diye ağlanıyosun. Ama yok doğada bile yoktur bu. Çiftleşmek isteyen erkek dişiyi etkiler. Nokta. Şu anlattığım profilin nesi etkileyici peki?
Yahu hadi paran pulun yoktu terapiste gidemedin. Kitap da mı okuyamadın be çapsız sığır? Hangi mağarada yaşıyorsun? Pdf de mi indiremedin? Sik sik orda burda "cum bucket" esprileri yapacağına iki gıdım psikoloji iki gıdım felsefe okusaydın bu halde olmazdın belki?
Ya bu arada ben burda yaşça büyük incellere kin kusuyorum. Yemin ederim lise çağlarında bunlara inanan oğlanlara çok üzülüyorum ya.
Yavru incellere de şunu söylemek isterim, dünyada her şeyin alıcısı vardır çocuklar. Yemin ediyorum bok satmaya kalksanız onu bile satacak birilerini bulursunuz. Ama şu profilin bir alıcısı olamaz...
2 saniye düşünün, bu anlattıklarımı bir kadına uyarlayın ve kendinize sorun: böyle bir kadınla birlikte olmak ister miydim? İstemezsiniz. Zaten sizin derdiniz de hiçbir kadınla birlikte olamamak değil, beğendiğiniz kadınlarla birlikte olamamak. Yoksa ne yazık ki fiziksel veya psikolojik anlamda çok çaresiz, çok yıkık ve ilgiye, sevgiye hasret kadınlar da var. Ama şansınızı onlarla denemezsiniz. Çünkü sizin bile standartlarınız vardır. Dolayısıyla kadınlara standartları var diye düşmanlık beslerken, insanoğlunda sık görülen bir ikiyüzlülük ile kendinizi hemen ayırıverirsiniz. Çünkü sizin her şeye hakkınız var çünkü çükünüz var, öyle mi?
Yol yakınken bu sevdadan dönün ve kendinizi geliştirmenin yollarını arayın. Ablanızdan size taktik, iyi bir müzik zevki bile kız tavlamak için yeterlidir. Çapsız dallama abilerinizin kendi yetersizliklerine, sığlıklarına ve salaklıklarına uydurmaya çalıştıkları gerçekliği olmayan abidik gubidik kılıfa da destek ve malzeme olmayın.
Teşekkürler.
Konuya dair okuduğum en iyi yazılardan biri. Ergenlik çağından itibaren ders olarak anlatılmalı :d
Vallahi çok öfkeliydim 2-3 gündür. Başlığı görünce buralarda patladım. Herhalde bir incel görsem ben de kendime hakim olamayıp sivri bir topuklu ayakkabının topuğu ile vurmak suretiyle pekmezini akıtacağım. Bende artık sabır, takat, güç kalmadı toksik ruh hastasının hiçbir cins ve türüne... :d
Yine tanrının saçmalıkları yüzünden birilerinin birilerine girişi. Nası bi narsisizm anlamıyorum ya, koca tanrısın. Ne diye insanları sınamalar yok bana kurban verinler? Ne gerek var yani. Narsisizm pek revaçta, vallahi dinler tarihi incelense inanılmaz örnekler toplanacak. Hiçbir yazar da narkisos dışında mitolojiden örnek vermiyor, çok ilginç.
jose saramago'nun kabil'i konuşturduğu ve hatta yüzleştirdiği nefis bi kitabı vardır. Kitabın adı kabil , okumak isterseniz.
jose saramago'nun kabil'i konuşturduğu ve hatta yüzleştirdiği nefis bi kitabı vardır. Kitabın adı kabil , okumak isterseniz.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?