sürekli olarak başkalarının duygusal ihtiyaçlarını karşılamaya çalışan ve bu süreçte kendi ihtiyaçlarını ihmal eden kişilerde gelişir. Bu kişiler, başkalarına sürekli destek olmaya, onların sorunlarına çözüm bulmaya çalışır. Ama bu çaba, zamanla kişinin enerjisini tüketir. Kişi, sonunda kendini boşlukta, yorgun, stresli ve huzursuz hisseder.
violence
1. nesil Moderatör - 19. Seviye Zaman Yolcusu - Moderatör -
- toplam entry 470
- takipçi 30
- puan 37689
Limerans, birine duyulan aşkla karışık, yoğun bir takıntı halidir. Kişi, sürekli olarak belirli birini düşünür, onunla ilgili hayaller kurar ve bir an bile aklından çıkaramaz. Limerans yaşayan kişi, ona dair her küçük hareket veya söze büyük anlamlar yükler.
İlgisizlik veya karşılık almama durumunda ise yoğun bir acı, hayal kırıklığı ve belirsizlik duygusu hisseder. Bu takıntı, çoğu zaman kişiyi duygusal açıdan tüketir ve zamanla kişinin günlük yaşamını olumsuz şekilde etkileyebilir.
İlgisizlik veya karşılık almama durumunda ise yoğun bir acı, hayal kırıklığı ve belirsizlik duygusu hisseder. Bu takıntı, çoğu zaman kişiyi duygusal açıdan tüketir ve zamanla kişinin günlük yaşamını olumsuz şekilde etkileyebilir.
Faktisiyöz bozukluk, kişinin hasta olmadığı halde hasta gibi davranması veya sağlık sorunları uydurması durumudur. dikkat çekmek veya ilgi görmek için hastaymış gibi davranabilir ve bazen başkalarını kandırmak için kendilerine zarar verebilirler.
Bu hastalığın en bilinen türlerinden biri Munchausen Sendromu'dur. Munchausen sendromunda kişi, hastalık belirtileri uydurur veya bilinçli olarak kendine zarar vererek hasta görünmeye çalışır. Yanlış bilgi vermek, gereksiz ilaç kullanmak veya gereksiz ameliyatlara girmeye çalışmak gibi davranışlar sergilerler.
Bir diğer türü Munchausen by Proxy'dir. Bu durumda kişi, başkalarını hasta gibi göstererek ilgi çekmeye çalışır.
genellikle kişinin çocukluk döneminde ilgisizlik veya duygusal ihmal yaşamasından kaynaklanabilir. Bu kişiler, ilgiyi hastalık üzerinden kazanmak isterler.
Bu hastalığın en bilinen türlerinden biri Munchausen Sendromu'dur. Munchausen sendromunda kişi, hastalık belirtileri uydurur veya bilinçli olarak kendine zarar vererek hasta görünmeye çalışır. Yanlış bilgi vermek, gereksiz ilaç kullanmak veya gereksiz ameliyatlara girmeye çalışmak gibi davranışlar sergilerler.
Bir diğer türü Munchausen by Proxy'dir. Bu durumda kişi, başkalarını hasta gibi göstererek ilgi çekmeye çalışır.
genellikle kişinin çocukluk döneminde ilgisizlik veya duygusal ihmal yaşamasından kaynaklanabilir. Bu kişiler, ilgiyi hastalık üzerinden kazanmak isterler.
Partnerin geçmiş ilişkilerine karşı takıntı ve kıskançlık geliştirme durumu.
Bu kişiler, partnerinin geçmişte yaşadığı ilişkilerle ilgili sürekli bir endişe halinde olurlar, geçmişte yaşanmış olayları merak eder ve sorgularlar. Partnerlerinin önceki ilişkilerinde kendileriyle kıyaslama yaparak özgüven sorunları yaşayabilirler. Bu takıntı, partnerle olan ilişkide güven sorunlarına yol açarak günlük hayatı etkileyebilecek yoğun bir hale gelebilir.
Bu kişiler, partnerinin geçmişte yaşadığı ilişkilerle ilgili sürekli bir endişe halinde olurlar, geçmişte yaşanmış olayları merak eder ve sorgularlar. Partnerlerinin önceki ilişkilerinde kendileriyle kıyaslama yaparak özgüven sorunları yaşayabilirler. Bu takıntı, partnerle olan ilişkide güven sorunlarına yol açarak günlük hayatı etkileyebilecek yoğun bir hale gelebilir.
halk dilinde erteleme alışkanlığı olarak bilinse de, anksiyete, depresyon gibi psikolojik rahatsızlıkların belirtilerinden biridir.
kendine yabancılaşma durumu.
kendi düşünceleriniz ve davranışlarınız sanki size ait değilmiş gibi hissettirir ve rahatsız edici gelmeye başlar.
kendi düşünceleriniz ve davranışlarınız sanki size ait değilmiş gibi hissettirir ve rahatsız edici gelmeye başlar.
eskiden zevk alınan etkinliklerden zevk almamaya başlama durumu. depresyon gibi psikolojik rahatsızlıkların en yaygın belirtilerinden biri.
telefondan uzak kalma korkusu.
bence telefonu nereye koyduğumuzu unutup, onu ararken hissettiğimiz panik halinin sebebi de bu.
bence telefonu nereye koyduğumuzu unutup, onu ararken hissettiğimiz panik halinin sebebi de bu.
Borderline kişilik bozukluğu, kişinin duygularında, düşüncelerinde ve davranışlarında dengesizliklere yol açan, ilişkilerini olumsuz etkileyen bir hastalıktır. Bu durum, kişinin duygularını düzenlemekte zorlanmasına ve çevresiyle sağlıklı ilişkiler kurmakta güçlük çekmesine sebep olur. Bu bozukluğa sahip kişiler sürekli bir terk edilme korkusu yaşar ve çevrelerindeki insanlara aşırı derecede bağımlılık geliştirebilir ya da tam tersine, mesafeli bir duruş sergileyebilirler. Aynı kişiyi bir an hayatının odak noktası haline getirirken kısa süre sonra değersiz görebilir, bu nedenle hızlı ve uç noktalarda duygusal geçişler yaşarlar.
Belirtileri arasında sürekli bir boşluk hissi, kimlik karmaşası, ani öfke patlamaları ve bazen kendine zarar verme eğilimleri bulunmaktadır. Yaşanan olaylara karşı aşırı tepkiler verebilir ve kendilerini kontrol etmekte zorlanabilirler. Bu bozukluk biyolojik ve genetik sebeplerden kaynaklanabileceği gibi, çevresel etkenlerin de sebep olabileceği düşünülmekte.
Belirtileri arasında sürekli bir boşluk hissi, kimlik karmaşası, ani öfke patlamaları ve bazen kendine zarar verme eğilimleri bulunmaktadır. Yaşanan olaylara karşı aşırı tepkiler verebilir ve kendilerini kontrol etmekte zorlanabilirler. Bu bozukluk biyolojik ve genetik sebeplerden kaynaklanabileceği gibi, çevresel etkenlerin de sebep olabileceği düşünülmekte.
Tedavisi yoktur. Bipolar bozukluk ile bir arada görülebilir
(yazar: kendinitavuksanankartal) ukdesidir.
Winx Club, 2004 yılında İtalya'da yapılmış bir animasyon dizisidir. Dizi, Alfea adında bir sihir okuluna giden ve farklı güçlere sahip genç peri kızlarının maceralarını anlatıyor. Grubun lideri Bloom, dünya'da sıradan bir kız olarak yaşarken sihirli güçlerini keşfeder ve Alfea Sihir Koleji'ne katılır.
Orada, kendisi gibi özel güçlere sahip olan Stella, Flora, Musa ve Tecna ile arkadaş olur ve birlikte 'Winx Club' adını verdikleri grubu kurarlar. Her birinin kendine özgü bir gücü vardır. Stella ışığı, Flora bitkileri, Musa müziği ve Tecna teknolojiyi kontrol edebiliyor. Dizi boyunca, Trix adı verilen kötü cadılara karşı savaşıyorlar.
Winx Club, 2004 yılında İtalya'da yapılmış bir animasyon dizisidir. Dizi, Alfea adında bir sihir okuluna giden ve farklı güçlere sahip genç peri kızlarının maceralarını anlatıyor. Grubun lideri Bloom, dünya'da sıradan bir kız olarak yaşarken sihirli güçlerini keşfeder ve Alfea Sihir Koleji'ne katılır.
Orada, kendisi gibi özel güçlere sahip olan Stella, Flora, Musa ve Tecna ile arkadaş olur ve birlikte 'Winx Club' adını verdikleri grubu kurarlar. Her birinin kendine özgü bir gücü vardır. Stella ışığı, Flora bitkileri, Musa müziği ve Tecna teknolojiyi kontrol edebiliyor. Dizi boyunca, Trix adı verilen kötü cadılara karşı savaşıyorlar.
yani buraya gelene kadar bir çok sözlükte yazdım ama ilk defa bir sözlüğe erişim sıkıntısı olduğu için üzüldüm. burayı çok fazla seviyorum. geri duran bir kesim yazarların dışında, çok tatlı, çok cana yakın olan bir kesim de var ve hepsine bayılıyorum. gerçekten çok tatlı bir sözlük oldu. sözlüğe ilk geldiğimde 3-5 yazar vardı ve haliyle aktiflik yerlerdeydi.
burayı da bir hevesle açılan ama tutmayıp kapanan diğer sözlükler gibi olur sanmıştım ama öyle olmadı ve şu anki aktiflik beni inanılmaz sevindiriyor. gerçekten bebeğim gibi görüyorum burayı. diğer sözlüklerde sözlüğü benimseyen birinci nesil yazarları gördüğümde 'ne alaka' falan derdim ama şimdi anlıyorum. artık heyecanla ikinci nesili bekliyorum 'siz yokken biz vardık' demek için dhskdh
burayı da bir hevesle açılan ama tutmayıp kapanan diğer sözlükler gibi olur sanmıştım ama öyle olmadı ve şu anki aktiflik beni inanılmaz sevindiriyor. gerçekten bebeğim gibi görüyorum burayı. diğer sözlüklerde sözlüğü benimseyen birinci nesil yazarları gördüğümde 'ne alaka' falan derdim ama şimdi anlıyorum. artık heyecanla ikinci nesili bekliyorum 'siz yokken biz vardık' demek için dhskdh
bilmiyorum. yani şu aralar inanılmaz garip bir psikolojideyim. bir şeyleri düşünüyorum sürekli, konu hep aynı ama her düşündüğümde farklı sonuçlara ulaşıyorum. hepsi de çok şaşırtıcı sonuçlar. her seferinde tokat yemişim gibi bir his. biraz kendime kızıyorum aptal mısın sen diye, sonra tekrar düşünüyorum helal olsun sana diyorum, biraz sonra tekrar düşündüğümde de farklı farklı ayrıntılara şaşırıyorum. benim için aşırı karmaşık bir konu ama kafamda her şey ilk defa bu kadar net ilerliyor.
bir de şu ara takacak kimsem olmadığı için kendime takmış durumdayım. alıp, öylece dolabın en arkalarına koyup varlığını bile unuttuğum serumları, maskeleri deniyorum. kendimde bir değişiklik yapma isteğiyle savaşıyorum. saçımı mı kestirsem diye düşünüp, pişman olacağımı bildiğim için vazgeçiyorum sonra.
günlük 5 bardak kahveyi 1'e düşürdüm ve kafayı bitki çayına taktım. gerçekten insanın uğraşacak bir şeyi olmayınca kendine takması da zormuş. sevmediğim şeyleri bile bana iyi gelecek diye yapmaya çalışıyorum falan. olsun en azından zararsız bir evredeyim.
şu ara pollyanna modundayım. elimden geldiğince kendimi zarar verebilecek her şeyden korumaya çalışıyorum. valla keyfim yerinde, kimsenin bozmasına izin vermeyeceğim. öyle işte.
bir de şu ara takacak kimsem olmadığı için kendime takmış durumdayım. alıp, öylece dolabın en arkalarına koyup varlığını bile unuttuğum serumları, maskeleri deniyorum. kendimde bir değişiklik yapma isteğiyle savaşıyorum. saçımı mı kestirsem diye düşünüp, pişman olacağımı bildiğim için vazgeçiyorum sonra.
günlük 5 bardak kahveyi 1'e düşürdüm ve kafayı bitki çayına taktım. gerçekten insanın uğraşacak bir şeyi olmayınca kendine takması da zormuş. sevmediğim şeyleri bile bana iyi gelecek diye yapmaya çalışıyorum falan. olsun en azından zararsız bir evredeyim.
şu ara pollyanna modundayım. elimden geldiğince kendimi zarar verebilecek her şeyden korumaya çalışıyorum. valla keyfim yerinde, kimsenin bozmasına izin vermeyeceğim. öyle işte.
uğraşınca olmuyor ama ne zaman uğraşmayı bırakırsın o zaman ayağına kadar geliyor. tabii heves kalmamış oluyor o zamana.
You Only Live Once, yani "bir kere yaşıyorsun"
yapılması riskli bir şeyi yapmaya karar verilirken kullanılan bir motto. hayatın kısa olduğunu ve bu kısa ömrü dolu dolu yaşamak ve eline geçen her fırsatı değerlendirmek gerektiğini düşünen insanların hayat felsefesi. hayatı son anına kadar olabildiğince eğlenceli ve umursamazca yaşamak gerektiğini savunurlar.
Dışarıdan bakınca eğlenceli ama işin içine risk girince insan bir durup düşünmeye başlıyor. o adrenalin, heyecan güzel ama "ya bir şeyler ters giderse" düşüncesi beynin içine girince, bu iş eğlenceden çok daha fazlası haline geliyor. büyük bir sorumluluk... belki de ölüm. o yüzden biz yine de bu tarz riskli işleri yapmadan önce iki kez düşünelim.
yapılması riskli bir şeyi yapmaya karar verilirken kullanılan bir motto. hayatın kısa olduğunu ve bu kısa ömrü dolu dolu yaşamak ve eline geçen her fırsatı değerlendirmek gerektiğini düşünen insanların hayat felsefesi. hayatı son anına kadar olabildiğince eğlenceli ve umursamazca yaşamak gerektiğini savunurlar.
Dışarıdan bakınca eğlenceli ama işin içine risk girince insan bir durup düşünmeye başlıyor. o adrenalin, heyecan güzel ama "ya bir şeyler ters giderse" düşüncesi beynin içine girince, bu iş eğlenceden çok daha fazlası haline geliyor. büyük bir sorumluluk... belki de ölüm. o yüzden biz yine de bu tarz riskli işleri yapmadan önce iki kez düşünelim.
Yolo falan hiç bana göre değil valla şekerim. Biz yolon yolcoso gibiyiz :)
kanka şöyle kedi gibi 9 canlı falan olsak denenir aslında ama yani tek canla biraz zor
Hayata 3 kere geleceğimi bilsem yine yapmam
dağ tırmanışı yapmayı çok isterdim ben
Ben sanırım ayı olmak isterdim. Tüm kış uyumak 😅
ay gerçekten onu nasıl ayılara kaptırdık ya
Ayılar bizden daha şanslı 😅😅
maalesef öyleler dhsjd
😅😅😅
Yolodan ayıya gelme hızımız 😅😅😅
çok verimli bir konuşma oldu dhskdh
Her zamanki gibi 😅
kesinliklee dhskd
Dağ tırmanışı uzun zamandır benimde hayalim. Bazı filmlerden çok etkilendik galiba. Ağrı dağı aslında tırmanılabilir ama her mevsimde olmuyormuş zamanı varmış.
ay ben özellikle dağcılıkla ilgili filmler izliyorum. izlemesi bile aşırı keyifli, yapması nasıl keyiflidir kim bilir.
evet biliyorum ama yine de işi bilen biri olmadan acemiler için o da tehlikeli. yaşamanın bir anlamı kalmazsa bir gün denenir belki dhskd
evet biliyorum ama yine de işi bilen biri olmadan acemiler için o da tehlikeli. yaşamanın bir anlamı kalmazsa bir gün denenir belki dhskd
Evet tehlikeli ben düşünüyorum ve ilk doğu seyahatimde yapacağım kısmet olurda önümüzdeki yıllarda yaparsam deneyimlerimi yazarım mutlaka.
umarım yapabilirsin ve deneyimlerini paylaşırsın :) belki bana da bir cesaret gelir...
joy of missing out, yani "bir şeylerden kaçmanın keyfi"
insanların sosyal etkinliklere katılmak istememe ve daha çok yalnız kalmaktan keyif aldıkları bir duygu durumudur. başkalarının neler yaptığını, nerelere gittiklerini takip etmektense kendi hayatlarına odaklanmaktan, evde kalmaktan ve yalnızlıktan zevk alırlar.
(bkz: fomo) kavramının tam zıttı olarak "ihtiyaç duyduğun şeyi yapma" anlayışına odaklanır.
insanların sosyal etkinliklere katılmak istememe ve daha çok yalnız kalmaktan keyif aldıkları bir duygu durumudur. başkalarının neler yaptığını, nerelere gittiklerini takip etmektense kendi hayatlarına odaklanmaktan, evde kalmaktan ve yalnızlıktan zevk alırlar.
(bkz: fomo) kavramının tam zıttı olarak "ihtiyaç duyduğun şeyi yapma" anlayışına odaklanır.
Aklıma geldi bir de yolo var ahahshd
onu da açarız hdskdh
fear of missing out, yani "bir şeyleri kaçırma korkusu"
insanların, başkalarının katıldıkları etkinliklere katılamadıkları için kendilerini eksik ve hayatı kaçırıyormuş gibi hissetmelerine sebep olan bir duygudur. başkalarının mutluluklarına, başarılarına vs. ortak olamadıkları için kaygı duyarlar. hep geri planda kaldıklarını düşünürler. sosyal medyanın yanı sıra, arkadaş çevresi, toplumsal baskılar falan da bu duyguyu tetikleyebilir.
insanların, başkalarının katıldıkları etkinliklere katılamadıkları için kendilerini eksik ve hayatı kaçırıyormuş gibi hissetmelerine sebep olan bir duygudur. başkalarının mutluluklarına, başarılarına vs. ortak olamadıkları için kaygı duyarlar. hep geri planda kaldıklarını düşünürler. sosyal medyanın yanı sıra, arkadaş çevresi, toplumsal baskılar falan da bu duyguyu tetikleyebilir.
Yara bandı ilişkisi dediğimiz şey, aslında kırık bir kalbi düzeltmek ya da birini unutabilmek için başka birisini araç olarak kullanmaktır. Tamamen bencilce ve karşı tarafa haksızlık yapan, oldukça karaktersizce bir eylem. Kendi acısını dindirmek için başka bir insanın duygularını yok sayıp, ona geçici bir “iyileşme” aracı gibi davranmak hiç de sağlıklı bir insan işi değil. Gerçekten iyileşmek, kendini toparlamak için zamana ihtiyaç varken, başkasını bu sürece dahil edip sonra onu yüz üstü bırakmak iğrenç bir davranış.
evim minimalist ev tanımına çok uygun. tabii misafir odasını saymazsak... onun sebebi de evde fazladan bir oda vardı ya boş kalacaktı ya da bir şekilde değerlenecekti. misafir odası dense de yazın orası daha serin oluyor diye orada, kışın salonda vakit geçiriyorum. aksesuarlarsa minimum düzeyde, çünkü hiç onları temizlemekle falan uğraşamam yani. boşlukları seviyorum, her yeri bir şeylerle doldurma fikri de pek mantıklı gelmiyor bana. sonuçta ev huzur bulduğun alandır, dinlendirmeli. boşuna iş yükü çıkarıp, kendini yormanın anlamı yok.
sevmiyorum ya, en az yaz ayı kadar nefret ediyorum. ben bahar kadınıyım. hep ilkbahar ve sonbahar yaşayalım. ne sıcaktan yanalım, ne soğuktan donalım. güzel olmaz mıydı? çok güzel olurdu.
Benim gibi düşünenler de varmış .
Kiraz mevsimi diye okudum...
resmen cezerye aşeriyorum günlerdir. ama böyle yoğun bir istek değil, bulmak içinde hiç uğraşmıyorum, öyle istiyorum sadece. bir gün o beni bulacak ama biliyorum...
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?