Kadınları komple anlamak zorunda değilsiniz, hayatınızda olan birkaçını anlamanız yeter artar bile.
alaskan crab
1. nesil Yazar - 14. Seviye Hava Ruhbanı - Yazar -
- toplam entry 492
- takipçi 16
- puan 27883
En az üç adet duygu değişimi geçirmeden twitterda gezebilen var mı aramızda? o söylenen tarzda yerler için pek çok platform mevcut. Burayı da öyle kullanacaksam eğer, bir anlamı yok, gider zaten hali hazırda duran oralarda gezinirim. Gündem denilen şeylerin çoğu zaten medyanın kukla olmasından dolayı yapay şeyler. Aktüel olanı, gündemi takip etmek, kültürlü olmaktan ziyade, kahvehanede dünya'yı kurtaran amca olmaya eşdeğer gözümde. Fikirlerin konuşulması daha değerli ki, onu da başlıklara denk geldikçe yazmaya çabalıyorum. Her insanın bu tarz yerlerde bulunma amacı farklı olabilir çok da zorlamamak lazım insanları.
Sana hayranım, senin için ölüp bitiyorum, allah kahretmesin sen olmasan ben ne yaparım dedi biri.
😅😅😅
şimdi takılacaktım da size yanlış anlarsınız diye takılmıyorum :)))
Valla benlik bir şey yok. Komik geldiği için güldüm sadece
Hocam özel mesajlarımızı ifşalamasan :=( etiket oluyoruz :d
ahhahahaa :))) iyiydi bu yazar cizer :))
😅😅😅😅
tam olarak böyle dememiş olabilir tabi ama ben anlarım insanların asıl demek istediği şeyleri o nedenle böyle yazdım.
@yazar cizer şu görenleri banlarsın sorun kalmaz :)
@yazar cizer şu görenleri banlarsın sorun kalmaz :)
Görmez olaydım
bu kuralın yanına bir de yapmanız gereken işi, parçalara ayırma alışkanlığı edinirseniz, yapacağınız her şey kolayca akar gider. Örneğin evi komple temizlemek gibi bir amacınız var. Bunu parçalara ayırıp, önce masamı, sonra yerleri vs vs tarzı böler, ardından 2 dakika altına indirip, bir yerden başlarsanız, gerisi geliyor.
Ben genelde zihnimde 2. 3. 4. İşlerin planını yaparım. Aynı anda yapabileceklerimi ona göre organize ederim. Bu şekilde daha rahat akıyor iş
kendi işini yapanlar olarak, kafamızda çok fazla şey oluyor, ne yapılması gerektiği başkası tarafından söylenen işlerde çalışanlar pek anlamıyorlar ama cidden yükü ağır, kafa ağrıtan bir yol bizim yolumuz.
Kendi işlerini organize ederken bir de başkasının beyni olup onları yönlendirmek de cabası. Sürekli konuşmak sürekli anlatmak ve öğretmek gerekiyor. Bu zihnin en müsait bir yerde boşaltma yapması ihtiyacını doğuruyor.
o yüzden buralardayız sanırım :)
Kesinlikle o yüzden burdayım
kurbağayı yeme düşünce deneyine benziyor. Bu düşünceye göre, sizin her gün bir kurbağa yemek zorunda olduğunuzu varsayalım (bkz: ceteris paribus) bu kurbağayı günün hangi zamanında yerdiniz? düşüncesi bile insanı ürpertiyor, akşama bırakırsanız eğer, gün boyu onun sıkıntısıyla, yaptığınız pek çok işi de zehir edeceksiniz. Sürekli o yemek zorunda olduğunuz iğrenç şeyi hayal edip duracaksınız. Bu mantıkla, kurbağayı yemek için en doğru zaman, kalkar kalkmazdır. Bir an evvel bu işten kurtulup en azından günün geri kalanını rahat geçirebilirsiniz.
aynen öyle de diyebiliriz sanırım ama benim gibi yazılım ve dil içinse biraz problem edebiliyor durumları :D
yazılımcı mısınız? evet güzel taktikmiş. Benim de kullandığım bir taktik var, yapmam gereken bir şey varsa çevremdekilere söylüyorum, birileri şahit olsun diye, iç motivasyon en iyi motivasyon elbette ama, başkaları da duyunca gerçekliğe dökülüyor ve fazladan bir yapma sorumluluğu hissediyorum. Bir işi yapmak için üç günüm var diyelim, konuşma sırasında, o işi cuma yaparım cumartesi şunu yaparız, pazar da şöyle geçer diyorum. Başkasını dahil ettiğim için, seve seve cuma hallediyorum.
yok değilim olmaya çalışıyorum da bu tembellikle zor gibi duruyor :) bende herhangi bir taktik işe yaramıyor maalesef. bu da benim lanetim ne yazık ki. gerçi lanet mi mucize mi bilmiyorum ama sahip olmak istemezdim yine de.
front end mi? ben de o yollardan geçtim biraz. yazılım için en büyük şey, bir amaç olması. Sizi heyecanlandıran bir proje varsa, ona dahil olup ilerledikçe gelişiyor insan epey. Yazılım öyle bir alan ki gelişim hiç bitmiyor ama, a teknolojisi gidiyor b geliyor, bu sefer onun yöntemlerini öğrenmek zorunda kalıyorsun baya zor gerçekten.
yok java direkt. gerçi java da back endde kullanılıyor ya neyse. benim derdim uygulama ve oyun yapmak aslında. sonrasında da pythona geçiş yapacağım yapay zeka için.
yapabileceğine şüphem yok, python çok eğlenceli, farklı kütüphaneler epey işleri kolaylaştırıyor. Zaten yazılım dillerinin semantik yapısı, algoritmalar bir kere öğrenilince, diğer dillerde sadece bunu nasıl uygulamışlara bakmak yetiyor. dikkat gerektiren bir alan, kendini bilen birisin, üstesinden gelmek için bir yol bulacağına eminim.
bakalım yaa pek bir şey yapasım yok ama zaten daha önce c++ ile uğraştığımdan java da rahat oluyor. tabi çok rahat değil. telusko anlamak için biraz zor biri aksanından dolayı.
evet algoritmalar ve veri yapıları önemli. onlara da bakmak lazım da umarım bakarım. bu aralar çalışıyorum hiç. boş geçiyor günler.
evet algoritmalar ve veri yapıları önemli. onlara da bakmak lazım da umarım bakarım. bu aralar çalışıyorum hiç. boş geçiyor günler.
araya boşluklar girer, bunu normal olarak görüp, kafada bitmiş saymamak lazım, geri döndüğün sürece sorun yok.
bakalım artık bunalıyorum öğrenme sürecinden. bir de aylardır bir halt yapamıyorum ama herhalde yoluna koyarım.
Şaklaban-ı Sirk
Edit: ciddi değilim, severim kendisini sözlüğe bir renktir, her ne kadar bok rengi olsa da renk sonuçta. hoştur yani.
Edit: ciddi değilim, severim kendisini sözlüğe bir renktir, her ne kadar bok rengi olsa da renk sonuçta. hoştur yani.
Dubai'de kimsenin yediğini düşünmediğim çikolata. çorum çikolatası olsa beğenirdiniz ama, yazıklar olsun insanlar inovasyon yapamaz olmuş, bu kadar gömülecek ne vardı ben videosunu gördüm, böyle kırıyor çikolatayı, içinden bol bol konulmuş yeşil bir şeyler fışkırıyor gayet güzel görünüyor. Çok tatlı pek benlik değil ama, lütfen yeniliklerin kafasına vura vura yok etmeyelim, biraz açık görüşlü olalım.
Çorum'un çikolatası ile meşhur olduğunu sanmıyorum. Umarım leblebiyi çikolataya batırıp pazarlamak gibi bir şey yapmazlar. Yoksa? Neyse, yiyecekler konusunda geleneksel düşünüyorum ve yeniliklere kapalıyım. Ne de olsa matbaanın kurulmasına direnmiş bir ülkeyiz. Genetik kodlarımıza işlemiş yenilik karşıtlığı :))
ülke senin yüzünden bu halde marla, bu yükü omuzlarında taşıyorsun haberin olsun. Leblebiyle yapılabilecek her şeyi denediler emin olabilirsin bu arada ahahahaa, neyse allah'tan benim gibi üst düzey insanlar var da, ayakta kalabiliyoruz ülke olarak.
burada bir şeyler oluyor :)
Sadece benim dubai çikolatası eleştirmem ile ilgili olduğunu düşünmüyorum ülkenin bu halde olmasının :)) yiyecekler konusunda geleneksel düşündüğümü söyledim, diğer konularda değil. Sen bütün geriliğin suçunu omuzlarıma yükledin. Neyse ki senin gibi üst düzey insanlar var da ileri gidebiliyoruz. Ülkenin ilerlemesine faydası olacaksa çıkıp alayım hemen :)) kahvenin yanında yerim
Ye gelirken bana da al
@tamtam dubai çikolatası başlığını açıp olumsuz yorum yaptığım için geri kafalı ve yenilik karşıtı ilan edildim :)
@alaskan crab benlik değil, çok tatlı demiştin. Demek vazgeçtin, tamam sana da alırım.
@alaskan crab benlik değil, çok tatlı demiştin. Demek vazgeçtin, tamam sana da alırım.
@marla öyle söylememiştir. :) inanmak istemiyorum.
genelde böyle durumlarda siz bir çay için denir, ben de siz bir ara o tatlıyı yemek için bir görüşün diyorum. çok iyi bir ikilisiniz bence.
genelde böyle durumlarda siz bir çay için denir, ben de siz bir ara o tatlıyı yemek için bir görüşün diyorum. çok iyi bir ikilisiniz bence.
çayın yanında dubai çikolatası da yerse olur.
@tamtam görüyorsun değil mi ne kadar inatçı olduğunu? Kahvenin yanında yerim, yeter ki ülke ileri gitsin dedim zaten yorumda. Şimdi de çay diye inat ediyor. Bana yenilik karşıtı demek onun amacı, diğerleri bahane.
:)) çok tatlısınız.
bir orta yolu bulacağınıza inanıyorum.
bir orta yolu bulacağınıza inanıyorum.
:)) çok teşekkür ediyorum, o senin tatlılığın
:))
sabah sekizde kalkıyorum. Duş, giyinme, hızlı bir email kontrolü, mesaj kontrolü, iş kontrolü ardından bcaa + pre-workout ve creatin içeren shake'imi alıp dokuzda yola çıkıyorum. dokuz, yirmi gibi gym'e geçip, sporu bitirip ardından duş alıyorum ve gün o saatten sonra başlıyor benim için.
captcha diye geçer. Google'ın soruları uzun bir süre, sesli dinleme ekranına geçip, ardından onu sesten yazıya döken herhangi bir kütüphane kullanarak aşılabiliyordu. captcha v2 de büyük oranda bunun önüne geçilse de, hala yüzde seksen oranında kaçış sağlanıyor. Python kullanarak bir reklam sitesinin, robot musun uygulamasını geçen bir kod yazmıştım. Size bir yazı veriyor örneğin "plane" ardından o yazıya denk gelen simgeyi seçmenizi istiyor. Python opencv kütüphanesinin sağladığı, görselleri analiz etme ve her seferinde, karmaşıklık içerisinde bile olsa, onu bulmayı sağlayan fonksiyonlar var. Her ne kadar uçak görselinin üzerini karalıyor olsa da, deneme yanılmayla, benzerlik oranını ayarlayarak, her plane yazdığında, tanıtılan uçak görselini gidip bulmasını sağlayabiliyorsunuz. Şimdiye kadar gördüğüm en iyi captcha uygulaması, 5 ayrı simge verip, belli bir sırayla yazıp, ardından aynı sırayla işaretlenmesinin istendiği yandex captchasıydı. O bile geçilebilir ama epey uğraştırır. Yazılan botla, tıklanılan yeri bile denetliyorlar, hafif bir rastgelelik oluşturmanız gerekiyor, hep aynı yere tıklarsa, yine bot olduğunuz anlaşılıyor. Çok tuhaf şeyler, bunun geçilemez şekilde yapmaya çalışan da insan, onu geçmeye çalışan da. Hal böyle olunca tuhaf bir rekabet oluyor, zevkli ama.
Biraz sonra yazacaklarım yüzünden ağzıma sıçılabilir ama ben duyduğumu yazıyorum. Liseden bir arkadaşım, böyle bir bok yiyerek eşinden ayrıldı. Bir erkek olarak, ilginin başka kadınlara kayması durumunu anlıyorum, Bu aslında doğanın bize, "başka çekici kadınlar da var, sen yeter ki üre" deme şekli. Gayet normal, aynı şekilde kadınlar da , evlendiklerinde kadınlıklarını yok etmiyorlar, kendilerine çekici gelen başka erkekler oluyor her ne kadar çoğu inkar etse de. Neyse, olay şu, elemanla uzun zamandır arkadaş olduğumuz için, bana olanı biteni tamamen anlattı. Kendi ağzından yazıyorum.
Evlenene kadar yüzüme bakmayan kadınlar, parmağıma yüzüğü taktıktan sonra, bir başka bakmaya başladılar. Özellikle görece genç kızlar. Başta bunun sebebinin, başımın bağlı olması ve bu nedenle de benden bir zarar gelmeyeceğine inandıkları için, rahatça iletişim kurmaları olarak gördüm. Evli adamım, yüzüğü görüyor, söyledim evli olduğumu da biliyor, o yüzden abisi olarak görüp rahatça konuşabiliyor diye yorumladım ama sonradan öyle olmadığını anladım. Girdiğim her ortamda, herkes üstüme atlıyor demiyorum, şimdiye kadar hiç ilgi görmeyen benim için, birkaç kadının ilgisi bile aşırı fazla. Kimisi açıkça flört ediyor, kimisi gecenin 1'inde saçma sapan bir şeyi bahane ederek bana yazıyor. Ben hiç hazırlanmadığım bir olaydan sınav olmaya başladım. İradem en sonunda yenik düştü, tecrübeli olmadığım için de anında belli ettim, o da anladı zaten halimden öyle işte.
Bunu dinledikten sonra, vayyyy kadınlara bak şeytanlar demedim elbette, her cinsiyetin iyisi kötüsü var, ne olursa olsun yaptığın yanlıştı boşa yaktınız birbirinizi dedim. O yüzden insanın kendini tanıması çok önemli, herif iflah olmaz bir çapkınmış, ama imkanı yokmuş, ele geçince fırsatı tepemedi. Kadın aldatmaları da çok ama onlar pek yakalanmıyor, zaten aldatan kadın, eşinden çoktan soğumuş olduğu için kısa zamanda ayrılıyor. Erkekler öyle değil ama, o da olsun bu da olsun dedikleri için, asla bırakmıyorlar ve yakalanmayla sonuçlanıyor.
Evlenene kadar yüzüme bakmayan kadınlar, parmağıma yüzüğü taktıktan sonra, bir başka bakmaya başladılar. Özellikle görece genç kızlar. Başta bunun sebebinin, başımın bağlı olması ve bu nedenle de benden bir zarar gelmeyeceğine inandıkları için, rahatça iletişim kurmaları olarak gördüm. Evli adamım, yüzüğü görüyor, söyledim evli olduğumu da biliyor, o yüzden abisi olarak görüp rahatça konuşabiliyor diye yorumladım ama sonradan öyle olmadığını anladım. Girdiğim her ortamda, herkes üstüme atlıyor demiyorum, şimdiye kadar hiç ilgi görmeyen benim için, birkaç kadının ilgisi bile aşırı fazla. Kimisi açıkça flört ediyor, kimisi gecenin 1'inde saçma sapan bir şeyi bahane ederek bana yazıyor. Ben hiç hazırlanmadığım bir olaydan sınav olmaya başladım. İradem en sonunda yenik düştü, tecrübeli olmadığım için de anında belli ettim, o da anladı zaten halimden öyle işte.
Bunu dinledikten sonra, vayyyy kadınlara bak şeytanlar demedim elbette, her cinsiyetin iyisi kötüsü var, ne olursa olsun yaptığın yanlıştı boşa yaktınız birbirinizi dedim. O yüzden insanın kendini tanıması çok önemli, herif iflah olmaz bir çapkınmış, ama imkanı yokmuş, ele geçince fırsatı tepemedi. Kadın aldatmaları da çok ama onlar pek yakalanmıyor, zaten aldatan kadın, eşinden çoktan soğumuş olduğu için kısa zamanda ayrılıyor. Erkekler öyle değil ama, o da olsun bu da olsun dedikleri için, asla bırakmıyorlar ve yakalanmayla sonuçlanıyor.
saldırılara karşı kendimizi savunabiliriz ancak iltifatlara karşı insan savunmasızdır der freud. İltifat olarak gerçekten sizin de güçlü olduğunuzu düşündüğünüz bir yanınıza yapılıyorsa, boşa eğilip bükülüp öyle değilmiş gibi davranmanın anlamı yok. Asla öyle olmadığınıza emin olduğunuz bir yanınıza yapılıyorsa eğer, ya karşı taraf farklı bir yanınızı görmüştür ya da nazik olmaya çalışıyordur. Onda da yine mütevazi olmaya gerek yok. Genel olarak mütevazi olmaya gerek yok galiba. Erkekler olarak iltifatlara daha da savunmasızız çünkü kadınlar öyle ya da böyle bizlerden çok daha fazla iltifat alıyorlar. Koskoca adamların, ummadıkları bir anda aldıkları iltifattan dolayı mala bağlayıp, kırmızı olduklarına şahit oldum. O adama 4 kişi girse, o kadar yıkamazdı ama iltifatla ne yapacağını şaşırdı. Öyle tuhaf bir durum. Gibi dizisinde de, böyle bir bölüm işleniyor, hatta bunlar bir tarikat kurmuşlar, sürekli iltifat edip, ortamda yücelterek, insanları söğüşlüyorlardı, onu aklıma getirdi.
O bölümde çok gülmüştüm. İlkkan yine en kolay aldanan kişi olarak çetenin ağına düşmüştü :))
Büyük bir ön yargıyla orayı basmaya gitmese, Yılmaz'ı da çekerlerdi ağlarına. Orada bile az kalsın düşüyordu, yok sen zekisin bunlarla uğraşıyorsun, çok büyük iş başarıyorsun falan diye gazladılar :D
Evet, yılmaz da neredeyse düşüyordu. Ersoy zaten dünden hazır :)) eğlenceli bir bölümdü
oyuncular olarak bu kısıtlı da olsa nft mantığına az çok hakimiz. Örneğin sadece o oyun içerisinde de olsa, pek çok özel eşyalarım var. Satabilir, takas edebilir, arkadaşıma kiralayabilirim. Nft ise, bunu sadece belli bir platformdan çıkartıp, herkese mal edecek şekilde yapılabilen bir teknolojiydi. Teknoloji olarak güzel ve hazır ancak kullanılabilecek bir yanı pek yok, daha o kadar dijital bir evrene geçiş yapmış değiliz. En çok bilinen oyunlardan biri olan cs go'da bazı bıçakların renk oranlarına göre bile aşırı nadir ve istenilen şekilde olabiliyor. Maymun çizdim onu satıyorumdan ziyade, bir işe yarayan nft tarzından ürünler gerçekten varlar.
Analitik geleneğe dahil bir filozoftur. Aynı zamanda saygı değer bir matematikçidir. Öyle ki, Koca bir kitap yazan Frege'nin daha kitabı yeni çıkmasına rağmen, ona kısa bir reddiye yazarak, koca kitabı bana boşa çıkarttırdın yorumuna vakıf olmuştur. Öğrencisi wittgenstein, russell'a gelip, "ben dahi miyim yoksa bir deli miyim? eğer dahi değilsem, balon işime geri döneceğim" demiştir. Russell bana felsefi bir konu hakkında kısa bir yazı yaz getir demiş, ardından getirdiği yazının ilk cümlesini okuyup "deli falan değilsin, eğitimine devam et" demiştir. Bunun üzerine şu an büyük çığırlara vesile olan wittgeinstein'i okuyabiliyoruz.
matematikçi olduğu kadar oldukça hayatın içerisinden bir filozoftur. Nükleer savaşın hiç başlamaması ve engellenmesi için büyük mahkemeler oluşturmuş ve fikirler beyan etmiştir. Nazi döneminde uygulanan insanlık dışı yaptırımları da mahkemelerde danışmanlık yaparak karar merciisinde olan sayılı insanlardandır. Evlilik nedir, nasıl mutlu olunur gibi konulara da vakıftır. Analitik gelenekten geldiği için, dili oldukça anlaşılır ve saat gibi işleyen argümantatif yöntemi vardır. Bu adamı okuyup da anlamamak için salak olmak gerekir.
matematikçi olduğu kadar oldukça hayatın içerisinden bir filozoftur. Nükleer savaşın hiç başlamaması ve engellenmesi için büyük mahkemeler oluşturmuş ve fikirler beyan etmiştir. Nazi döneminde uygulanan insanlık dışı yaptırımları da mahkemelerde danışmanlık yaparak karar merciisinde olan sayılı insanlardandır. Evlilik nedir, nasıl mutlu olunur gibi konulara da vakıftır. Analitik gelenekten geldiği için, dili oldukça anlaşılır ve saat gibi işleyen argümantatif yöntemi vardır. Bu adamı okuyup da anlamamak için salak olmak gerekir.
doğal durum diye bir düşünce deneyinden söz eder. Ona göre, insanlar doğal durumdayken, yani bir toplumsal sözleşme imzalamamış, birbirleri üzerinde bir sorumluluk sahibi değilken, öyle ortada bir oraya bir buraya savrulurken, bunun sürdürülebilir ve güvenli bir şey olmadığını fark etmişler, en kötü toplumsam durum bile, böyle ayrık ve güvensiz yaşamaktan iyidir diye, bir sözleşme yapıp, toplum olmuşlardır. İyi de ben hiç sözleşme falan imzalamadım diyebilirsiniz, bu sözleşme esasında toplum içerisindeki dinamikleri kullanma ve ona dahil olma eylemiyle gerçekleşen bir durum. Mülkiyet kavramıyla büyük sorunları vardır, eğitim felsefesi üzerine kafa yormuştur, özellikle düzgün bir yurttaş olarak çocuğun nasıl eğitilmesi gerektiğiyle ilgili Emile adında bir kitabı bile bulunur. Kendi çocuklarını eğitmemiş, yurtlarda çürütmüştür orası ayrı. Mülkiyete de karşıdır, hatta birkaç hırsızlık olayına karışmış, bunun temelini de mülkiyet karşıtlığına yorarak, ahlaki açıdan kendini aklamaya çalışmıştır.
Russell'a göre aptallar kendilerinden çok eminken, zeki insanların kuşku içerisinde olmalarıdır. Bir iş yapılacağında, sorumluluğun farkında olup, bunun ağırlığını tartan ve üzerine düşünenler, geri planda kalırlar, cahil cesaretiyle öne atılıp, her şeyi yapabileceğini sananlar, dünya'ya şekil verenlerdir, o yüzden bu kadar bokun içerisindeyiz.
Bu sözün üstüne başka ne yazılabilir bilemiyorum
marla'nın profil ziyaretlerinin yarısı benden gelmiş olabilir bakmak lazım sjsjsss
Çok teşekkür ediyorum o halde :))
suskunluk, organizasyon içerisinde o kadar değerlidir ki, savaşta yaptığın kahramanlıkları bile anlatmaman gerekir. Sessizce ateş izlenir.
Bilginin tanımına gidelim, Platon bilgiye gerekçelendirilmiş doğru inanç der. doğru olması, dış dünya ile tekabülü olmasından, gerekçeleri olması ise, direkt inanılan saçma şeylerden ayırt edilme gerekliliğinden dolayıdır. İnanç olması şaşırtabilir, inanç denilmesi gerekir ki, sürekli gerekçeleri ve doğruluğu test edilebilsin. Yanlış bilgi diye bir şey, esasında inanç olarak yanlışa tekabül ettiği içindir. Bilginin içinde inanç faktörü olmasa, yanlış bilgi de olmazdı, bizler direkt vahiy gibi asla doğruluğu tartışılamayan bilgiler edinirdik.
Descartes'e göre açık ve seçik olarak bilebildiğimiz bilgilerin başında diş ağrısı gibi, anında hissettiğimiz şeyler gelir. Onun bilgisi her ne kadar bize çok gerçek gelse de, paylaşmakta sıkıntı çekeriz. Doğruluğu hiç şüphe götürmeyen bilgiler yok mudur? matematik gibi alanlarda vardır ancak onlar da, postulat denilen, neyin ne olduğu başta konsensus sağlanmış şeylerdir. iki ile ikinin toplamının dört olması, aslında öncesinde, matematik kurallarının kabul edilmesiyle, zorunlu olarak çıkan sonuçtur. Mantığın değişmez ilkeleri belki şüphe edilmeyen bilgi olarak görülebilir. Descartes'e göre hiç kimsenin asla şüphe edemeyeceği tek bilgi, şüphe ettiğimiz gerçeğidir. Şüphe ettiğimizden şüphe edemeyiz der. Bu nedenle de, bizi kandırmaya çalışan bir cin olsa bile, ben dediğimiz, şüphe içinde kıvranan özne, gerçektir. Buradan yola çıkarak sarsılmaz bilgi üzerine inşa eder de eder, en son Tanrı'ya ulaşır.
Kant'ın da dediği gibi, bizler dış alemi asla bilemeyiz, kendi algılarımız bize ne söylüyorsa, oradan yola çıkarak bazı sonuçlara varır, onlar üzerinden değerlendirmeler yaparız. Elimize aldığımız bardağın, özünde ne var bilmek çok zor. Bilgilerimizde her zaman inanç faktörü olmak zorundadır.
Descartes'e göre açık ve seçik olarak bilebildiğimiz bilgilerin başında diş ağrısı gibi, anında hissettiğimiz şeyler gelir. Onun bilgisi her ne kadar bize çok gerçek gelse de, paylaşmakta sıkıntı çekeriz. Doğruluğu hiç şüphe götürmeyen bilgiler yok mudur? matematik gibi alanlarda vardır ancak onlar da, postulat denilen, neyin ne olduğu başta konsensus sağlanmış şeylerdir. iki ile ikinin toplamının dört olması, aslında öncesinde, matematik kurallarının kabul edilmesiyle, zorunlu olarak çıkan sonuçtur. Mantığın değişmez ilkeleri belki şüphe edilmeyen bilgi olarak görülebilir. Descartes'e göre hiç kimsenin asla şüphe edemeyeceği tek bilgi, şüphe ettiğimiz gerçeğidir. Şüphe ettiğimizden şüphe edemeyiz der. Bu nedenle de, bizi kandırmaya çalışan bir cin olsa bile, ben dediğimiz, şüphe içinde kıvranan özne, gerçektir. Buradan yola çıkarak sarsılmaz bilgi üzerine inşa eder de eder, en son Tanrı'ya ulaşır.
Kant'ın da dediği gibi, bizler dış alemi asla bilemeyiz, kendi algılarımız bize ne söylüyorsa, oradan yola çıkarak bazı sonuçlara varır, onlar üzerinden değerlendirmeler yaparız. Elimize aldığımız bardağın, özünde ne var bilmek çok zor. Bilgilerimizde her zaman inanç faktörü olmak zorundadır.
Doğru ve yanlış hakkında benim de görüşlerim bu yönde. Hiçbir zaman salt doğru ve salt yanlış olduğu kanısına varamıyorum.
Tanrının olmadığı bir senaryoda orası kesinlikle öyle ama olsa dahi yine sorunlar bitmiyor. Sokratesin Tanrı ikilemi var örneğin, Tanrı iyi olduğu için mi bazı şeylere izin verir, yoksa Tanrı izin verdiği için mi bazı şeyler iyidir? Burada anlatılmak istenen şey, Tanrıdan bağımsız iyi dediğimiz şeyler var mı? , eğer tanrı karşımıza çıksa ve Tanrı olduğundan asla şüphe etmeyeceğimiz şekilde kendini gösterse, ardından da bizlerin asla iyi olmadığını düşündüğümüz şeyleri yapmamızı emretse, Tanrıdan daha yüce bir şey olmadığı için, o şeyleri yapmamız artık iyilik sayılır mıydı? Örneğin dedi ki, çocuğunu kurban et! hz ibrahim olayındaki gibi. Yok Tanrı dese bile kötü bir eylem bu derseniz, o zaman Tanrı'dan bağımsız bir iyi oluyor, yok Tanrı dediyse kesin doğrudur derseniz de, bu sefer de Tanrı ile iyilik bir olmuş oluyor.
Genelde inanan filozoflar bu ikilemden, Tanrı iyilikle bütün olduğu için, iyilik dışında bir şey emretmez der geçerler.
Genelde inanan filozoflar bu ikilemden, Tanrı iyilikle bütün olduğu için, iyilik dışında bir şey emretmez der geçerler.
bu görüşlere çok katıldığım söylenemez benim. şunu söyleyeyim direkt en iyisi. bilgi durağanlıkken bilmek bir eylemdir. bu sebeple de inançla aslında belli noktalarda ters düşerler. bilmek eylemine ulaşmak için olan inanç ise bambaşka bir konudur.
inanç elde edilen bir şey değil bana göre. aslında var olan ve var olacak bir şeyken bilmek eylem gerektiriyor. onu elde etmemiz gerekiyor. bariz fark burada ortaya çıkıyor.
inanç elde edilen bir şey değil bana göre. aslında var olan ve var olacak bir şeyken bilmek eylem gerektiriyor. onu elde etmemiz gerekiyor. bariz fark burada ortaya çıkıyor.
Aslında her şey öğrenilmiş birer done. İyiliğin içinde iyilikten bağımsız kötülükte vuku bulabilir. Örneğin birinin hayatını kurtarırsınız ama o hayatını kurtardığınız kişi gelip sizin çocuğunuzu öldürebilir.
İyilik ve kötülük hakkında binlerce örnek de bulunabilir bu tarz. Tanrının İyilik anlayışına gelince insanlara özgür irade bırakmıştır bu konuda iyiliği seçmek ve kötülüğü seçmek konusunda. Peki o noktada özgür iradenin sonuçlarını düşünürsek iyilik-kötülük varsayımında nasıl sorgulanacağız
İyilik ve kötülük hakkında binlerce örnek de bulunabilir bu tarz. Tanrının İyilik anlayışına gelince insanlara özgür irade bırakmıştır bu konuda iyiliği seçmek ve kötülüğü seçmek konusunda. Peki o noktada özgür iradenin sonuçlarını düşünürsek iyilik-kötülük varsayımında nasıl sorgulanacağız
@siyah anka hmm anladım, terminoloji farkı var, tutum olarak bilmek elbette değerli ve inancı dışlayan bir yerde.
@succulent bir insanı anlamak için, onun ayakkabılarını giymen gerekir derler. Tanrı hepimizin biricik bakış açısıyla, başımıza gelenler de dahil her şeyi bileceği için, öyle bir yargılanma olursa, bir sorun olmadan, adaletli bir şekilde olur diye düşünüyorum. Yoksa zaten dert edecek bir şey de yok.
@succulent bir insanı anlamak için, onun ayakkabılarını giymen gerekir derler. Tanrı hepimizin biricik bakış açısıyla, başımıza gelenler de dahil her şeyi bileceği için, öyle bir yargılanma olursa, bir sorun olmadan, adaletli bir şekilde olur diye düşünüyorum. Yoksa zaten dert edecek bir şey de yok.
Bu tezat bir ikilem. Bunun içinde binlerce olasılık var.
alaskan evet ben genelde dışlıyorum inancı bilimde. kim neye inanırsa inansın zerre umrumda değil ama yaratıcı varmış diyerek olaya bakılamaz bence. bilimde bilmek üzerine yoğunlaşmak ve inancı rafa kaldırmak gerekiyor. tabi bu yapabileceğine olan inançtan bahsetmiyorum o kalabilir :)
Bilinen şeyleri yaşıyor olmak, sınanmak, imtihan edilmek…
Ve sonra tüm bu bilinen içinde sorgulanmak. Cennete yada cehenneme gitmek.
Ve sonra tüm bu bilinen içinde sorgulanmak. Cennete yada cehenneme gitmek.
@succulent evet zor ve kafa ağrıtan sorular bunlar. Ben çok seviyorum, bankada sıra beklerken falan düşünecek bir şeyler oluyor :D sana da kolay gelsin artık
@siyah anka tabi benim burada inanç diye tabir ettiğim şey, çok derinlerde olan bir durum, şimdilerde gördüğümüz kör inanç bambaşka konu, uzak durulması lazım.
@siyah anka tabi benim burada inanç diye tabir ettiğim şey, çok derinlerde olan bir durum, şimdilerde gördüğümüz kör inanç bambaşka konu, uzak durulması lazım.
alaskan yüksek ihtimalle aynı şeyden bahsediyoruz :)
😅😅😅 eyvallah sağ ol. Bankada düşünecek bir şey çıktı
@siyah anka kesinlikle :D
@succulent öyle deme zaman çabuk geçiyor
@succulent öyle deme zaman çabuk geçiyor
Haha deneyeceğim. Bakalım nasıl geçecek.
sadece bir dakika öncesine dönebilen küçük bir makineye sahip olsanız ne yapardınız? Sevdiğim bir kısa filmdir, bana hep farklı olasılıkların hepsini denesek nasıl olurduyu sordurtur. O kadar denedikten sonra elde edilen şey, esasında pek size uygun olmasa da, insan denemek istiyor.
haberde, vatandaşın biri polise bunu diyordu, polis de cebinden çıkartığı 50 tlyi adama fırlatıyordu. Ne zaman bu lafı duysam aklıma hep o sahne gelir.
Bir de bunun sen benim kim olduğumu biliyor musuncuları var
Geçen bi video izledim kız polise diyor sen benim babamın kim olduğunu biliyor musun diyor polis de annen söylemedi mi diyor 😅😅
ahahaaa :D benim aklıma gelen video, polis millet vekilini durdurmuş, o da beni tanımadın mı diye azarlıyor. Polis de bir sürü millet vekili var bilmek zorunda mıyım diyor, o da tek tek ezberleticem sana tüm milletvekillerini diyordu. Ne kadar çok racon kesiliyor öyle, hepsi de aklımızda kalmış.
Racon kesmek bizim milletin işi
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?