confessions

alaskan crab

1. nesil Yazar - 14. Seviye Hava Ruhbanı - Yazar -

  1. toplam entry 492
  2. takipçi 16
  3. puan 27907

mutsuzluğu denemek

alaskan crab
nikomakhos, aristoteles'in oğludur ve aristo, nikomakhos'a etik diye bir kitap yazar. Kitapta ahlakın neliği, insan neye yönelmeli, iyi biri nasıl olunabilir tarzı sorular sorulur ve cevapları aranır. Bu kitabı oğluna bırakarak, ona ahlak konusundaki düşüncelerini aktarmayı amaçlar. Kitapta mutluluk için debelenmenin, ne kadar ahlaklı olduğu da tartışılır. Bir eylem, hangi amaçla gerçekleştirilir? mutlu olmak mı? öyleyse bizi mutlu edecek eylemleri yapmamız gerekir. Yapılan çoğu eylem anında bir mutluluk getirse de, uzun vadede sorun çıkartabilir ya da şu an bir mutluluk getirmiyor olsa da, çok sonradan bize aşırı fazla mutluluk sağlayacağı vaadinde olabilir. Mutlu olduğumuz anlar düşünüldüğünde, çoğu zaman bizim bir eylemimizden sonra bile olmaz, öylesine ortaya çıkar, başkalarının yaptığıyla.

Görüldüğü üzere mutluluk oldukça muğlak ve anlaşılması güç, kafeslenemeyen, anında sönüp gidebilen bir yapıdadır. Mutluluktan herkes farklı şey anlar. Fakir zenginliği, hasta, sağlıklı olmayı, bilgisiz, bilgi edinmeyi Öyleyse eylemlerimizin amacı olmamalı der aristoteles.

Viking dizisinde de, mutlu olmadığı için, bazı şeyleri yapmak istemeyen oğluna, ragnar, "kim sana mutlu olman gerektiğini söyledi?" der.



insanın ilgisi hep başka şeye kayar. Bir şeyi elde ettiğinde, ona olan ilgisi biter ve hemen başka bir şeye yönelir. Bu sınırsız istek çemberinde, doyuma ulaşmak imkansızdır, mutluluk genelde doyum olarak anlaşılır, anlık elde edilen şeyler, geçici olduğu için, tam mutluluğu karşıladığı düşünülmez.

Biz insanlar kavramları zıtlıklarla anlamlandırırız. Bir şeyin varlığı bizi sevindiriyorsa, yokluğu üzdüğü içindir. Tanrı eğer mutsuzluğu yaratmasaydı, mutlu olmanın ne olduğunu bilemezdik. Bu nedenle yokluğu severiz, varlığı yücelttiği için.

sözlüğün en çirkin kızı

alaskan crab
Mantıksal olarak bir şeyin eni mutlaka vardır. Dünya'nın en pis kokan çorabı, en uzun tutulmuş nefesi vs vs. Sözlüğün en çirkini de, sadece sözlük içerisindeki kızlar göz önüne alınacağından dolayı, aralarında en çirkini bile olsa, güzel olabilir. O yüzden çok da ümidi kesmemek lazım.

succulent

alaskan crab
Kendi ayakları üzerinde durabilen, güçlü ancak bu güçten kastım maskülen bir güç değil, modern bir kadının nasıl güçlü olabileceğini gözler önüne seren, aklı başında, eğlenmeyi ve kafa dağıtmayı bilen birisi. Tabi bu kadar güç ve ayakta kalma çabasının arkasında tahminen büyük dramalar olsa da, her şeye rağmen devam edebilmiş gibi duruyor. Cesareti kırılmadan, mutluluğu aramaya devam etmesi dileğiyle.
1
succulent succulent
Teşekkür ederim. İsabetli bir analiz

yazar cizer

alaskan crab
Sabırlı, orta yolu bulmayı bilen, yaşadığımız kültürün bir erkeği olmanın gerekliliklerinden olan, ajdarı sevmek ve kurtlar vadisi pusu ilk 97 bölümüne and içmeyi yerine getirmiş yazar/admin. Adamı yakın zamana kadar takip bile etmiyormuşum, nick altını da daha girmemişim hiç, öyle aramızdan biri ki, yapmış gibi hissedip, hiç yapmamışım. Olur ya ele karşı verir de verirsin, yanı başında kardeşini unutmuşsundur, öyle bir şey.

violence

alaskan crab
dişil enerjisini taaa ekran başından hissedebildiğim, Hayat dolu, hayattan keyif aldığına inandığım ve böyle devam etmesini umduğum yazar. Tersi de çok kötü gibi, uzak durmak lazım.
1
violence violence
yaa siz el birliğiyle utançtan beni öldüreceksiniz bu gün dhkssh teşekkür ediyorumm

ragazzo solo ragazza sola

alaskan crab
Hayat, her kitabı, her filmi, her videoyu, her insanı tanıyamayacak kadar kısa. O yüzden kitap seçerken titiz davranırım, ihtiyacım olan kısmını okurum, baktım öğrenmek istediğim yerle alakalı değil, anında bırakırım. Kendisi öyle bir yazar ki, on sayfa yazsa, baştan sona okurum. O kadar yazması için çoooook kızması gerekiyor ama, o kadar kızdırmayalım biz yine de.
1
ragazzo solo ragazza sola ragazzo solo ragazza sola
Avv çok teşekkür ederim ne desem bilemedim.

friedrich nietzsche

alaskan crab
nietzsche kadar hayatın içinden örnekler veren, size pes etmeyi değil, sürekli mücadele etmenizi gösteren, anlamsızlık füryasına rağmen kendi anlamınızı bulup, sürüden ayrılıp, kendinizi oluşturmanızı anlatan başka bir filozof daha yoktur. Bu tarz yanlış anlaşılmaları normal buluyorum, yukarıda da değindiğim gibi, anlamak için belli bir birikim gerekir. Anladığını sananların çoğu da, anlamaktan uzak, sadece birkaç lafını kullanıp, cool buldukları için saygı duyarlar. Bir filozofu anlamak, google'a onun kavramlarını yazıp, ne demek olduğunu okumakla olmaz. Örneğin çok bilinen cogito argümanının en vurucu kısmını hepimiz duymuşuzdur. Düşünüyorum öyleyse varım!. Bu sonuç kısmıdır, aslında sadece burayı okumanın bir anlamı yoktur. Arka planında 10 adımlık bir düşünce silsilesi vardır, onlarla beraber okunup, anlaşıldığında ancak bu cümle bir anlam ifade eder. Aynı şekilde üst insan kavramını, übermench nedir diye okumakla olmaz, öyle bir bakışla süpermen zannedersiniz.

Zor bir filozoftur, zorluğu, kendinden önce pek çok şeye atıfta bulunmasından ve yazım tarzından gelir. Böyle yazmasının sebebi de, güçlü olanın kendini açıklamak gibi bir derdi olmaması gerektiğini düşünür. Yani güçsüz olan kişi, bir fikri varsa, uzun uzun anlatıp dayatmaya çabalar. Bu sokrates'in yöntemidir. Kendisinin kullandığı şiirsel anlatım ve aforizmaların sebebi de budur. Herakleitosçu bir tutum denilebilir.
11
succulent succulent
Okuyabilseydim anlardım belki ben de ama daha ilk sayfalardan içim şişti.
alaskan crab alaskan crab
gayet normal. Vitamin gibi düşünün bu adamı, temel besinleri almadan vitaminle beslenmenin bir anlamı yok. Örneğin nietzsche için, atı kamçılayan bir herifi durdurup, ata sarılıp ağladı ve özür diledi denir. Bunun temel nedenini bilmeden okuyan insan, aaa hayvanları seviyormuş ne güzel der. Oysa buradaki özür, descartes'in dünya görüşünün bir tezahüründen dolayı oluşan, atın acı çekmesine sebebiyet veren, felsefi akımı yıkamamanın özrüdür. Descartes'e göre, hayvanlar, ruhları olmadığı için, tamamen iç güdüleriyle hareket eden, bir anlamları olmayan, mekanik şeylerdir. Bu bakış açısı, etik olarak, hayvanlara uygulanan şiddetin de esasında bir anlamı olmadığı, ha yerdeki taşa vurulmuş, ha ata anlayışına yol açar. Nietzsche'de kırbaçlanan atı görünce, ata sarılıp ağlayarak, descartes adına özür diler. Bu bağlamı bilen birinin okumasıyla, bilmeyen birinin okuması elbette farklı olur.
succulent succulent
Evet ne kadar güzel anlatmışsın. O yüzden ben de bu kadar sarmamış demek ki.
mischief mischief
Anlamaman normal anlayan zaten yok, yazmış olmak için yazan birisi kendisi. Ben bir kitap okuyorsam dilinin açık olmasını isterim, girift anlatım yapısı varsa beni uğraştırma, ben büyücü değilim senin gizemli sözlerinin anlamını çözmek zorunda değilim. Türkiye'de nietzsche kitlesi kendisini çok abartıyor, hiçbiri de zerdüşt dışında okumuyor zaten diğer eserlerini.
mischief mischief
Çok idealist bir filozof zaten, güya tanrıya inanmıyor ateist ama bunun da hiçbir anlamı yok, hayali kavramlar üzerinden felsefe yapıyor,haliyle Dinden bir farkı kalmıyor.
succulent succulent
İşte felsefenin başka bir oyunu bu da. Kendi aralarında atışıp duruyorlar aşıklar gibi. Bi yerden kaçınca kaçırıyorsun ne demek istediğini.
alaskan crab alaskan crab
aynı doğrultuda herakleitosu da sevmemen lazım ama en sevdiğin filozofmuş. Kendi içinde tutarsızsın, daha pişmeden oldum deme peşindesin. Entelektüel bir tutumda olmak istiyorsan, zart diye şu şöyledir, bunun sonucu budur tarzı söylemlerden uzak durmak gerekir. Hangi filozof olursa olsun, eğer en ufak bir kırıntı dahi olsa, cidden böyleyse böyle olabilir demiyorsan, o filozofu hakkını vererek okumamışsın anlamına gelir. Türkiye'de hangi güzel şeyin, büyük topluluklara yayıldığını görürsen gör, hepsi içi boşaltılmış, boş sloganlara dönüştüğünü görürsün. Bir şey topluma mal oluyor ve herkes tarafından biliniyorsa, basit ve ucuzlaşmıştır, çünkü o kadar kişinin anlamasına imkan yok. nietzsche için de bir düşünce eğer toplumsal bir biçime döndüyse, onda delilik kural olarak bulunur der. Bu nedenle zaten sürü toplumundan uzak durmak gerektiğini, kendi başına düşünüp, kendi değerlerini yaratmanın gerekliliğine dem vurur. Nietzsche konuşanların tiplerine ve söylemlerine bakıp, bir düşünceyi yok saymak, haksızlık etmektir.
succulent succulent
Bir de çıkarımlar vardır. Alaska'n crabında burda bahsettiği şey o aslında. Donanım ve bilgiye dayanarak herkesin gördüğü şey farklı oluyor. Bakış açısı da diyebiliriz.
mischief mischief
Herakleitos en sevdiğim filozof demedim ki, antik yunan grubu içinde materyalist olduğu için seviyorum, eksikleri elbet vardır, ayrıca nietzscheden örnek vermişsin ama yine yanlış söylüyor çünkü toplumdan uzak durmak bir kere mümkün değil, ne kadar sevmesen de cahil olarak görsen de bir miktar topluma bağımlısın, insan sosyal varlıktır, izole yaşaması mümkün değildir, ayrıca kendi değerlerini neye göre yaratacaksın, bunun nesnel koşulları nedir, herkes kendi değerini yaratacaksa hangi değerleri referans alıp toplum içinde yaşayacağız?
alaskan crab alaskan crab
çok güzel sorular, bunların hepsi de nietzsche'de cevap olarak var. Hak verirsin vermezsin, yanına başka bir filozof koyarsın onla harmanlarsın kendi düşünceni yaratırsın onlar ayrı konular tabi. Bu arada nietzsche böyle kendisini savunduğumu görse, küfür ederek kovalardı beni, çünkü savunulmaya muhtaç olan, esasen okumaya da değmez der. O sebeple benden bu kadar dostlar, hayat her filozofu anlamak için çok kısa, o yüzden dikkatli seçmek gerekiyor, bana sorarsanız eğer entelektüel yolculuğunuzda nietzscheyi pas geçmek büyük kayıptır.
ragazzo solo ragazza sola ragazzo solo ragazza sola
Adama kendi "üst insanlığını" onaylatmaya çalışarak okursan tabi her cümlede kendini bulur, "ahhhh ya ben işte ben, onlar müziğin sesini duymadığından beni deli sanıyor, ne kadar da doğru ve ne kadar da yalnızım" diyerek narsistik hezeyanlarını beslersen, kendini adamın tarif ettiği şeyden olabilecek en uzak noktaya sürükleyip salak durumuna düşersin tabi...

Yemin ediyorum en temel sorunumuz samimiyet eksikliği gibi geliyo ya. Kitabı bile "ulan ne diyomuş acaba bu?" Samimi merakıyla okuyamıyoruz, orada da kendimizi onaylatıcaz illa...

perva sözlük logosu

alaskan crab
Graffiti konsept çalışması, bugün çok uzun bir telefon görüşmesi gerçekleştirdim, o kadar uzadı ki, bunu yaptım.

perva sözlük logosu
3
mischief mischief
Turuncu çok güzel olmakla beraber sanki yeşil yerine kırmızı veya siyah mı olsaymış, diğer yazarlar ne düşünüyor merak ediyorum
Belki de yeşille turuncuyu beğenen de çıkacaktır bilemedim
alaskan crab alaskan crab
Dediğin gibi bu renk paleti pek uyumlu gelmedi benim de gözüme ama logoda onlar kullanıldığı için, biraz oraya sadık kalayım dedim.
ragazzo solo ragazza sola ragazzo solo ragazza sola
Renk paleti her şeyde turuncu olduğu için uyumlu gelmiyor göze. Duvarda var, kartalda ve yazının etrafında yine var... Tonları da belki kapladığı alan nedeniyle farklı gibi duruyor. Sağ taraf o yüzden soluk ve ölgün, soldaki yeşil çok canlı.

Ben yeşili sevdim. Aynı canlılıkta bi turuncu göz yorabilir karşı tarafta. Ben çözümü siyahları attırmakta buluyorum fkjskfje.

Sevgiler 🌹

kanki

alaskan crab
Nedense sevdiğim hitap şekli. Ben kullanmıyorum. Spor salonunda bir abi var, epey ilerlettik sohbeti falan, beni rakı içmeye davet etti. Hitap şekli de genelde kanki. Gayet güzel geliyor kulağa, saçma sapan bir şey gibi dursa da, samimi bir yanı var. Ha bir de amcaoğlu diyor arada ama genelde kanki.

meme(organ)

alaskan crab
memeliler olarak seviyoruz napalım. Erkeklerde de bulunmasının sebebinin, anne karnında belli bir erginliğe gelene kadar memeler de yavaştan oluşmaya başlıyormuş, cinsiyeti belirleyen etkenlerin devreye girmesiyle, sonradan daha da belirginleşiyor ya da o şekilde kalıyormuş. Penis için de aynısını söylüyorlar, vajinada bulunan klitoris kısmı, esasında gelişmemiş bir penis deniliyor. Tam araştırıp doğruluğunu bilmediğim ancak epey geyiği döndüğünden aklımda kalan detaylar bunlar.

başlığı görmemle libidomun yükselmesi bir oldu ancak parantez içerisindeki organ yazımı ise, farklı bir şey canlandırdı ve eski halime döndüm. Az önce bir şeyler yaşandı ama pek anlayamadım.
3
siyah anka siyah anka
öyle kalıyor hatta bazı erkeklerin memelerinde süt bile olabiliyor.
alaskan crab alaskan crab
evet bu bilgiyle beraber artık tamamen biyolojik açıdan bakıyorum olaya teşekkürler.
siyah anka siyah anka
rica ederim :)

incel

alaskan crab
İnternette gezinmem hasebiyle bunlardan bazılarına denk gelip tartışmışlığım var. Tartışma dediysem, öyle değil böyle! tarzı bir kavga değil. Gerçekten anlamak istedim. Ortak noktaları, arabesk kültürü, ilkel darwinizm, çabalamamak için verilen aşırı gayret. Arabesk kültüründen kastım, acıların çocuğu modları var ve bundan keyif alıyorlar. İlkel darwinizmden kasıt ise, bilimselliğin günümüzde anında ikna etme durumunu kullanmak için, işlerine gelen kısımları alıp, kendi fikirlerine yediriyorlar. Genetik olarak kötü durumdayız, hiç şansımız yok vs vs. Çabalamamak ise, Occam'ın usturası gibi bir yöntem. Eğer bir durum karşısında yapılabilecek iki şey varsa ve ilki çaba gerektiriyorsa, çaba gerektirmeyeni seç. O seçtikleri de zaten genelde, kendilerine acıma, güya hakikati anlayıp kabullenme ve sızlanma.

Tabi bunlar da kendi içlerinde farklı yerlerdeler, kimisi aşırı öfke duyup, birbirlerini gazlayarak zarar veriyor, kimisi dertli takılıp, hayatı çözmüş olmanın mahmurluğuyla, film, dizi, oyun gibi şeylerle hızlı bir şekilde ölümün gelmesini bekliyor.

Öyle kötü bir yerlerdeler ki, bunları görünce, redpillci olsalarmış keşke diyorsunuz.
5
ragazzo solo ragazza sola ragazzo solo ragazza sola
Hayatta beni en çok çıldırtan şeyler:
1- evrim bilimini kafana göre sosyal yaşama uyarlamak ama bunu yaparken işine gelen kısmını işine geldiği gibi almak. Çarpıtmak.
2- umumi tuvaletlerin kirli bırakılması
3- kişisel sınırların ihlali.

Tam olarak bu sıralama ile. Fark ettiyseniz hepsi eşit düzeyde bir zeka yoksunluğu gerektiriyor... Ben bir biyoloğum. Sadece 1 dönem evrim dersi aldık. Onun dışında tüm ders programımız canlılığın evrimsel gelişimi ile ilişkilendirilerek oluşturulmuştu ayrıca her dersimiz evrimle ilintili idi. Dolayısıyla rahatça şunu söyleyebilirim ki "genetik bu değil." Ayrıca modern dünyada kimse genetiğin kendisine biçtiği role bağlı yaşamıyor. Gargamel burnu olan burun yaptırıyor, şekeri olan İnsülin alıyor, sivilcesi olan akne tedavisi görüyor. Bu çağ böyle bir çağ.

Darwinizm de ilk ortaya atıldığı anda bile bu kadar ilkel değildi gerçekten. Bi gidip türlerin kökenini, baegal gezilerini okusunlar sonra insan evrimine dalsınlar bi baksınlar bakalım kin kustukları kadınların ilkel çağdaki rolü neymiş? Mağara mı süpürüyolarmış, nöbet tutup ava yemiş toplamaya falan mı gidiyorlarmış?

Herkes bi tutturdu doğada erkek güçlü erkeğin dediği oluyodu diye. Ben de buna denk geliyorum. Hangi doğa bu alooo? Doğada kimin dediği olur ben söyleyeyim, gelecek nesle kim daha çok yatırım yapıyosa onun dediği olur. Sadece erkekten daha büyük bir protein kütlesini bu işe yatırdığı için bile dişi bu noktada avantajlıdır. Kaldı ki spermden daha büyük yumurta üretmekle de kalmaz yavruyu (memeliler özellikle) içinde bir miktar büyütür, doğurduktan sonra da bakım verir. Seçici taraf da bu yüzden dişidir. bu yüzden de kıymetlidir erkek için. Öyle maymun maymun oynarlar ortada veya birbirleri ile kapışırlar. Utanmasalar hayvanlar için de uğraşacaklar erkekler seçsin diye.

Ataerki şaha kalkmışken, millet sapır sapır töre cinayetlerine kurban gidiyorken hiç sesi çıkmıyodu bu ılıkgötlerin. Ne zaman ki bu ülkede de dünyada da kadınlar da zıvanadan çıktı, bu çapsızlar kendi yetersizlikleri ile yüzleşti de kudurdular böyle. Hiç utanmadan ağlıyor bi de, ben yeterince cazip bi erkek olamıyorum, gidip kadınları öldüreyim, eziyet edeyim falan diye. Hey yavrum hey, narsisizmin de adabı vardır. Sen tüm narsisizmini çüküne bağlarsan onun üzerine kurarsan, çüküne de paye verilmediğini görünce böyle yıkılırsın işte.

Millete feminazi feminazi diye karşı çıktılar, patriyarka diyen kadına ağız burun eğdiler. Bu çük narsisizmini bir güzel yaratıp beslediler. Şimdi ceremesini yine "güçsüz" olan kadın çekiyor.

Nası bi güçsüzlükse onu da anlamadım. Tarihte her türlü fiziksel ve psikolojik şiddeti kadın çeker sapıtıp böyle işler yapmaz onu dönüştürür mönüştürür yine yararlı bi şeye, o acıyı da yani. Bunlar çükümüz değer kaybetti diye kimlik krizleri geçirip dünyayı yerinden oynatır. Zaten bir savaş da olsun ki çük krizi yüzünden çıkmasın, kendi yarattıkları savaşa gitmenin dramasını yaparlar, birkaç ay askerlik yapmanın dramasını yaparlar, iş bulsalar çalışmanın, bulamasalar çalışmamanın dramasını yaparlar. Kadınla birlikte olsalar birlikte oldukları kadını aşağılar, değersizleştirir, yalnız olsalar yalnızız beğenilmiyoz diye ona buna dert olurlar. Hayatımda bu kadar mental anlamda zayıf bir canlı daha görmedim ya. Sonra 5 tane daha fazla kas lifi var diye kadına güçsüz falan derler bi de.

Ay gerçekten bitmiyor erkek sinirim.
Teşekkür ediyorum 1 part da burada kustum.
ragazzo solo ragazza sola ragazzo solo ragazza sola
Not: yazamamışım okurken gördüm. Beagle Gezileri. Can yayınları şöyle çevirmiş:
https://www.canyayinlari.com/beagle-in-yolculugu-9789750764219?gad_source=1&gclid=Cj0KCQjw05i4BhDiARIsAB_2wfBUry7QklULpP3S7H77Y_AoC0DeshaXitvpAl8flJGYoKJD_HnucyUaAuBHEALw_wcB
Meraklısına bırakmış olayım.
alaskan crab alaskan crab
Ahahaa gayet haklı bir yazı olmuş. Ne yalan söyleyeyim bazen ben de, insan temelli bir çıkarım yaparken, biyoloji gibi temel söylemlere başvuruyorum. Bir biyolog olmasam da, Evrim felsefesi, Evrimsel psikoloji ve biyoloji felsefesi dersleri aldım. Nietzsche'den tutun da, carnap'a kadar, kimi konuşsak öyle ya da böyle konu evrime geliyor. Nasıl gelmesin, İnsan merkezci bir sistemden, evrim tokatı sayesinde, hem dini yapılar, hem de bilimsel paradigmalar çöktü, hala daha onun sancılarını hissediyoruz. Bir biyolog olarak, evrimden dem vurduğumda belki sinir yapıyor olabilir ama tam da benim yapmam gereken şey bu. Laboratuvarda, onu ona ekleyip, sonucunun ne olduğunun bir kağıda yazılması süreci deneysel ve bilime ait bir durumken, onun sonuçlarının neliği, hangi bilimsel paradigmayla bu sonuçların ele alındığı, çıkan sonuçlarının, önceki bildiklerimizle ne kadar çeliştiği gibi sorular ve bunlar üzerine yorulan kafa, felsefecilerin işi. Yani bir felsefeci, bir biyologdan çok daha fazla evrim konuşması gerekiyor. Demeye çalıştığın şeyi anladım aslında, benle ilgili de bir durum değil büyük ihtimalle ama yine de yazmak istedim, çünkü buna benzer bir tartışmayı, teorik fizikçi biriyle yapmıştım. Çift yarık deneyinden falan söz edip, evrenin temelinin neliği üzerine felsefi bir yazımı görüp, fizik eğitimi alıp almadığımı sormuştu. Düşünce deneyi yapmak ve herhangi bir bilim dalının bize sunduğu bilgiyi alıp, onun üzerinden çıkarım yapmak için, o alanı tamamen okumak gerekmiyor. Kaldı ki, fizik eğitimi alarak, benim yaptığım tarzda konuyu ele alması çok zor, yanında felsefe eğitimi de alması lazım. Eskiden bu iş daha kolaymış, bölümler, disiplinlere ayrılıp derinleşmediği zamanlar, insanlar hep fizikçi hep biyolog hem de felsefeci olabiliyormuş. Günümüzde bu ayrım çok derinleştiği için imkansıza yakın.

Ben büyük bir ihtimalle, alakası olmayan bir şey hakkında çok uzun bir yazı yazdım galiba, kusura bakma benim de bunu kusasım varmış idare et, ben seninkini okudum :D
ragazzo solo ragazza sola ragazzo solo ragazza sola
Ahahah evet ben de seninkini okudum :d
Evet orada seni eleştirmedim aslında. Ben de çok sık şu söylemlerle karşılaşıyorum "evrime göre erkek çokeşlidir.", "evrime göre her zaman erkekler çalıştı", "evrime göre biz daha güçlüyüz daha çok kasımız var, o yüzden daha güçlüyüz." Böyle manyak manyak şeyler ve bunun da sosyal yaşama çarpık çurpuk uyarlanışı. Arkadaşım ama senin bi de psikolojik ve sosyal evrimin var tür olarak? Biyolojik evrimi konuşuyosun, onu da doğru konuşmuyosun da, ötekileri niye işine gelince dışlıyosun? Sen çokeşliliği savunacaksan ve bunu evrime bağlayacaksan ilkel bir dünyada zaten aile kavramı yoktur, sürü kavramı vardır. O zaman bir çocuğu da bir komünün büyümesini kabul edip babası cidden ben miyim gibi şeyleri aklına getirmeyeceğin bi sosyal yapılanmaya da okey olmalısın. Ya da kas gücüm daha fazla o yüzden ben daha önemli olmalıyım derken "ama inşaat amelesi kadın göremezsin çünkü bedensel dayanıklılık gerektiren işleri hep erkek yapıyor" demeyeceksin. Ya da den bana bunu dersen ben de sana derim ki madem işler öyle yürüyo sen de doğur o zaman mk. O zaman da ema benim rahmim yok ki manyak mısın deme :d. Yani her şeyi kafamıza göre çarpıtacaksak ve bilimi de buna alet edeceksek ben de aynı özgürlüğe sahip olmak istiyorum :d. Derdim bu gibi şeylerdi yani.

Yoksa sosyal evrim, evrimsel psikoloji gibi şeylerin konuşulması ya da biyolojik evrimin kendisinin bu konuları nasıl etkilediğinin tartışılması hiç karşısında durduğum bir şey değil.
alaskan crab alaskan crab
çok doğru, üstelik bu hataları sadece onlar yapmıyorlar, ünvanlarıyla anılmadan yüzünüze bakıp cevap vermeyen, akıllarınca bir yerlere gelmiş tipler çok düşüyor bu hatalara. Tartışma programlarında, seminerlerde, sürekli denk gelmek mümkün. Doğrusunu bilip de, göz göre göre yanlış konuşan insanlara tahammül etmek ayrı bir sabır seviyesi cidden. Bazen denk geliyorum kahve içerken, hemen yan masada tartışan kişiler oluyor, dudak ısırıp durmaktan başka çaren olmuyor öyle kötü durumlar :D

albert camus

alaskan crab
Felsefi söylemlerini edebiyat ve doğal olarak, onun aracılığıyla sunduğu sezdirme yöntemiyle ele alır. Memurluk yaptığı ve bunun insan için olabilecek en kötü şeylerden biri olduğunu düşündüğü sıralar, aşırı can sıkıntısı ve bir şeylerin asla sonuca ulaşamaması gibi düşünceleri zaten vardır. Bu altyapısıyla bir de Sartre'la tanışır ve o kaçınılmaz şey olur. İflah olmaz bir varoluşçu. Yazılarında da zaten karakterler üzerinden, okuyuculara bu temassızlığı hissettirir. Absürd olanı olabildiğince ortaya koymaya çalışır. Örneğin veba kitabında, ateist bir doktor, elinden geldiğince, kendinden çok büyük fedakarlıklar yaparak insanları kurtarmaya çabalar. Bunu alaycı bir şekilde dile getiren papaz, o kadar uğraşmasına rağmen, bir ödülün olmadığına inanmasına aklı almaz, anlam yoksa, bu uğraşın sebebini sorar. Absürd olan da budur zaten, anlam olmadığı halde, anlam yaratmak, her şeye rağmen bir şeylere sarılmak ve çabalamaktır. Bu yola gidilmediğinde, öteki yol intihar oluyor. Sisifos'da bunu daha da açık dile getirir. Tüm tekrarlı ve anlamsız eylemlere rağmen, o mutludur ve kendi anlamını yaratır der.

En büyük sorun olarak ortaya koyduğu intiharı da aslında Sartre'ın fikirlerinden çok etkilenerek aşmaya çalışır. Sartre, intiharın, saçmanın saçmaya gömülmesi olarak niteler varlık ve hiçlik kitabında. Bu şu anlama gelir, intihar denen şey, karar verilmesi gereken bir yerdedir. intiharın kararı denilen şey ise, hayat içerisinde başımıza gelenleri tartıp biçerek olur. Oysa intiharın doğası gereği, bu olay başımıza gelenleri ortadan bir anda kesmektedir. Bir mahkeme düşünün, davacıyı dinliyorlar ve sıra davalıya gelince karar veriliyor. Saçmalık! , işte bu yüzden yaşamın içerisinde, yaşam hakkında kesin karar verilmez. Saçmayı saçmaya gömer. Camus da aynı doğrultuda giderek, intiharın düşünülmesi o kadar mühimdir ki der, tam da bu nedenle en büyük felsefi sorundur ve intihar etmek yerine düşünülmeli, sisifos gibi mutlu olunmalıdır.

her şey olacağına varır

alaskan crab
Bunun farklı bir versiyonunu kullanıyorum. Bu versiyonu çok kaderci ve başımıza gelen şeylerde önümüzü ilikleyip devam etmeyi gerektiriyor ki karakterime aykırı, en sevmediğim insan tipidir, bir şeye uğraşmaz ve olan olaylara da tepkisi, başına gelenleri değiştiremezsin, napalım çekicez şeklindedir. Benim versiyonumda, çok uzakta bir şeye atıf varsa ve şu an o sorunla uğraşmak istemiyorsam, "bu durum ilerideki benin problemi, eminim o bir şeyler düşünecektir ancak şu an değil" diyorum. Hem her şey olacağına varır gibi bir durum çıkıyor, hem de o aşırı edilgen durum ortadan kalkıyor.
16
succulent succulent
Sorunları önem sırasına göre ötelemek gibi bir şey aslında.
alaskan crab alaskan crab
Evet, aslında yine olacağına varıyor ama ince bir nüansla :D
succulent succulent
Belki de müdahale etsek de etmesek de, bir çaba göstersek de göstermesek de aslında olacak olana varıyordur. Bilemiyorum. Derin bir mevzu
alaskan crab alaskan crab
Belki de öyledir, spinoza'nın da dediği gibi havaya atılan bir taş düşünebilseydi, kendi isteğiyle yere düştüğünü sanırdı. Bizim de böyle bir illüzyonumuz olabilir ancak buna rağmen bile, Eğer kötü bir şeye karıştığımda, kaderci bir yaklaşımla hiç çaba göstermeden o şeye şahit olmam durumuyla, çaba gösterip ancak sonucun asla değişmediği durum göz önüne alındığında, ben ilkinde olmak isterdim. Sonuç değişmese dahi, burada bir tutum var. Tanrı'nın var olduğunun düşünüldüğü bir senaryoda, bu çaba çok değerleniyor. Tanrı yoksa da, varoluşçu düsturla, yine değerli.
succulent succulent
Onunda adı ben elimden geleni yaptım rahatlığı bir tür vicdan muhasebesi, kendi üzerimizde iç rahatlama girişimi
alaskan crab alaskan crab
öyle zaten, insan olarak kendimizi diğer canlılardan ayırıyoruz, bu ayrımı da akılla, yani karar verme yeteneğimizle yapıyoruz. Tek ayrımı bu olan biri, bunu kullanmazsa ne anlamı kalıyor. Çalmayan bir flüt, yanmayan bir ampül neyse, kendi sorumluluğunu alıp, karar vermeyen bir insan da o. Hayvandan farksız, havada rastgele süzülen bir yaprak, yelkensiz bir gemi gibi.
succulent succulent
Çok haklısın. İnsanı insan yapan bu. Doğru da olsa yanlış da olsa karar verebilme yetimizi kullanmamız gerekiyor her türlü mücadele için.
marla marla
:d aynı başlık ancak yorumlarda felsefi düşünce farkı ortaya çıkmış hemen.
succulent succulent
İnsanların bakış açılarını görmeyi çok seviyorum. Bazen takılıp kaldığım noktada kafamın içinde bir ampul yanıveriyor. Sanki birden bir şeyler aydınlanıveriyor. O yüzden benim için değerli.
alaskan crab alaskan crab
Diyalektiğin güzelliği bu, bazen öyle bir çembere düşüyoruz ki, etrafımızdaki herkes aşağı yukarı öyle düşünüyor. Bu tarz platformlarda takılmanın iyi yanı ise, çember dışından bambaşka bir bakış açısı ve söyleme maruz kalıyoruz ve o sarsılmaz sandığımız düşüncenin sallanışını görüyoruz. Her açıcan yararlı bana kalırsa.
succulent succulent
Ben de buna katılıyorum. Uzun yıllardır sözlük kullanıyorum. Başka meşhur platformlarda da yazarlık yaptım. Şimdi burası seçili insanların yeri. O yüzden daha sözgeçli bir düşünce tarzıyla daha yalın bir platform gibi. Bazı şeyleri atlamadan görüşlere ulaşabiliyorsun.
siyah anka siyah anka
aslında evet napalım çekicez demek ama mecbur olabiliyoruz buna maalesef. bazı şeyler asla değişemiyor çünkü hayatta. istediğimiz kadar uğraşalım değiştiremeyeceğimiz şeylerin olması can sıkıcı. bu arada anda kalabilmeniz güzel tebrik ederim :)
alaskan crab alaskan crab
anda kalmak çok zor iş, pek becerebildiğim söylenemez. Genelde ya geçmişi deşerken ya da geleceği tasarlarken buluyoruz kendimizi.
siyah anka siyah anka
bende öyleyim maalesef ama en azından bir sorun olduğunda anda kalabilme yeteneğiniz var yazdığınıza göre :)
alaskan crab alaskan crab
evet var galiba, kafama vura vura öğrettiler bir şeyler
siyah anka siyah anka
hahaha en azından öğrenebilmişsiniz bu da bir kazanım :D

discord

alaskan crab
web browser üzerinden hala açık olduğunu gördüğüm uygulama. Ekşi sözlük başlığında da yazdığım gibi, platformlar, sizin nasıl kullandığınıza göre değişen yerlerdir. Örneğin benim şu an yaşadığım youtube deneyimim ile, geçen yanlışlıkla denk geldiğim birinin youtube algoritması o kadar farklıydı ki, en başta o elemanınki gibi kendini lanse etseydi youtube, bu ne boktan bir platformdur böyle diye koşarak uzaklaşırdım.

Discord'da aynı minvalde, içinde bulunduğum gruplar bana çok yararı olan yerler. Kendi başıma not defteri gibi kullandığım serverlar da mevcut, pythonla çektiğim verilerin anlık yazılıp kaydedildiği yerler de yine discord üzerindeydi. İş toplantıları bile burada yapıyorduk Normalde bu tarz işler için Slack kullanılır da, biz buraya alışıktık, demeye çalıştığım epey zarar veren bir şey oldu bana. Yasaklamak yerine, uzlaşmaya çalışılması, istenilen gruplardaki IP'lerin, devlet yetkililerine sağlanması gibi durumlar olmadığında ancak böyle harekete geçilmesi gerekir kanımca.

Çok aktif kullanan biriyim, alışana gayet de rahat bir platform olmasına rağmen, eğer devletle iş birliği yaparak, bu kötülükleri ortaya çıkarmaya çabalamayan bir yapısı varsa kapansın, ben işimi başka yerlerde de yaparım. İşin komik yanı, bunun kapanmasına vesile olanlar da başka yerde yapar zaten.

bir erkeği değiştirmeye çalışmak

alaskan crab
çocukluk arkadaşımın aptalca yaptığı pek çok şey var, senelerce öyle, böyle diyerek anlattım, hak da veriyor ama hala devam ediyor. Değiştiği şeyler oldu, törpüledikleri oldu, çok daha fena hale getirdikleri de oldu. Kısaca bir şeyler oluyor ama isteğiniz doğrultusunda olup olmayacağı kesin değil. Asla tahammül edemediğiniz şeyler neyse onları bilip, bunları yapmayan insanlarla olmak en akıllıcası. Geldik mi yine kendini bil öğretisine

algı

alaskan crab
algı ile idrak genelde karıştırılır. İdrak kısmı, algıyı gerektirir ama onun da ötesinde bir anlamaya tekabül eder. Oysa algı, sadece algılamak, bakıyorsun ama görmüyorsun sözündeki, bakmakla gelen bilgiler yığınıdır. Görmek, yani idrak aşaması, bilinç gerektirir.

algılanan ile gerçek olan arasındaki fark, felsefede çokça işlenir bu yüzden algılarımızla deneyimlediğimiz Dünya demek, Yaşanılan ortamın neliğine vakıf olunamadığı ancak şimdilik onla ilgili bir şey söylemediğimiz için, algılarımızla deneyimlediğimiz kadarını konuşalım, o tarafları karıştırıp işi daha da karmaşıklaştırma demektir.
1
haberci haberci
Algılar da açar güller, kimi ölür, kimi güler. İnsanda renkleri yas belirler, dünyada ise güneş. Algı ile idrak boşanma davası açmış birer eş.
7 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol